“Denge noktasına daha yakınız”
PARA RÖPORTAJ/ İDİL TARAKLI ALB Yatırım Genel Müdürü İbrahim Çetin, seçim sonrası belirsizliklerin azalması ile beraber risk-getiri dengesini gözeterek ve çeşitlendirmeye dikkat ederek portföy oluşturulması gerektiğini söylüyor. Kredibilitesi oldukça yüksek Mehmet Şimşek'in Hazine ve Maliye Bakanı olarak atanması ve verdiği ilk mesajlarda rasyonalite, şeffaflık, tutarlılık, uluslararası kural ve normlara uyumluluk vurgusu hayat buldukça; risk priminde gerileme ve beraberinde de devam eden bir normalleşme öngörüyor. Önümüzdeki dönem risklerine ve fırsatlarına karşı optimum bir portföy oluşturmak amacı ile yüzde 40 hisse senedi, yüzde 20 yurtdışı hisse fonu, yüzde 15 KKM (kur korumalı mevduat), yüzde 15 gram altın ve yüzde 10 eurobond varlıklarından oluşan bir dağılımın sağlıklı olacağını düşünüyor.
ALB Yatırım olarak bugün İstanbul, Ankara ve İzmir'in yanı sıra Karadeniz Bölgesi'nde Karabük, Doğu Anadolu'da da Erzurum şubeleri ile yatırımcılara hizmet verdiklerini de ifade eden Çetin; halen Adana, Gaziantep, Kayseri, Eskişehir ve Bursa gibi büyük şehirlerde de şube açma girişimlerinin devam ettiğini belirtiyor.
ALB Yatırım Genel Müdürü İbrahim Çetin ile seçim sonrası piyasalara yönelik öngörülerini ve yatırımcılara tavsiyelerini konuştuk.
-Seçimlerin tamamlanması ile birlikte önümüzdeki bir yıl içinde borsada nasıl bir trend bekliyorsunuz?
Seçimlerin tamamlanması ve sonrasında siyasi belirsizliğin ortadan kalkması ile yatırımcılar, önünü daha rahat görmeye başladı. Önümüzdeki süreçte ise yeni ekonomi yönetiminin nasıl yol izleyeceği ve sürdürülmesi zor görünen mevcut politikaların nasıl normalleşeceği takibimizde olacak. Özellikle yüksek enflasyon, yüksek bütçe açığı ve yüksek cari açık ile düşük Merkez Bankası rezervleri gibi makro birtakım riskler mevcut. Ancak seçim sonrası yaşanan ralliye rağmen hisse senedi piyasalarımızın finansal performansları tam olarak yansıtan bir fiyatlama yapmadığını ve hâlâ iskontolu bir seyir izlediğini düşünüyoruz. Normalde tarihsel ortalaması yaklaşık 10 seviyesinde olan F/K oranlarının riskler ve yabancı ilgisizliğinden dolayı emsallerine göre geride kaldığını ve orta-uzun vadede değerlemelerin normalleşeceğini düşünüyoruz. Bu yıl 4 seviyesine kadar gerileyen BIST-100 F/K oranı, borsadaki son rallide 6 F/K oranına ancak yaklaşabildi. Yani tarihî ortalamalara göre hâlâ yolumuz açık.
-Bu noktada CDS primleri ve yabancıların payı ne kadar önemli?
Gelişen ülke hisse piyasalarında F/K oranları ve CDS primleri arasında negatif korelasyon mevcut. Arjantin sonrası en yüksek risk primine sahip olan Türkiye, doğru bir makro hikâye ile CDS primini düşürmeyi başarırsa, yabancı fonların da girişi ile beraber, Borsa İstanbul'da orta uzun vadeli bir ralli bile yaşanabilir. Dolayısıyla bu noktada yabancı yatırımcı girişleri de önemli olacaktır.
-Mevduat faizi oranlarındaki yükseliş borsa için bir risk değil mi?
Tabii içeride mevduat faiz oranlarının yükselişi bir risk olmakla beraber, orta-uzun vadede faiz oranlarının üzerinde getiri sağlama potansiyeli olan sektör ve hisseler de göz ardı edilemez. Bu hisselerin Borsa İstanbul'u desteklemesini, yerli bireysel ve kurumsal yatırımcı ilgisinin de orta vadede artarak devam etmesini bekliyoruz.
-Makroekonomik göstergelere yönelik beklentileriniz nedir?
Bu sene döviz ve altın gibi alternatif piyasalarda görünüm, Borsa İstanbul performansının üzerinde bir trend izledi. Yılın kalan döneminde de bu görünümün korunabileceğini düşünüyoruz. Özellikle yüksek cari açık, düşük döviz rezervleri, yabancı çıkışı gibi sebeplerle döviz üzerindeki stres sürüyor. Hem kurlarda "diri görünüm" hem de bankaların TL mevduat payını yükseltmek için yukarı çektikleri mevduat faizinin getirisi bir arada düşünüldüğünde KKM'ye de para girişleri devam edebilir. Bununla birlikte FED'in parasal sıkılaşmada sona yaklaşması ve küresel ekonomideki belirsizliklerle güvenli liman talebi gören ons altındaki hareketler, gram altın açısından da cazibeyi artırıyor. Geçen hafta gördüğü zirve seviyeler itibarıyla bu yıl yaklaşık yüzde 45 nominal getiri sunan gram altın, senenin devamında da getiri potansiyeli olan yatırım araçlarından biri olacaktır. Mehmet Şimşek ve yeni ekonomi yönetiminin yaklaşımından da anladığımız kadarıyla uygulanacak piyasa dostu ekonomi politikaları, tüketimde, dolayısıyla cari açıkta yaşanabilecek muhtemel bir dizginlenme süreci ve turizm kaynaklı döviz arzının artacak olması; dolarda, seçim sonrası yaşanan ve 23 TL'yi aşan yükselişin de belli bir noktada denge bulabileceği beklentisini artırıyor. Bu yükselişin, kurlar üzerindeki stresi de bir miktar azalttığını dikkate alırsak, denge noktasına daha yakın olduğumuzu da söyleyebiliriz.
-Ekonomiyi etkileyecek bir diğer başlık da dış siyasi ilişkiler; bu kapsamda öngörünüz nedir?
Seçim sonrası Türkiye'de mevcut siyasal iktidarın konumunu koruması uluslararası ilişkiler açısından bazı ipuçları vermekle birlikte, önümüzdeki süreçte Suriye ve Ukrayna gibi bölgelerde Türkiye'nin şu ana kadar üstlendiği aktif rolünün devam edip etmeyeceği ve ABD ile ilişkilerin yanı sıra İsveç'in NATO'ya olası üyeliğine ilişkin süreç ekonomi ve piyasalar açısından da önemli olacaktır. Özellikle Finlandiya'nın 4 Nisan 2023'de NATO'ya resmen katılması sonrası, İsveç için de sürecin hızlandırılması talep edilecek. Bu noktada Türkiye'nin takınacağı tutum, başta ABD olmak üzere batı dünyası ile ilişkilerde belirleyici olacaktır. Batı ile ilişkilerin seyri ise doğrudan ve dolaylı yabancı sermaye girişleri üzerinde büyük etkilere yol açabilir. Bu nedenle söz konusu başlıkları yakından takip edeceğiz.
-Öngörüleriniz ışığında endeks için beklentiniz nedir?
Borsa İstanbul için orta-uzun vadede yüksek getiri potansiyeli ile daha agresif bir strateji benimsenebileceğini düşünüyoruz. Türkiye ekonomisine ilişkin bu yıl yüzde 2.5-3 aralığında büyüme ve yüzde 45-50 aralığında bir enflasyon tahminini baz alarak; BİST-100 endeksi için orta-uzun vade hedef olarak 6.500 puan seviyesini hesaplıyoruz. BİST-100 için çok olumsuz yeni şartlar ortaya çıkmadıkça, geride kalan deprem, seçim ve makroekonomik gelişmelerden kaynaklanan belirsizliğinin göğüslendiği dip bölgeler, itibar edilir destekler olarak öne çıkabilir.
-Peki bu kapsamda borsa yatırımcılarına tavsiyeleriniz nedir?
Yukarıda da belirttiğim gibi Borsa İstanbul'da şirketlerin finansal performansını tam olarak yansıtan bir fiyatlama yapmadığını ve iskontolu bir seyir izlediğini düşünüyoruz. Öte yandan BİST-100 endeksi için orta-uzun vadeli 6.500 puan hedefimiz daha mütevazı ve temkinli varsayımlara dayanıyor. En iyimser senaryoda daha yukarı seviyelerin hedefleneceğini de belirtmemiz gerekiyor. Ancak borsa da finansal okur yazarlık çok önemli. Profesyonel destek almayan veya finansal okur yazarlığı yeterli düzeyde bulunmayan yatırımcıların iç ve dış bütün belirsizliklere karşı; içinde hisse, eurobond, KKM, gram altın ve bir miktar yurt dışı hisse fonu bulunan çeşitlendirilmiş bir yatırım portföyü oluşturmasının en mantıklı strateji olduğunu düşünüyoruz.
-Son dönemde halka arzların çok fazla olduğu söyleniyor, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Geçen yıl 40 şirket borsaya "merhaba" dedi. Bu şirketlerin kasasına toplamda 19,3 milyar TL para girdi. 2023 yılının ilk beş ayında ise 16 şirketin hisseleri Borsa İstanbul'da işlem görmeye başladı. Bu şirketlerin toplamda elde ettiği halka arz geliri 24 milyar TL'ye yaklaştı. Hem bu kadar avantaja hem de emsal ülkelerdeki şirket sayısına bakarsak; Türkiye'de borsaya açılmış şirket sayısı hâlâ 500-600'lü rakamlarda. Biz bunu çok düşük buluyoruz. Ve şirketlerin halka arzların avantajlarından daha fazla yararlanması gerektiğini düşünüyoruz. ALB Yatırım olarak biz de henüz SPK süreçlerine intikal etmemiş üç halka arz projesi üzerinde çalışıyoruz.
'Portföy oluşturmak isteyenler dikkat etmeli!'
Orta ve uzun vadeli portföy oluşturmak isteyen yatırımcıların bu dönemde seçici olup, bazı kriterlere dikkat etmesi gerektiğini belirten ALB Yatırım Genel Müdürü İbrahim Çetin, yatırımcılara şu önerilerde bulunuyor:
*Likiditesi yüksek, diğer bir deyişle ekonomideki belirsizliklere karşı kısa vadeli borçlarını ödeme kabiliyeti yeterli olmalı.
*Borçluluk oranı düşük, aktif devir hızı gibi faaliyet verimlilik göstergeleri yüksek hisseler belirlenmeli.
*FAVÖK ve net kâr büyümesi istikrarlı, yüksek maliyetler karşısında kâr marjlarını koruyabilen şirketlere ağırlık verilmeli.
*F/K, FD/FAVÖK gibi çarpanlar açısından görece ucuz kalmış hisseler tercih edilmeli.
*Ayrıca kurlarda yükseliş ve iç talepte yavaşlama riskine karşı portföydeki şirketlerin net döviz pozisyonuna ve cirosu içindeki ihracat payına da dikkat edilmeli.
*Faaliyet gösterilen sektör de çok önemli. Bu anlamda son dönemde yatırımların hızlandığı yenilenebilir enerji sektöründeki şirketler, perakende ve otomotiv gibi her dönemin canlı sektör şirketleri ve beklentilerin her geçen gün pozitife döndüğü havacılık sektör hisseleri, rasyoları da dikkate alınarak tercih edilebilir.
ALB Yatırım'ın uzun vadede beğendiği hisseler
"Model portföyümüz çeşitlilik barındırıyor ayrıca risk ve getiri dağılımı bakımından önce yatırımcıyı koruyor sonra da kazandırıyor" diyen ALB Yatırım Genel Müdürü İbrahim Çetin bu anlamda kısa, orta ve uzun vadeli yatırımcıların tamamına hitap edecek şekilde bir "model portföy" belirlediklerini söylüyor. Uzun vadeli yatırımcılar için 12 aylık, daha kısa vadeli yatırımcı profili için haftalık model portföy çalışmaları bulunduğunu belirten Çetin, "Burada hisse ağırlıklarını kendileri belirleyebildikleri gibi genel anlamda eşit dağılım öneriyoruz' diyor. Bu kapsamda Ford Otomotiv, THY, Enerjisa, BİM, Akçansa, Tofaş Otomobil, Türk Traktör, Tüpraş, Vestel Beyaz Eşya, İndeks Bilgisayar, Alarko Holding, Çemtaş, Alfa Solar Enerji, ALKİM ve Galata Wind hisselerini beğendiklerini söylüyor.