Müstakilde yeni trend: Çelik konstrüksiyonlu yapılar
PARA ARAŞTIRMA/ AYŞEGÜL KÜÇÜKKURT ZOR Çelik konstrüksiyonlu yapıların sadece sanayi tesislerinde kullanıldığı düşünülse de yapıların çeşitlenmesiyle konuttaki kullanım oranı giderek artıyor. Özellikle son depremlerin ardından binaların çelik mi yoksa betonarme yapılar olarak mı inşa edilmesi konusunda çeşitli fikirler ortaya atılmaya başlandı. Uzmanlar, çelik konstrüksiyonlu yapıların doğal afetlere karşı daha dayanıklı olduğunu ifade ederken, aynı zamanda yer ve zemin koşullarının düzgün olmadığı alanlara yapılmak istenirse diğer yapılar gibi dayanıklı olmayacağına dikkat çekiyorlar.
Şimdilerde herkesin hayali, çelik konstrüksiyonlu müstakil bir eve sahip olmak. Sağlamlığı, daha az malzemeyle yapılması, kısa sürede inşa edilmesi ve tüm hava şartlarına karşın dayanıklı oluşu, sağlam konutta oturmak isteyenlerin tercihi haline geldi. Her ne kadar piyasada çeliğin pahalı olduğu söylense de uzmanlara göre, betonarme ile arasında pek fazla fark bulunmuyor. Bu nedenle deprem bölgelerine çelik konstrüksiyonlu yapıların yapılması gerektiğine vurgu yapıyorlar. Ortalama toplam 200 metrekarelik iki katlı bir müstakil çelik yapının maliyeti 900 bin-950 bin TL arasında değişiyor. Firmalar çelik yapı düşünenler için pek çok farklı paket sunumunda bulunurken bu rakamlar, totalde anahtar teslimi ile birlikte 2 milyon TL'leri buluyor. Öyle ki bugünkü şartlar göz önüne alındığında konut fiyatlarında yaşanan artışın üçte biri kadar denilebilir. Bu nedenle giderek çelik yapılara olan talep artarken, sağlam bir yapıda oturmanın verdiği gönül rahatlığı ile alıcılar fiyattan kaçınmıyor.
MALİYETİ YÜKSEK DEĞİL
Türk Yapısal Çelik Derneği'nin (TUCSA) verilerine göre Türkiye, çelik üretimi açısından son 10 yılda dünyada yedi ile 10'uncu sırada yer alırken, Avrupa'da ise bir ya da ikinci sıralarda bulunuyor. Türk Yapısal Çelik Derneği Başkanı ve Avrupa Çelik Yapılar Birliği önceki Başkanı H. Yener Gür'eş, "Ülkemizde konutların sadece yüzde 1.5-2'si çelik olarak yapılıyor. Sanayi yapıları gibi üst yapılar ile köprü-kule gibi alt yapılar dahil toplam yapıların yüzde 5-6'sı çelik ile inşa ediliyor" diyor ve çelik yapılarla ilgili akıllarda; pahalı olması, yangına karşı hassas olması, korozyona uğraması ve ömrünün kısa olduğu ile ilgili soru işaretleri olduğunu söylüyor.
Çelik yapı yaptıracak kişilerin aklındaki en büyük soru maliyet. Gür'eş, 'çelik gerçekten pahalı mıdır' yerine doğru sorunun 'çelik ekonomik midir' olması gerektiğini savunuyor. "Pahalılık kavramı, ilk yapım maliyetini ifade eder. İlk yatırım maliyeti; projesine bağlı olarak bazen daha ucuz, bazen daha pahalı olabilir. Bir yapının ekonomikliği değerlendirilirken, yapının kullanım ömrü boyunca işletme, bakım tutum ve onarım gibi masrafları ile ömrü sona erdiğinde yıkım ve söküm safhasındaki maliyetler de hesaba katılır. İşte bu durumda çelik yapılar, her zaman daha ekonomiktir" diyor Gür'eş.
YANGINA VE KOROZYONA DAYANIKLI
Maliyetin dışında merak edilen bir diğer konu ise yangın. TUCSA'nın Yangın Güvenliği Komitesi, yetkin ve etkin uzmanlardan oluşuyor. "Özellikle yapısal yangın ve yangına karşı pasif önlemler konusunda 1992'den bu yana aktif üyesi olduğumuz Avrupa Yapısal Çelik Birliği Yangın Komitesi ile koordineli olarak çalışıyoruz" diyen Gür'eş, 11 Eylül 2001'de Amerika'daki Dünya Ticaret Merkezi saldırısındaki ikiz binalarda çıkan yangın örneğinden bahsediyor; "Bu, napalm bombası etkisi yaratan çok kısa zamanda çok yüksek sıcaklıklara ulaşan bir patlamadır. Dolayısıyla bu olayı yangın gibi değerlendirmek, yanlış sonuçlara varılmasına neden olmaktadır. Yüksek yapılarda bilinen en büyük yangınlardan biri 14 Haziran 2017'de İngiltere'de meydana gelen ve 72 kişinin hayatını kaybettiği Grenfell Tower yangınıdır. Bu yangında dahi bina çökmemiştir."
Bir diğer merak edilen sorulardan biri ise çeliğin korozyona (paslanma) uğrayıp uğramadığı konusu. Binalarda uygun mühendislikle önlemler alındığı takdirde böyle bir durumun söz konusu olmayacağını belirten Gür'eş, boya, galvaniz kaplamalar ve katodik koruma yöntemleriyle çeliğin uzun yıllar kullanılabildiğini ifade ediyor. "1898'de işletmeye açılan Eyfel Kulesi, İstanbul Balat'taki Sveti Stefan Kilisesi (Demir Kilise) hala ayaktadır ve daha yüz yıllarca dayanacağı öngörülüyor. Buna paralel olarak, galvanizin (çeliğin kaplanması) her yıl belirli mikronu yok olmaktadır. Hafif çelik yapılarda kullanılan soğuk şekil verilmiş, ince cidarlı galvanizli çelik profillerin ömrü hesaplandığında, normal galvaniz uygulanmışsa iç ve dıştan duvar kaplamaları olduğuna göre ömrünün 300 yıl civarında olacağı sonucuna varılmıştır" diyen Gür'eş, burada karşılaşılan en temel sorunun standartlarda belirtilen korozyona karşı önlemlerin yeterince uygulanmaması olduğunu belirtiyor.
"ZORUNLU HALE GETİRİLMELİ"
Gür'eş, deprem sonrasında bölgeye çelik yapıların inşa edilmesi konusunda mevzuatın buna göre düzenlenmesi gerektiğini söylüyor. "Deprem riski yüksek bölgeler ile gevşek zeminlerde çelik yapı yapılması zorunlu hale getirilmelidir. Ayrıca, deprem sırasında ve sonrasında faal kalması gereken kamu yapılarının da aynı şekilde çelik yapı olması gerekir" diyerek Romanya'da zemin koşullarına göre bazı bölgelerde 10 katın üzerindeki yapıların çelik olma zorunluluğu olduğu örneğini veriyor. Ayrıca deprem bölgesindeki binaların çökmesi hakkında ise şu değerlendirmelerde bulunuyor: "Depremde bu kadar binanın çökmesi ve bu kadar insanın beton bloklar altında ölmesinin nedeninin planlama, projelendirme, inşaat ve kullanımdaki insan hatalarından kaynaklandığı anlaşılıyor. Bunun için gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de bir an önce; yapı elemanlarının şantiyede yapım yerine fabrika ortamında endüstriyel ürün haline dönüştürülmesi şart ve ölümleri azaltmanın yollarından biri. İşte bu nedenle çeliğin önemli avantajlarından biri endüstriyel ürün olmasıdır. Bu depremde hiçbir çelik yapının yıkılmamış olması, çelik yapıların deprem dayanımını gösteriyor."
EN ÇOK SANAYİDE KULLANILIYOR
Çelik konstrüksiyonlu yapılar Türkiye'de en çok sanayi tesislerinde ve endüstriyel alanlarda kullanılıyor. İnşaat Yüksek Mühendisi Hüsnü Semih Varoğlu'ya göre, hastane, okul, belediyeler, camiler ve banka gibi yüksek güvenlik teşkil eden yapılarda kullanımı yok denecek kadar az. Çelik yapıların ağırlıkları, kat yüksekliğine ve lokasyonuna bağlı olarak değişebiliyor. "Ortalama bir konut yapısı için metrekare değeri olarak 150 kilogram çelik baz alabilir" diyen Varoğlu, çelik yapılardaki işçiliğin betonarme yapılara göre daha az olduğunu ifade ediyor. "Çelik yapıların şantiyede yürütülen montaj faaliyetleri haricinde, fabrika ortamında icra edilen imalat süreci söz konusudur. Türkiye'nin her bölgesinde çelik yapı inşa etmek uygun ve mümkündür. Herhangi bir çelik yapıda muhakkak betonarme unsurlar da mevcuttur. Sadece çelikten ibaret bir yapı olması mümkün değil. Betonarme yapılardaki çözümlere benzer şekilde projelendirme yapılmaktadır" diyen Varoğlu, her türlü yapının doğru tasarlanıp uygulandıktan sonra afete yol açmayacağının altını çiziyor.
Çelik yapıların avantajı, ana taşıyıcı elemanların fabrika ortamında kontrollü bir şekilde üretilmiş olmasından kaynaklanıyor. Bu nedenle diğer yapı türlerine karşı avantajlı hale geliyor. Tüm çelik yapıların temelinde veya döşemelerinde betonarme malzemeler kullanılıyor. Sadece bir evi tümüyle çelikten inşa etmek mümkün değil. "Taşıyıcı iskelet ne olursa olsun, günümüzde kullanılan yapı malzemeleri kullanılmaktadır" diyor Varoğlu. Çelik yapı kullanımının en fazla olduğu ülkeler arasında Kuzey Amerika, Avrupa ülkeleri ve Çin'in olduğunu söylüyor.
Jeofizik Mühendisi ve İş Güvenliği Uzmanı Demet Güven, çelik yapıların zeminine ilişkin bilgiler paylaşırken, yapılacak her türlü inşanın zemin etütlerinin mutlaka yapılması gerektiğine dikkat çekiyor. Zemin etüdünde çıkan rapor sonuçlarına göre hareket edilmesi gerektiğini belirten Güven, kötü olan ya da iyileştirilmemiş zemine çelik yapı dahi yapılsa, diğer betonarmeler gibi yıkılacağını söylüyor. "Betonarme ile çelik yapılar arasında dikkat edilmesi gereken farklı noktalar yoktur. Tüm yapıların temel tasarımı benzer şekilde ele alınmaktadır. Betonarme binaları çelik yapı elemanları ile güçlendirmek mümkündür ancak çok tercih edilen bir yöntem değildir" diyen Güven, zeminin yapı türlerine göre değişmediğinin altını çiziyor.
"Modüler çelik yapıların gündeme gelmesi gerekiyor"
Burak KARSU / İnşaat Mühendisi, Mühendislik ve Proje Danışmanlık Firması Sahibi
Yapı stokunun çeşitlendirilmesi adına çelik binaların yapılması gerektiğini düşünüyorum. Yapı-çelik olarak pek çok farklı yapısal teknikler bulunuyor. Bunlardan biri ince cilalı çelikler. En çok konut yapımında kullanılıyor. Özellikle Amerika'nın çeşitli eyaletlerinde çelik yapılara çok sık rastlayabilirsiniz. Çelik ile çok kısa sürede, çok daha dayanıklı konutlar yapmak mümkün. Depremin yaşandığı bir ülkede binaların hafif olması büyük önem arz ediyor. Bunun dışında modüler çelik yapıların da gündeme gelmesi gerekiyor. İncelenirse çok fazla yapıların olduğunu görmek mümkün. Hatta cilalı çeliklerden iki üç kat daha çok kullanılıyor. Çelik yapılar, betonarme yapılara göre daha hızlı inşa ediliyor. Siz betonarmenin kaba inşaatını yapana kadar çelik yapıyı bitirip teslim etmiş olursunuz. Hangi yapıyı yaparsanız yapın kurallara ve şartnamelere uygun planlanması gerekiyor.
Çelik konstrüksiyonlu yapıların avantajları
Hafiflik: Bir binanın hafif olmasının iki temel avantajı bulunuyor: Deprem etkime kuvveti ve zemine gelen yükün azalması. Hafif çelik ve modüler yapılar betonarme yapıların yaklaşık yüzde 10'u ağırlığında, çelik taşıyıcı sistemli binalar ise yüzde 40-50 mertebesinde olduğu hesaplanıyor.
Homojen yapı: Çelik, izotrop bir malzeme. Diğer bir deyişle çeliğin her noktasında homojen bir molekül yapısı bulunuyor. Dolayısıyla çelik kullandığınız zaman her noktada eşit mukavemet değerine sahip olduğundan emin olmak mümkün.
Süneklik: Çeliğin diğer taşıyıcı sistem malzemelerine oranla daha sünek olması, diğer bir deyişle sünme veya eğilip bükülme kabiliyetinin olması, malzemenin kırılganlığını da aynı oranda azaltıyor. Sünekliğin getirdiği bir avantaj da malzeme deforme olurken, depremin etkime kuvvetini soğurması veya yutmasıdır. Böylece uygun tasarlanmış ve yapılmış çelik yapı, hasar görse dahi yıkılmıyor.
Yapım sürati: Teknoloji ürünü olması nedeniyle çelik yapıların tasarım safhası daha uzun ve detaylı çalışmayı gerektirmekle birlikte, imalat ve özellikle saha montajı çok daha kısa sürede tamamlanıyor.
Sürdürülebilirlik: İlgili standartlara göre üç alt başlık altında ele alınan çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik konularının her birinde çok önemli avantajlar sağlıyor.
Her hava koşulunda yapım olanağı: Van depreminden sonra yaşanan kış şartlarında olduğu gibi, ağır kış şartlarında hazır beton hazırlama ve dökme kapasitesi ve kabiliyeti sınırlanıyor. Bu gibi koşullarda da taşıyıcı sistemin tasarım, imalat ve sahaya sevki süresi içinde, bölgede yalnızca temellerin hazırlanması yeterli olmakta, hazırlanan temelin üzerine her hava koşulunda çelik yapı montajı yapılabiliyor.
Denetim kolaylığı: Çelik taşıyıcı sistemli yapıların gerek çelik malzeme üretimi, gerek imalat, gerekse saha montajı sırasında denetim ve gözetimleri diğer yapı sistemlerine oranla çok daha kolaydır.
Esnek kullanım olanağı: Çelik taşıyıcı sistemli binaların diğer bir avantajı da kullanıcıya esnek kullanım olanağı vermesi. Böylelikle iç mekânlar, gereksinime göre yeniden düzenlenebiliyor.
AKADEMİSİ BİLE VAR
MUTO Çelik Yapı Sistemlerinin kurduğu ve MUTO Çelik Vakfı'na bağlı olarak eğitim veren Çelik Yapı Akademisi, İstanbul Kadıköy'de eğitim veriyor. Konut sektöründe refah ve kaliteyi artırmak amacıyla kurulan akademi, mühendislik mesleğini icra eden kişileri sektöre hazırlamayı amaçlıyor. Eğitimlere katılan kişiler, sıfırdan bir çelik yapının çizimi, projelendirilmesi, düğüm noktalarını ve daha pek çok konuyu öğrenebiliyor. Bu kursa, tüm mühendislik fakültesi mezunları, makine ve metal bölümlerini kapsayan teknik eğitim fakültesi mezunlarını ve mühendislik disiplininde yetişmiş iki yıllık yüksekokul mezunları başvurabiliyor. Cumartesi ve pazar günleri verilen eğitimlerde, sektörde aktif olarak çalışan hocalar eşliğinde dersler yapılıyor.