Merkez bankalarına dair iyimser beklentiler korunuyor
ONURCAN BAL ABD'de enflasyon görünümde kaydedilen iyileşme, istihdam piyasasında soğuma emarelerinin gözlenmesi ve ekonominin ivme kaybettiğine işaret eden veri akışlarına bağlı olarak son haftalarda FED'in faiz artışlarının sona erdiği ve 2024 yılının ikinci yarısında faiz indirimlerinin başlayacağına ilişkin güç kazanan beklentiler, küresel risk iştahını destekleyen ana gelişmeler olarak karşımıza çıkıyor. FED'in yanında diğer büyük merkez bankalarının da faiz artış döngülerinin sona erdiği ve 2024 yılının ikinci yarısında genel olarak merkez bankalarından kademeli faiz indirimlerinin başlayacağı düşüncesi de ön planda. Geçen hafta perşembe günü Euro Bölgesi'nde beklentilerden daha iyi açıklanan kasım ayına ilişkin öncü enflasyon rakamları Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) da şahin politikalarının sona erdiği düşüncesini kuvvetlendirdi. Euro Bölgesi'nde öncü TÜFE verisi yıllık bazda rakamı yıllık bazda yüzde 2.9'dan yüzde 2.4 seviyesine, çekirdek TÜFE de yıllık bazda yüzde 4.2'den yüzde 3.6'ya geriledi. Beklentilerin üzerinde yaşanan düşüşün ardından bölgede enflasyon iki yılın en düşük seviyesine geldi. Yine geçen hafta İsrail ve Hamas arasında geçici ateşkes süreci ve rehine takasları takip edilirken, jeopolitik endişelerin büyük ölçüde piyasalar üzerindeki etkisini kaybettiğini söyleyebiliriz. Halihazırda küresel risk iştahı merkez bankalarına dair iyimser beklentilerden ve jeopolitik endişelerin yatışmasından güç bulurken, ekonomik veri akışları ve merkez bankalarının kararları risk iştahını ve fiyatlamaları şekillendirmeye devam edecektir. Ek bir şokla karşılaşmadığımız ve enflasyonist bir baskı görmediğimiz sürece faiz artırımlarının sona erdiği ve ilerleyen aylarda faiz indirimlerinin konuşulacağı düşüncesine biz de katılıyoruz. Mevcut durumda temkinli duruşlarını koruma eğiliminde olan merkez bankalarının aralık ayı toplantıları ve özellikle FED'in aralık ayında yayınlayacağı ileriye yönelik projeksiyonlarda FED üyelerinin faiz beklentilerinin ne yönde şekilleneceği son derece kritik olacaktır. 2024 yılında da merkez bankalarının toplantılarını ve küresel ekonomilerdeki yavaşlamanın boyutunu sıkça konuşmaya devam edeceğiz.
FED ÜYELERİNİN AÇIKLAMALARI
FED yönetim kurulu üyelerinden Michelle Bowman, enflasyonu yüzde 2'lik hedefe döndürmek için para politikasının daha da sıkılaştırılmasını gerekebileceğini söyledi. FED Yönetim Kurulu Üyesi Christopher Waller, enflasyonun sürekli olarak düşmesi durumunda faiz oranlarının yüksek kalması konusunda ısrar etmenin bir anlamı olmadığını vurguladı. Waller, enflasyonun önümüzdeki üç ila beş ay içinde düşmeye devam etmesi halinde FED'in faiz indirimlerine başlayabileceğini belirtti. Daha önceki dönemlerde şahin tonlu açıklamalarıyla öne çıkan Waller'dan gelen güvercin tonlu bu açıklama piyasalardaki iyimserliği ve risk iştahını destekleyen bir gelişme oldu. Chicago FED Başkanı Austan Goolsbee de genel olarak enflasyonda iyi bir ilerleme kaydedildiğini, enflasyonun yavaşladığını ancak henüz hedefe ulaşmadığını hatırlattı. New York FED Başkanı John Williams enflasyon baskısında azalma görülmesinin sevindirici olduğunu ifade etti. Cleveland FED Başkanı Loretta Mester, merkez bankasının Aralık toplantısında faiz oranlarını sabit tutmaya devam etmeyi destekleyeceğinin sinyalini verdi. Atlanta FED Başkanı Raphael Bostic, enflasyondaki düşüş eğiliminin muhtemelen devam edeceğine ve ekonomik aktivitenin gelecek aylarda yavaşlayacağına giderek daha fazla ikna olduğunu ifade etti. San Francisco FED Başkanı Mary Daly, faiz oranlarının enflasyonu kontrol etmek açısından iyi bir yerde olduğunu ancak faiz artışlarının bittiğini söylemek için erken olduğunu söyledi. Genel olarak FED üyelerinin açıklamalarında enflasyondaki iyileşmeden memnun olunduğu vurgusu öne çıkarken, bazı üyeler temkinli duruşlarını korumakla birlikte daha önceki haftalarda yapılan açıklamalara kıyasla FED üyelerinin daha yumuşak tonda açıklamalar yapması dikkat çekiyor. Ekonomik aktivitenin, enflasyonun ve işgücü piyasasının soğuduğuna dair işaretlerin geldiği bir ortamda, FED üyeleri arasında politikaya uzun süreli ara verilmesine yönelik desteğin genişlediği görülüyor. Yeni haftada FED cephesinden gelebilecek ek açıklamalara karşın 8 Aralık Cuma günü ABD'de açıklanacak tarım dışı istihdam verisi piyasaların yakın takibinde yer alacaktır.
BÜYEME VERİSİNDEN SONRA SIRA ENFLASYONDA
Geçen hafta açıklanan 2023/3Ç GSYH verilerine göre, Türkiye ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre piyasa beklentisi olan yüzde 5.5'in üzerinde yüzde 5.9 büyüme kaydetti. Yılın üçüncü çeyreğinde hane halkı tüketimi büyümeye 7,7 puanla en yüksek katkıyı verdi. Hane halkı tüketimini 3,4 puanla yatırımlar izledi. Üçüncü çeyrekte yıllık büyümeye en yüksek katkı iç talepten gelse de verilerin detayında tüketim kategorilerinde yavaşlama dikkat çekti. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 3. çeyrek büyüme verilerine ilişkin değerlendirmesinde, program dahilinde dengeli bir kompozisyona doğru yol alındığını belirterek, yatırım ve ihracatın bir önceki çeyreğe göre arttığına dikkat çekti. Büyüme verisinin ardından yurt içinde gözler pazartesi günü açıklanacak kasım ayı enflasyon rakamlarında olacaktır. TÜFE rakamının kasım ayında aylık bazda yüzde 3.50 oranında artış kaydetmesi ve yıllık TÜFE'nin yüzde 61.36 seviyesinden yüzde 62.32 seviyesine yükselmesi öngörülüyor. Kasım toplantısında beklentilerin üzerinde 500 baz puan faiz artırımına giderek politika faizini yüzde 40'a çıkaran TCMB sıkılaşma döngüsünün sonuna yaklaşıldığı mesajını vermişti. Enflasyon verilerinin seyri TCMB'nin adımları üzerinde etkili olacağında önümüzdeki süreçte enflasyon rakamları yakından takip edilmeye devam edilecektir.
YABANCI YATIRIMCI NE ZAMAN GELECEK?
Ekonomi yönetiminin son aylarda Türkiye'deki gelişmeleri ve ekonomik hedefleri yoğun bir şekilde yabancı yatırımcılara anlattığını görüyoruz. TCMB'nin enflasyonla mücadele kapsamında attığı güçlü adımlar ve kararlı duruşun korunuyor olması, daha önceki düzenlemelere yönelik sadeleşme adımları, enflasyonist beklentilerin çıpalanmaya başlaması, gelinen faizlerin reel getiri sunuyor olması gibi etkenler Türkiye'nin CDS (risk) primlerinde düşüşleri ve yabancı yatırımcıların Türk varlıklarına ilişkin bakış açısının iyileşmesine kaktı sağlıyor. Kredi derecelendirme kuruluşu S&P'nin geçen perşembe günü gece saatlerinde takvim dışı bir değerlendirme ile Türkiye'nin kredi not görünümünü durağandan pozitife yükseltmesi ve son dönemde yabancı kurumlardan TL varlıklara yönelik yapılan daha olumlu değerlendirmeler iyileşen bakış açısının en net örnekleri olarak karşımıza çıkıyor. S&P eylül ayındaki planlı değerlendirmesinde not görünümünü negatiften durağana çevirmişti. S&P'den gelen sürpriz görünüm iyileştirmesi ilerleyen aylarda potansiyel not artışına yönelik beklentileri güçlendirdi. Hem küresel risk iştahındaki iyileşme hem de yurt içinde atılan adımlarla TL varlıklara yönelik yabancı iştahındaki artışın etkisiyle 2024 yılı içerisinde Türkiye'ye yabancı fon girişinin güç kazanacağı görüşündeyiz. TCMB'nin sıkılaşma döngüsünün sonuna yaklaştığı ve tahvil faizlerinde zirvelerin görüldüğüne ilişkin beklentilerle yabancı girişleri önümüzdeki aylarda tahvil cephesinde hız kazanabilir. Önümüzdeki aylarda gelebilecek not artırımları bu süreci destekleyecektir. Tahvil piyasası ile birlikte hisse piyasalarına yönelik de yabancı girişlerinin devam edeceğini ve özellikle yerel seçimlerin geride kalması ve enflasyonda zirvelerin görülmesiyle birlikte, yabancı girişlerinin hisse tarafında da ivme kazanabileceğini değerlendiriyoruz. Son dönemdeki yazılarımızda vurguladığımız üzere 2023/3Ç finansal sonuçlarının güçlü gelmesi, jeopolitik endişelerin yatışması, çarpanlar bazında süregelen iskonto, CDS primlerindeki iyileşme ve potansiyel yabancı girişlerine bağlı olarak Borsa İstanbul'un orta vadede cazibesini koruduğunu düşünüyoruz. Mevduat faizlerindeki yükselişi dışlamadan bir sepet mantığı ile 2024 yılı için mevduat, eurobond, altın ve hisse üzerinden bir dağılımla portföy oluşturulması gerektiği kanısındayız. Bu noktada profesyonel destek alınarak doğru hisse/sektör seçimlerinin yapılması ve getiri – risk profilinin gözetilerek hareket edilmesi önem taşımaktadır.