HÜLYA GENÇ SERTKAYA/ İleri teknoloji, savunma, havacılık, yenilenebilir enerji başta olmak üzere pek çok alanda kullanılan nadir toprak elementleri (NTE) küresel ekonomide ticari savaşların en önemli enstrümanlarından biri olacak. Bunun en son örneği ABD Başkanı Donald Trump'ın 2 Nisan'da ABD'nin "karşılıklı tarifelere" ilişkin kararnameyi imzalanmasının ardından yaşandı. 17 grup nadir toprak elementinin üretiminde hakim konumda olan Çin, ABD'nin "karşılıklı tarifeler" kapsamında ülkeden ithal ürünlere getirdiği yüzde 34'lük gümrük vergisi artışına karşı, küresel arzının büyük bölümünü sağladığı baz NTE'lerin ihracatına kısıtlama getirdi. Hatırlanacağı üzere daha sonra bu ek vergi oranı ABD tarafından oran önce yüzde 104'e, ardından yüzde 145'e çıkarılmıştı. Çin de misilleme olarak ABD'ye yüzde 125 tarife uygulayacağını açıklamıştı.) Çin, silah sistemlerinden yüksek performans motorlarına, nükleer reaktörlerden elektronik ve optik donanımlara kadar çok sayıda üründe kullanılan samaryum, gadolinyum, terbiyum, disprosyum, lütesyum, skandiyum, itriyum ve alaşımlarının olduğu yedi kategorideki orta ve ağır nadir metallerin 4 Nisan'dan itibaren ihracat kontrol listesine alınacağını duyurdu. Hatırlanacağı üzere Çin, ABD'nin çip kısıtlamalarına karşı 3 Aralık 2024'te savunma ve silah sistemlerinde yaygın kullanılan galyum, germanyum, antimuan gibi NTE'lerinin ABD'ye ihracatını yasaklamış, batarya ve yakıt hücrelerinin üretiminde ve savunma ile uzay-havacılık sektörlerinde yaygın kullanılan grafit ve türevlerinin ihracatına da kısıtlama getirmişti.
EKONOMİK BİR KOZA DÖNÜŞTÜ
İhracat kısıtlamasıyla NTE alanındaki küresel hakimiyetini ekonomik bir koza çevirme niyetini ortaya koyan Çin'in, ülke toprakları dışında başta Asya ve Afrika olmak üzere diğer bölgelerde NTE işletmeciliğine yönelik anlaşmaları bulunuyor. Çin ticaret kısıtlarının yanı sıra, NTE piyasasında küresel lider konumunu korumak için üretim kapasitelerini artırıyor, küresel yatırımlar yapıyor. ABD de bu yarışta geri kalmamak ve değerli hammadde tedariki konusunda Çin'in hegemonyasını kırmak için kontrolü altındaki NTE rezervlerini artırmaya çalışıyor. ABD Başkanı Donald Trump, ABD'nin Çin'e mineral bağımlılığını azaltmak stratejisinin bir parçası olarak, Ukrayna'ya askeri yardım karşılığında NTE elementlerinin tedarikini garanti edecek bir anlaşma yapmak istiyor. Anlaşma için bu zamana kadar somut bir adım atılamasa da Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'in (1 Nisan) yaptığı açıklamalara göre, NTE ile ilgili imzalanması beklenen anlaşma metni üzerinde iki tarafın çalışmaları sürüyor. Trump, ayrıca Danimarka Krallığı'nın bir parçası olan geniş ve NTE zengini Grönland'ı da ABD'ye bağlamak istiyor. ABD, kritik minerallerin yerli üretimini desteklemek ve geri dönüşüm teknolojilerini geliştirmek amacıyla Enerji Bakanlığı aracılığıyla çeşitli teşvik ve araştırma programları yürütüyor. ABD Başkanı Trump, 20 Mart 2025'te imzalanan "Amerikan Mineral Üretimini Artırmak İçin Acil Önlemler" başlıklı icra kararı alırken, birçok ülke, kritik minerallerin tedarik güvenliğini sağlamak amacıyla çeşitli stratejiler geliştiriyor. Avrupa Birliği, 2020'de duyurduğu Kritik Hammaddeler Yasası (Critical Raw Materials Act) ile bu alandaki stratejilerini güçlendirip, stratejik ortaklıklar kurma yönünde somut adımlar attı.
Küresel piyasasının 4-5 milyar dolar düzeyinde olduğu ifade edilen, farklı analizler olsa da 2030 itibarıyla 15 milyar dolara aşması beklenen nadir toprak elementlerinde, ülkelerin güvenli tedarik yarışı hızlanırken, dünyanın ilk beş NTE (nadir toprak oksiti) üreticisinden biri olma hedefine kilitlenen Türkiye'nin de bu yarışta olması bekleniyor. Eskişehir Beylikova'da tespit edilen 694 milyon tonluk cevher ile Çin'deki Bayan Obo sahasından sonra Dünyanın en büyük ikinci NTE kaynağına sahip sahasına sahip olan Türkiye de, kritik hammaddelere olan dışa bağımlılığını azaltmak ve sürdürülebilir tedarik zincirleri oluşturmak yönünde adımlar atıyor. Bu arada, MTA Genel Müdürlüğü tarafından yapılan aramalar sonucunda Malatya-Kuluncak, Sivas, Burdur, Isparta ve Kayseri'de NTE rezervi tespit edildiğini de hatırlatalım.
TİCARET SAVAŞLARINDA ENSTRÜMAN OLACAK
Hem ekonomik değeri hem de tedarik riski açısından kritik öneme sahip NTE'lerin dünya ticaretindeki yerinin, ülkelerin yüksek teknolojik ürünler üretebilme kapasitelerine göre biçimleneceği ve bunun sonucu olarak, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için öneminin giderek artacağı öngörülüyor.
Özellikle elektrikli araç ve mıknatıs sektörlerinin gelecek öngörüleri baz alındığında NTE'lerin oldukça önemli olması bekleniyor. Orta ve uzun vade projeksiyonlarına göre, özellikle rüzgar tribünlerinin, hibrid ve elektrik araçların yaygınlaşmasına ek olarak katalitik konvertörlere olan ihtiyacın da artmasıyla birlikte nadir toprak elementlerine olan talebin giderek artacağı belirtiliyor.
Talebin giderek artması ve üretimin artırılmasına yönelik yatırımların yapılmaması durumunda arz sıkıntısının yaşanabileceğine işaret ediliyor. Bu nedenle, Türkiye'de gelişen enerji sektörünün ve sanayinin hammaddede dışa bağımlılığının azaltılması için ihtiyaç duyulan NTE'ler ve diğer elementlerin yerli kaynaklardan elde edilmesi, savunma sanayi açısından tedarik zinciri sürekliliğinin sağlanması ve son yıllarda NTE'nin uluslararası arenada ticari savaşlarda enstrüman olarak kullanılması konunun üst düzeyde stratejik olarak ele alınması gerekliliğini gösteriyor. İşte böyle bir tabloda, güvenli tedarik arayışlarının hızlandığı NTE'leri masaya yatırdık. Küresel güçlerin NTE tedarik gücünü artırmak için yarıştığı bir dönemde, dünyanın ilk beş NTE üreticisinden biri olma hedefine kilitlenen Türkiye'nin sahip olduğu fırsatları ve avantajları kaleme aldık. Uzmanlar, jeopolitik konumu, zengin yer altı kaynakları ve bölgesel entegrasyon stratejileriyle Türkiye'nin NTE'ler ve kritik hammaddeler sektöründe küresel oyuncu olabileceğine dikkat çekiyor.
KÜRESEL EKONOMİNİN YENİ PETROLÜ
Önce, küresel ekonominin yeni "petrolü" olarak ifade edilen NTE'lere ve kullanım alanlarına bir bakalım. Yüksek teknoloji üretmenin kapısını açan elementler olarak anılan NTE, lantanit serisinin 15 metalik elementini ve bunlara ek olarak itriyum ve skandiyum elementlerini içeren periyodik tablonun d bloğunda bulunan üçüncü grup geçiş metalleri. NTE'ler, içeriğinde bulundukları malzemeleri hafifletirken yüksek sıcaklığa, aşınmaya ve korozyona karşı dirençli kılıyor. Bu özellikleri dolayısıyla ileri teknoloji ürünlerinde sıklıkla tercih ediliyor ve çağın vazgeçilmez stratejik elementleri olarak değer görüyor. NTE'ler, günlük hayatta kullanılan teknoloji ürünlerinde, enerji, sağlık hizmetleri, telekomünikasyon ve savunma sanayi sistemlerinde kullanılan yüksek teknoloji ürünlerine kadar uzanan geniş yelpazeli bir kullanım alanına sahip. NTE'ler sahip oldukları üstün kimyasal ve fiziksel özellikleri sebebiyle enerji sektöründe özellikle rüzgar santrallerinin türbinlerinde ve kanatlarında, güneş panellerinde, yakıt hücrelerinde, hidrojen depolama sistemlerinde öne çıkıyor. NTE'ler, sağlık sektöründe görüntüleme cihazlarında, robot yardımlı ameliyatlarda kullanılan cerrahi makinelerde ve bazı hastalıkların tedavisinde kullanılıyor. NTE'lerin kullanım alanları arasında bütün dijital ürünlerin ekranları, cep telefonları, bilgisayarların sabit diskleri, dizüstü bilgisayarlar, televizyon ekranları, bataryalar, kamera lensleri, X-ray makineleri, hibrit araçlar, uçak motorları, füze kontrol sistemleri, lazerler, seramik ve cam üretimi ve elektronik devreler, enerji tasarruflu kompakt floresan lambalar, LED'ler, fiber optik kablolar yer alıyor.
17 NADİR ELEMENT VAR
NTE'ler, lantanyum, seryum, praseodimyum, neodimyum, prometyum, samaryum, evropiyum, gadolinyum, terbiyum, disprosyum, holmiyum, erbiyum, tulyum, iterbiyum, lütesyum ile benzer kimyasal özelliklere sahip skandiyum ve itriyum elementlerinden oluşuyor. Eskişehir Beylikova cevher sahasında yapılan çalışmalar, lantan, seryum, neodimyum, praseodimyumun üretilebilir düzeyde olduğunu ortaya koyuyor. Bu sahada diğer nadir toprak oksitleri de belli oranlarda mevcut. Yeri gelmişken, birkaç cümleyle söz konusu dört NTE'nin genel kullanım alanlarını (Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın NTE Sektör Raporu'ndan alıntılayarak) sıralayalım; lantan kamera lensleri, pil elektrotları, seryum petrol rafinerileri için akışkan katalitik çatlama katalizörü, neodimyum mıknatıslar, lazerler, seramik kapasitörler, prasedmiyum mıknatıslar, lazerler, karbon ark aydınlatma.
TOBB Türkiye Madencilik Meclisi Başkanı İbrahim Halil Kırşan, Eskişehir Belikova sahasının değerli mineraller olarak florit, barit ve toryum (bastnazit) içerdiğini kaydetti. Cevher yatağının içinde başta lantanyum, seryum, neodyum olmak üzere bilinen NTE'lerden birçoğunun bulunduğunu belirten Kırşan, "800 milyon ton ile en büyük NTE rezervine sahip olan Çin'den sonra ikinci sırada olan bu cevher yatağının 694 milyon ton rezerve sahip olduğu tahmin ediliyor" dedi.
ULUSLARARASI İŞBİRLİKLERİ GÜNDEMDE
Türkiye'nin en büyük NTE sahası olarak bilinen Eskişehir Beylikova sahasında pilot ölçekli zenginleştirme tesisi kuruldu. Endüstriyel tesis için çalışmalar devam ediyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar yaptığı bir açıklamada, Eskişehir'de keşfedilen rezervin işlenmesi için yıllık 570 bin ton NTE saflaştıracak bir sanayi tesisi kurmayı hedeflediklerini ifade etmişti. Bayraktar, NTE rezervlerini işlemek için uluslararası işbirliklerini değerlendirdiklerini kaydetmişti.
Şunu da ekleyelim; uluslararası işbirlikleri strateji belgelerinde, 12. Kalkınma Planı'nda da yer alıyor. 2030 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi belgesinde kritik hammaddelerin güvenli tedariki ve işlenmesi için uluslararası ittifaklar ve stratejik iş birliklerinin geliştirilmesi, tedarik zinciri kırılmalarına karşı dayanıklılığın artırılması hedefi yer alıyor. 12. Kalkınma Planı'nda ise ülkeler ve ülke grupları tarafından belirlenen stratejik ve kritik hammaddeler ile nadir toprak elementlerinin aranması ve araştırılmasına yönelik projelerin geliştirilmesi hedefleniyor. Bu arada, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın, stratejik hedef olarak, Türkiye'nin dünyanın ilk beş NTE üreticisi arasına girme hedefi bulunduğunu da hatırlatalım.
"REZERV KADAR, İŞLETECEK TEKNOLOJİ DE ÖNEMLİ"
Küresel ölçekte hammadde arz sürekliliğinin ve güvenliğinin sağlanmasının ülkeler için giderek önem kazandığını belirten TOBB Türkiye Madencilik Meclisi Başkanı Kırşan, Türkiye'nin Eskişehir'de keşfedilen NTE rezervinin, iç tüketimin karşılanması kadar batı ülkelerinin tedarik zincirlerini güven altına almasında da çok önemli bir rol oynayabilme potansiyeline sahip olabileceğini vurguladı. NTE üretiminin zenginleştirilmesi, zenginleştirilmiş konsantrelerin kullanım amacına uygun hale getirilmesinin bilgi, teknoloji, deneyim ve en önemlisi de uzmanlık gerektirdiğinin altını çizen Kırşan, bu nedenle NTE rezervinin keşfedilmesi kadar, söz konusu rezervi işletebilecek bilgilere ve teknolojiye de sahip olunmasının önemli olduğunu kaydetti. NTE'lerin doğada başka elementlerle birlikte bulunduğuna ve bunların ayrıştırılmasının önem arz ettiğine dikkat çeken Kırşan, bu elementlerin ayrıştırılması ve kazanılmasının oldukça maliyetli olduğunu ifade etti. NTE'lerde özellikle teknoloji konusunda Çin'in bariz bir üstünlüğünün bulunduğunu belirten Kırşan, Çin'in bu ekonomik gücünü politik bir silah olarak kullanmaktan çekinmeyerek ABD'nin Trump döneminde başvurduğu ticaret savaşlarında bir koz olarak kullandığına işaret etti. Çin'in NTE gücünü ilk kez kullanmadığına dikkat çeken Kırşan, 2010 yılında Çin balıkçı teknesi ve Japon devriye gemisinin çarpışmasının iki ülke arasında diplomatik bir krize yol açınca, Çin'in NTE silahını çekerek Japonya'ya ihracatı kısıtlama yoluna gittiğini hatırlattı. Kırşan, "O dönem NTE'lerin fiyatı bu belirsizlikle birlikte yüzde 500 arttı. Dolayısıyla ABD ve AB ülkeleri, Çin'in bu NTE tekelinden oldukça rahatsız durumdalar. Çünkü ABD'li Avrupalı şirketler bu kısıtlamalardan oldukça fazla etkilenmekte ve özellikle savunma sanayi ile ileri teknoloji ürünü üreten sektörler bu elementleri çok yoğun olarak kullanmakta" diye konuştu.
YATIRIM FİNANSMANI BÜYÜK
Millî İstihbarat Akademisi Öğretim Üyesi Dr. Celal Erbay, ülke rezervlerinin işlenmesiyle Türkiye'nin hem iç NTE talebini karşılayacağını hem de uluslararası pazarda konumunu güçlendirerek stratejik bir tedarik merkezi haline geleceğini vurguladı.
Erbay, "Türkiye'nin NTE rezervlerinin ekonomik değeri net olarak belirlenmemiş olsa da dünya genelinde nadir toprak elementlerinin piyasa değeri göz önüne alındığında Türkiye'nin kaynaklarının milyarlarca dolarlık bir ekonomik potansiyele sahip olduğu tahmin edilmektedir. Ancak, bu minerallerin işlenmesi ve ticarileştirilmesi için ileri düzey rafineri ve madencilik teknolojilerine ihtiyaç var. Türkiye'deki nadir toprak elementi rezervlerinin çıkarılıp işlenmesi için büyük ölçekli madencilik ve rafine yatırımları gerekiyor. Ortalama bir nadir toprak elementi madeninin işletmeye alınması 10 yıl kadar sürebilir ve en az 500 milyon ila 1 milyar dolar yatırım gerektirebilir. Ancak stratejik bir yatırım olarak değerlendirildiğinde, orta ve uzun vadede küresel talep artışıyla birlikte yüksek karlılık söz konusu olabilir" diye konuştu.
"TÜRKİYE ULUSLARARASI PAZARDA STRATEJİK AKTÖR OLABİLİR"
Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı İbrahim Alimoğlu, Türkiye'nin NTE rezervleri sayesinde yerli endüstrilerin ihtiyaç duyduğu malzemeleri kendi içinde üretebileceğini vurguladı. Alimoğlu, "Bu, dışa bağımlılığı azaltarak enerji ve teknoloji alanında yerli üretimi teşvik eder. NTE'ler, küresel teknolojik gelişmelere bağımlılığı azaltarak Türkiye'nin jeopolitik konumunu güçlendirebilir. NTE rezervleri, uluslararası pazarda stratejik bir aktör olma fırsatı sunar. NTE rezervlerinin çıkarılması ve işlenmesi, yeni istihdam fırsatları yaratır. Madencilik ve ilgili sektörlerde yeni iş alanları açılır, bu da ekonomik büyümeye katkı sağlar. NTE'ler, elektronik ve enerji sektörlerinde yüksek katma değerli ürünlerin üretiminde kullanılır. Böylece Türkiye, bu ürünlerin üretiminde değer zincirinin üst kısımlarında yer alabilir. Türkiye, NTE'ler konusunda araştırma ve geliştirme faaliyetlerini teşvik ederek, bu alanda yenilikçi çözümler geliştirebilir. Üniversiteler ve araştırma kuruluşları ile iş birliği, bu süreçte önemli bir rol oynayabilir. Yerli inovasyon gücü hız kazanabilir."
NTE rezervlerinin, Türkiye'yi küresel tedarik zincirlerinde önemli bir oyuncu haline getirebileceğine işaret eden Alimoğlu, özellikle Çin'in NTE üretimindeki baskın rolüne alternatif olarak geçerli bir seçenek sunabileceğinin altını çizdi. Türkiye'nin nadir toprak elementlerinde ilk beş üretici arasına girerek bu kritik sektörde, küresel ölçekte önemli bir ihracatçı konumuna yükselebileceğini kaydeden Alimoğlu, "NTE'ler, enerji depolama sistemleri ve askeri teknolojilerde de kritik öneme sahip. Türkiye'nin bu alanlardaki yetenekleri, yerli teknoloji geliştirilmesine katkı sağlar. Sonuç olarak, Türkiye'nin sahip olduğu nadir toprak elementleri rezervleri, hem iç tüketim ihtiyacını karşılamak hem de global pazarda rekabet avantajı sağlamak için önemli fırsatlar sunuyor. Ancak bu fırsatları gerçekleştirmek için gerekli altyapının oluşturulması, çevresel etkilerin göz önünde bulundurulması ve sürdürülebilir madencilik uygulamalarının benimsenmesi gerekiyor" dedi.
"HER BİR MADEN İÇİN MASTER PLAN ÇALIŞILMALI"
Dünyada birçok ülke kendi kritik ve stratejik mineral listesini belirledi. Bunlar içinde nadir toprak elementleri de yer aldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da Türkiye'nin kritik ve strateji madenlerinin belirlenmesi amacıyla Türkiye Kritik ve Stratejik Madenler Raporu'nu hazırladı. Raporda da yer aldığı üzere Stratejik ve Kritik Madenler Stratejisi'nin ise önümüzdeki günlerde açıklanması bekleniyor. TENMAK 2024 yılı faaliyet raporuna göre "Nadir Toprak Elementleri Teknolojileri Yol Haritası ile Kritik Mineraller Yol Haritası" çalışmaları devam ediyor.
TOBB Türkiye Madencilik Meclisi Başkanı Kırşan, başta AB ülkeleri olmak üzere birçok ülkenin ithalatlarını çeşitlendirmek ve Çin ile Rusya'ya olan bağımlılığı azaltmak, NTE rezervlerini geliştirmek üzere çalışmalar yaptığını vurgulayarak, "Gelişmiş ülkelerde kritik mineraller ile ilgili birçok sivil inisiyatif de devreye girdi. İngiltere, ABD ve diğer batı ülkeleri bu konuyu adeta birer milli güvenlik konusu olarak görmeye başladıkları için tedarik zincirini 'daha güvenli' hale getirme doğrultusunda Mineral Tedarik Ortaklığı kurdular. Türkiye de bu ortaklığa kabul edildi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız ülkemizin stratejik mineraller listesini hazırladı. Ancak bu yetmez. Her bir maden bazında bir master plan çalışması yapılarak bunların hangi ölçekte nasıl üretime kazandırılacağına yönelik stratejik bir çalışma yapılması ve yasal mevzuatla bunun desteklenmesi gerekiyor" dedi.
"SOMUT VE GERÇEKÇİ ALTYAPIYA SAHİP"
Yeni nesil sürdürülebilir yatırım ve iş birliği modellerine öncülük eden, Avrupa ile Orta Asya arasında stratejik bir köprü kurarak madencilikten teknolojiye çok boyutlu kalkınma modelleri geliştiren Trans-Eurasian Gateway'in (Tethys) kurucuları Baran Umut Baycan ve Prof. Dr. Leyla Keser Berber, Türkiye'nin nadir toprak elementleri ve kritik hammaddeler alanındaki küresel güç olma potansiyeli ve atılması gereken stratejik adımları PARA Dergisi'ne anlattı. Türkiye'nin kritik hammaddeler alanında açıklanan ve uluslararası platformlarda son derece olumlu karşılanan yeni Türkiye Kritik ve Stratejik Madenler Raporu'nu değerlendiren Berber ve Baycan, belgede yer alan detaylı veri analizleri, tedarik zinciri entegrasyon modelleri, jeopolitik risk değerlendirmeleri ve sürdürülebilir madencilik prensipleri, Avrupa Birliği'nin "Kritik Hammaddeler Yasası (CRMA)" ve ABD'nin "Inflation Reduction Act" gibi stratejilerine göre çok daha ayrıntılı ve teknik odaklı olduğunu vurguladı.
Özellikle Türkiye'nin uygulamayı planladığı bölgesel entegrasyon ve blended finance (karma finansman) modellerinin, uluslararası yatırımcılar için örnek alınabilecek bir yaklaşımı ifade ettiğini belirten Prof. Dr. Berber, "Avrupa ve diğer ülkelerin belgelerinde genellikle daha teorik kalan unsurlar, Türkiye'nin kritik ve stratejik madenler raporunda net uygulama adımları ve somut hedefler olarak tanımlanmıştır. Bu belge metodolojik derinliği ve veri odaklı yaklaşımıyla kesinlikle öne çıkıyor. Avrupa'nın Kritik Hammaddeler Yasası ve Amerika'nın Inflation Reduction Act gibi strateji belgelerinden farklı olarak, Türkiye'nin belgesi tarihsel üretim ve tüketim verileriyle, ithalat-ihracat analizleriyle desteklenerek somut ve gerçekçi bir altyapıya sahip" diye konuştu.
Baran Umut Baycan ise, Türkiye'nin jeopolitik konumu, zengin yer altı kaynakları ve bölgesel entegrasyon stratejilerinin, kritik hammaddeler sektöründe küresel bir lider haline gelmesi için eşsiz fırsatlar sunduğunu kaydetti. Baycan, "Türkiye, Avrupa ile Orta Asya arasında köprü konumuyla, bu alanda bölgesel ve küresel ölçekte stratejik bir oyuncu olmaya adaydır. Yapılacak doğru yatırımlar ve uygulanacak etkin politikalarla Türkiye'nin kritik hammaddeler alanındaki gelecek vizyonu, ülkenin ekonomik ve jeopolitik gücünü önemli ölçüde artıracaktır" dedi.
"TÜRKİYE GÜVENİLİR TEDARİKÇİ OLABİLİR"
Berber ve Baycan, kritik madenler ve nadir toprak elementlerinde Avrupa Birliği, ABD ve orta Asya ülkeleriyle stratejik ortaklıkların somut projelerle güçlendirilmesinin önemine dikkat çekiyor. Türkiye'nin, kritik hammaddeler açısından oldukça zengin rezervlere sahip olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Berber ve Baycan, özellikle Eskişehir Beylikova bölgesinde bulunan yaklaşık rezerv sahasının, Türkiye'yi Avrupa'nın tedarik zincirinde kritik bir konuma getirdiğinin altını çizdi. Berber ve Baycan'ın açıklamalarına göre Çin'in nadir toprak elementleri üretimindeki ve rafinasyon süreçlerindeki güçlü tekeli, batılı ülkeleri alternatif kaynaklar aramaya itiyor. Bu noktada Türkiye, coğrafi avantajı ve lojistik altyapısıyla, özellikle Avrupa'nın ihtiyaç duyduğu nadir toprak elementleri ve diğer kritik hammaddeler için güvenilir bir tedarikçi olabilir. Türkiye'nin sahip olduğu rezervlerin çeşitliliği, Avrupa pazarında ihtiyaç duyulan hemen hemen tüm kritik elementleri karşılayabilecek nitelikte ve bu durum, Avrupa'nın tedarik zinciri güvenliği açısından son derece stratejik bir değer taşımakta.
ORTA ASYA ÜLKELERİYLE ENTEGRASYON
Prof. Berber ve Baycan, özellikle Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan'ın geniş kritik hammadde rezervlerine sahip olmasına rağmen, ileri teknoloji ve rafineri altyapısındaki eksiklik nedeniyle potansiyellerini değerlendiremediğine dikkat çekti.
Türkiye'nin, bu noktada sahip olduğu teknolojik altyapıyı ve lojistik avantajlarını kullanarak Orta Asya ülkeleri ile ortak rafineri ve işleme tesisleri kurabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Berber, "Böylece bu hammaddelerin yüksek katma değerli ürünlere dönüşmesi sağlanabilir ve bölge ekonomisine de önemli katkılar sunabilir. Türkiye'nin Bakü-Tiflis-Kars gibi stratejik lojistik koridorlarıyla bu ürünleri Avrupa pazarına taşıması, uluslararası arenada kritik bir güç olarak konumlanmasını sağlayacaktır" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin liderliğinde, Orta Asya'daki kaynakların entegre tesislerde işlenmesi ve yüksek katma değerli ürünlere dönüştürülmesinin, bölgenin ekonomik olarak kalkınmasını sağlayacağını belirten Baycan ise, "Bakü-Tiflis-Kars demiryolu, Hazar Denizi limanları gibi lojistik altyapılar ile desteklenerek bu hammaddeler Avrupa pazarına etkin şekilde ulaştırılabilir. Bu bölgesel entegrasyon modeli, Çin'e olan bağımlılığın azaltılması açısından stratejik öneme sahip olacak ve küresel pazarda Türkiye'nin gücünü artıracaktır" dedi.
"DEVLET DESTEKLİ GARANTİ MEKANİZMALARI OLUŞTURULMALI"
Berber ve Baycan'a göre madencilik sektöründe finansmana erişimi hızlandıracak finansal mekanizmalar hızlıca hayata geçirilmeli. Türkiye'nin, madencilik yatırımlarında uluslararası finansmana erişimi artırmak için öncelikle ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim) kriterlerine uygun projeler öne çıkarılmalı. Finansman risklerini azaltmak amacıyla devlet destekli garanti mekanizmaları ve sigorta sistemleri oluşturulmalı. Ayrıca, yasal ve düzenleyici çerçeve daha şeffaf ve yatırımcı dostu hale getirilmeli. Uluslararası yatırımcıların güvenini kazanmak için, bağımsız denetim mekanizmaları ve şeffaflık artırılmalı. Bu adımların hayata geçirilmesiyle madencilik sektörü çok daha geniş bir uluslararası finansman imkanına kavuşacak.
Madencilik sektörünün uluslararası finansmana erişiminde yaşadığı başlıca zorluklara değinen Berber, madencilik projelerinin yüksek riskli algılanması nedeniyle uluslararası finans kuruluşlarının bu alana çekimser yaklaştığını kaydetti. Yaşanan bir diğer zorluğun sektörün ESG kriterlerine yeterince uyum sağlamaması olduğuna değinen Berber, diğer zorlukları altyapı eksiklikleri nedeniyle yatırım maliyetlerinin yüksek olması ve yatırımın geri dönüş süresinin uzaması, yasal düzenlemelerdeki belirsizliklerin yatırımcıları caydırması olarak sıraladı. Berber, bu engellerin madencilik sektörünün uluslararası finansmana erişimini zorlaştırdığını kaydetti.
"KRİTİK MADENLER ALTYAPI FONU HAYATA GEÇİRİLMELİ"
Berber ve Baycan, Türkiye'nin kritik ve stratejik madenlerde belirlediği hedeflere ulaşabilmesi için atılması gereken öncelikli adımlara da değindi. Öncelikle Kritik Madenler Altyapı Fonu (CMIF) gibi finansal mekanizmalar hızlıca hayata geçirilmeli, kamu-özel sektör ortaklıkları güçlendirilmeli ve yatırım ortamı iyileştirilmeli. IRMA gibi, uluslararası sürdürülebilir madencilik standartlarına uygun projeler teşvik edilmeli ve bu standartlara uyan firmalar öncelikli hale getirilmeli. Eskişehir-Beylikova rezervleri başta olmak üzere, ülke genelindeki kritik hammadde rezervleri modern ve yüksek teknoloji ile donatılmış tesislerde işlenerek yüksek katma değerli ürünlere dönüştürülmeli. Avrupa Birliği, ABD ve Orta Asya ülkeleri ile stratejik ortaklıkların somut projelerle güçlendirilmeli ve bu iş birliklerinin ekonomik ve jeopolitik faydaları artırılmalı. Eğitim, araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin yoğunlaştırılması ile kritik hammaddelerin işlenmesi ve ileri teknoloji ürünlerine dönüştürülmesinde ihtiyaç duyulan uzman insan kaynağı yetiştirilmeli. Bu adımların etkin ve kararlı bir şekilde uygulanması durumunda Türkiye, küresel kritik hammaddeler sektöründe önemli bir merkez haline gelecek.
"NTE PİYASASI KÜRESEL DEĞERİ 5 MİLYAR DOLAR"
Gelelim ABD ile Ukrayna arasında gündeme gelen NTE anlaşmasına ve küresel ekonomiye yansımalarının ne olacağına. NTE piyasasının küresel değerinin günümüzde yaklaşık 4 ila 5 milyar dolar civarında olduğunu vurgulayan Dr. Celal Erbay, NTE gerektiren elektrikli araç motorları, rüzgar türbinleri, savunma elektroniği gibi ürünlerin piyasasının çok daha yüksek olduğunu kaydetti. Dr. Erbay, ABD ve Ukrayna arasındaki nadir toprak elementleri (NTE) anlaşmasının finansman büyüklüğüne de değindi. ABD'nin Ukrayna'ya sağladığı askeri ve finansal yardımın toplamı hakkında farklı rakamlar telaffuz edildiğine işaret eden Erbay, "ABD Başkanı Donald Trump, ABD'nin Ukrayna'ya 350 milyar dolar destek verdiğini iddia etti. Ancak Alman Kiel Enstitüsü'nün 2025 raporuna göre 119 milyar dolarlık bir rakam hesaplanırken, ABD hükümet verilerine göre bu miktar 30 Eylül 2024 itibarıyla 183 milyar dolar. Trump, Ukrayna ve ABD arasında yapılması planlanan mineral anlaşmasının 500 milyar ila 1 trilyon dolar arasında bir değere sahip olacağını belirtti. Bu durum, anlaşma kapsamında talep edilen minerallerin değerinin, sağlanan destekle tam olarak örtüşüp örtüşmediği konusunda belirsizlik yaratıyor" dedi.
Trump'ın bahsettiği rakamın büyük olasılıkla titanyum, lityum, kobalt, grafit, nikel vb. daha geniş bir kaynak yelpazesini içerdiğini gösterdiğini söyleyen Erbay, açıklamalarına şöyle devam etti:
"Ukrayna Ekonomik Strateji Merkezi'ne göre Ukrayna'nın hidrokarbon rezervlerinin değeri yaklaşık 360 milyar dolar olarak tahmin edilmekte olup yeraltı kaynaklarının toplam piyasa değerinin 15 ila 26 trilyon dolar arasında olabileceği tahmin ediliyor. Ancak Ukrayna'nın madencilik altyapısının geliştirilmesi gerektiği ve bu sürecin milyarlarca dolarlık yatırım gerektirdiği göz önüne alındığında, kısa vadede bu kaynaklardan büyük gelir elde etmek oldukça zor görünüyor."
"TEDARİK KESİNTİLERİNE KARŞI KIRILGANLIĞI AZALTABİLİR"
ABD'nin Ukrayna'dan nadir toprak elementleri talep etmesinin küresel piyasalara yansımalarına da değinen Dr. Erbay, şunları kaydetti:
"Planlanan anlaşma, ABD'nin Çin'e olan bağımlılığını azaltarak NTE tedarik zincirinde güvenliği artırabilir. Uluslararası Enerji Ajansına göre Çin, nadir toprak elementlerinin yüzde 60'ını çıkarmakta ve yüzde 90'ını işlemektedir. Ukrayna'dan gelecek mineraller, ABD için alternatif bir kaynak sağlayarak tedarik kesintilerine karşı kırılganlığı azaltabilir. Uzun vadede, Ukrayna'nın küresel kritik minerallerin yaklaşık yüzde 5'ine sahip olduğu düşünüldüğünde, artan tedarik, yeşil enerji teknolojileri, elektronik cihazlar ve savunma sanayi için hayati olan bu minerallerin fiyatlarını dengeleyebilir veya düşürebilir. Ajans verilerine göre, yeşil enerji dönüşümü açısından önemli olan minerallerin piyasa değeri 2022'de yaklaşık 410 milyar dolara ulaşmış ve 2030'a kadar iki katına çıkması bekleniyor. Ancak, Ukrayna'daki madencilik projelerinin geliştirilmesi 10 ila 15 yıl kadar sürebileceğinden ve savaş nedeniyle altyapı sorunları devam ettiğinden, bu etkiler kısa vadede hissedilmeyecek."
ABD, AKTİF ARAYIŞLARINI SÜRDÜRÜYOR…
Dr. Erbay, ABD'nin Çin'e bağımlılığını azaltma hedefi doğrultusunda sadece Ukrayna değil, Grönland gibi diğer potansiyel bölgelerde de aktif arayışlarını sürdürdüğünü vurguladı. Erbay açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Grönland, NTE, altın, çinko, nikel, grafit ve uranyum gibi zengin doğal kaynaklara sahip ve bu kaynaklar, ABD'nin ekonomik stratejisinde merkezi bir rol oynar. Qeqqata ve Hvalsey bölgelerinde bulunan projeler, büyük ölçekli nadir toprak madenciliği potansiyeli sunuyor. Ayrıca, Grönland'ın petrol ve doğal gaz rezervleri, buzulların erimesiyle daha erişilebilir hale gelebilir, ancak çevresel nedenlerle yeni sondaj faaliyetleri şu an yasaklandı. Bu kaynaklar, ABD'nin enerji güvenliğini sağlama ve endüstriyel ihtiyaçlarını karşılama stratejisinin bir parçası. Ayrıca Grönland'ın Arktik'teki konumu, ekonomik açıdan stratejik bir avantaj sunar. İklim değişikliği, Kuzeybatı Geçidi ve Transpolar Deniz Yolu gibi yeni ticaret rotalarının açılmasını sağlamakta. Bu rotalar, Asya ile Avrupa arasındaki ticaret süresini kısaltarak, Süveyş Kanalı gibi geleneksel deniz yollarına olan bağımlılığı azaltabilir. Arktik Konseyi'ne göre Arktik nakliyesi, 2013-2023 yılları arasında yüzde 37 arttı ve bu trend, Grönland'ın ekonomik önemini artırmakta. Bu yeni yollar, ABD'nin global ticarette rekabet avantajı elde etmesine olanak tanır."
"BENZER ADIMLARI ATMAKTAN BAŞKA YOLUMUZ YOK"
Türkiye Madenciler Derneği (TMD) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, ABD Başkanı Trump tarafından 20 Mart 2025'te imzalanan "Amerikan Mineral Üretimini Artırmak İçin Acil Önlemler" başlıklı icra kararının, kritik hammaddelerde güvenli ve sürdürülebilir tedarik zincirinin artık ülkelerin milli güvenlik önceliği haline geldiğini gösterdiğini vurguladı. Küresel rekabetin yeni başlığının artık sadece enerji değil, aynı zamanda kritik mineraller ve hammadde arz güvenliği olacağına değinen Yılmaz, özellikle savunma, teknoloji, enerji dönüşümü ve altyapı yatırımlarında yerli ve sürekli hammadde tedarikinin, gelişmiş ülkeler tarafından stratejik hedef olarak görüldüğünün altını çizdi.
Türkiye'nin bu gelişmeyi yakından takip etmesi gerektiğine dikkat çeken Yılmaz, şöyle konuştu:
"Bu karar, dünya genelinde madenciliğe yönelik farkındalığın ve önceliğin ne kadar arttığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Türkiye olarak zengin maden kaynaklarımızı sorumlu madencilik anlayışıyla ekonomiye kazandırmak, sanayimizin ham madde ihtiyacını kendi kaynaklarımızdan karşılamak ve dışa bağımlılığı azaltmak için benzer adımları atmaktan başka yolumuz yok. Madencilik, yalnızca ekonomik kalkınmanın değil, aynı zamanda ulusal bağımsızlığın ve stratejik gücün de temel yapı taşlarından biridir."
ABD'nin madencilik alanında attığı bu adımın, Türkiye ve diğer ülkeler için de önemli bir uyarı niteliğinde olduğuna işaret eden TMD Başkanı Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün dünya, kritik hammaddeler için yeni bir rekabet sürecine girmiş durumda. Avrupa Birliği, Japonya, Kanada ve şimdi ABD; hepsi benzer kararlarla kendi kaynaklarına yöneliyor. Türkiye olarak biz de madencilik sektörünü yalnızca ekonomik bir faaliyet değil, aynı zamanda stratejik bir sektör olarak görmeli, izin süreçlerinden yatırımlara kadar her aşamada bu bakış açısını geliştirmeliyiz. Kaynak bizde, potansiyel bizde…Artık güçlü madencilik politikalarıyla harekete geçme zamanı."
Mehmet YILMAZ / Türkiye Madenciler Derneği (TMD) Yönetim Kurulu Başkanı
"Piyasa değerinin 2030'da 15 milyar doları aşması bekleniyor"
Enerji dönüşümünden savunma sanayiine kadar birçok stratejik alan, nadir toprak elementleri (NTE) ve kritik madenlere bağımlı. Küresel NTE piyasasının 2030 yılı itibarıyla 15 milyar doları aşması bekleniyor. Bu alandaki üretim ve işleme kapasitesinin ise yaklaşık yüzde 85'inin sadece üç ülke tarafından kontrol edileceği öngörülüyor. Bu durum, dünya için ciddi jeopolitik riskler barındırıyor. Elbette Türkiye bu yarışın dışında değil. Eskişehir Beylikova'da keşfedilen 694 milyon tonluk rezerv ve bor başta olmak üzere sahip olduğumuz zengin yer altı kaynaklarıyla, Türkiye bu alanda önemli bir oyuncu olabilir. Ülkemizin yer altı kaynaklarının toplam ekonomik büyüklüğü 3.5 trilyon doları aşıyor. Bu veriler bile, madencilik sektörünün Türkiye için neden stratejik önemde olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Avrupa Birliği ve ABD, bu kaynakları güvence altına almak için kaynak zengini ülkelerle iş birliğine gidiyor. Diğer taraftan ABD öncülüğünde tarife savaşları da başladı. Türkiye bu süreçte mutlaka kendi kaynaklarını devreye almalı, işleme teknolojilerine yatırım yapmalı. Kritik madenler sadece ihracat değil, yerli sanayiye hammadde temini açısından da altın değerinde. Türkiye'nin cari açığının yüzde 60'ı enerji ve hammadde kaynaklı. Bu alanda üretim ve işleme kabiliyeti kazanırsak hem cari açık düşer hem de küresel tedarik zincirinde stratejik bir konuma ulaşırız. Yapmamız gereken, yatırım ortamını hızla iyileştirmek, üretimi teşvik etmek ve uluslararası iş birliklerini güçlendirmektir.
Dr. Celal ERBAY / Millî İstihbarat Akademisi Öğretim Üyesi
"Türkiye, Avrupa ve ABD için güvenilir NTE tedarikçi olabilir"
NTE'ler, yeşil enerji teknolojileri, elektrikli araçlar ve savunma sanayi gibi stratejik alanlarda kullanıldığından, Türkiye'nin bu alandaki yatırımları uzun vadeli ekonomik kazançlar getirebilir. Türkiye, coğrafi konumu, siyasi istikrarı ve büyük rezervleri sayesinde Avrupa ve ABD için güvenilir bir tedarikçi olabilir. Küresel piyasalarda Türkiye'nin NTE tedarikçisi olarak ortaya çıkması, Çin'in pazar hakimiyetini dengeleyebilir ve tedarik zincirlerini çeşitlendirebilir. Bu, NTE fiyatlarının istikrar kazanmasına ve arz güvenliğinin artmasına katkıda bulunabilir. Ayrıca, Türkiye'nin NTE sektörünü geliştirmesi, Paris Anlaşması hedefleri doğrultusunda fosil yakıt bağımlılığını azaltarak çevresel sürdürülebilirliğe de katkıda bulunabilir. NTE ve kritik mineraller arayışı, enerji güvenliği, savunma sanayi ve yüksek teknoloji sektörleri açısından stratejik bir önem kazandı. ABD'nin Ukrayna ve Grönland gibi bölgelerde yatırım hamleleri, küresel tedarik zincirlerini çeşitlendirme ve Çin bağımlılığını azaltma hedeflerini yansıtmakta. Türkiye ise Eskişehir-Beylikova'daki dev NTE rezervleriyle bölgede öne çıkan bir oyuncu haline gelebilir. Ancak altyapı ve rafinasyon teknolojilerinin geliştirilmesi, ciddi ölçüde zaman ve sermaye gerektiriyor. Buna rağmen, uzun vadede bu stratejik kaynakların işletilmesi, Türkiye başta olmak üzere tüm bölgelerde yeni yatırım fırsatları yaratırken istihdam, ihracat ve teknolojik atılım açısından önemli kazançlar sunacaktır.
İbrahim Halil KIRŞAN / TOBB Türkiye Madencilik Meclisi Başkanı
"Dünyada söz sahibi ülkeler arasına girebiliriz"
Küresel ekonomide mineral çağı başladı. Kritik minerallere, nadir toprak elementlerine kim sahipse, 'kral o olur' görüşü hakim olmaya başladı. Trump'ın ikinci başkanlık döneminde yeniden tetiklenen ticaret savaşlarının arka planında da bu var. Türkiye madencilikte kaynak çeşitliliğine, kritik ve stratejik minerallerin çoğuna sahip bir ülke. Eskişehir'de keşfedilen NTE kaynaklarının kısa vadede çıkarılması, Türkiye'ye ekonomisini çeşitlendirmesinde yardım edebilir. Ülkenin stratejik önemini artırır. Eskişehir'de keşfedilen NTE'ler, insansız hava araçları ve F35'lerin üretiminde önemli bir yere sahip olduğundan, savunma sektöründe hayati bir rol oynayabilir. Söz konusu rezervin yüzeye yakın olması, elementlerin çıkarılmasını kolaylaştırır, maliyetini azaltır. Laboratuvar ölçeğinde zenginleştirme sonuçları olumlu olunca Eskişehir'de pilot ölçekte zenginleştirme tesisi kuruldu. Ancak bu yetmez, NTE'nin endüstriyel ölçekte kullanılması için her bir elementin yüzde 99 saflıkta üretilmesi gerekiyor. Endüstriyel tesis konusunda ülkeler arası işbirliği gündemde. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Çin seyahatinde, bir anlaşma imzaladı. Bir yandan da AB ve ABD ile de müzakereler yürütülüyor. Orta ve uzun vadede Türkiye'nin NTE endüstrisinde teknolojik proses kapasitesi oluşturması ve özellikle elementleri işleme konusunda uzmanlaşması küresel tedarik zincirindeki konumunu güçlendirebilir. NTE alanında dünyada söz sahibi ülkeler arasına girmesini sağlayabilir.
Prof. Dr. Leyla KESER BERBER / Trans-Eurasian Gateway (Tethys) kurucu ortağı
"Sürekli finansman modelleri geliştirilmeli"
Türkiye'nin bor, çinko, mangan, boksit gibi pek çok endüstriyel hammaddede önemli rezervleri var, ancak bu kaynakların yeterince değerlendirilmediği ve ham cevher olarak Çin ve İran gibi ülkelere ihraç edildiği gerçeğini göz ardı edemeyiz. Cari açığımızda enerji ithalatından sonra ikinci sırayı alan bu durum, ülke ekonomisi için büyük bir kayıptır. Kaynakların varlığından söz etmek yetmez; yatırım ve üretim planları, sürdürülebilir maliyet hesapları ve sürekli finansman modelleri geliştirilmedikçe 'trilyon dolarlık yer altı kaynağımız var' söylemi uluslararası yatırım dünyasında amatörce kalıyor. Eğer bu tür söylemler yeterli olsaydı, Afrika kıtası tartışmasız dünyanın en zengin bölgesi olurdu. Dolayısıyla Türkiye'nin öncelikli olarak yapması gereken, rezervlerin ayrıntılı değerlendirilmesi, öncelik sıralaması yapılması ve bu sıralamaya göre sürdürülebilir ve gerçekçi uluslararası yatırım planlarının oluşturulmasıdır.
Ali EMİROĞLU / Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Başkan Vekili
"Ticaret savaşlarının en büyük nedenlerinden"
NTE'lerin, küresel ticaret savaşlarının en büyük nedenlerinden olduğu bilinen bir gerçek. Küresel ekonominin büyümesi ve teknolojik ilerlemeler, birçok sektörde kritik minerallerin talebini artırıyor. NTE'lerin, kritik minerallerin elektrikli araçlar, yenilenebilir enerji sistemleri ve ileri teknoloji ürünlerinde kullanılması, küresel arz ve talep dengelerini etkiliyor. O nedenle NTE'lerin tedariki stratejik önem taşıyor. Dünya NTE pazarının yüzde 70-75'ini Çin kontrol ediyor. Türkiye'de de NTE potansiyeli var. Eskişehir Beylikova'daki NTE keşfinin yanı sıra araştırmalar Türkiye'nin farklı noktalarında devam ediyor. Türkiye'nin bu potansiyeli değerlendirmesi, NTE teknolojilerini geliştirmesi, bu alanda know-how'un getirilmesi gerekiyor. Yeşil dönüşüm ve teknolojik dönüşümde kritik mineraller, NTE'ler kritik önemde olduğu için, NTE'ler bugünün ve geleceğin teknolojileri için olmazsa olmaz. O nedenle kırılgan olmayan NTE tedariği büyük önem taşıyor. Zaten şu anda ABD Çin arasında yaşanan gerilimlerden biri bu konu. Dünyanın dört bir yanında NTE aranmasının nedeni de o.
İbrahim ALİMOĞLU / Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı
"Türkiye, küresel oyuncu olmak için aktif adımlar atıyor"
Küresel NTE pazarı 2023'te 3.39 milyar dolar düzeyindeyken, 2024'te 3.74 milyar dolar oldu. 2032'ye kadar 8.14 milyar ABD dolarına çıkması ve 2024-2032 yıllarını kapsayan tahmin döneminde yüzde 10.2'lik bir bileşik yıllık büyüme oranı göstermesi bekleniyor. NTE'lerin stratejik önemini fark eden Türkiye, kendisini bu alanda küresel piyasanın önemli bir oyuncusu olarak konumlandırmak için aktif adımlar atıyor. Bu bağlamda, Türkiye'nin son yıllarda gerçekleştirdiği en önemli keşiflerden biri, 2023'te açılan Eskişehir'in Beylikova ilçesindeki NTE yatağıdır. Beylikova Florit, Barit ve Nadir Toprak Elementleri Pilot Tesisi'nin, Çin'in Bayan Obo'sundan sonra dünyanın en büyük ikinci tekil NTE rezervine sahip olduğu düşünülüyor ve yaklaşık 694 milyon ton ham kapasiteye sahip olduğu tahmin ediliyor. Türkiye'nin sahip olduğu NTE yenilenebilir enerji teknolojilerinde kritik rol oynayan elementlerden oluşuyor. Bu elementler, rüzgar türbinleri ve elektrikli araç motorları için gerekli olan kalıcı mıknatısların üretiminde kullanılıyor. Türkiye kısa bir süre önce Mineral Güvenliği Ortaklığı'na katıldı. Bu stratejik adım, Türkiye'nin ABD, AB ve diğer ortaklarla iş birliği yaparak tek bir ülkeye bağımlılığı azaltma ve kendi kalkınması için kritik minerallerin istikrarlı tedarikini güvence altına alma konusundaki kararlılığını ortaya koymaktadır. NTE, Ege Maden İhracatçıları Birliği olarak uzun bir süredir bizim önemini fark ettiğimiz ve üzerinde çalıştığımız bir konu.
Baran Umut BAYCAN / Trans-Eurasian Gateway (Tethys) kurucu ortağı
"Gerçekçi planlar oluşturulmalı"
Nadir toprak elementleri konusunda genel olarak 17 elementten bahsedilse de, bunların yalnızca beşi uluslararası piyasalarda kritik öneme sahip ve ekonomik değeri yüksek elementler. Bunlardan; neodim (Nd) elektrikli araç motorları, rüzgar türbinleri ve elektroniklerde kullanılan kalıcı mıknatıslar için kritik öneme sahip. Enerji dönüşümü sürecinde talebi hızla artmakta. disprosyum (Dy), neodim mıknatıslara ısı dayanımı kazandırmak için eklenir. Özellikle elektrikli araçlar ve havacılık için vazgeçilmez. Ağır nadir toprak elementidir ve arz riski yüksektir. Terbiyum (Tb) yüksek verimli aydınlatma sistemlerinde ve mıknatıs katkı maddesi olarak kullanılır. Küresel üretimi sınırlı olup, büyük ölçüde Çin'e bağımlı. Praseodim (Pr), genellikle neodim ile birlikte mıknatıs ve alaşımlarda kullanılır. Havacılık ve elektrikli araç bileşenleri için kritik. İtriyum (Y), LED'ler, lazerler, seramikler ve süper iletkenlerde kullanılır. Geniş kullanım alanı ve sınırlı arz nedeniyle stratejik önemdedir. Lantanit grubunda olmasa da, skandiyum (Sc) benzer özellikleri nedeniyle nadir toprak elementleriyle birlikte değerlendirilir ve hafif alüminyum alaşımlarında (özellikle havacılık) ve yakıt hücrelerinde kullanımıyla stratejik önem taşır. Türkiye'nin bu alanda stratejik planlamasını yaparken, her bir elementin spesifik pazar dinamiklerini, kullanım alanlarını ve ekonomik değerlerini dikkate alarak hareket etmesi gerekiyor.
Prof. Dr. Ali KAHRİMAN/ İstanbul Okan Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi
"Önümüzde küresel dengeleri değiştirebilecek fırsat var"
Nadir elementler, modern teknolojinin ve sanayinin temel taşları olmasının yanı sıra, küresel güç mücadelelerinin de yeni silahı haline geldi. Jeopolitik konumu, yer altı zenginlikleri ve bilimsel potansiyeli ile Türkiye'nin önünde küresel dengeleri değiştirebilecek bir fırsatı var. Nadir toprak elementi yatırımları büyük kaynak gerektiriyor. Örnek vermek gerekirse, altın yatırımının 10 katı bir maliyeti var. Bu nedenle, kritik minerallerin çıkarılması ve işlenmesi için kamu-özel sektör iş birlikleri artırılmalı. Nadir toprak elementleri madenciliği, enerji politikalarıyla entegre edilerek, Türkiye'nin yenilenebilir enerji hedefleriyle uyumlu hale getirilmeli. Batarya üretimi, elektrikli araçlar ve yüksek teknoloji sektörleri için Türkiye'de üretim tesisleri kurulmalı. Bilimsel madencilik politikaları geliştirilmeli. Madencilik ile çevre arasındaki ilişki, bilimsel yöntemlerle yönetildiğinde çatışma değil, bir uyum sürecidir. Türkiye, Rusya ve Batı arasındaki dengeleri iyi yöneterek enerji ve hammadde bağımsızlığını korumalı. Avrupa'nın enerji ve maden bağımlılığı konusunda Türkiye'yi bir köprü olarak görmesi sağlanmalı. Hammadde tedarikinde Çin'e olan bağımlılığı azaltarak, yerli kaynakların işlenmesine öncelik verilmeli. Nadir elementler konusunda Ar-Ge yatırımları artırılmalı ve Türkiye, madencilikte hammadde ihracatçısı değil, teknoloji üreticisi konumuna yükselmeli. Batı'nın Ukrayna'daki madencilik hamlelerine karşı Türkiye, kendi rezervlerini nasıl değerlendireceğini stratejik bir çerçevede belirlemeli.
Kritik Madenler Strateji Belgesi hazırlanıyor
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın Türkiye Kritik ve Stratejik Madenler Raporu, Türkiye'nin kritik ve stratejik madenlerinin belirlenmesi amacıyla hazırlandı. 26 stratejik madenin belirlendiği raporda, bunlardan 10'unun (kobalt, krom, molibden, nikel, niyobyum, titanyum, alüminyum, çinko, demir ve manganezin) hem stratejik hem de kritik olduğu kaydedildi. Diğer 16 stratejik maden ise hafniyum, iterbiyum, itriyum, lantan neodimyum, uranyum, renyum, rutenyum, seryum, tantalyum, tungsten, vanadyum, zirkonyum, magnezyum, silisyum ve karbon olarak sıralandı. Rapora göre, miktar bazında alüminyum, demir ve titanyum ilk üç stratejik maden olarak dikkati çekerken, miktar ölçeğinde ihtiyaçlar görece az olsa bile nadir toprak elementleri, niyobyum oldukça az sayıda üretici tarafından sağlanıyor. Bu da arz tarafından yüksek riskleri beraberinde getiriyor. Bu nedenle bu madenler özelinde, 2-3 yıllık ihtiyaçlar çerçevesinde acil stok planlarının oluşturulması gerekiyor. Bu rapor yeşil enerji dönüşümü, ileri teknoloji uygulamaları ve savunma sanayi gelişimi için gerekli kritik madenler açısından Türkiye'nin bir projeksiyonu olmakla birlikte tedarik zinciri güvenliği, stok planlaması, cevher ihracat standartları, üretim planlaması ve bu planlamaların özel sektör tarafından da benimsenmesi için gerekli teşvik mekanizmalarını içeren bir yol haritasının hazırlanması gerektiğini de ortaya çıkardı. 2025 yılı içerisinde bahsedilen tüm hususları içeren "Kritik Madenler Strateji Belgesi" hazırlanması için çalışmalar başladı.
NTE'de Çin hakimiyeti
Dünyada nadir toprak elementleri konusunda kaynak ve üretim açısından Çin ilk sırada geliyor. Dünya NTE rezervine ilişkin farklı rakamlar telaffuz edilse de, ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu-USGS, 2024 verilerine göre dünyada yaklaşık 90 milyon tonun üzerinde NTE rezervi bulunuyor. USGS'nin bir önceki raporunda bu rakam 110 milyon ton olarak ifade edilmişti. Bu düşüşte Vietnam ve Rusya'daki rezerv tahminlerindeki aşağı yönlü güncelleme etkili oldu. USGS'nin 2024 yılı verilerine göre dünya rezervlerinin 44 milyon tonu Çin, 21 milyon tonu Brezilya, 6.9 milyon tonu Hindistan ve 5.7 milyon tonu Avustralya'da bulunuyor. 2023 yılı raporunda Vietnam'ın 22 milyon ton NTE rezervi bulunduğu kayda girerken, 2024 raporunda Vietnam'ın NTE rezervi 3.5 milyon ton olarak güncellenmiş bulunuyor. 2023'te 2030 yılına kadar 2.02 milyon tor NTE üretime hedefini açıklayan Vietnam'ın 2024'teki NTE üretimi sadece 300 ton ile sınırlı kaldı. Bu arada NTE pazarında Çin'le rekabet edebilmek için 2020 yılında 1.5 milyar dolar yatırım planı yapan Rusya'nın 2023'te 10 milyon ton olarak tahmin edilen rezervi, 2024'te 3.8 milyon ton olarak güncellenmiş bulunuyor. Aşağı yönlü bu güncellemede Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin NTE sektörü geliştirme planlarını aksamaya neden olmasının etkili olduğu ifade ediliyor. Çin'e mineral bağımlılığını azaltmak isteyen ABD'nin ise 1.9 milyon ton rezervi bulunuyor. Yine USGS verilerine göre, 2024 yılında küresel NTE üretim miktarı 390 bin ton olarak tahmin ediliyor. Çin'in kayıt altında üretiminin 270 bin ton civarında olduğu vurgulanıyor. Buna göre dünya NTE üretiminin yüzde 70'ini gerçekleştiriyor. Çeşitli kaynaklara göre dünya rafine edilmiş NTE üretiminin ise yüzde 85-90'ına Çin'in sahip olan Çin, küresel NTE tedarik zincirine hakim konumda bulunuyor. Çin, madencilikten metal üretimine kadar gerekli olan tüm NTE üretim teknolojilerini kesintisiz uygulayabilen tek ülke. Bilindiği üzere, minerallerin aranması, çıkarılması ve işlenmesi süreçlerinde çevresel ve sosyal etkilerin yönetilmesi büyük bir önem taşıyor.
Çin'den sonra ikinci en büyük rezerv sahası Türkiye'de…
Türkiye'de 1960'ların başından bu yana Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü'nün (MTA) yapmış olduğu çalışmalar sonucu potansiyeli ortaya koyulmuş NTE rezervleri bulunuyor. Eskişehir Beylikova cevher sahası, Çin'deki Bayan Obo sahasından sonra Dünyanın en büyük ikinci NTO kaynağına sahip saha konumunda. Eti Maden tarafından yapılan arama çalışmaları sonrasında yüzde 1 sınır tenör üzeri ortalama yüzde 1.74 nadir toprak oksitleri (NTO) tenörüne sahip 694 milyon ton rezerv tespit edildi. Jeolojik sınır tenörü yüzde 1 ve üstü NTO olarak belirlenen kompleks cevher içeriğinde; barit kaynağı 103 milyon ton, florit kaynağı 113 milyon ton, NTO kaynağı 12.2 milyon ton. Sahada NTO çeşidi olarak ise lantan, seryum, neodimyum, praseodimyum olup üretilebilir düzeyde. Diğer NTO'lar da belli oranlarda mevcut.
Bu arada, MTA Genel Müdürlüğü tarafından yapılan aramalar sonucunda Malatya-Kuluncak, Sivas, Burdur, Isparta ve Kayseri'de NTE rezervi tespit edildi.
20 milyar euro'luk doğrudan finansman planlanıyor
Tethys, merkezi Lüksemburg'da bulunan, madencilik, madenciliğe bağlı altyapı ve yenilenebilir enerji projelerine yatırım yapan çok disiplinli bir yatırım fonu. Türkiye, Türk Devletleri ve Orta Asya'yı kapsayan bu platform, sadece finansman sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma, dijital dönüşüm ve bölgesel iş birliğini teşvik eden bütüncül bir model sunuyor. Tethys, kritik hammaddeler alanında: madencilik projeleri (bakır, nadir toprak elementleri, lityum vb.), lojistik ve sanayi altyapısı (rafineri, taşımacılık, enerji bağlantıları), yenilenebilir enerji ve yeşil dönüşüm çözümleri (karbon yakalama, biochar, yeşil hidrojen), alanlarında doğrudan yatırım ve kapasite geliştirme faaliyetleri yürütüyor. Kurucuları Prof. Dr. Leyla Keser Berber ve Baran Umut Baycan, Tethys'i geleneksel yatırım anlayışının ötesine taşıyarak, kamu-özel sektör iş birlikleriyle şekillenen, bölgesel dayanıklılığı ve küresel arz güvenliğini temel alan yeni nesil bir yatırım modeli olarak tasarladıklarının altını çiziyor. Tethys'in; Avrupa Komisyonu, EIT RawMaterials, ERMA, EBRD, DFC, KfW, SIMEST gibi uluslararası aktörlerle iş birliği içerisinde, Avrupa'dan Orta Asya'ya uzanan kritik hammaddeler ekosisteminin güvenli, izlenebilir ve sürdürülebilir gelişimi için stratejik bir rol üstlendiğini vurguluyor. Berber ve Baycan, Tethys'in fon büyüklüğünün şu anda 300 milyon euro olduğunu, co-finans ortaklıklarıyla bu rakamın 5 milyar euro'ya yakın olduğunu vurguladı. Tethys kurucu ortakları, 2030'a kadar bölgede 20 milyar euroluk doğrudan finansman ortaklık ve yatırım planladıklarını açıklayarak, madencilik, altyapı, yeşil enerji ve döngüsel ekonomik modeller çerçevesinde recycling (geri dönüşüm) projelerine yatırım yaptıklarını kaydetti.
Endüstriyel tesiste yıllık 570 bin ton cevher işlenecek
Eti Maden tarafından nadir toprak elementlerine yönelik çalışmalar arama, üretim, altyapı kurulması ve mevzuat uyum çalışmaları olarak dört aşamada yürütülüyor. Arama çalışmaları çerçevesinde sahada 2011-2017 döneminde toplam 125 bin 394 metre sondaj gerçekleştirildi. 2019'da da Hacettepe Teknokent Teknoloji Transferi A.Ş. ile başlatılan proje kapsamında sahanın kaynağı ve kaynağın kazanılmasına yönelik yapılacak çalışmalar belirlendi. Üretim çalışmalarına bakıldığında NTO'ların (Nadir toprak oksitleri) kazanılmasına yönelik ilk etapta yıllık bin 200 ton cevher işleyecek pilot üretim tesisinin kurulması çalışmaları tamamlanmış olup 18 Nisan 2023'te açılışı yapıldı. NTO'ların kazanılmasına yönelik ilk etapta kurulan yıllık bin 200 ton cevher işleyecek pilot üretim tesisi, tam kapasiteyle çalıştığı takdirde yılda 35 ton NTO, 365 ton florit, 300 ton barit üretme kapasitesine sahip. Mevcut durumda, söz konusu tesiste gerekli Ar-Ge çalışmalarına devam ediliyor. Sonraki aşamada ise endüstriyel üretim tesisinin kurulması planlanıyor. Endüstriyel tesis kurulması ile birlikte; yıllık 570 bin ton cevher işlenecek. İşlenecek cevherden 10 bin ton nadir toprak oksidi elde edilecek. Ayrıca bu sahanın içinde; 72 bin ton barit, 70 bin ton florit üretilebilir hale gelecek. Tüm ürünler satılabilir safiyette üretilecek ve NTO'lar konsantre olarak değil, yüksek saflıkta nihai ürün olarak üretilecek ve satılacak.
Araştırma ve inovasyon kapasitesi geliştiriliyor
Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti mali işbirliği çerçevesinde finanse edilen, Türkiye'nin Nadir Toprak Elementlerinin Araştırma ve İnovasyon Kapasitesini Geliştirme Projesi (NTE Projesi), Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın yürütmekte olduğu Rekabetçi Sektörler Programı kapsamında, Projenin nihai faydalanıcısı Sanayi Genel Müdürlüğü (SGM) ve Proje ortakları Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) ve Munzur Üniversitesi Nadir Toprak Elementleri Uygulama ve Araştırma Merkezi (MUNTEAM) ile birlikte, ulusal çapta güvenilir ve kesintisiz nadir toprak elementleri tedarik zincirine destek olunması ve Ar-Ge ekosistemi kurulması hedefi ile 2020 yılında kabul edilmiş ve resmi süreci başlatıldı. Projenin NTE Ar-Ge Merkezlerinin kapasitelerinin iyileştirilmesi ve NTE Ar-Ge Merkezlerinin iş ağlarının geliştirilmesi olmak üzere iki çıktısı bulunuyor. Bu çıktıların gerçekleştirilmesi ile büyük stratejik öneme sahip NTE'nin çevre dostu yöntemlerle kazanılmasının ve yüksek katma değere sahip yeni ürünlerin geliştirilmesinin sağlanması amaçlanıyor.
Yerli kalıcı mıknatıs üretimi
Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu (TENMAK) çatısı altında bulunan Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü'nde (NATEN), Türkiye'nin nadir toprak elementleri (NTE) ve diğer kritik elementler konusunda kısa, orta ve uzun dönem politika ve stratejileri için gerekli bilgiler oluşturuluyor. Türkiye'nin sahip olduğu bütün kaynaklardan NTE'lerin elde edilmesi, NTE'ler kullanılarak gelişen sektörlerin ihtiyaç duyacağı uç ürünlerin üretilmesi ve ticari değere dönüştürülmesi için ulusal/uluslararası Ar-Ge ve teknoloji geliştirme çalışmaları yürütülüyor.
NTE'lerin her türlü birincil ve ikincil kaynaktan kazanılmasına yönelik teknolojilerin belirlenmesi, değerlendirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla TENMAK bünyesinde Türkiye'de ilk olan NTE Cevher Zenginleştirme ve Saflaştırma Laboratuvar alt yapısı oluşturuldu ve çalışmalara başlandı. Bunun yanı sıra; TENMAK özellikle enerji ve savunma sanayinin ihtiyaç duyduğu NTE içeren manyetik malzemeler ve optoelektronik malzemelerin geliştirilmesi konusuna da yoğunlaşmış durumda. Bu kapsamda, külçe, şerit ve toz mıknatıs üretimlerinin yapıldığı; kalıp tasarımı ve kalıplama, sinterleme çalışmalarının gerçekleştiği; manyetik alan uygulamaları ve mıknatıs analiz süreçlerinin geliştirildiği Türkiye'de ilk olacak "Yerli Kalıcı Mıknatıs Üretim ve Ar-Ge Sistemi" TENMAK çatısı altında kuruldu.
Bu arada TENMAK NTE ve diğer elementler alanında inovasyon ihtiyacını karşılamak, araştırmacılara bilimsel ortam temin etmek, yeni ürünlerin üretimini ve var olanların geliştirilmesini sağlamak ve bu amaçla kamu ve özel hukuk kişileri ile işbirliği yapıyor ve bu alanda yapılan tüm Ar-Ge çalışmalarını koordine ediyor.
İhtiyaç duyulan nadir toprak elementlerinin yerli kaynaklardan ve atıklardan elde edilmesinin, sanayinin hammaddede dışa bağımlılığını azaltarak tedarik zinciri sürekliliğini sağlayacağı ifade ediliyor. İleri teknolojik malzemelerin üretiminde kullanılmasının da Türkiye'nin dünya pazarındaki rekabet gücünü artıracağı belirtiliyor.
Prof. Dr. Murat YÜLEK / OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü
"Fiyatları piyasa dinamikleri belirleyecek"
Trump tarifelerine karşı Çin çok sert cevap verdi ve ABD ürünlerine karşı tarifeleri oldukça yükseltti. Avrupa Birliği ve diğer ülkelere de Trump'ın keyfi politikalarına karşı işbirliği yaparak direniş göstermek konusunda çağrı yaptı. Diğer taraftan, Yuan'ın değerini düşürerek Çin ürünlerine daha fazla rekabet gücü kazandıracak gibi görünüyor. Çin, nadir toprak elementleri hususunda da benzer bir mücadeleyi sürdüreceğe benziyor. Ancak, unutmayalım ki, nadir toprak elementleri sadece Çin'de yok. ABD dışında, Avustralya, Kanada gibi ülkelerde de var. Yani bu silahın etkili olması için bu ülkelerin de işin içine çekilmesi ve bunların da ticaret savaşlarında taraf olması gerekecek. Bu dönemden, bu ürünlerin tedarik ve son ürüne dönüşüm süreçleri olumsuz etkilenecek. Üretimler düşecek. Fiyatların nasıl etkileneceği ise şu anda tam olarak belli değil. Fiyatlarda, her iki yönlü de hareket olabilir. Bunu piyasa dinamikleri belirleyecek.
Prof. Dr. Taner KAVAS / Afyon Kocatepe Üniversitesi Öğretim Üyesi
"NTE'ler, pil ve batarya üretiminin temel bileşenleri"
Karbon nötr bir gelecek planı ve uygulaması yapıldığı günümüzde geleceğin petrolü olarak belirtilen pillerin en önemli konuları arasında kritik stratejik ham maddeler ve nadir toprak elementleri yer alıyor. Pil ve batarya üretiminde temel bileşen olarak yer alan bu hammaddeler Avrupa Birliği dahil olmak üzere tüm dünyanın da üzerinde durduğu ve çalıştığı bir konu. Gelecekte bu hammaddelerin de petrolün yaşadığı aşırı tüketim ve tedarik krizlerine benzer zorluklar yaşamaması adına adımlar atılıyor. Özellikle yakın zamanda çıkan yasalar ve uygulamalar; bu madenlerin geri dönüşümünü, döngüsel ekonomiyi desteklemeyi, bu metal ve elementlerin madenciliğinin çevre dostu ve sürdürebilir bir hale gelmesini amaçlıyor. Özellikle geri dönüşüm üzerine uygulanmaya başlanacak yasalar da pilin ham maddesini oluşturan bu metallerin ne kadar değerli ve dünyada kısıtlı olduğunu ve harekete geçilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Bu bilgiler ışığında, günümüzde en önemli olan nadir toprak elementlerin başında elektrikli araç motorları ve rüzgar türbinlerinde kullanılan güçlü mıknatısların içerisinde ana bileşeni olarak yer alan neodimyumdur. Bir diğeri ise neodimyum mıknatıslara eklenince yüksek sıcaklıklarda bile manyetik özelliğini koruyan disprosyum elementidir. Praseodim elementi ise yine neodimyum ile kullanılarak mıknatısların hem verimliliğini hem de ısıl dayanıklılığını artırdığından dolayı nadir toprak elementleri arasında öne çıkıyor.