Japonlar neden ortadan kayboluyor?

Japonya’da sayıları yılda 90-100 bin arasında insan ortadan kayboluyor. Göründüğü kadarıyla bunlar bulunmak da istemiyorlar. Buna “Johatsu” deniyor. Anlamı, “buharlaşma”…
04.04.2024 21:50 GÜNCELLEME : 05.04.2024 00:01

PARA DÜNYA/ ALEV RİGEL Japonya'da, hiç bir ülkede olmayan bir sosyal yara var. Bazı insanlar, ortadan kayboluyor. Az da değil. Sayıları yılda 90 bin ile 100 bin arasında. Çoğu bulunuyor ya da evine geri dönüyor. Ama binlercesi, kelimenin tam anlamıyla yok oluyor. Göründüğü kadarıyla bulunmak da istemiyorlar. Buna "Johatsu" deniyor. Anlamı, "buharlaşma". Bu insanların uzun yıllar plan yaptığı, aile üyeleriyle bağlarını koparmanın yolunu bulduğu, bir başka yerde yepyeni bir hayata başlamak için ince hesaplar ve düzenlemeler yaptıkları anlaşılıyor.

Japon dövüş sanatları ustası Ichiro ile karısı Tomoko, 1980'lerden beri mutlu bir evlilik sürdürüyordu. Çocukları Tim ile kendilerine ait bir evde yaşıyorlardı. Ichiro, bir mantı dükkanı açtı (Etli hamur olarak bilinen bu yemek, onlarca farklı şekilde ve yine onlarca değişik malzemeyle yapılabiliyor). Fakat bir ekonomik krize yakalandılar. Dükkanı da evi de satıp ortadan kayboldular. Ortadan kaybolmak, çoğunlukla ölüme gitmek anlamını taşıyor. Ancak Ichiro, tekrar ortaya çıktı ve hatasını kabullendi. "Japonlar korkaktır. Hep işlerin yolunda gitmesini beklerler. Ama işleri bozulunca da moralleri de bozulur. Birbirlerine olan güvenleri kalmaz. En iyi çözümün ortadan kaybolmak olduğunu düşünürler" diyor. Ülkede her yıl ortalama yüz kişinin kendi hayatına kıydığı tahmin ediliyor.

Fransız gazeteci Lena Mauger, 2008'de öğrendiği ve yaptığı araştırmalardan bir makale ortaya çıkardığı bu sosyal yara için "Bu bir tabu" diyor: "Hiç kimse bunun hakkında konuşmak, bilgi vermek istemiyor. Ortadan kaybolan insanlar, Japon toplumunun altında bir başka toplum olduğuna inanıyor ve kendini görünmez hale getirmeye çalışıyor. Kaybolan insanların çoğu, hayatta kalmak için başka bir yolun var olduğunu biliyor" şeklinde konuşuyor.

Mauger'i dinlemeye devam edelim: "Tokyo yakınlarında bir gecekondu mahallesi vardır. Adı Sanya City. Haritalarda gözükmez, resmi belgelerde adı geçmez, tam olarak nerede olduğu dahi bilinmez. Buharlaşan insanların bir kısmı, burada büyük bir binanın bir odasında kalır. Odada tuvalet bile bulunmaz. Bu insanların başkalarıyla iletişim kurmasına izin verilmez. Burada Norihiro adında bir Japonla tanışma fırsatım oldu. 50 yaşında, on yıl önce ortadan kaybolmuş. Mühendis olarak çalışırken karısından ayrılmış ve bu binada kendisini görünmez hale getirmiş. Ailesine anlatmaya da utanmış".

Mauger'ın son sözleri şöyle: "Penceresiz tek bir odada kalıyorum. Şu an tanınmaz haldeyim. Hiçbir şeye benzemiyorum. Öldüğümde kimsesizler mezarında iki metrekare yerim olacak."

Ülkede intihar oranının yüksek olmasının sebeplerinden biri de bu. Ailelerine ve yaşlı anne-babalarına bakamayan bireyler, kira, zaruri ihtiyaç maddeleri, sağlık harcamaları derken kendilerini iflas etmiş görüyorlar. Japonlara göre intihar, utanç dolu bir yaşamı silmenin en şerefli yolu. Gece yarısı taşınıp ortadan kaybolanlar için bir şirket bile var. Sizi eşyalarınızla birlikte bilinmeyen bir noktaya götürüp bırakıyor. Şirket yöneticileri hiç kimseye bir kelime bile söylemiyor.

En korkunç itiraf da "görünmez vatandaş" Yuichi'den geliyor: "Annemi, ucuz bir otel odasına yerleştirdim. Akşam döneceğimi söyledim. Bir daha da yıllarca gitmedim."

"Rötar" nedir bilmezler

* Japonya, 14 bin 125 adadan oluşur. Bunun sadece 430'unda insan yaşamaz. Bu adalar kuzeydoğudan güneybatıya doğru üç bin kilometre boyunca uzanır (Çevresi 100 metreden daha fazla olan kara parçaları, ada kabul edilmektedir).

* Japon nüfusunun yüzde 30'u, 65 yaş üzeridir. Bu dünyadaki en yüksek orandır. 100 yaşını aşan 85 bin kişi bulunmaktadır. Çoğu kadındır. Ülkede halkın yüzde 98.5'i Japondur. Japonya, dışarıdan göçmen kabul etmez.

* Japon evlerini, ayakkabı çıkarılarak girilmesi gelenektir. Bunu bilmiyor olsanız bile yerden 15 cm yukarıda olan ev girişi, size ayakkabınızı çıkarıp terlik giymeniz gerektiğini hatırlatır.

* Ülkede ateşli silahla ölme ihtimaliniz yok denecek kadar azdır. Japonlar bu açıdan kendilerini en güvende hisseden ulustur. Hırsızlık da hiç görülmeyen bir suçtur. Japonlar şöyle der: "Bir metro istasyonunda, bankın üzerine cüzdanınızı koyun. Bir saat sonra geldiğinizde cüzdanın yerinde olduğunu görürsünüz."

* Japonya'da tren yolcuları "rötar" kelimesini bilmez. Trenler, zamanında kalkar, zamanında istasyonlara girer. Bütün ülkede trenlerin gecikme süresi ortalama 18 saniyedir. Bu kadar kısa sürelik bir gecikmeyi fark etmezsiniz bile.

* Japonların geleneksel yılbaşı yemeği, Amerikan fast food restoranlarıdır. Özellikle de KFC. Ama yılbaşına birkaç gün kala gidip yemeğinizi almaya niyet ederseniz aç kalırsınız. Çünkü haftalar öncesinden sipariş vermeniz gerekir. Albay Sanders (1890-1980), bunu bilseydi çok mutlu olurdu (KFC'nin kurucusu albay lakaplı Harland Sanders, 13 yaşındayken yemek pişirmeyi annesinden öğrendi. O yıllarda piliç pişirmek 35 dakika sürüyordu. Sanders, bu süreyi kısaltmanın yolunu bulmuştu).

* Ülkenin küp şeklindeki karpuzları ünlüdür. Sebebi, istif etmenin kolay olmasıdır. Tanesi 83 Amerikan doları kadardır. İlk kez 1978'de Tomoyuki Ono tarafından yetiştirilmiştir. Bu fiyat Kanada'da 200 doları bulur. Kalp ya da piramit şeklinde olanları da vardır. Kavunları da özel bir şekilde yetiştirilir.

* Japonya'da evde beslenen kedi, köpek gibi evcil hayvanların sayısı, çocukların sayısından fazladır. Çocuk sayısı o kadar azdır ki, yaşlılar için satılan alt bezleri, çocuklar için satılan alt bezlerinden daha fazladır. 127 milyon olan nüfus, 30 yılda sadece dokuz milyon artmıştır.

* Titanic faciasından sağ kurtulan tek Japon yolcu, ülkesinde "korkak" olarak damgalanmıştı. Diğer yolcularla birlikte ölmediği için. (1910'ların en büyük yolcu gemisi olan Titanic, İngiltere'nin Southampton limanından ABD'nin New York kentine giderken yolu üzerinde bulunan bir buzula çarpıp batmıştı. İlk seferini yapan gemi 16 bölümden oluşuyordu. Dördü su alsaydı bile batmayacaktı. Kazada altı bölüme su dolmuştu. İki saat 40 dakikada batan geminin 2 bin 225 yolcusundan bin 500 – bin 635 arası hayatını kaybetti. Tam rakamı belirlemek mümkün olmadı.)

* Ülkede, isteyenlerin intihar edebileceği bir orman vardır. Adı, Aokigahara. (Bu alanda birinci, San Francisco'daki Golden Gate köprüsü.) 2003 yılında ormanda 105 kişinin cesedi bulunmuştur. Fuji dağının kuzeybatısındaki bu orman, Honshu adasındadır. 2010'da ise 54 intihar, 200 kadar intihar girişimi oldu. Ormanlık alanın girişine, insanları intihardan vazgeçirmeye çalışan tabelalar asılıdır. Hükümet, konuyla ilgili haberleri engellemeye çalışmışsa da orman, intihar ile özdeşleşmiştir.

* Bütün dünyanın eğlenceli çizgi filmlerinin yüzde 60'ı Japonya'da hazırlanmaktadır. Bu sektör o kadar başarılıdır ki, ülkede 130 kadar seslendirme okulu bulunur. "Manga" denen komik çizgi romanlar, en sevilenlerden biridir.

* Japonların çubuklarla yemek yediğini herkes bilir. Japon kültürünün önemli bir parçası olan ve "Hashi" denen ahşap veya plastik çubukları kullanmayı bilmiyorsanız garsondan metal çatal da isteyebilirsiniz. Ama çubuk kullanmayı öğrenmeye çalışmak, bir saygı göstergesidir. Yılda kaç çubuk kullanıyorlar dersiniz? 24 milyar çiftten fazla.

* Japonya'da dört milyondan fazla otomatik satış makinesi vardır. Bu makinelerde aklınıza hayalinize gelmeyen ürünler satılır. Kravat, canlı yengeç, sıcak mısır patlağı, sıcak pizza, şemsiye, iç çamaşırı, hamburger, hediyelik eşya, bir demet çiçek, uçan balık çorbası, tişört gibi. Sütü makineden almayın. Bozulmuş olabileceğinden değil. O kadar çok çeşidi var ki yanlış seçim yapmanız çok olası. Ne de olsa makinelerin üzerinde atacağınız para bilgisi dışında İngilizce yazı göremezsiniz.

* Okunoshima, küçük bir adadır. Ama turistler bu adayı çok iyi bilir. Çünkü ada, yüzlerce tavşan barındırır. Üstelik Japonlar bu adayı, İkinci Dünya Savaşı yıllarında kimyasal silahlar için test alanı olarak kullanmıştır. Tavşanların buraya nasıl geldiği, nasıl bu kadar çok ürediği bilinmiyor. Bugün koruma altındalar. Adaya kedi ve köpek sokmak yasak.

* Dört sayısı, Japonlar için uğursuzdur. Turist olarak giderseniz aklınızda olsun. Dört anlamına gelen "shi" sesi, ölüm kelimesiyle benzer seste telaffuz edilir. Binaların dördüncü katı yoktur. Bazı küçük ürünler, üçlük ya da beşlik setler halinde satılır. Dört sayısını kullanmamaya çalışın.

* Eğer tren raylarına atlayarak intihar edecekseniz, arkanızda bıraktığınız ailenizi düşünün. Yetkililer, treni geciktirdiğiniz için ailenizden yüklü bir tazminat talep edecektir.

* Japonlar imza kullanmaz. Onun yerine mühürleri vardır. Hem de üç tane. Biri mektupların ve kişisel belgelerin onaylanması için, biri banka işlemleri yapmak için, diğeri de kişisel bilgilerinizin doğruluğunu kanıtlamak içindir. Turistlere gerekmez. Ülkede çalışmak zorunda olan yabancılar ise sadece küçük, yerel dükkanlar için basit bir mühür kullanır.

* Maglev trenleri (magnetic levitation – mıknatısla yükselme) çok yaygın değildir. Ama yolcularını gidecekleri istasyona saatte 550 km hızla taşıyabilirler. Hız rekoru, saatte 603 km'dir (Bu trenlerin tekerleği bulunmaz. Trenle ray arasında, birbirini iten mıknatıslar sayesinde boşlukta hareket ederler. Böylece klasik trenlerde bulunan tekerleklerle raylar arasındaki yuvarlanma direnci ortadan kalkmış olur).

* Kollarınızda veya boynunuzda dövme (tattoo) varsa, Japonya'ya gitmeyin. Sizin çetelerle bir bağınız olduğunu düşünebilirler ve size iyi gözle bakmazlar. Zaten başta banyolar ve kaplıcalar olmak üzere pek çok yere dövmeli müşteri almazlar.

* Kahve, Japon kültüründe son derece popüler bir içecektir. Kahveyi Jamaika'dan alırlar. Ülkenin üretiminin yüzde 80'i Japonya'ya gider.

* Japonların en sevdiği ürünlerden biri de "noodle" olarak bilinen makarnadır. Mayasız hamurdan yapılır. Çin kaynaklı olup, dört bin yıldan beri bilinen bir yemektir. Filipinler, Endonezya, Çin, Kore, Vietnam gibi ülkelerde farklı tariflerle yapılır. İtalyan spagettisine çok benzer. Ama noodle isteğe göre sulandırılabilir. Japonya'da höpürdeterek sesli bir şekilde tüketilmesi gelenektir. Bu hem beğeni gösterisidir, hem de soğutma taktiğidir.

* Japonya ile özdeşleşmiş kelimelerin başında "geyşa" gelir. Geyşa, "sanat insanı" demektir. Çay evlerinde veya restoranlarda, iş adamlarını profesyonelce eğlendirirler. Kadınlar, geleneksel giysileriyle dikkat çeker. Dans eder, şarkı söyler, müzik enstrümanı çalarlar. Aklınıza başka bir şey gelmesin. 1750'lerden önce geyşa'lar erkekmiş.

* Japonya'da kamuya açık yerlerde ilk sigara yasağı, 2020'de restoranlarda uygulanmaya başladı. Bu yasağın çok geç gelmesinin sebebi, bazı Japon politikacıların tütün endüstrisiyle yakın bağlarının olmasıydı.

* Herkes başkent Tokyo'nun, dünyanın en pahalı kenti olduğunu düşünür. Eskiden öyleydi. Artık değil. Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF –World Economic Forum) raporlarına göre Tokyo, dünyanın en pahalı kentleri listesinde artık ilk 10'da bile değildir. İlk 10'da Osaka kenti yer alır.

* Suşi'nin, lüks restoranlarda servis edilen pahalı bir yiyecek olduğu malum. Ama bir zamanlar suşi, ucuz bir sokak yemeğiydi. Suşi; sirke, tuz, beyaz pirinç, şeker, sebze, deniz ürünleri ve açıklanmayan malzemeyle hazırlanır. 1824'de icat edilmiştir. O kadar çok çeşidi vardır ki, bir suşi ustası olmak için yılların tecrübesi gerekir.

* Tokyo'nun balık pazarı, dünyanın en büyüğüdür. Pazarda, 480 farklı deniz ürününün açık artırmayla satışı yapılır. En çok satışı yapılan, ton balığıdır. Aslında Tokyo'da üç farklı balık pazarı bulunur. Bu pazarlarda yılda toplam 6.5 milyar dolarlık deniz ürünü satılır. 900'den fazla lisanslı personel her gün 5.20'de çalışmaya başlar. Ürün değerlendirme, kesim, pazarlama, açık artırma ve satış işlerini, bir saat dakikliğinde yürütürler. Müşteri olarak teklif veren restoran sahiplerinin bile lisanslı olması gerekir. Size de restoranlarda tabağı, en ucuz 125 dolardan balık yemek kalır.

BİZE ULAŞIN