Depremde evi ve iş yeri yıkılanlar için dava süreci
PARA ARAŞTIRMA/ AYŞEGÜL KÜÇÜKKURT ZOR Yıkılan ve zarar gören evler, kaybolan ziynet eşyaları, can kayıpları… Yaşanan deprem sonrası maddi ve manevi zararın karşılanması için depremzedeler, hukuki yollara başvurmaya hazırlanıyor. On binlerce evin ve işyerlerinin yıkılmasının ardından enkazdan toplanacak delil ve tespitlerle tazminat davaları açılabiliyor. Tabii bu davaları açmak için süreci çok sıkı takip etmek şart. Avukatlar açılacak davalarda sadece müteahhit değil, yapı denetim şirketlerinin, belediyelerin, şantiye şef ve ustalarının, iskân ve imar izni veren birimlerin de araştırılması gerektiğine dikkat çekiyor. Davalar, bir ile beş yıl arasında açılması gerekiyor. Peki, bu davalar nasıl açılabilir, nereye başvurulur, ev sahibi ve kiracılar neler talep edebilir, akıllara takılan soruları inceledik…
MADDİ TAZMİNAT DAVALARI AÇILABİLİYOR
Deprem sonrasında en çok tartışılan konuların başında şüphesiz, konutların yıkılmasıyla açılan davalar oldu. Ev sahipleri hasar gören ya da depremde yıkılan evleri için kime, nereye ve nasıl dava açacağını bilmezken, avukatlar bu sürecin uzun zaman alacağını söylüyor. Öncelikle hukuk sisteminin sağlıklı ve sürdürülebilir olabilmesi adına adliyelerin işleyişe hazır olması gerektiğini söyleyen Avukat Arda Arıkan, yapılacak hasar tespitler sonrasında sorumlu kişiler hakkında başlatılacak süreçlerin hızlıca yapılabilmesi açısından bu durumun önemli olduğunun altını çiziyor. Yıkılan binalarda öncelik olarak sorumlu tutulan kişi müteahhitler oluyor. Oysa Arıkan, yalnızca yıkılan binadan müteahhitlerin sorumlu olacağı düşüncesinin toplum genelinde yanlış bir düşünce yarattığını söylüyor ve bunun sebebini şu sözlerle anlatıyor:
"Yıkılan binanın kusurlu olduğu tespit edilirse, projeye onay veren mimarın, yapının bulunduğu yerdeki sorumlu il veya ilçe belediyesi personelinin, eksik malzeme kullanıldığını bilmesine karşın binanın yapımına devam eden şantiye şefinin veya şantiye ustasının dahi sorumlu olacağını unutmamak gerekecektir. Dolayısıyla bu süreçte yapılacak hukuki tespitler ile sorumluların sayısı da artacaktır."
Adli ve idari yargıların yapılabilmesi için açılacak davalarda yetkili mahkemelerin tespiti büyük önem arz ediyor. Tespit sonrası can kayıpları nedeniyle manevi tazminat ve suç duyurusu; konut kaybı ve diğer ispatlanabilen zararlar için maddi tazminata yönelik davalar açılabiliyor.
EV SAHİBİ DE KİRACI DA MAHKEMEDE EŞİT
Dava süreçlerinde merak edilen diğer konulardan biri de konutu yıkılan ev sahipleri ile kirada oturanların hukuki ve cezai süreçlerinin birbirinden farklı yürütülüp yürütülmeyeceği oldu. Arıkan, iki durumda da sürecin eşit yürütüleceğini, depremde hayatını kaybeden kişiler adına yakınları tarafından yapılacak şikâyetler bakımından ayrım olmayacağının altını çiziyor. "Zarar gören kişiler tarafından açılacak maddi-manevi tazminat davalarında, mahkemelerce yapılacak kusur ve hasar tespiti sonucunda düzenlenecek bilirkişi raporları neticesinde yargılama süreci devam edecektir. Kirada oturan vatandaşların, kiraladıkları taşınmaz depremde kullanılamaz hale gelmişse, kira ödeme borcu ortadan kalktığı gibi kira sözleşmesini feshetme hakkı da doğmaktadır. Kiraya veren, taşınmazın dayanıklı olmadığını bildiği halde kiraya vermişse, kiracı tarafından kendisine tazminat davaları ve suç duyurusunda bulunabilir" diyen Arıkan, hem ev sahibinin hem de kiracıların talep edebilecekleri hakları belirtiyor. Ayrıca yıkılan binalarda kiracı olarak yaşan kişilerin gördükleri zarar nedeniyle dava açsa da yapı sahibinin de başka nedenlerden dolayı tam yargı davası açabileceğini belirtiyor.
DAVA BAŞVURULARI BİR-BEŞ YIL
Deprem nedeniyle idareye yönelik davalar 'Tam Yargı Davası' olarak açılıyor. 2577 sayılı kanunun 13. maddesine göre; idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka bir suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerekiyor. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında 30 gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabiliyor. İdarenin deprem durumunda sorumlu tutulabileceği faaliyetler, idari eylem olarak nitelendirilirken, gerekli önlemleri almamak şeklindeki sorumlulukta ihmal söz konusuyken yürüttüğü hizmette kusur olması da idari eylem olarak belirtiliyor. Yapılacak başvurunun bu eylemin öğrenilmesinden itibaren bir yıl içinde belediye, valilik, İçişleri Bakanlığı ve ilgili olabilecek bakanlıklara yapılması gerekiyor. "Ancak zarar ile idare arasındaki illiyet bağının sonradan anlaşılması halinde öğrenme tarihi bu tarih olarak nitelendirilecektir" diyor Arıkan. Deprem sonrası destek hizmetlerinin iyi işlememesi nedeniyle açılacak tam yargı davalarında süre ihmali, eylem tarihinden itibaren başlıyor. Başvuru reddedilir ya da 30 gün içerisinde cevap verilmezse, bu tarihten itibaren 60 gün içerisinde davanın açılması gerekiyor.
"ENKAZ TESPİTLERİ ÖNEMLİ"
İdari yargıda yazılı yargılama usulü uygulandığı için yazılı delillerden büyük ölçüde yararlanılıyor. Avukat Onur Emre Numanoğlu, "Tanık beyanları tazminat davalarında önem arz etmektedir. Deprem mahallinde tutulan hasar tespit raporları, kurtarma faaliyetleri veya diğer kamu hizmetlerinin durumuna ilişkin tutulan tutanaklar, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve diğer meslek örgütlerinin hazırladığı somut bilgi içeren raporlar, ceza davalarında veya soruşturmalarda alınan ifadeler, varsa fotoğraf ve kamera kayıtları gibi delillerin sunulması gerekir. Bunlardan hasar tespit raporlarının sağlıklı ve gerçeğe uygun tutulması, fotoğraflarda zamanın belli olması özellikle önemlidir" diyor ve enkaz tespitlerinin yapılmasının, davalardaki en önemli somut delil olduğunu belirtiyor. Kişilerin merak ettikleri bir konu var ki o da enkazların delil tespitleri yapılamadan kaldırılmış olması. Böyle bir durumda açılan davalarda hukuki süreçlerin nasıl ilerleyeceğini mahkemede göreceklerini söylüyor Numanoğlu.
DASK'TA ÜST SINIR 640 BİN TL
Avukat Abdullah Özdemir, Zorunlu Deprem Sigortası (DASK) bulunan yapılar için Doğal Afet Sigortaları Kurumu, depremden dolayı meydana gelen maddi hasarlar için 25.11.2022'den itibaren 640 bin TL üst sınırına kadar olmak üzere ev sahibi sigortalıya ödeme yaptığını söylüyor. Kira sözleşmesinde Sulh Hukuk Mahkemesi, konut için yapılan satış, eser, sigorta sözleşmesinde Tüketici Mahkemesi, ticari davalarda Ticaret Mahkemesi görevlendiriliyor. Açılacak davalar, delil durumuna göre iki yıl gibi bir sürede sonuçlanıyor. Özdemir, "Kanun gereğince yapı denetim kuruluşları, denetçi mimar ve mühendisler, proje müellifleri, laboratuvar görevlileri ve yapı yüklenicisine karşı tazminat davaları açılabilir. Zarar gören kişiler, yerel yönetimlere veya valiliklere ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği (eski adıyla Bayındırlık ve İskân) Bakanlığına tazminat davası açarak hakkını savunabilir" diyerek İmar Kanunu'na göre, yerel yönetimler ile imar planlarını onaylayan ve ruhsat veren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın konutun imara ve iskâna açılmasından sorumlu olduğunu belirtiyor.
Afetler ülkemizde genelde sorumluluğu ortadan kaldıran mücbir sebep olarak nitelendirilse de afetler öncesinde öngörülmesi gereken tedbirlerin alınmaması veya afet sonrası idare tarafından yürütülmesi gereken kamu hizmetlerinin yürütülmemesi durumunda, idareler aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açmak mümkün. Ayrıca deprem öncesi denetimler dışında deprem sonrası görevini yapmayan kamu personelinin de sorumluluğu bulunuyor. Depreme ilişkin gerekli önlemleri almayan, arama ve kurtarma çalışmalarının geç, eksik ya da hatalı başlaması neticesinde kayıpların artmasına sebep olan devlet yetkilileri bakımından da cezai sorumluluklar oluşuyor. Özdemir, bu kişilerin yargılanması için bağlı bulundukları ilgili kanunda belirtilen amirlerden izin alınması gerektiğini ifade ediyor.
"MAHKEMEDEN ÖDEME YASAĞI KARARI İSTENEBİLİR"
Evrim ERİŞİR / İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usul ve İcra-İflas Hukuku Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi
Depremin ortaya çıkardığı sorunlardan biri yıkılan ve yıkılacak binalarda kaybolan belge, ticari defter ve dava-icra takip dosyalarıdır. Tacirler (işletmeciler), saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler için 30 gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yerdeki mahkemeden kendisine zayi belgesi verilmesini isteyebilir. Söz konusu süre 120 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi uyarınca 6.4.2023 tarihinde başlayacaktır. Zayi belgesi alınırsa ticari davalarda ticari defterleri ibraz külfeti ortadan kalkacak, depremzede tacirin ticari defterleri ile iddiasını ispat etmek isteyen karşı taraf, artık bu imkândan mahrum kalacaktır. Enkaz altında kaybolan bir bono veya çek ise senedin iptaline karar verilmesi asliye ticaret mahkemesinden talep edilebilir. Senedin ele geçirilmesi ihtimaline karşın mahkemeden ödeme yasağı kararı verilmesi istenebilir. İptal kararı verilirse hak sahibi hakkını senetsiz olarak da ileri sürebilir. Bir davada ispata muhtaç iddia veya savunma, senetle ispat kuralına tâbi olup senet; enkaz altında kalıp kaybolmuş olabilir. Bir senedin sahibi elinde beklenmeyen bir olay veya zorlayıcı bir nedenle kaybolduğu kanısını kuvvetlendirecek delil veya emarelerin bulunması, senetle ispat kuralının istisnalarından biridir. Bu durumda, depremden sonra senet ibraz edemeyecek durumda olan taraf, iddia veya savunmasını tanık beyanı ile ispat edilebilir. Yıkılan bina adliye ise mahkeme ve icra dairelerinde muhafaza edilen dosyalar için '4473 sayılı Yangın, Yersarsıntısı, Seylap (eskimiş) veya Heyelan Sebebiyle Mahkeme ve Adliye Dairelerinde Ziyaa Uğrayan Dosyalar Hakkında Yapılacak Muamelelere Dair Kanun' hükümlerine göre hareket edilecektir. Bunun yanında 30.1.2006 tarih ve 107 sayılı "zayi olan dosyaların yenilenmesi" başlıklı Adalet Bakanlığı Genelgesi'nde, dosyanın yenilenmesi (ihyası) prosedürü gösterilmiştir. İhya için Adalet Bakanlığı'nın yenileme kararı vermesi, bu kararın Resmi Gazetede yayımlanması, mahallinde ilan edilmesi ve ilan tarihinden itibaren altı ay içinde başvuruda bulunulması gerekiyor. Bir belge depremden önce mahkemeye veya icra dairesine ibraz edilmişse, 4473 sayılı Kanun uyarınca belgenin içeriği hakkında tanık dinlenebilecektir. İbraz edilmiş belgenin resmi veya adi olması arasında bu açıdan bir fark yoktur.
Soru 1: Müteahhitlik firmasına karşı dava açmak için ne yapılması gerekiyor?
Cevap: Müteahhitlik firmasına karşı tazminat davası açmaya hazırlanan depremzedelerin dava öncesinde numune alınabilmesi, bu numune üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılabilmesi için mahkemeden delil tespiti talep etmeleri gerekiyor. Depremzedeler sulh hukuk mahkemesine yahut tazminat davası hangi mahkemede açılacaksa o mahkemeye, örneğin, apartman dairesi konut amaçlı satın alınmışsa tüketici mahkemesine başvuruda bulunabiliyor. Talep sahibinin haklarının korunması bakımından zorunluluk bulunan hallerde, karşı tarafa tebligat yapılmaksızın onun yokluğunda delil tespiti yapılabiliyor. Müteahhitlik firmasına tebligat yapılmadan da delil tespiti yapılabiliyor.
Soru 2: Bina enkazları, delil tespiti alınmadan kaldırılabilir mi?
Cevap: Enkazın delil tespiti yapılmadan kaldırılması, delillerin toplanamamasına sebebiyet verebiliyor. Delil tespiti devam ederken mahkemece enkazın kaldırılmasını yahut yıkımı durduracak bir karar verilip verilemeyeceği konusunda mevzuatta bir açıklık bulunmuyor. Osmaniye Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla) delil tespiti devam ederken, 20 Şubat 2023 tarihinde verdiği bir kararla yıkım ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmuştur. Devletin hukuka aykırı fiillerinin durdurulabilmesi için esasen idare mahkemesinden yürütmenin durdurulması talep ediliyor. Somut olayda delil tespiti talep edilen bir hukuk mahkemesi olmasına, üstelik bu yargılamanın tarafı olmamasına rağmen Devlet binayı yıkmaktan men edilmiştir.
Soru 3: Depremzedelerin toplu dava açması mümkün müdür?
Cevap: Açılacak yüzlerce tazminat davası nedeniyle zaten ağır işleyen yargı sisteminin depremzedelerin mağduriyetlerine yol açacak şekilde iş göremez hale gelmesi, bir tehlike arz ediyor. Kitlesel boyut kazanan uyuşmazlıkların çözümünde mahkemelerin iş yükünü hafifletmek ve yeknesak kararlar verilmesini temin etmek adına kolektif hukuki koruma araçlarına gereksinim duyuluyor. Örneğin, ABD'de kitlesel tazminat talepleri toplu dava olarak tercüme edilebilecek 'class action' yoluyla tek bir dava ile hüküm altına alınabiliyor. Üstelik bir zarar gören tarafından münferiden açılan davaya yapılacak ilan üzerine aynı davalının fiili nedeniyle zarar görenlerin tamamı katılabiliyor. Tazminat talepli bir toplu dava bizim de dâhil olduğumuz Kara Avrupası hukuk sistemlerine esas itibarıyla yabancı. Bu hukuk sistemlerinde tüzel kişiler hukuka aykırılık meydana gelmişse bunu tespit ettirmekle sınırlı olarak dava açabiliyor. Bu davaya topluluk davası adı veriliyor. Fakat topluluk davası yoluyla tazminat talep edilemiyor.
Soru 4: Yıkılan binanın müteahhitlik firması bilinmiyorsa ne yapılmalı?
Cevap: Yıkılan binayı inşa eden müteahhitlik firması bilinmiyorsa, karşı taraf gösterilmeden de delil tespiti talep edilebiliyor.