ABD’de TÜFE, beklentilerin üzerinde geldi
ONURCAN BAL/ Piyasa beklentisi çekirdek TÜFE'nin yüzde 3.8'e gerilemesi yönündeydi. Beklentilerin üzerinde gelen enflasyon rakamları sonrasında ilk fiyatlamalarda küresel hisse piyasalarında ve ons altında satışlar görülse de bu taraftaki düşüşler kalıcılı olmadı. Cuma günü açıklanan ÜFE rakamı ise aylık bazda yüzde 0.1 artış beklentisine karşın yüzde 0.1 düşüş kaydetti. Yıllık ÜFE ise yüzde 0.8'den yüzde 1 seviyesine yükseldi.
Önceki hafta Euro Bölgesi'nde açıklanan öncü enflasyon rakamları da Avrupa'da aralık ayında yıllık TÜFE'nin yüzde 2.4'ten yüzde 2.9'a yükseldiğine işaret etti. Avrupa Merkez Bankası (ECB), son dönemde önümüzdeki birkaç aylık dönemde manşet rakamlarda baz etkisiyle yükselişin görülebileceğini ifade ediyordu. Avrupa'da açıklanan veriler, enflasyon endişelerinin yeniden öne çıkmasına neden oldu. Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) martta faiz indirimine gideceğine yönelik fiyatlamalar zayıflama kaydederken ECB Başkanı Lagarde, faizleri indirmeye enflasyonun yüzde 2 hedefine ilerlediğinden emin olunduğunda başlanabileceğini ifade etti.
VOLATİLİTE ARTIŞ KAYDEDİYOR
2023 Kasım ayından itibaren FED'in faiz artırımlarının sona erdiği ve 2024 yılında faiz indirimlerinin başlayacağına ilişki güç kazanan beklentiler küresel risk iştahını ve hisse piyasalarını destekleyen ana katalizör olurken, 2023 Aralık ayının son haftasında piyasalar FED'in mart ayında yüzde 85 ihtimalle faiz indirimine gideceğini ve 2024 yılında altı kez olmak üzere toplamda 150 baz puan faiz indirimi yapılacağını fiyatlıyordu. FED'in ve diğer büyük merkez bankalarının faiz artırım döngülerinin sona erdiği (enflasyonist baskıları artıracak bir şok görmediğimiz müddetçe) ve 2024'te faiz indirimlerinin gündeme geleceği görüşüne katıldığımızı ancak piyasalardaki beklentileri bu noktada fazla iyimser bulduğumuzu, bu durumun 2024 yılının ilk çeyreğinde küresel çapta volatiliteyi artırabileceğini son dönemdeki yazılarımızda sıkça ifade etmiştik. 2024 yılının ilk haftalarında FED'e ilişkin iyimserliğin bir miktar güç kaybetmesi ile faiz indirimlerinin zamanlaması ve miktarı konusunda artan belirsizlikler, öngörümüzle uyumlu olarak küresel çapta oynaklığın yükselmesine yol açtı. Önceki hafta ABD'de güçlü gelen tarım dışı istihdam verileri ile aralık enflasyon rakamlarının beklentilerin üzerinde gelmesi Fed kaynaklı iyimserliğin bir miktar azalmasına ve piyasalardaki kafa karışıklığının artış kaydetmesine neden oldu. Geçen hafta içerisinde FED'in mart ayında faiz indirimlerine gideceğine ilişkin beklentiler yüzde 60 seviyelerine kadar gerileme gösterse de haftanın devam eden bölümünde yeniden yüzde 70'lerin üzerine çıktı. İş gücü piyasasının gücünü korumaya devam etmesi ve enflasyon tarafında süregelen yukarı yönlü riskler (Kızıldeniz kaynaklı gelişmelerin etkisiyle) nedeniyle mayıs – haziran döneminden önce FED'den faiz indirim ihtimalini zayıf görüyoruz. Piyasalarda süregelen faiz indirim iyimserliğinin ilerleyen haftalarda normalleşeceği düşüncemizi koruyoruz. Önümüzdeki süreçte ekonomik veri akışları ve merkez bankalarının yönlendirmeleri küresel risk iştahı ve fiyatlamalar üzerinde belirleyici olmaya devam edecektir. Yılın ilk çeyreğinde küresel çapta oynaklığın yüksek kalabileceğini ve özellikle FED'in 31 Ocak'taki toplantısında vereceği mesajların kritik önemde olacağını değerlendiriyoruz.
Geçen hafta FED üyelerinden gelen açıklamalar da piyasaların yakın takibinde yer aldı. Dallas FED Başkanı Lorie Logan, finansal piyasalardaki likidite kıtlığı riski nedeniyle FED'in portföyünü küçültme hızını yavaşlatması gerekebileceğini söyledi. Logan, finansal sistemde hâlâ gereğinden fazla likidite bulunduğunu ancak bazı bankaların sıkıntı yaşamaya başlayabileceğini belirtti. FED'in 2022'de yaklaşık 9 trilyon dolar olan portföy büyüklüğü, 7,68 trilyon dolara kadar gerilemiş durumda. Logan'ın açıklamaları sonrasında FED'in bilanço küçültme hızını ne zaman yavaşlatabileceğine ilişkin tartışmalar güç kazandı. Hatırlanacak olursa, Mart 2023'te banka bilançolarındaki tahvillerin değer kaybetmesiyle, küçük orta ölçekli bankalar likidite problemi yaşarken, bazı banka iflaslarını takip etmiştik. Bölgesel bankacılık krizi sırasında FED'in başlattığı acil kredi programı 11 Mart 2024 tarihinde sona erecektir. Bu programın sonlanmasıyla birlikte süregelen bilanço küçültme süreci ve bankacılık sektöründeki likidite kaynaklı gelişmeler yakından takip edilecektir. Programın sona ermesiyle birlikte bankacılık cephesinde fonlama kaynaklı sorunlar yeniden artış gösterirse, FED'in bilanço küçültme hızını yavaşlatarak mevcut süreci ilerleyen aylarda sonlandırılabileceğini ya da likiditeyi desteklemeye yönelik yeni araçların gündeme alınabileceğini değerlendiriyoruz. FED Yönetim Kurulu Üyesi Michelle Bowman, faiz oranlarının mevcut seviyelerde kalması durumunda enflasyonun yüzde 2 hedefine doğru düşebileceğini ve fiyat baskılarının azalması halinde borçlanma maliyetlerinin düşürülmesinin uygun olacağını belirtirken, henüz o noktada olmadıklarını da vurguladı. Atlanta FED Başkanı Bostic de enflasyonun beklediğinden daha çok yavaşladığına işaret ederek, yıl sonuna kadar çeyrek puanlık iki faiz indirimini uygun gördüğünü ifade etti. New York FED Başkanı Williams, enflasyonun gevşediğini ancak politikanın hâlâ sıkı olması gerektiğini söyledi. Cleveland FED Başkanı Mester, enflasyon verisi sonrası mart ayında faiz indiriminin erken olacağını belirtti.
KIZILDENİZ KAYNAKLI RİSKLER ÖN PLANDA
Husilerin son iki aydır Kızıldeniz'de insansız hava araçları ve füzelerle ticari gemileri hedef alması denizyolu taşımacılığında rota değişikliğine neden oluyor. Küresel deniz taşımacılığında büyük bir pazar payına sahip olan Maersk, MSC, Lloyd gibi büyük armatörlerin Asya ile Avrupa arasındaki rotalarında Süveyş Kanalı yerine rotalarını Ümit Burnu'na çevirmesiyle konteyner navlunlarında sert yükselişlerin yaşandığını takip ediyoruz. Nakliye ücretlerinin artış kaydetmesi önümüzdeki süreçte ürün fiyatlarına yansıyarak üretici fiyat endeksi ve tüketici fiyat endeksi üzerinde yani enflasyon üzerinde yukarı yönlü bir baskıya neden olabilir. Yaşanan gelişmeler sonucunda Akdeniz'i Kızıldeniz'e bağlayarak Avrupa ile Asya arasındaki en kısa rotayı sunan ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12'sinin yapıldığı Süveyş Kanalı'ndan geçişlerin aksaması, Kızıldeniz'de ticari gemilerin uğradığı saldırılar ve şirketlerin rota değişim kararları, küresel ekonomide yeni bir tedarik zinciri krizinin başlayacağına ilişkin endişeleri de gündemde tutuyor. Aynı zamanda cuma günü ABD Başkanı Joe Biden'ın Kızıldeniz'deki saldırılarına misilleme olarak, Amerikan ve İngiliz ordularının Yemen'de Husilere ait bazı hedefleri vurduğunu açıklaması bölgedeki tansiyonun yüksek seyretmesine neden oluyor. Hem tedarik sürecine ilişkin endişeler hem de Ortadoğu ve Kızıldeniz'de artış kaydeden jeopolitik riskler kısa vadede yakından izlenmelidir. Bölgedeki gerilim uzun bir süre devam eder ve denizyolu şirketleri Ümit Burnu'nu uzun bir süre kullanmak zorunda kalırsa artan navlun ve nakliye ücretlerinin önümüzdeki süreçte enflasyonda yükselişe neden olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Enflasyonist risklerin yeniden artış kaydetmesi ve süregelen jeopolitik endişeler, küresel çapta faiz indirim beklentilerinin zayıflamasına ve risk iştahının baskılanmasına neden olabilir.