Hava taksi rüyası gerçek oluyor
ALEV RİGEL/ 1960'ların sonlarında, henüz televizyonun sinemaya rakip olamadığı yıllarda, Fantoma filmleri, Beyoğlu sinemalarını kasıp kavururdu. Biletler karaborsaya düşer, matineler kapalı gişe oynardı. Fransız yazarlar Marcel Allain (1885-1969) ve İspanyol gribi nedeniyle erken yaşta ölen Pierre Souvestre (1974-1914) tarafından 1914'te kaleme alınan hayali karakter Fantoma dizisi, 1960'larda beyaz perdeye uyarlandı. 32 bölümlük dizide (hepsi filme alınmadı), teknolojiyi kullanmayı çok iyi bilen suçlu Fantoma, peşindeki polisleri her defasında atlatıyordu. Karakter artisti Jean Marais (1913-1998), komedyen Louis de Funes (1914-1983) ve dünya güzeli aktris Mylene Demongeot'nün (1935-2022) oynadığı dizilerden birinde Fantoma, otomobilini bir uçak pistine sokar. Hızla hareket ederken aracın kanatları, jet motorları ortaya çıkar ve otomobil/uçak havalanırken geride yine hayal kırıklığına uğramış üçlüyü bırakırdı. Otomobilin uçak haline geliş sahnesini, bütün seyirciler ağzı açık izlerdi.
O zamanlar film hileleriyle bu sahneler oluşturuluyordu. Ama bugün gerçek oldu. Uçan bir özel aracınız olmayacak ama uçan taksiler çok yakınımızda. Bunlar, drone'ların daha gelişmiş modelleri. Küçük bir helikopter olarak da gösterilebilir. Özerk bir hava aracı. Tıpkı günümüz taksileri gibi sınırlı sayıda yolcu alıyor. Çok uzun mesafeli çalışamıyor. Ama acil kent içi işleriniz için ideal. Sizi bulunduğunuz yerden alıyor, gitmek istediğiniz yere bırakıyor.
2021'de Çin'in Guangzhou kentinde faaliyet gösteren Ehang şirketi, dünyanın ilk yolcu drone'u Ehang 184'ü tanıttı. Aslında drone'ların tarihi, Birinci Dünya Savaşı'na (1914-1918) kadar uzanıyor. İngilizler, radyo sinyalleriyle uzaktan kumanda edilen küçük bir uçağın denemesini yapmışlardı. Bir yıl sonra Amerikalılar da benzer bir model yaptı. Araca ilk hızı vermek için uzun bir ray üzerinden sapanla taş fırlatır gibi gökyüzüne gönderilmişti. Fakat testler güvenilir değildi. Araç, dost birliklerin üzerine de bomba bırakabilirdi. Proje rafa kaldırıldı. İkinci Dünya Savaşı'nda (1939-1945) ve Vietnam Savaşı'nda (1955-1975) bu araçlar, hala aktif görev alamamıştı. Sadece keşif uçuşlarında kullanılıyordu.
Çinliler Ehang'ı, Las Vegas'ta düzenlenen Tüketici Elektroniği Fuarı CES'te sergiledi. Bir yolcu alan Ehang, saatte 113 km hızla gidebiliyor ve 23 dakika havada kalabiliyor. Ancak henüz, kullanım için hazır değil.
ABD, Avustralya, Birleşik Arap Emirlikleri, Hindistan, Çin, Suudi Arabistan, Singapur. Bu ülkeler, hava taksisini ilk hizmete koyan ülke olmak için birbirleriyle yarışıyor. Uber, çok uluslu Amerikan şirketi olarak hava taksilerini ilk kullanan şirket olmaya çok yakın bulunduğu için bu konuda ABD, avantajlı görünüyor. Melbourne de, ABD'den sonra ikinci olma çabası içinde.
Avustralya'nın bu kenti, hedef olarak 2023'ü göstermişti ama beklenen olmadı. Uber'in Avustralya şubeleri, bu ülkede kullanılacak hava taksilerinin pilotu olacağını duyurdu. Başta Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA olmak üzere, Rolls Royce ve Boeing dahil pek çok şirket, geleceğin ulaşım aracını geliştirmek için yoğun çaba harcıyor. Uber, Amerika'da şimdilik, New York Kennedy Havaalanı'ndan kent merkezine adam başı 200 dolara yolcu taşıyor. Uçuş, sekiz dakika sürüyor. Fakat sisli, yağışlı ve fırtınalı havalar, hem işletmecileri hem de yolcuları tedirgin ediyor. Üstelik kısa aralıklarla New York'ta iki helikopter kazası oldu. Bir helikopter Manhattan'da bir binanın çatısına çarptı, pilot öldü. Diğerinde ise helikopter Hudson Nehri'ne düştü, can kaybı olmadı.
Birleşik Krallık 2026'da, hava taksi hizmetlerine başlanacağını duyurdu. Şirketler birkaç teknolojik engeli giderdikten ve resmi izinler alındıktan sonra, büyük potansiyel gördükleri bu işe girmeyi dört gözle bekliyor. Bu ülkede de önce pilotlarla işe başlanacak. Test uçuşları başarılı olursa, 2030'da pilotsuz hava taksilerine geçiş yapabilecekler.
Hindistan, 7-8 ay içinde hava taksisi hizmetine başlayacak. ePlane şirketinin kurucusu Profesör Satya Chakravarthy, ülkenin ilk uçan taksisi e200'ün uçurulması için önlerinde herhangi bir engel kalmadığını kaydetti. Chakravarthy, "Şimdilik kısa mesafelerde hizmet vermek zorundayız. Ama e200'ler son derece kompakt. On metre enindeki bir sokağa bile iniş yapabilir. Böyle olmak zorunda, çünkü ülkemizde sokaklar son derece dar. Yolcu drone'larımıza o kadar güveniyoruz ki, bir arıza ihtimalini on milyonda bir olarak görüyoruz" diyor.
Hava taksilerinin menzili, 80-190 km arasında olacak. Daha sonra şarj edilmeye ihtiyaç duyacaklar. Elektrikli otomobillerde olduğu gibi şarj süresinin uzun olması, işletmecileri kaygılandırıyor. En büyük avantaj, hava taksisini uçuracak motorun sadece dört kilo ağırlığında olması.
Uçan taksileri, özel araç olarak satın almak mümkün mü? Şimdilik hayır. Yetkililer, taksilerin performansını gördükten sonra, özel araç olarak kullanılıp kullanılamayacağına karar verecekler.
Uçan taksilere (flying taxi), resmi bir ad bile bulmuşlar. Onlar artık UAM (Urban Air Mobility – Kent Hava Hareketliliği) olarak adlandırılacak. Aslında her ülke, her yapımcı firma, kendi adını kullanıyor. Bir Alman şirketi olan "Volocopter", hava taksisiyle pazarın ilgisini çekmeye çabalıyor. Çabasının meyvesini de alacak. Çünkü Paris Olimpiyatları sırasında tam bir gövde gösterisi yapacak. Aslında amaçları, halkı özendirmek değil, resmi makamları, Paris'te yolcu drone'u kullanmaya ikna etmek. "Yolcu drone'unu Paris üzerinde uçurabilme izni alırsanız, dünyanın her şehrinde yolcu drone'u uçurabilirsiniz" diyor, Alman şirketi Volocopter'in CEO'su Dirk Hoke. Çünkü Paris üzerinde hiçbir uçak ya da helikopterin uçmasına izin verilmiyor. Çünkü Paris, tarihi binalarla dolu. Drone'un tarihi bir esere çarpması, çok zor ve pahalı tamiratlara neden olabilir.
Şirketin "VoloCity" adlı ve iki kişilik yolcu drone'u, dikine iniş /kalkış yapıyor ve dev bir böceğe benziyor. Volocopter yetkililerinin en büyük hedefi, hem EASA'dan (European Union Aviation Safety Agency – Avrupa Birliği Hava Güvenliği Ajansı) hem de FAA'dan (Federal Aviation Administration – ABD Federal Havacılık İdaresi) sertifika alabilmek. Bunun için şirket yetkililerinin "güven inşa etmesi" gerekiyor. VoloCity'nin de kaza ya da arıza yapma ihtimali için, "her milyar uçuş saatinde bir" olduğu gibi iddialı bir rakam veriliyor.
Yine de Volocopter şirketinin işi zor. İki yıllık deneme uçuşları için yaklaşık 30 milyon euro harcayacaklar. İkinci aşamaya geçmek için de 300 milyon euro daha harcama yapacaklar. CEO Dirk Hoke, "Elimizi taşın altına koymak zorundayız. Tesla'nın ilk elektrikli otomobili de iki kişilik elektrikli bir roadster'di" diyor. (Roadster, arka koltukları olmayan, arkadan motorlu, sadece iki kişilik, üstü açılan, küçük bir otomobil türü).
Harika bir icat ama...
Yararları: Yolcu drone'ları seyahat süresini büyük ölçüde azaltabilir. Karayolunda giden araçların önünde bir dizi engel bulunuyor. Trafik ışıkları, trafik tıkanması, değişken yol güzergahı, yayalar vs, yolcu drone'ları için sorun teşkil etmiyor. Yerde birinin yaralanması ya da hastalanması halinde drone'lar, ambulanslardan çok daha hızlı bir şekilde yardıma muhtaç kişiye ulaşabiliyor. Depremde ya da sel felaketlerinde yolların kapanması ihtimaline karşılık drone kullanmak, son derece gerekli ve akılcı bir yöntem oluyor.
Endişeleri: Hava trafiği güvenliği, son derece önemli bir endişe kaynağı. Yolcu drone'ları çoğaldıkça, güvenlik sorunu daha belirgin hale gelecek. Havada çarpışma ya da bozulma ihtimali, can güvenliğiniz açısından endişe verici. Yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Amerikalı yetişkinler arasında yapılan bir anket, yolcu drone'larını yüzde 54 oranında onaylamıyor. Gençlerde bu oran, çok daha az. Gürültü de ayrı bir sorun. Bir yolcu drone'u, 70 desibel gürültü yapabilir. Bu da yoğun karayolu trafiğinin gürültüsüne eşit. Asıl endişe ise drone'un uçuş sistemine giren korsanların, aracı düşürmeye çalışması ihtimali. Buna "aradaki adam saldırısı" (Man-in-the-middle attack) deniyor. Tıpkı korsanların (hacker), otomobilinizi bozmaya çalışması gibi. Çünkü günümüz otomobilleri, dört tekerlek üzerinde giden bilgisayarlardır. Bir otomobil 20-70 bilgisayardan oluşabilir. Bu bilgisayarlara girmek, korsanlar için hiç de zor bir iş değil.