Emeklilik yaşı Fransa’yı nasıl karıştırdı?
ZEYNEP CANDAN AKTAŞ "Fransa'da emeklilik yaşının 62'den 64'e çıkarılması tasarısını, mecliste oylamadan yürürlüğe koyan Makron'a tepkiler artıyor.", "TÜİK'e (Türkiye İstatistik Kurumu) göre 2022'de Türkiye'de 65 yaş üstü nüfusun oranı yüzde 9.9'a yükseldi. Projeksiyonlara göre yaşlı nüfus oranı 2030'da 12.9'a yükselecek."
Yukarıdaki bilgiler, pek çok kişi için çok anlam ifade etmeyebilir. Ama aslında ağır ağır gelen ve bütün dünyanın sorunu olan 'nüfusun yaşlanması' problemini gözümüzün içine içine sokuyor. Giderek artan yaşlı nüfus demek, bakıma ihtiyacı olanların artması ve buna bağlı olarak, sosyal güvenlik sistemlerinin üstüne ekstra yük binmesi anlamını taşıyor. Sağlık giderleri, yaşam giderlerini sağlayacak bir maaş, bakım giderleri vb. giderlerin yanında şehirlerin de yaşlılara uygun şekilde düzenlenmesi, yaşlı bakım ve rehabilitasyon merkezleri gibi yeni yatırımların devreye alınmasını gerektiriyor.
BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMLERİ DEVREYE ALINIYOR
Nüfusun yaşlanması sorunu hükümetleri; ertelenmesi mümkün olmayan sorunlarla baş başa bırakıyor. Hatırlayacaksınız, ülkemizde de EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) sorunu, daha yeni çözüme kavuşturulmuştu. Oy verenler emeklilik yaşının yükseltilmesine karşı çıkarken, kamu tarafı da emeklilik yaşını yukarıya çekmeye çalışıyor. Diğer yandan da bireysel emeklilik sistemleri devreye alınarak bireylerin kendi yaşlılıkları için şimdiden hazırlık yapmasının yolu açılıyor. Peki, ne oldu da kamu sosyal güvenlik sistemleri yetersiz gelmeye başladı? Neden bireysel emeklilik, kamu tarafından teşvik ediliyor?
Bunun pek çok nedeni var tabii ki... Ama iki neden öne çıkıyor: Birincisi ortalama insan ömrü uzuyor. Endüstri devrimi öncesinde 45-55 yaşındaki insanlar çok yaşlı kabul edilirken, şimdi 70-80'li yaşlar, 'yaşlılığın gençliği' olarak adlandırılıyor. Diğer yandan toplumdaki yaşlı sayısı oransal olarak artıyor. Bu da sosyal güvenlik kurumlarının daha fazla sağlık ve emeklilik maaşı harcaması anlamına geliyor. İkinci neden ise endüstri devrimi ile ortaya çıkan sanayi kuruluşları, zaman içerisinde teknolojiden daha çok faydalanmaya başlıyor. Giderek daha az sayıda istihdama ihtiyaç duyuluyor. Yani azalan istihdam nedeniyle kamu sosyal güvenlik sistemlerine prim akışında yavaşlama görülüyor. Bu da kamu sosyal güvenlik kurumlarına yeterli nakit akışı sağlanamaması ve giderek bu kurumaların güç kaybetmesine neden oluyor. Yani sosyal güvenlik kurumunu bir havuz gibi düşünürsek, havuzu dolduran musluğun suyu giderek zayıflarken, havuzu boşaltmaya yarayan musluğun akışı daha da hızlanıyor ve daha çok su sağlık gideri veya maaş olarak dışarı akıyor. Bunu gören kamu yönetimleri, bireysel emeklilik sistemlerini devreye alarak, vatandaşlarını kendi emeklilikleri için çalışırken, gelir elde ederken, şimdiden birikim yapması yönünde destekliyor, teşvik ediyor. Bazen ülkemizdeki gibi doğrudan katkı yöntemiyle bazen de vergi indirimleri ve işveren katkılarıyla destekleniyor, bireysel emeklilik sistemleri.
DÜZENLİ BİRİKİM SAĞLIYOR
Peki, bireysel emeklilik katılımcılarına ne fayda sağlıyor? Ülkemizde bireysel emeklilik sisteminin katılımcılara en büyük faydası, düzenli birikim yapmayı sağlaması ve bu birikimler karşılığında devlet katkısı alınabilmesidir. Çok şeffaf olarak kurgulanan sistemde katılımcı bireysel emeklilik şirketi nezdindeki kişisel hesaplarını izleyebiliyor, fonlarını seçebiliyor, emeklilik şirketinden memnun kalmadığında birikimlerini başka bir emeklilik şirketine aktarabiliyor. Ayrıca kısmi çekim hakkı ve bireysel emeklilik birikimlerinin bankalarda teminat olarak kabul edilmesi konusundaki çalışmalar, bireysel emekliliğin hep birikim tarafında değil, ihtiyaç durumunda, kullanım tarafında da aktif olmasını sağlayacak. Ve bireysel emeklilik sistemi, yaşam boyu her durumda katılımcının yanında yer alan, bir yatırım enstrümanına dönüşecek.
PİYASALARI İSTİKRARA KAVUŞTURUYOR
Diğer yandan bireysel emeklilik sisteminin piyasaların istikrara kavuşmasına da faydası var. Bireysel emeklilik sistemindeki birikimlerin tamamını bir havuz gibi düşündüğümüzde, bu havuzdaki birikimler arttıkça, kamu ve özel sektör şirketleri borçlanma ihtiyacını daha düşük maliyetlerle gerçekleştirebiliyor. Hisse senedi piyasalarından fon bulmak kolaylaşırken, volatilite azalıyor, daha istikrarlı getiriler sağlanıyor. Ülkenin çalışan, üreten firmalarının karlarının bir kısmı, bireysel emeklilik sisteminin birikim havuzuna, değer artışı ve temettü olarak giriyor ve katılımcılar da ülkenin, firmaların büyümesinden, gelişmesinden faydalanmış oluyor.