Enerji maliyetlerindeki artış risk iştahını baskıladı
ONURCAN BAL Küresel çapta merkez bankalarının enflasyonu kontrol altına alabilmek için geçen seneden itibaren gerçekleştirdikleri agresif faiz artışlarının sonuna gelirken, faizlerdeki kısıtlayıcı seviyelerin uzun bir süre korunacağına ilişkin yapılan yönlendirmeler ve küresel ekonomilerde gözlenen yavaşlama, küresel risk iştahı üzerinde baskı oluşturuyor. Avrupa ve İngiltere'de bileşik PMI rakamının eşik değer olan 50,0 seviyesinin altına inmesi, ABD'de imalat PMI'daki zayıflama ve tüketici güveninde gözlenen bozulma gibi emareler ekonomilerdeki yavaşlama eğilimine işaret ediyor. Merkez bankalarının sıkılaşma adımları ve küresel ekonomilerdeki zayıflama ana risk başlıkları olarak gündemdeki yerini koruyor. OPEC'in arz kesinti kararları ile Rusya ve Suudi Arabistan'ın gönüllü üretim kesintileri, arz koşullarını sıkılaştırarak son aylarda petrol fiyatlarında yükselişlerin yaşanmasına neden olurken, geçen hafta Rusya ve Suudi Arabistan'ın halihazırdaki üretim kesintilerini uzatma kararları öne çıktı. Rusya günlük 300 bin varillik ve Suudi Arabistan da günlük 1 milyon varillik gönüllü üretim kesintilerini yıl sonuna kadar uzatacaklarını açıkladı. Gelen açıklamalar sonrasında petrol fiyatlarında yükselişler hız kazandı. Brent petrol 90 doların üzerindeki seviyeleri, ham petrol de 87 doların üzerindeki seviyeleri test etti. Petrol fiyatlarında yaşanan yükseliş enerji maliyetlerini artırıcı bir etki yaratırken, bu durum küresel çapta enflasyonist endişeleri yeniden öne çıkardı. Petrol fiyatlarında yukarı yönlü eğilim devam edecek olursa enerji maliyetlerindeki artışın etkisiyle önümüzdeki aylarda manşet enflasyonda yeniden yükselişler yaşanabilir. Gündemdeki ana risk başlıklarına ek olarak petrol fiyatlarındaki yükseliş ve enflasyonist endişeler de geçen hafta küresel risk iştahı ve hisse piyasaları üzerinde baskı oluşturdu.
Önümüzdeki süreçte ekonomik veri akışları ve merkez bankalarının yönlendirmeleri risk iştahını ve fiyatlamaları şekillendirmeye devam edecektir. Yıl başından bu yana resesyon ve sıkılaşma endişelerine karşın hisse piyasalarında dalgalı bir seyirle birlikte yükselişler öne çıkarken, ağustos ayından itibaren ise küresel hisse piyasalarında satıcılı bir seyir ağırlık kazanmış durumda. Cuma günü itibarıyla bu yıl içinde S&P500 Endeksi yüzde 14, Dow Jones yüzde 4, Nasdaq yüzde 32 oranında değer kazanırken, Avrupa borsaları da yüzde 10 dolaylarında yükseliş kaydetti. ABD tarafında sanayi sektörü daha zayıf bir seyir ortaya koyarken, teknoloji hisselerindeki güçlü yükselişler Nasdaq ve S&P500 endekslerinin pozitif ayrışmasına neden oldu. Faiz artırım döngüsünün sonuna gelinmesine karşın faiz oranlarının uzun bir süre yüksek seviyelerini koruyacağı, miktarsal sıkılaşma adımlarının devam ettiği ve küresel ekonomilerdeki yavaşlama eğilimi dikkate alındığında yılın son çeyreğinde hisse piyasalarında dalgalı bir seyirle birlikte zayıf görünüm etkisini sürdürebilir. Bu noktada ABD'li yatırım bankalarından hisse piyasalarına ilişkin gelen uyarılar da dikkat çekiyor. Son olarak ABD'de tahvil faizlerinin bulunduğu seviyeler de risk alma iştahını törpülüyor. ABD iki yıllık tahvil faizleri yüzde 4.90'nın üzerinde ve ABD 10 yıllık tahvil faizleri de yüzde 4.20'nin üzerindeki seyrini sürdürüyor. ABD 10 yıllık tahvil faizleri yüzde 4'ün altına kalıcı olarak gerilemedikçe riskli varlıklar üzerindeki baskı devam edebilir.
ABD'DE AĞUSTOS ENFLASYONU AÇIKLANACAK
Önceki hafta ABD'de açıklanan ekonomik veriler ve istihdam piyasasındaki yavaşlama emareleri FED'e ilişkin faiz artırım endişelerini yatıştırırken, geçen hafta petrol fiyatlarındaki yükselişin yanında ABD'de ISM hizmet PMI rakamının beklentilerin aksine artış kaydetmesi ve haftalık işsizlik başvurularının şubat ayından bu yana en düşük seviyede gerçekleşmesi, faiz artış endişelerini yeniden gündeme getirdi. FED üyelerinden gelen açıklamalarda ise bir faiz artışına daha gidilmesi gerektiği ile veri odaklı yaklaşımla mevcut seviyelerin yeterli olduğuna ilişkin görüş ayrılıkları öne çıkıyor. FED Yönetim Kurulu Üyesi Christopher Waller, geçen hafta eylül toplantısında faiz artırımına ara verilmesini destekleyen mesajlar verdi. ABD'de yeni haftada çarşamba günü açıklanacak ağustos ayı TÜFE rakamı ile perşembe günkü ÜFE verisi son derece kritik olacaktır. Enflasyon rakamları FED'e ilişkin beklentiler ve küresel çaptaki fiyatlamalar üzerinde belirleyici olacaktır. FED'in eylül ayında faiz oranlarında değişime gitmeyeceği yüzde 90'ın üzerinde bir ihtimalle fiyatlanırken, yıl sonuna kadar ek bir faiz artış ihtimali yüzde 40 dolaylarında bulunuyor. Beklentilerin üzerinde gelebilecek enflasyon verisi yıl sonuna kadar ek bir faiz artış ihtimalini güçlendirerek, tahvil faizleri ile dolarda yükselişleri ve riskli varlıklar ile emtialarda satış baskısını beraberinde getirebilir.
ECB 25 BAZ PUAN FAİZ ARTIRIMINA GİDEBİLİR
Son dönemde Avrupa Merkez Bankası (ECB) üyeleri arasında temkinli bir yaklaşımla beklemeye geçilmesi ile faiz artışlarının devam etmesi yönünde görüş ayrılıkları dikkat çekse de üyeler arasındaki ağırlıklı görüşün eylülde 25 baz puanlık bir faiz artırımına giderek sonrasında veri odaklı bir yaklaşımla beklemeye geçilmesi yönünde olduğu görülüyor. ECB tutanaklarının da üyelerin ekonominin resesyona girmesinden ziyade enflasyonun hedefe dönmemesinden daha fazla endişe duyduğunu ortaya koyması, eylül ayında 25 baz puanlık bir faiz artırım ihtimalini daha muhtemel kılıyor. Geçen hafta ECB Yönetim Kurulu Üyesi Peter Kazimir, enflasyonun yüzde 2'lik hedefe dönmesi için faizlerin bir kez daha artması gerektiğini belirtti. Hollanda Merkez Bankası Başkanı ve ECB Yönetim Kurulu Üyesi Klaas Knot da geçen haftaki açıklamasında piyasaların eylül ayında faiz artış ihtimalini hafif aldığını ifade etti. Enerji maliyetlerindeki artış ve enflasyonist risklerin devam etmesine bağlı olarak ECB'nin bu hafta perşembe günkü toplantısında 25 baz puanlık faiz artışına gidebileceğini ancak sonrasında ekonomik görünümdeki zayıflamanın etkisiyle veri odaklı bir yaklaşımla beklemeye geçeceğini değerlendiriyoruz. ECB'nin faiz kararı ve ECB Başkanı Lagarde'ın toplantı sonrasındaki açıklamaları son derece önemli olacaktır. Lagarde'ın açıklamalarında faiz artışlarının sonuna gelindiğine dair net bir yönlendirmeden ziyade mevcut seviyelerin yeterli olduğuna ve veri odaklı yaklaşımın sürdürüleceğine ilişkin vurguların öne çıkabileceğini düşünüyoruz.
YURTİÇİNDE ENFLASYON RAKAMLARI VE OVP TAKİP EDİLDİ
Yurt içinde ağustos ayında TÜFE piyasadaki beklentilerin üzerinde aylık bazda yüzde 9.09 artış kaydetti ve yıllık TÜFE yüzde 47.83'ten yüzde 58.94 seviyesine yükseldi. Piyasadaki beklentiler TÜFE'nin aylık bazda yüzde 7 artması ve yıllık TÜFE'nin de yüzde 56 olarak gerçekleşmesi yönündeydi. ÜFE rakamları da aylık bazda yüzde 5.89 ve yıllık bazda yüzde 49.41 oranında artış kaydetti. TCMB ağustos ayındaki toplantısında enflasyonun yıl sonunda Enflasyon Raporu'ndaki tahmin aralığının üst sınırı olan yüzde 62'ye yakın seyretmesinin beklendiğini belirtmişti. Geçen hafta çarşamba günü yurtiçinde 2024 – 2026 yıllarına ilişkin makro ekonomik hedefleri içeren Orta Vadeli Program (OVP) da açıklandı. OVP'de büyüme tahminleri aşağı çekilirken, enflasyon tahminlerinde yukarı yönlü revizyona gidildi. Önceki programda yüzde 24.9 olarak belirlenen 2023 enflasyon tahmini yüzde 65'e çıktı. 2024 enflasyon tahmini ise yüzde 33'e yükseldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen haftaki açıklamalarında enflasyonla daha sıkı mücadele gerektiğini ve sıkı para politikasıyla enflasyonun tek haneye ineceğini ifade etti. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan, OVP'ye ilişkin düzenledikleri basın toplantısında fiyat istikrarına yönelik vurgular ile enflasyonda belirgin iyileşme sağlanana kadar sıkılaşma adımlarının süreceği ve rezervlerin güçlendirileceğine ilişkin mesajlar öne çıktı.