ÖZBEY MEN/ İhracat ve istihdam açısından Türkiye için önemi tartışılmaz olan tekstil ve konfeksiyon sektörü, son yıllarda büyük bir çıkmazın içinde. Nedeni, başta işçilik ve enerji olmak üzere aşırı maliyet artışlarına karşılık döviz kurunun enflasyona paralel yükselmemesi. Bu yüzden kar edemediklerinden yakınan birçok firma soluğu yurtdışında aldı. Çok sayıda hazır giyim üreticisi başta Mısır olmak üzere tesisini yurtdışına taşıdı.
Kimi firma ise şartlarda henüz bir iyileşme olmamasına rağmen, yurtdışına taşınma alternatifine direniyor. Bunlardan biri de tekstil devi Şirikçioğlu Grubu. Kahramanmaraş ve Kayseri'de toplam 22 tekstil işletmesi bulunan grup, aylık 350 ton pamuk ipliği üretimiyle bu alanda Türkiye'de zirvede yer alıyor. Aylık 10 milyon metre kapasiteye sahip olduğu denim kumaşı üretiminde de yine lider. 4 bin kişiye istihdam sağlayan Şirikçioğlu Grubu'nun yıllık cirosu 700 milyon dolar. Bunun 600 milyon doları direkt ve dolaylı olarak ihracattan geliyor.
Tarım ve hayvancılık sektöründe de faaliyet gösteren grup, bu sıralar enerji yatırımlarına odaklaşmış durumda. Özellikle Güneş Enerji Santralleri (GES) alanında büyük hedefleri var. Şirikçioğlu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Atıf Şirikçi, GES'leri Türk tekstil sektörünün kurtarıcısı olarak görüyor. Atıf Şirikçi ile enerji yatırımlarını ve tekstil sektörünün geleceğini konuştuk…
Tekstil sektörüne girişiniz nasıl oldu?
1997 yılında Kahramanmaraş'ta 6 tane dokuma makinesiyle üretime başladık. 2000 yılına kadar fason çalıştık. 2000 yılından sonra kendi markamızla üretim yapıp, İstanbul pazarına girdik. 2005 yılında ise denim sektörüne adım attık. O yıl 3065 sayılı teşvik yasası çıktı. Üretici firmaların kullandıkları enerjinin yarısını devlet ödedi. Çalışanların sigorta primlerinin de yarısını yine devlet karşıladı. O dönemde Türkiye'de tekstil sektörünün önü açıldı. Türkiye bu sektörde çok büyük ivme kazandı. O teşvik yasası Cumhuriyet tarihinde Maraş için en büyük kazanım oldu. Sektördeki tüm firmalar o teşviklerden yararlandı. Biz o yıl iplik fabrikası kurduk. Büyüme trendimiz o zaman başladı. Kayseri Serbest Bölgesi'nde 66 bin metrekare alana kurulu atıl durumda olan bir iplik fabrikasını da o dönem satın aldık ve ekonomiye kazandırdık.
Üretiminizden ve kapasitenizden bahseder misiniz?
Tekstil sektöründe tam entegre bir kuruluşuz. 500 bin metrekare kapalı alanımız var. İşletmelerimize pamuk giriyor, iplik ve kumaş olarak çıkıyor. Boya, dokuma, apre tüm işlemler kendi bünyemizde yapılıyor. Yılda 100 bin ton pamuk kullanıyoruz. Türkiye'de yeterince pamuk üretilmediği için bunun yarısını ithal ediyoruz. Pamuk ipliğinde bizden büyük üretici yok. Kapasitemizin tamamını kullanıyoruz. ABD, İtalya, Portekiz, Fas, Tunus, Mısır, Cezayir, Bangladeş gibi ülkelere direkt kendimiz ihracat yapıyoruz. Bir de kumaşı bizden alıp, konfeksiyon yapıp, ihraç eden müşterilerimiz var. Bu firmaların üretimlerini Mısır gibi ülkelere taşımaları nedeniyle denim kumaş satışlarımız geriledi. Yurtdışına giden müşterilerimiz bizden aldıkları kumaşın bir kısmını Hindistan, Pakistan, Bangladeş gibi ülkelerden almaya başladılar.
Siz de tesislerinizi Mısır'a taşımayı düşünüyor musunuz?
Tekstil sektöründe 2018 yılından bu yana sıkıntı var. Dünyada da sorunlar yaşanıyor ancak Türkiye daha fazla sıkıntıya girdi. Tabi bir de yaşadığımız 6 Şubat depremi var. Deprem tüm bölgede olduğu gibi grup olarak bizde de ciddi sıkıntılara neden oldu. Deprem dolayısı ile 15 çalışanımızı kaybettik. Çalışanlarımız içinde depremden etkilenmeyen bir kişi bile yok. Tesislerimizin çoğu büyük hasarlar gördü. Bazı tesislerimiz tamamen pert oldu. Türkiye'deki maliyet artışları sonrası kumaş sattığımız önemli üreticilerin tamamı imalatlarını Mısır'a taşıdılar. Bunun nedeni, Türkiye'de işçiliğin yüksek olması. Bize rakip ülkelerde asgari ücret 150 dolar. Türkiye'de ise 850 dolar civarında. Üstelik bu maaş çalışanları da mutlu etmiyor. Pazarımızı kaybetmemiz üzerine çözüm arayışlarına girdik. Ancak Mısır'a gitmek çözüm değil. Bir tesisi söküp götürdüğünüz zaman orada en az 35-40 milyon dolarlık yatırım yapmamız gerekiyor. Tesisi oraya götürdüğümüzde o ülkenin ileride ne olacağını da bilmiyoruz. Bugüne kadar tekstil sektörüne yaklaşık 800 milyon dolarlık yatırım yaptık. Bugün mali durumumuzda bir sıkıntı yok ancak piyasa rahat değil.
Tekstilin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Size göre çözüm ne?
Maliyetlerimizi aşağı çekmek zorundayız. Bunun da yolu enerjiyi kendimizin üretmesi. Grup olarak geçen yıl ciddi bir güneş enerjisi yatırımı yaptık. Tüm tesislerimizin çatılarına güneş panelleri kurduk. Ayrıca Göksun bölgesinde 200 dönüm tarlamız vardı. Orada da 12 MW kurulu güce sahip bir GES kuruyoruz. Arsa dahil 15 milyon dolarlık bu yatırım bitmek üzere. Böylece 40 MW'nin üzerinde bir kurulu gücümüz olacak. Bunun yanında daha önce yaptığımız 3 tane küçük hidroelektrik santralimiz (HES) var. Bunları 2008 yılında inşa etmiştik. O dönemde aslında başka HES projelerimiz de vardı ancak Türkiye'nin su iklimi değiştiği için bazı yerlerde bu yatırımlar rantabıl olmadı. O yüzden bazı projeleri iptal etmek zorunda kaldık. Tekstil sektöründe ayakta kalmamızın yolu GES'lerdeki verimlilikten geçiyor.
GES yatırımlarıyla ilgili projeleriniz neler?
Grup olarak kendi enerji tüketimimiz 50 MW. Tekstilde sürdürülebilir bir üretim yapıp, istihdamımızı da korumamız için bizim 100 MW'lık bir kurulu gücümüzün olması gerekiyor. Böylece hem enerji maliyetimizi sıfırlayacak, hem de geri kalan 50 MW'lık kısmı devlete satarak, oradan elde edeceğimiz gelirle rekabet gücümüzü artırabileceğiz. Bu yapılabilirse bizim gibi firmaların Mısır'a veya başka yerlere gitmesine gerek kalmaz. Bunun için devletten mali bir destek istemiyoruz.
GES'leri inşa edeceğimiz yerlerin belirlenmesini ve iletim hatlarının kurulmasını istiyoruz. Şu ana kadar GES için 35 milyon dolar civarında yatırım yaptık. Bu yatırımlar için Türkiye'nin her yeri uygun. Enerji tüketimi yüksek olan firmaların hepsi bu projeleri yapmak istiyor. Şu anda bankalar en kolay krediyi enerji yatırımlarına veriyor. Çünkü geri dönüşü çok hızlı. Konfeksiyonda enerji tüketimi daha az, orada da devletin çalışanları sübvanse etmesi gerekiyor. Aksi taktirde bu firmalar kapanacak ve işsizlik artacak. Sorun daha da büyüyecek. Bugün kaynak yok deniyorsa zarar 10 TL, kaynak yaratılırsa zarar 2 TL'ye inecek. Hangisi daha doğru?
Başka sektörlerde yatırımlarınız var mı?
Türkiye'nin en büyük elma bahçelerinden birini kurduk. Göksun ilçesinde bin 500 dönüm elma bahçemiz var. Bu yatırımı 5 yıl önce yaptık, şu anda rantabıl hale geldi. Orada soğuk hava depolarımız var, ürünleri orada stokluyoruz, Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki büyük tüccarlara veriyoruz. Yine o bölgede 5 bin büyükbaş hayvan çiftliğimiz var. Hayvanların bir kısmını Brezilya, Uruguay gibi ülkelerden ithal edip, besleyip kesime veriyoruz. Tarım ve hayvancılık yatırımlarını yapmamızın nedeni yine tekstille ilgili. Aldığımız organik pamuğun yüzde 15'i kadar telefi olur. Bunların kaliteli olanlarından hayvan yemi üretiyoruz. Vitamin değeri olmayanları da kömür yaparak işletmemizde yakıyoruz. Yani sıfır atık sistemiyle üretim yapan bir grubuz. Pamuğun tozunu bile değerlendiriyoruz. Hayvanların dışkılarını gübre olarak elma bahçesinde değerlendiriyoruz. Elma üretimimiz tamamen organik. İyi olmayan elmaları hayvan yemi olarak kullanıyoruz. Dünyada bizim gibi kendi içinde dönüşümü olan, sıfır atık üretim yapan başka bir firma yok. Kumaşın artıklarını da yine geri dönüşüm tesislerimizde işleyerek "Recycl" sertifikalı olarak dünyanın büyük hazır giyim markalarına satıyoruz. Tüm bu yatırımları hep ileriye yönelik olarak yaptık. Eğer ülke olarak tekstili bırakacaksak, devletin bunu bize söylemesi lazım.
"Tekstile alternatif sektörümüz yok"
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde terör olaylarının bitmesinin temel sebebi, oralarda çok ciddi konfeksiyon yatırımlarının yapılmış olmasıdır. Oralara çok fazla yatırımcı gitti. Konfeksiyon yatırımları Mısır'a giderse o bölgelerimizdeki atölyelerin tamamı boşa düşer. Çünkü gidenlerin çoğu o bölgelerdeki atölyelere fason üretim yaptırıyor. Onlar gidince bu bölgelerdeki atölyelerin sürdürülebilirliği olmaz. O zaman oralarda işsizlik tekrar çok büyük problem olur. Nitekim şu anda Batman'da, Adıyaman'da, Diyarbakır'da kapanan birçok firma var. Bunun çözümü için devletin konfeksiyon sektörüne ciddi bir destek vermesi lazım. İşçinin maaşının yarısını mı verir, sigorta primlerini mi öder, artık bir çözüm bulmalı. Türkiye çok güçlü bir ülke, buna mutlaka kaynak ayırmak zorunda. Anadolu'da konfeksiyona alternatif başka bir sektör var mı? Tamam, savunma sanayinde bir noktaya gelindi. Fakat bu sektör Türkiye genelinde yaygınlaştı mı, yok. Savunma sanayinde ihracatımız arttı ama büyük ölçüde istihdam sağlayacak bir yapısı yok. O zaman bizim en büyük sektörümüz yine tekstil, ikinci sektörümüz inşaat. Alternatifini oluşturmadan 'tekstil üçüncü dünya ülkelerinin yaptığı iş' deyip baştan atmak doğru bir politika değil.