Yeni yapı malzemesi: Çamur
ALEV RİGEL Çocukken çamurla oyun oynadığımızda büyüklerimiz bizi azarlar, bazen de kulaklarımızı çekerdi. Şimdi büyükler bile çamurla oynuyor. Onlara hiç kimsenin kızmadığı gibi geleceğin inşaat mühendisleri gözüyle bakılıyor ve teşvik ediliyorlar. Ahşap, kerpiç, saman, taş, çimento, çelik derken artık en çok rağbet gören yapı malzemesinin çamur olduğunu görüyoruz. Pekiyi çamurla yapılan binalar ne kadar sağlam? Yağmurla dağılıp bozulmuyorlar mı? Güneş altında kuruyup çatlamıyor, dağılmıyorlar mı? Bütün bu soruların cevabı, hayır. Tam tersine, çamurdan evler, içinde yaşayanları yazın serin, kışın sıcak tutuyor. Fırtına, kar, tipi, dolu, sağanak, sel, aşırı sıcak dalgaları, kuraklık gibi meteorolojik şartlara karşı son derece dayanıklılar. Depremlere de dayanıklılar.
AFRİKA MİMARİSİNDE KULLANILIYOR
Doğu Afrika ülkesi Yemen'in başkenti Sana'nın, surlarla çevrili tarihi mahallesinde bütün evlerin çamurdan yapılması, tesadüf ya da malzemeden tasarruf değil. Hatta burada çamurdan yapılmış gökdelenler görmek bile mümkün. Modern dünyanın yüz katlı gökdelenleri gibi değiller. Ama çamurdan yapıldıkları göz önüne alındığında hayli yüksek binalar. Çok eski olmalarına rağmen cephelerinde ciddi ya da tehlikeli olacak bir bozulma, aşınma, görülmüyor. Kullanılan malzeme, tamamen dünyamızın doğal materyali. Cephelerinin göz alıcı, geometrik desenlerle süslenmesi bile ihmal edilmemiş. Malzemenin çevredeki tepelerden elde edildiği ilk bakışta belli oluyor. Sana'nın çamur mimarisi, o kadar görkemli ki, Birleşmiş Milletler'in gözünden kaçmamış ve bu binalar, Dünya Mirası listesine alınmış. UNESCO, konuya ilişkin düştüğü notta şunları yazıyor: "İslam'ın ilk yıllarının mekansal özelliklerini yansıtan homojen bir mimari bütününün seçkin bir örneği olan şehir, peyzajında olağanüstü bir sanatsal ve resimsel kaliteye sahip. Tamamen yerel malzeme ve istisnai yerel yeteneklerle inşa edilmişler."
Şaşırtıcı olan, bu binaların "binlerce" yıllık olması. Batı'nın "yüzlerce" yıllık binalarına rakip bile olamayacak kadar eskiler ve sağlamlar. "Günümüze kadar çağdaş yapılar olarak kalmışlar" diyor Yemenli Selma Samar Damluci. Kendisi, Daw'an Çamur Tuğla Mimarisi Vakfı'nın kurucularından. "Yemen Mimarisi ve Yeniden Yapılanması" adlı kitabın da yazarı. Damluci, çamur binaların cazibesinden hiçbir şey kaybetmediğine işaret ederek modern kullanıma son derece uygun ve dayanıklı olduklarını, çok iyi izole edildiklerini, geleceğin mimarisinin çamur evler olduğunu sözlerine ekliyor. Bu eski yapıların hepsinde yaşanıyor. Çoğu özel konut. Çamurdan evlere, elektrik ve su tesisatı kurmak da son derece kolay ve güvenli.
İKLİM KRİZİNİ ÖNLEYECEK Mİ?
Bina yapımında her tür malzemeyi kullanan mimarlar, daha önce de bildikleri ama burun kıvırdıkları bu yapıları yakın inceleme altına aldı. Malzemenin bol oluşu, dayanıklılığı, hava şartlarından bozulmaması, kullanışlı görülmesi, mimar ve inşaat mühendislerine cazip geliyor. Gelecekte böyle evlerde oturacak, bu evlerden oluşmuş kentlerde mi yaşayacağız? Her şeyden önemlisi, böyle evler iklim krizini önleyebilecek mi?
Bilim insanlarının şikayet ettiği küresel karbon emisyonlarının yüzde 38'ini inşaat sektörü oluşturuyor. Dünyanın ısınmasında, üçte birlik pay az değil. Karbon emisyonlarının 2050 yılında sıfıra düşürülmesi gibi bir hedef var. Bu hedefe ulaşmamızda çamur evler bize yardımcı olabilecek. Halen 800 milyon ton karbon salınımı gibi bir rakama indik. "İndik" diyoruz çünkü bu rakam, önceki yıllarda 2 milyar tondu. Bilim insanlarını korkutan konu, Covid nedeniyle yavaşlayan, hatta durma noktasına gelen motorlu araç, uçak ve gemi kullanımının, tekrar eski günlerine dönmeleri halinde rakamın yine yükselme eğilimine girecek olması.
Beton, en büyük suçlu. Betonun yerini daha az kirletici maddelerin alması, son derece hayati bir hedef. Çamurun ise çevreyi kirletme oranı hemen hemen sıfır. Betonun, devasa bir karbon ayak izi var. Dünya çapında her yıl 4 milyar ton çimento üretiliyor. Uçakların karbon salınımı ise beton binaların 16'da biri. Her an gökyüzünde en az 8 bin en çok 20 bin adet uçak uçuyor olmasına rağmen.
Damluci'ye göre beton ormanında daha fazla yaşayacak gücümüz kalmadı. Çevreyi ve biyoçeşitliliği dikkate almak zorundayız. Üstelik, çamurdan bir binayı yıkmak zorunda kaldığımızda malzemeyi tekrar kullanabiliyor olacağız.
DÜNYANIN EN BÜYÜK YAPISI TOPRAK BİR CAMİ
Çamur binalar, sadece Yemen'e özgü değil. Bir başka Afrika ülkesi olan Mali'nin tam ortasında Cenne kasabası yer alıyor. Burası, Sudan'dan ve Sahra Çölü'nden gelen tüccarların buluşma yeri. Buradaki binalar da toprak mimarisinin eserleri. Üstelik kasabada, dünyanın en büyük yapısı sayılan toprak cami bulunuyor. Ulu Cami'nin uzunluğu 91 metre. 33 bin kişinin yaşadığı kasabada her yıl gönüllülerden oluşan bir ordu, camiyi tamir ediyor, bozulan yerlerinin restorasyonu ile uğraşıyor. Birkaç duvar ustasının yönetiminde çalışan gönüllülerin hiçbir mimari becerisi yok. Cenne'nin duvar ustaları o kadar ünlü ki, Londra'daki Şark ve Afrika Ülkeleri kürsüsünde sosyal antropoloji uzmanı olan Profesör Trevor Marchand, "Duvar ustalarının uzmanlığı ve sanatçılığı, onları Cenne'nin en saygıdeğer kişileri haline getiriyor" diyor. Duvar ustaları, halkın yaşadığı binalarda da bilgi ve ustalıklarını sergilediklerinden toplumun en çok sevilen, en çok sayılan kişileri olarak görülüyorlar. İş birliği olağanüstü. Kadınlar su getiriyor, çocuklar çamuru karıştırıyor, yetişkin erkekler de ustaların gösterdiği yöntemlerle tamirat yapıyor. Gözlemciler Cenne'nin görüntüsünün sürekli değiştiğini kaydediyor. Çünkü çamurdan yeni evler yapılması, mevcut olanlara yeni bölümler eklenmesi ve tamirat, kentin çehresini değiştiriyor. Marchand'a göre aile büyüdükçe eve yeni eklemeler yapılıyor, hane nüfusu ölüm ya da göç nedeniyle azalmışsa ek odalar sökülüyor.
Antik bina inşa yöntemleri, günümüzün modern mimarlarına ilham kaynağı oluyor. Topraktan inşa yönteminin günümüz temsilcilerinden Sırp Dragana Kojicic, "Atalarımız son derece akıllıydı ve yöntemleri pratikti. Etraflarında bulabildikleri her maddeyi kullandılar" diyor ve ekliyor: "Toprak her yerde. Evlerin duvarları, döşemeleri, tavanları, sobaları ve hatta çatıları bile topraktan yapılabiliyordu." Kojicic, bu evleri kendi ülkesinde de yapabileceğinden son derece emin. Ona göre çamurla çalışmak için herhangi bir koruyucu giymek zorunda da değilsiniz. Sonuçta giysinizi yıkayınca her şey tertemiz oluyor. Deterjana, özel kimyasallara, hatta çamaşır makinesine bile gerek yok.
"SADECE ELLERİNİZİ KULLANIYORSUNUZ"
Avusturyalı mimar Anna Heringer de aynı görüşte: "Dünyaya dokunmak, harika bir şey. Bu doğal malzemeyi kullanmak için herhangi bir alete, makineye ihtiyaç duymuyorsunuz. Sadece ellerinizi kullanıyorsunuz. Hem zenginlerin hem yoksulların kullanabileceği bir malzeme. Çamurla yapılmış binayı yaparken de yıkarken de herhangi bir makine ve enerji kaynağı kullanmanıza gerek olmuyor. "Heringer, 20 yıldır çamurla uğraşıyor. Bangladeş'te çamur, saman ve bambu kamışından yaptığı El Sanatları Okulu için 2007'de Ağa Han Mimarlık Ödülü almış (Asıl adı Kerim el-Hüseyin Şah olan Ağa Han, İsviçre'nin Cenevre kentinde doğdu. Türkiye'ye de gelen Ağa Han, halen 86 yaşında).
Amerikalı mimar Pamela Jerome'un da çamur yapılarla ilgili görüşü farklı değil: "Çamur duvarlar, gün boyu ısıyı emer, gece de salar. Evin içindeki ısı, asla dalgalanmaz. Bu sayede klima ve buzdolabı kullanmak zorunda kalmazsınız. Çamur, gözenekli olduğundan içinde hava kabarcıkları barındırır. Dolayısıyla evin içine gerekli miktarda nem girmesine izin verir. Böylece evin içindeki hava kalitesi hep yüksektir. Bu, çamurdan evlerin nefes alması anlamına gelir."
Önemli not: Çamur yapıların tekniğini, püf noktalarını öğrenmeden bu işe kalkışmayın.