TCMB politika faizini 350 baz puan artırdı
HÜLYA GENÇ SERTKAYA / Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını 350 baz puan artışla yüzde 42.5'ten yüzde 46'ya yükseltti. TCMB, 17 Nisan'da gerçekleştirdiği Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında, Merkez Bankası gecelik vadede borç verme faiz oranını 300 baz puan artışla yüzde 46'dan yüzde 49'a, gecelik vadede borçlanma faiz oranını 350 baz puan artışla yüzde 41'den yüzde 44.5'e yükseltti. Karar metninde; küresel ticarette artan korumacı eğilimlerin küresel iktisadi faaliyet, emtia fiyatları ve sermaye akımları kanalıyla dezenflasyon sürecine olası etkilerinin yakından takip edildiğini vurgulayan TCMB, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam ettiğini kaydetti. TCMB, enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda para politikası duruşunun sıkılaştırılacağını kaydetti. Hatırlanacağı üzere 26 Aralık (2024), 23 Ocak ve 6 Mart'ta gerçekleştirilen üç PPK toplantısında 250'şer baz puanlık indirimlerle politika faiz oranını yüzde 50'den yüzde 42.5'e düşüren TCMB, 20 Mart'ta gerçekleştirdiği ara toplantıda ise gecelik borç verme faiz oranını yüzde 46'ya yükseltip, politika faizini yüzde 42.5'te, gecelik vadede borçlanma faiz oranını ise yüzde 41'de sabit tutmuştu.
"TEMEL MAL ENFLASYONU NİSAN'DA YÜKSELECEK"
Enflasyonun ana eğiliminin Mart ayında gerilediğine dikkat çekilen karar metninde, aylık temel mal enflasyonunun finansal piyasalardaki gelişmelerin etkisiyle Nisan'da bir miktar yükseleceği, hizmet enflasyonunun ise görece yatay seyredeceği öngörüsüne yer verildi. Metinde, "Öncü veriler yurt içi talebin ilk çeyrekte ivme kaybetmekle birlikte öngörülenin üzerinde seyrettiğini ve enflasyonu düşürücü etkisinin azaldığını ima etmekte" ifadelerine yer verildi.
Metinde, para politikasındaki kararlı duruşun; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde düzelme vasıtası ile dezenflasyon sürecini güçlendirdiğine dikkat çekildi. Enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar sıkı para politikası duruşunun sürdürüleceği mesajı yinelendi.
Öte yandan TCMB, PPK toplantısının hemen ardından 20 Mart 2025'te ara verilen bir hafta vadeli repo ihalelerine yeniden başlanacağını duyurdu.
"ÖNLEYİCİ AKSİYON ALMA EYLEMİ"
Faiz kararını değerlendiren Afyon Kocatepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdal Demirhan, 20 Mart'taki ara toplantıda asimetrik koridor uygulamasına geçen TCMB'nin, 17 Nisan'daki PPK toplantısında da bu uygulamaya devam ettiğini vurguladı. TCMB'nin parasal sıkılaştırma derecesini artırdığına işaret eden Demirhan, "Mevcut enflasyon oranı TCMB'nin yıl sonu yüzde 24 tahmininin uzağında yer alıyor ve diğer taraftan rezervlerde de son dönemlerde önemli bir miktarda bir erime var. Bu anlamda son faiz kararı TCMB'nin 19 Haziran'daki toplantısına kadar ortaya çıkabilecek risklere karşı da bir önleyici aksiyon alma eylemini gösteriyor. Nisan verisi kritik. Nisan ve Mayıs enflasyon verilerinin dezenflasyon sürecinin devamına işaret etmesi ve döviz rezervlerinde bir iyileşme olması durumunda yılın ikinci yarısında politika faizi düşüşlerinin tekrar gündeme gelmesi muhtemel. Bu karar; enflasyon beklentilerinin kontrol altına alınması açısından olumlu olmakla birlikte ekonomik faaliyetler açısından mevcut zor sürecin devam edeceğine işaret ediyor. Yüksek faiz ve değerli TL ortamında reel sektörün 2025 yılında zorlanmaya devam edeceğini söyleyebiliriz. Ayrıca son karar ile birlikte borçlu olan tüketici ve yatırımcılar yüksek faizlerin gelirleri üzerindeki negatif etkilerini görmeye devam edecekler" diye konuştu.
CARİ DENGEDE 4.4 MİLYAR DOLAR AÇIK
Cari işlemler hesabı Şubat'ta beklentilere paralel 4.4 milyar dolar açık verdi. TCMB verilerine göre, altın ve enerji hariç cari işlemler hesabı ise 2 milyar 158 milyon dolar fazla kaydetti. Ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığı 5.73 milyar dolar olarak gerçekleşti. Şubat'ta hizmetler dengesi kaynaklı net girişler 2 milyar 453 milyon dolar seviyesinde gerçekleşirken, bu kalem altında taşımacılık hizmetleri ve seyahat kaleminden kaynaklanan net gelirler sırasıyla 1 milyar 167 milyon dolar ve 2 milyar 6 milyon dolar oldu.
Cari işlemler hesabı 2025'in ilk iki ayında yıllık 2.8 milyar dolar artışla 8.4 milyar dolar açık verdi. Yıllıklandırılmış cari açık ise Şubat'ta bir önceki aya göre, 1 milyar 75 milyon dolar artışla 12.8 milyar dolar oldu. Yıllıklandırılmış verilere göre Şubat'ta ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret dengesi 58.8 milyar dolar açık verdi.
Şubat'ta doğrudan yatırımlar kaynaklı net girişler 11 milyon dolar oldu. Portföy yatırımları Şubat'ta 2 milyar 566 milyon dolar tutarında net giriş kaydetti.
TCMB'nin net rezervi Şubat'ta 2.9 milyar dolar azalırken, yılın ilk iki ayında 3.5 milyar dolar artışa işaret etti. Yıllıklandırılmış TCMB döviz cinsinden net rezervi artışı ise 16.5 milyar dolar oldu.
MART'TA 110 BİN 795 KONUT SATILDI
Türkiye genelinde Mart'ta 110 bin 795 konut satıldı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre konut satışları Mart'ta yıllık yüzde 5.1 artarken, aylık yüzde 1.8 azalış gösterdi. Konut satışları Ocak-Mart döneminde yıllık yüzde 20.1 artarak 335 bin 786 olarak gerçekleşti. İpotekli konut satışları Mart'ta yıllık yüzde 41.5 artarak 18 bin 225, yılın ilk çeyreğinde yüzde 87.3 artarak 51 bin 729 oldu.
İlk el konut satışı Mart'ta yıllık yüzde 3.2 azalışla 33 bin 307, Ocak-Mart döneminde yıllık yüzde 13.2 artarak 99 bin 876 olarak gerçekleşti. İkinci el konut satışı Mart'ta yıllık yüzde 9.1 artarak 77 bin 488, Ocak-Mart döneminde ise yıllık yüzde 23.3 artarak 235 bin 910 oldu.
Yabancılara yapılan konut satışları Mart'ta yıllık yüzde 11.5 azalarak bin 574, yılın ilk çeyreğinde yüzde 19.5 azalarak 4 bin 578 düzeyinde gerçekleşti.
TCMB verilerine göre, konut fiyat endeksi (KFE) Mart'ta aylık yüzde 2 artarak 174 oldu. Yıllık bazda KFE yüzde 32.3 artarken, reel olarak yüzde 4.2 azalış gösterdi.
Geçen hafta inşaat üretim verileri de açıklandı. TÜİK verilerine göre; Şubat'ta inşaat üretimi yıllık yüzde 12.7 artarken aylık yüzde 0.3 azaldı.
Mart ayına ilişkin verilerin konut satışlarında ivme kaybına işaret ettiğini vurgulayan Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersan Öz, bu yavaşlamada özellikle Mart ayının ikinci yarısında TCMB'nın sıkı parasal duruşu destekleyici tedbirlerinin etkili olduğunu ifade etti. Öz, "İnşaat maliyetlerinde de yavaşlama eğilimi devam ediyor. İnşaat maliyetlerinin alt kalemlerinde malzeme endeksindeki artış hızının yavaşlamasına karşın işçilik endeksi maliyetlerdeki önemini koruyor" dedi.
BÜTÇE AÇIĞI İLK ÇEYREKTE 710.8 MİLYAR LİRA
Merkezi yönetim bütçesi Mart'ta 261.5 milyar lira açık verdi. Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre, Mart'ta bütçe gelirleri yüzde 58.4 artışla 766.3 milyar lira, bütçe giderleri yüzde 48.3 artışla 1 trilyon 27.7 milyar liraya ulaştı. Mart'ta faiz giderleri yüzde 116.3 artışla 161.2 milyar lira, faiz giderleri yüzde 40.2 artışla 866.5 milyar lira oldu. Mart'ta vergi gelirleri yüzde 53.4 artışla 645.1 milyar lira düzeyinde gerçekleşti. Faiz dışı denge ise 100.2 milyar lira açık verdi.
Yılın ilk çeyreğinde bütçe gelirleri yüzde 47 artışla 2.4 trilyon lira, bütçe giderleri yüzde 45 artışla 3.1 trilyon lira düzeyinde gerçekleşirken, bütçe dengesi 710.8 milyar lira açık verdi. Ocak-Mart döneminde vergi gelirleri yıllık yüzde 50.5 artışla 2 trilyon 22.7 milyar lira düzeyinde gerçekleşti. Faiz dışı denge 246.9 milyar lira açık verdi.
"KAMU HARCAMALARI KISILMALI"
Bütçe verilerini değerlendiren Afyon Kocatepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdal Demirhan, 2025'in ilk çeyreğinde geçen yılın aynı döneme göre gelir artışının harcama artışının üstünde olduğu bir bütçe performansı sergilendiğine işaret etti. 2025 Orta Vadeli Program (OVP) bütçe açığı tahmininin yaklaşık yüzde 37'sine ilk çeyrekte ulaşıldığına dikkat çeken Demirhan, "Bu görünüm bütçe açığı hedefine ulaşmak için yılın geri kalanında kamu maliyesi tarafında daha fazla çaba sarf edilmesi anlamına geliyor. Ayrıca bütçe faiz dışı açık vermeye devam etmekte ve yıl sonu faiz dışı fazla hedefinden uzak bir görünüm sunmakta. Faiz dışı açığın devam etmesi kamu borcunun artması riskini beraberinde getirebilir. Hem faiz dışı açık hem de bütçe açığı görünümünün iyileştirilmesi dezenflasyon sürecinin devamlılığı açısından önem taşıyor. Bu bakımdan gelinen noktada kamu harcamalarının kısılmasına yönelik önlemlerin artırılmasında fayda var" dedi.
Seda YALÇINKAYA ÖZER / İntegral Yatırım Menkul Değerler A.Ş. Araştırma Müdürü
"TCMB'den güçlü bir karar"
TCMB bu adımıyla yalnızca mevcut riskleri değil, ileride oluşabilecek iç veya dış kaynaklı oynaklıklara karşı da bir politika tamponu oluşturdu. Güçlü bir karar. Bu adım, 19 Mart sonrası bozulan finansal göstergelerin göz ardı edilmediğini ve TCMB'nin piyasaya duyarlı hareket ettiğini gösteriyor. TCMB'nin piyasa tepkilerini doğru okuduğunu ve geride kalmadığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Karar, sadece kısa vadeli değil, yıl sonuna dair faiz tahminlerinin de yeniden şekillenmesine neden olabilir. Özellikle enflasyonda beklenen düşüş, rezerv kazanımının hızlanması ve iç talepteki soğuma ile birlikte faiz-enflasyon makasının açılması mümkün görünüyor. Mevcut konjonktürün izin vermesi halinde TCMB'nin daha güçlü bir faiz indirmesine de alan açılmış olabilir. Ancak şimdilik bu ihtimal için erken. Nisan ayında kur yükselişinin etkisi mal fiyatlarında olduğundan Nisan'da enflasyon yüksek gelebilir. Küresel piyasalarda yaşanan korumacı politikalar da karar metnine girdi. Enflasyon konusunda daha temkinli Merkez Bankası'ndan bahsetmek mümkün.
Prof. Dr. Harun TANRIVERMİŞ /Ankara Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Gayrimenkul Geliştirme ve Yönetimi Bölümü Başkanı
"Yüksek faiz, yatırım kararlarını olumsuz etkileyebilir"
TCMB'nin faiz artırım kararları mevduat ve kredi faizlerini etkileyecek, yeni yatırım ve özellikle konut üretimi ve konut kredilerinde faiz indirimi beklentilerinin ertelenmesine neden olacak. Politika faizinde yaşanan artış, ticari bankaların fonlama maliyetlerini yükseltecek ve bu durum özellikle konut kredilerinin maliyetine doğrudan yansıyacaktır. Artan kredi faiz oranları, hane halkının konut finansmanına erişimini sınırlayarak konut talebinde daralmaya neden olacaktır. Türkiye'de konut satışlarının önemli bir kısmının ipotekli krediler aracılığıyla gerçekleştiği dikkate alındığında, faiz artışının bu kanal üzerinden konut piyasasında durgunluk yaratma potansiyeli yüksek. Yüksek faiz ortamı, konut üreticilerinin ve gayrimenkul geliştiricilerinin yatırım kararlarını da olumsuz etkileyebilir. Yüksek faiz oranları, sabit getirili menkul kıymetleri daha cazip hale getirdiğinden, yatırımcılar açısından gayrimenkulün cazibesi azalma eğilimine girebilir. Bu durum, yatırım amaçlı konut ediniminde düşüşe neden olabilir. TCMB'nin faiz artışı kararı, makroekonomik düzeyde enflasyonla mücadele çerçevesinde rasyonel ve öngörülebilir bir politika olarak değerlendirilebilirken, konut ve gayrimenkul sektörleri açısından kısa ve orta vadede bir dizi talep yönlü ve arz yönlü daralma riski barındırıyor. Uzun vadede ise, faiz-enflasyon-döviz üçgeninde istikrar sağlanması durumunda, sektörün yeniden ivme kazanması mümkün olabilecek.
Prof. Dr. Erdal DEMİRHAN / Afyon Kocatepe Üniversitesi Öğretim Üyesi
"Cari işlemler açığı 28.6 milyar dolarlık yıl sonu OVP hedefinin altında kalır"
Şubat ayı verileri hem aylık hem de iki aylık dönemde cari işlemler açığında geçen yılın aynı dönemine göre bir artış olduğunu gösteriyor. TL'deki reel değerlenmeye rağmen dezenflasyon sürecinde ekonomik faaliyetlerin zayıf kalacak olması cari işlemler açığında yılın geri kalanında ılımlı bir artış olacağına işaret ediyor. Bu çerçevede 28.6 milyar dolarlık 2025 OVP öngörüsünün aşılmayacağı anlaşıyor. Şubat'ta sermaye girişinin bir diğer kaynağın da krediler olduğu görülmekte. Net doğrudan yatırımlar kanalıyla sermaye girişi sadece aylık olarak değil aynı zamanda yıllıklandırılmış olarak da son derece düşük seviyede. Zira 12 aylık süreçte 5 milyar doların biraz altında bir net doğrudan yabancı yatırım girişi gerçekleşmiş. Şubat'ta yurt içi mevduatlar azalırken yurt dışı mevduatlarda artmış ve buna bağlı olarak mevduatlar kaynaklı bir sermaye çıkışı gerçekleşmiş. Bundan sonraki süreçte küresel ekonomideki gelişmelerin ödemeler dengesi üzerinde önemli etkileri olacak. Bu etkilerin bir yansıması petrol fiyatlarındaki düşüşler nedeniyle olumlu olacak. Diğer yandan tarife savaşlarının önemli bir ihracat pazarımız olan AB ülkelerinin ekonomileri üzerindeki muhtemel etkileri ise ödemeler dengesi açısından olumsuz bir görünüme işaret etmekte.
Prof. Dr. Ersan ÖZ / Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi
"Sıkı duruş Maliye politikalarıyla desteklenmeli"
2025 yılının ilk çeyreğinde merkezi yönetim bütçe açığı yüksek seyrediyor. Enflasyonla mücadelede para politikasındaki sıkı duruşun, maliye politikasıyla desteklenmesi önemini koruyor. Mevcut görünüm enflasyonla etkin mücadelede kamuda tasarruf tedbirleri üzerinde yoğunlaşmamız gerektiğini gösteriyor. Cari denge Şubat'ta piyasa beklentilerine paralel olarak 4.4 milyar dolar değerinde açık verdi. Cari açık 2024 Kasım'dan bu yana artış eğilimini sürdürüyor. Yılın geri kalanında ise küresel ekonomik görünümdeki gelişmelerin seyri Türkiye'nin ödemeler dengesi üzerinde belirleyici olacak. Özelikle küresel ticaretteki korumacılık eğilimleri ve buna bağlı olarak petrol fiyatlarında beklenen azalma ithalat kalemindeki artışı sınırlayarak cari işlemler açığında pozitif görünüm yaratacaktır. Önümüzdeki dönemde turizm gelirlerinde öngörülen artışla ve yurt içi piyasalarda dengelenmeyle birlikte cari açığın yıl sonunda sürdürülebilir seviyelerde kalması bekleniyor. Küresel ve ulusal düzeyde yaşanan gelişmelerin ardından öncü göstergeler iç talepte ılımlı bir yavaşlamaya işaret etmekle birlikte dezenflasyon görünümünde belirgin bir bozulma olmadığını gösteriyor. Ancak yılın geri kalanında maliyet yönlü gelişmeler ve küresel ticaretteki gelişmelerdeki olası fırsatlar Türkiye ekonomisi için büyük önem arz ediyor.