Yakın tarihin “hasta adamlar”ı
ALEV RİGEL Ekonomik zorluk ve yoksulluk içindeki ülkelere "hasta adam" yakıştırması yapılmıştı. 1960-70'lerde Birleşik Krallık bile bu sıfatla anılmaktan kurtulamadı. Hatta Japonya bile. Sonrasında "hasta adamlar" çoğaldı. 19'uncu yüzyılda Rusya, Polonya, Weimar Almanya'sı, Habsburg Monarşisi, hasta adam olarak gösterildi.
Rusya İmparatorluğu'nun lideri Çar I. Nikola, 19'uncu yüzyılın ortalarında Osmanlı İmparatorluğu'na "hasta adam" yakıştırması yapmıştı (İki veya daha fazla kıtada toprakları olan devletlere, imparatorluk denir). Ekonomik zorluk ve yoksulluk içinde olan ülkelere bu ad takılıyordu. Kendisi, Osmanlı topraklarına hiç ziyarette bulunmamıştı ama Avusturya Dışişleri Bakanı Prens Matternich ile Münchengraetz'de yaptığı görüşmede bu benzetmeden söz etmişti. Çarın amacı, zayıf gördüğü Osmanlıdan toprak koparmaya çalışmaktı. Matternich, karşı çıktı. "Boğaziçi'nin hasta adamı" denmesinin daha doğru olacağını söyledi. Sonra fark etti ki, kendi ülkesi de "Tuna Nehri'nin hasta adamı" olarak gösteriliyordu.
Yakıştırma tuttu. Ekonomik zorluk içinde olan ülkeler, hep bu sıfatla anılmaya başlandı. 1960'larda ve 1970'lerde Birleşik Krallık bile bu sıfatla anılmaktan kurtulamadı. Hatta Japonya bile. Asya'nın hasta adamları arasına bu çekik gözlüler ülkesi de dahildi. Tanımlama her ne kadar pek çok ülkenin tepkisini çekse de gereksiz yere her ülke için kullanıldığı iddia edilse de "hasta adamlar" çoğaldı. 19'uncu yüzyılda Rusya'nın kendisi, Polonya, Weimar Almanya'sı, Habsburg Monarşisi, hasta adam olarak gösterildi.
Amerikan The New York Times gazetesi, 1917'de Avrupa'nın hasta adamı olarak Rusya'yı gösterdi. Buna gerekçe olarak da yaygın ekonomik perişanlığın, düşük kamu moralinin, küresel statülerinin dibe vurmuş olmasını gösterdi. 1997'de İsveç'in eski başbakanlarından Carl Bildt, Slobodan Milosevic yönetimindeki Sırbistan'ı, basın yayın organları da Doğu ve Batı Almanya'nın 1990 sonrası birleşmesinden ortaya çıkan birleşik Almanya'yı, hasta adam olarak nitelendirdi. Çünkü iki Almanya'nın birleşmesi, resmi rakamlara göre 1.5 trilyon euro'ya mal olmuştu. Batı Almanya'nın halkı bile bu ağır faturayı karşılayabilecek durumda değildi. Bu yüzden Almanya, 2003'te ekonomik resesyona sürüklendi.
İngiliz The Economist dergisine göre, 2005'te İtalya, Avrupa'nın "gerçek" hasta adamıydı. İtalya'nın yapısal ve siyasal zorlukları, ekonomik reformları yapmasına engel oluyordu. İtalya, en çok hasta adam ilan edilen ülkeydi. "Çizme", 2008'de İngiliz The Daily Telegraph gazetesi, 2020'de de Amerikan CNBC televizyon kanalı tarafından hasta adam gösterildi. 2007'de Portekiz ve İspanya, 2014'te Fransa,
FİNLANDİYA BİLE…
2009'da Yunanistan, 2015 ve 2016'da Finlandiya, bu sıfata layık görüldü. ABD basını, pek çok Avrupa ülkesini, hasta değilse bile hastalığın eşiğinde gösterdi.
Pandemiden zayıf duruma düşen, Ukrayna meselesiyle de iyice bitkin durumda olan ülkelerin sayısı az değildi. Hemen hemen hiçbir Avrupa ülkesi, hem hastalık hem de savaşın pençesinde kendine gelemedi. Finlandiya bile. Bir zamanlar İsveç ve Norveç'le birlikte Kuzey'in en zengin, en refah dolu üçlüsü olarak gösterilen Finlandiya'nın belini doğrultamayan ülkeler arasına girmesi büyük sürprizdi. Ülkenin eski maliye bakanı Alexander Stubb, Finlandiya'nın işsizlik rakamlarının yüzde 6'dan yüzde 9.5'e çıktığını açıklamıştı. Bu, bir refah ülkesi için çok yüksek bir orandı. Stubb, esprili bir şekilde, "Jobs took our jobs" (Steve Jobs, işlerimizi elimizden aldı) açıklamasını yaparak başarısızlığı dış güçlere bağlamıştı. O yıllar, Steve Jobs'un Apple cep telefonlarının dünyada hakimiyet kurmaya başladığı yıllardı. Halbuki Jobs'a kadar bütün dünya, Finlandiya'nın Nokia'sını kullanıyordu.
Finandiya'nın ekonomik sıkıntıları nedeniyle Jobs'u mu suçlamak gerekiyordu? Hayır. Başta cep telefonu olmak üzere elektronik ürünler ve öncelikle kağıt üretiminde kullanılan kerestecilik, bu ülkenin iki önemli gelir kaynağını oluşturuyordu. Bilgisayar kullanımının genişlemesiyle insanların bilgisayarda işledikleri her sayfanın çıktısını bir kağıda dökme ihtiyacı olduğunu düşünenler yanıldı. Artık pek çok kuruluş, değil kağıt, "printer" bile kullanmıyor. Merkezi, başkent Helsinki'de bulunan bağımsız ekonomik araştırma ajansı ETLA, kağıt talebinin hızla düştüğünü açıklamak zorunda kaldı. Ağaçlar açısından memnun edici bir gelişmeydi ama kağıdın yerini internet hizmetlerinin alması, artık kağıda ihtiyaç duyulmaması anlamına geliyordu.
Birleşik Krallık'tan daha önce de söz etmiştik. Koronavirüsün Alfa Varyantı yüzünden bütün ülkeler, sınırlarını bu ada ülkesine kapatmıştı. Krallığı oluşturan ülkelerden İskoçya, ekonomik olarak değilse bile gerçek hastalıklarla boğuşuyor. Geçen yıl ekim ayında başlayan hükümet krizleri, eylül ve ekimde üç başbakanın değişmesi (Boris Johnson, Liz Truss ve Rishi Sunak), düşüşe geçen ekonomi rakamları, sürekli artışta olan zorunlu tüketim maddelerinin fiyatları, eskiden örnek gösterilen sağlık sisteminin çökmesi, sendikalarla olan anlaşmazlıklar, krallığı hayli yıprattı.
Hasta adamlar, sadece Avrupa'da değil. Asya ve diğer kıtalarda da var. Biz, Asya'ya bakalım. Bruce Lee'nin oynadığı "Öfkenin Yumruğu" filmi, 1972 yapımı olduğundan bazı okuyucularımız hatırlamayabilir (1995'te Hong Kong merkezli çekilen Öfkenin Yumruğu'nu, TV dizisiyle karıştırmayın. Aktör, yönetmen, felsefeci ve Uzakdoğu dövüş sanatlarının ustası Bruce Lee, 1973 yılında 32 yaşındayken hayatını kaybetmişti). Lee'nin oynadığı film, Çinli yazar Chang Ping'e göre "Aşağılanma Yüzyılı" (Century of Humiliation) ile Çin'in sömürgecilik tarihinde "hasta adam" olarak nitelendirildiği dönemin öfkesinin, beyaz perdeye uyarlanmış haliydi (Aşağılanma Yüzyılı, 1839'dan 1949'a kadar 110 yıl sürdü. Bu sürede Çin'in doğal kaynakları, hem Batılı güçler hem Japonya tarafından talan edildi).
ÇİN'DEN JAPONYA'YA GEÇTİ
Hasta adam sıfatının Çin'den Japonya'ya geçtiği dönem bile oldu. Üstelik 2009 yılında. Transistörlü radyolar, video kayıt cihazı, fotoğraf makineleri, dijital ses kayıt cihazı, lityum iyon piller, cep hesap makineleri, fiber optik iletişim kablo ve cihazları, lap-top bilgisayarlar, kuru piller, mikroişlemciler, portatif CD player'lar, video kameraları, kameralı telefonlar, dijital mikroskoplar, üç boyutlu yazıcılar, androidler (insan benzeri akıllı robotlar), flaş bellekler, tamamı elektronik televizyonlar, LCD televizyonlar, cep TV'leri, kuartz saatler, mermi trenler, sürücüsüz otomobiller, hidrojenle çalışan otomobiller, Blue Ray diskler, QR kodları ve yüzlerce elektronik yeniliğin çıktığı Japonya, birden duraklama dönemine girmiş, Çin'den alınan hasta adam sıfatı, Japonya'nın alnına yapıştırılmıştı.
Filipinler'in çalışkan bir ülke olmaktan çıkıp, Asya'nın hasta adamı olması, şaşırtıcıydı. Benigno Aquino başkanlığındaki Filipinler, Dünya Bankası tarafından Asya'nın "Yükselen Kaplanı" olarak gösterilmişti. Rakibi sadece Tayland'dı. Ne var ki, Rodrigo Duterte zamanında Filipinlerin ekonomik gelişimi yavaşladı. Covid19 salgınıyla iyice zayıf düşen ülke, Asya ülkeleri arasında hızla son sıralara düşmekten kurtulamadı.
PIGS ülkeleri
Kısaltmaya bakıp, yanlış anlamayın. PIGS, (Portugal, Italy, Greece, Spain) ülkelerinin baş harflerinden oluşmuş. Çevirmeye gerek yok. 2000'lerin başında bu ülkeler, Güney Avrupa'nın ekonomik sorunlarla boğuşan ülkeleriydi. 2009-2014 arasında bu ülkelere İrlanda da katıldı. Avrupa Birliği'nin bel kemiğini oluşturan bu ülkeler, hükümet borçlarını yeniden yapılandırma ve aşırı borçlanmış olan bankaları kurtarma operasyonlarıyla uğraşıyordu. İrlanda aslında "Kelt Kaplanı" olarak görülüyordu (Keltler, 4 bin yıl önce Orta Avrupa'dan İngiltere'ye, İspanya'ya ve bugünkü Fransa'ya yerleşen halk). Ama 2010'da İrlanda hükümetinin bütçe açığı, gayrisafi iç hasılanın yüzde 32'sine yükselmiş, bu alanda sadece Avrupa değil, aynı zamanda dünya rekoru oluşturmuştu. Hasta adamları (ülkeleri) sayarken biraz eski tarihlere gittik. Ama bugün hastaların sayısının çok daha fazla arttığından emin olabilirsiniz.