Tekstil sektörünün yeşil takvimi -1-

Kimine göre az kaldı pencere kapanıyor, kimine göre ise tren üzerimize geliyor, ya üzerine atlayacağız ya da bizi ezip geçecek… Çevreye en çok zarar veren ikinci sektör olmanın bilinciyle tekstil sektörü, yeşil dönüşüm için canla başla çalışıyor. 2030’a altı yıl kala kritik sürecin farkında olan sektör, endüstriyel su kirliliği azaltmak için uğraş veriyor, karbon ayak izini azaltmak için çabalıyor, dijital dönüşüm ve yapay zeka ile yeni çözümler peşinde… (Birinci Bölüm)
25.12.2023 12:24 GÜNCELLEME : 25.12.2023 12:24

PARA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK/ HAYRİYE MENGÜÇ Giderek büyüyen iklim krizi nedeniyle Avrupa Birliği'nin (AB) yeni bir yeşil büyüme stratejisi içinde olması ve BM Genel Kurulu'nun 17 başlıktaki Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'nın (SKA) 2030 yılını işaret etmesi nedeniyle gelecek altı yıl, dünya için çok stratejik bir zaman olarak kabul ediliyor. 2030'a kadar net sera gazı emisyonlarının sıfırlanması ve ekonomik büyüme kaynaklı kaynak kullanımının sona ermesi hedefini pekiştiren Avrupa Yeşil Mutabakatı ve yanı sıra BM'nin yoksulluğu ortadan kaldırmak, gezegenimizi korumak, eşitsizlik ve adalet ile mücadele etmeyi kapsayan 17 başlığı; Türkiye'nin ihracatçı sektörlerinin sürdürülebilirlik yolculuğunda vardıkları noktayı çok önemli kılıyor. Ülkenin en büyük ihracat gelirine sahip ikinci sektörü olan tekstil için ise bu uyum çok hayati. Özellikle AB pazarı, 2022 yılında 103,1 milyar dolar ile Türkiye ihracatında yüzde 40.6 paya sahip. Yani AB, Türkiye'nin toplam ihracatında ilk sırada yer alıyor.

Hal böyle olunca, hem Avrupa Yeşil Mutabakatı hem de BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları için 2030 tarihinin sürdürülebilir politikalarının bir an önce hayata geçirilmesi gerekliliği ortaya çıkıyor. Hem de sadece altı yıl içinde… Çünkü hedeflenen 2030 yılına sadece altı yıl kaldı.

"Pencere kapanıyor az kaldı" diyen de var, "Tren üzerimize geliyor ya üzerine atlayacağız ya da bizi ezip geçecek" diyen de… Ancak tekstil sektörü, bu kritik sürecin farkında ve çalışmalarını yoğun olarak sürdürüyor. Bazı şirketler endüstriyel su kirliliği azaltmak için uğraş veriyor, bazısı geri dönüşüm makinesi yatırımı yapıyor, karbon ayak izini azaltmak için çalışıyor. Kimi dijital dönüşümü gerçekleştirme telaşında kimi ise yapay zeka ile yeni çözümler peşinde. Örneğin bir dünya devi akrilik şirketi, yeni nesil Ar-Ge uygulamalarıyla pazara yeni ürünler sunuyor. Hızlı moda markaları arasında döngüsellik konusunda kullandıkları ürünü yeniden kullanma, tamir, bağış ve satış imkanı vermeye hazırlananlar var.

Hepsinin de hedefi ortak. Çevreye en çok zarar veren ikinci sektör olmanın bilinciyle tekstil, yeşil dönüşüm için canla başla çabalıyor. Yetkililer ve uzmanlar, 2030'a altı yıl kala; sürdürülebilirliğin tek başına bir sektör tarafından gerçekleştirilemeyeceğine dikkat çekiyor. Tekstil sektöründeki tedarikçiler de tüketiciler de tasarımcılar da işin içinde olmalı. Sektörün iş yapış süreçleri tamamen şeffaflaşmalı, sertifikalandırılıp belli standartlarda ölçülebilir hale getirilmeli ve raporlamalar yapılmalı.

PARA Dergisi olarak tekstil, tekstil tedarikçileri ve hızlı moda markaları açısından sektördeki yerli ve yabancı şirket, girişim, kurum ve lider isimlerin yeşil dönüşüm çabaları ve bu çabalara dönük kolaylaştırıcı etkilerini ortaya koymak için bir çalışma yaptık. Bunu da yaparken büyük oranda geçen hafta İstanbul'da düzenlenen 4. Sustainability Talks İstanbul Konferansı'ndaki konuşmalardan yararlandık. Tekstilde sürdürülebilir çözümler konusunun ele alındığı 4. Sustainability Talks İstanbul Konferansı'na, dünyanın her yerinden tekstil sektörün önde gelen isim ve temsilcileri katıldı. Yapay zeka ile yeşil çözümler, yeni nesil elyaflar ve tekstilde sürdürülebilirliği bir sonraki seviyeye taşıyan inovasyonlar hakkında yerli yabancı 50 konuşmacı sunum yaptı.

ÇEVREYE EN ÇOK ZARAR VEREN İKİNCİ SEKTÖR

İklim krizi açısından ele alındığında tekstil sektörünün dünya çapında çevreye en çok zarar veren ikinci sektör olduğunu belirtiliyor. Indetex dahil 18 markanın tedarikçisi olan, 2021'de devreye aldığı elyaf tesisinde moda, ev tekstili, medikal, hijyen ve endüstriyel tekstile dönük Ecocell markasıyla yeni nesil yeşil elyaf üreten Karafiber Tekstil Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Kara, küresel tüm kirliliğinin yüzde 20'sine tekstilin tek başına sebep olduğuna dikkat çekerek, Türkiye'nin tekstil sektörüyle G20 ülkeleri arasında en çok su kirleten ülke konumunda olduğunu belirtiyor. Kara'nın anlattığına göre suyun en çok kullanıldığı sektörlerden biri olan tekstilde bir pamuklu tişört üretimi için 2 bin 720 litre su kullanılıyor. Bir kot pantolon üretimi için ise 10 bin 850 litre suya ihtiyaç duyuluyor. Endüstriyel su kirliliğinin yüzde 20'si giysi imalatından kaynaklanıyor. Kara, "Üretilen kıyafetlerin yüzde 73'ü ise sonunda çöplüğe gidiyor. Geri dönüşüme giden tekstil ürünü yüzde 1'in altında" diyor.

"LYOCELL'İN PAYINI ARTIRMAK GEREK"

Pamuk üretimi için dünyadaki ekilebilir arazinin yüzde 2.5'i kullanılıyor. Üretimi hiç temiz değil. 1 kilogram pamuk üretebilmek için yaklaşık 8 ton su, bunun yanı sıra pamuk lifi üretiminde çok yüksek oranda pestisit ve sentetik gübre kullanılıyor. Bu miktar, kullanılabilen tüm pestisitlerin yüzde 16'sını oluşturuyor. "Kimyasal gübreye izin verilmeyen, pamuktan çıkan atıkların geri dönüştürülüp tekrar kullanılabiliyor olduğu, suyun az kullanıldığı, pestisitin kullanılmadığı, tekrar dönüştürülemeyen sürdürülebilir pamuk üretmedikten sonra hiçbir önemi yok" diyor. O nedenle doğal elyaf Lyocell'e dikkat çekiyor ve "Lyocell prosesi yüzde 99.7 kapalı sistem çalışıyor ve üretimi sırasında doğaya hiç zararlı atık atmıyor. Tamamen doğal bir hammadde. Sürdürülebilir bir dünya ve tekstil sektörü için Lyocell'in payını artırmak gerek" diyor. Ürettikleri yeşil elyaf Ecocell'in karbon ayak izinin daha az olduğunu, giysi üretimi için daha az kimyasal ve su kullanıldığını söylüyor. Dikemediğin ağacı kesemezsin, mottosundan hareketle hammaddelerini endüstriyel ormanlardan sağladıklarını, bunun için tüm sertifikasyonlara sahip olduklarını ve dünyaca tanınırlığı en fazla olan Canopy kuruluşundan 29,5 düğme yeşil gömlek sertifikası olduğuna dikkat çekiyor. 2030'a kadar ayak izlerini 0'a indirip, su kullanımını da yüzde 60 azaltacaklarını belirtiyor.

YENİ NESİL ELYAF

Global bir tekstil çözüm ortağı olan Unifi Türkiye Genel Müdürü Atakan Koru, plastik şişeler de dahil olmak üzere geri dönüştürülmüş malzemelerden yeni nesil elyaflar ürettiklerini anlatıyor. Şirket olarak etkilerini daha ölçülebilir hale getirerek, sera gazı etkisini yüzde 60, fosil yakıtı ise yüzde 66 azalttıklarını söylüyor. Aksa Pazarlama Müdürü Ercan Şahin ise sürdürülebilirlik konusunun sadece 4.5 milyarlık bir dünyayı değil insanlığın geleceğini etkileyeceğini belirterek, 1968'de kurulan ve dünya pazarının yüzde 24'üne sahip olan Aksa'dan söz ediyor. Toplum, üretim, tüketim ve iş hayatı şeklinde dört bakış açısına sahip olduklarını, üretim sistemlerini mükemmel hale getirmeye çalıştıklarını, yeni nesil Ar-Ge uygulamalarıyla pazara yeni ürünler sunduklarını, yeni nesil biyoçözünür akrilik elyafın doğada yüzde 36 çözündüğünü, yakın gelecekte tamamen çözünür hale geleceğini anlatıyor. Ayrıca haftanın dört günü, 'sorumluluklarının farkında olarak' çalıştıklarının altını çiziyor.

EKONOMİNİN DÖNGÜSELLİĞE GEÇMESİ İÇİN…

Avusturya merkezli selüloz elyaf üreticisi Lenzing Grup Kurumsal Sürdürülebilirlik Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Direktörü Krishna Manda, 800 çalışanla dünya çapında 10 üretim tesisleri bulunduğu belirtiyor. "Sürdürülebilirliğe liderlik etmek için onlarca yıldır çalışıyoruz. Bilim esaslıyız. İklim ve şeffaflık çerçevesinde 12 şirketimiz var. Şeffaflık ve inovasyonu esas alan şirket az" diyor. Ağaç tarımından sürdürülebilir ürünler ürettiklerini, son 10 yıldır tekstil atığını hammaddelerine dahil ettiklerinden söz ediyor. Bunu geliştirmek için altı yıl harcadıklarını, yüzde 100 atık kullandıklarını, pamuk karışımlarını kullanmak için çalıştıklarını anlatıyor. Avrupa'da yılda kişi başına 12 kilogram tekstil atığı çıktığını ve 2025'te bu tekstil atıklarını toplamanın zorunlu olacağını belirtiyor. Üretimde şu an yüzde 20 atık kullandıklarını, gelecek yıl bu oranı yüzde 30 çıkaracaklarını, geri dönüştürülmüş elyaf üreteceklerini ifade ediyor. "Yeşil kimyasalların kullanıldığı üretim süreçlerinde en az karbon ayak iziyle üretim ve sıfır atığı hedefliyoruz" diyor. Kullanıp atmanın çözüm olmadığını, kendilerinin 20 yıldır çalıştığını, ölçeklendirmenin çok önemli olduğunu ve geri dönüştürülmüş miktarların o kadar az olduğunu kaydeden Krishna Manda, "Ekonominin döngüselliğe geçmesi için Avrupa'da 6-7 milyar euro'ya tüm dünyada ise 40-50 milyar euro'ya ihtiyaç var" diyor. Finansman için devlet ve fonlara ihtiyaç olduğunu ve bu desteğin öneminin altını çiziyor.

MODA ŞİRKETLERİN SORUMLULUKLARI

2005 yılında tekstilde kotalarının kalkmasıyla ucuz ürünler dünya pazarına girmeye başladı ve bu da fast fashion'ı (hızlı moda) doğurdu. Hızlı moda ile düşük kaliteli, kullanım süresi sınırlı ürünler çok daha fazla satılmaya başlandı. Avrupa'da 1996-2012 yılları arasında giysi fiyatları yüzde 3 artarken, diğer tüketim ürünlerinin fiyatları yaklaşık yüzde 60 artmış ve son 15 yılda giysilerin kullanım ömrü yüzde 36 azalmış durumda.

Merkezi Hollanda'nın Amsterdam kentinde bulunan bir sürdürülebilirlik danışmanlık ajansı olan Sustainability Club'ın kurucusu Nynke Eggen; şirketlerin sürdürülebilirlik stratejilerine, operasyonlarına ve iletişimlerine uygulamalarına rehberlik konusunda uzmanlaşmış. Moda endüstrisindeki markaları etkili sürdürülebilirlik iletişimi ve yeşil aklamanın nasıl önleneceği konusunda desteklediğinden Avrupa'da kabul edilmiş regülasyonlardan söz ediyor. Bir tekstil ürünün çevreye etkisinin yüzde 80 olduğunu, tek başına malzeme seçiminin bile çevre etkisini yüzde 95 etkilediğini belirtiyor. Avrupa'nın 2030 itibarıyla iklim nötr olmak istediğini, sürdürülebilirlik açısından bir geçiş döneminde bulunduğumuzu anlatıyor. Bu dönemde iki tür değişim olduğunu belirtip "İklim değişiyor, sıcaklık artıyor ve bu değişimi hissediyoruz ikincisi, ürünlerin uyması gereken yönetmelikleri görüyoruz" diyor. Bir gerçek var, gezegenimizin sınırlarını zorluyoruz, diyen Eggen, karbon emisyonlarını kesmek için yedi yılımızın kaldığını belirtiyor. Moda markaları için bu rakamların çok önemli olduğunu, büyük bir aciliyet içinde uymaları gereken kurallar ve regülasyonlar olduğundan söz ediyor. Çevresel etkilerin azaltılması gerektiğine değinerek Harvard Business Review 2021'deki araştırmaların kurumsal sosyal sorumluluk gerçekleştiren şirketlerin raporlama ve sürdürülebilirlik çabalarının 20 yılda büyük artış gösterdiğini belirtiyor. Ancak Eggen, "Sadece raporlama yapmak çevresel performansa etki etmiyor. Bir şey yaptıklarını göstermesinler, gerçekten yapsınlar. İlerlemeyi ölçmek çok zor. 2030 için aciliyet var. Hepimiz aynı aksiyonları almalıyız. Şirketler ne yaptıklarına bakmalı. Materyal kullanımlarına, üretim süreçlerine… Kendilerine büyüteç tutmalılar. Etkilerini ölçmeliler. Çok fazla direktif ve kural var. Moda markalarının tek şansı, tüm bu regülasyonlara uyum sağlamakta ne kadar doğru yol alacağız, kaygısı taşımaları. Bunları anlamak ve uygulamak konusunda strateji oluşturmak için yardımcı oluyorum şirket ve markalara" diye konuşuyor.

Eggen, şirketlerin sosyal ve çevresel açıdan etkilerini azaltmaları gerektiğini belirtip karbon emisyonlarını göz önünde bulundurup, kendi satın almalarını yönlendirmelerini tavsiye ediyor. AB Yeşil Aksiyon Planı'nda özellikle tekstil sektörü için bir stratejisi olduğundan söz eden Eggen, bunları "Eko tasarım, yeşil talep, uzatılmış üretici sorumluluğu yani ürün satıldıktan sonraki sorumluluk" şeklinde özetliyor. Green washing'i, yeşille ilgili bir şeyler yapıyormuş gibi durmak olarak tanımlıyor. Atık bir ürünün veya hizmetin iklim dostu olmasında büyük bir fırsat olduğundan söz ediyor. Bu kuralların çok iyi anlaşılması ve bunları yaptığınız iletişimlere yansıtılması gerektiğine değiniyor; "Sizin için harika bir fırsat var. Doğru veriler için hazır olmak için çalışabilirsiniz" diyor ve şunları sıralıyor:

Materyal ve ürünlerin kanıtlanmış verilerle karşılanması, AB Yeşil Aksiyon Planı ile uyumlu olması, üretim sürecinde şeffaflık ve izlenebilirlik ve çevreye etkiyi bir strateji belirleyip uygulamak.

GERİ DÖNÜŞÜM MAKİNESİ

35 yıllık geçmişe sahip tekstil iklimlendirme firması Temsan'ın Genel Müdürü Cem Erdoğrul ise Saentis Tecnology firmasıyla Kipaş'ın 2.5 yıldır iş birliği yaptığı RCO 100 markasıyla gelecek mart ayında, özel bir recycle (geri dönüşüm) makinesi üretimine başlayacağını söylüyor. Temsan Genel Müdürü Erdoğrul, iş birliğinin Kipaş ile birlikte olduğunu, Temsan'ın bu makineleri uluslararası anlamda üretip satışını yapacağını belirtiyor.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÇÖZÜMLERİNDE YAPAY ZEKA DEVREDE

Bir sektör tek başına döngüsel olamıyor. Bu nedenle tekstil sektöründeki dönüşüm için de farklı sektörlerin yapay zeka ile birlikte bu dönüşümü yapması mümkün görünüyor.

Üç buçuk yıl önce kurulan Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) MEXT Teknoloji Merkezi Teknoloji Yönetişim Müdürü Ece Akın Armutak, bir dijital dönüşüm merkezi olarak birçok şirkete hizmet verdiklerini söylüyor. Şirketlerin dijital dönüşümlerinde sorun yaşamalarını önlemek için CEO'dan operasyon merkezindekilere kadar herkese eğitim verdiklerini anlatıyor. Yapay zeka destekli dört temel alanda hizmet sunduklarını; 60'dan fazla karakterle senaryolar geliştirdiklerini belirtiyor. Armutak, dijital hizmetlerin sürdürülebilirlik faaliyetlerini hızlandırıp kolaylaştırdığını anlatıyor. Ana ve yan sanayiciler açısından dönüşüme uğraması gereken 12 farklı sektör olduğunu, bu nedenle tedarikçilerin dijital dönüşümlerini sağlamak ve net karbon sıfır çalışmalarını yani şirketlerin ikiz dönüşümlerini sağlamak için çalıştıklarını ifade ediyor.

Kendini "Yapay zeka ve döngüsellik konusunda girişimciliğe soyunmuş bir kişi olarak" olarak niteleyen Selen Uğurluoğlu ise Jori AI şirketinin kurucu CEO'su. Doktorasını Carnegie Mellon Üniversitesi'nde yapay zeka üzerine yapan Uğurluoğlu, tekstilde her yıl çıkan 100 milyon atıktan söz edildiğini, atıkların yok edilmesinin meşakkatli bir iş olduğunu, ancak yapay zeka ile bu işin daha kolay olacağını belirtiyor. Jori'yi bu yüzden kurduklarını, tekstilde atık yönetimi için daha çok yapılacak şey olduğunu söylüyor. Uğurluoğlu, ikinci el pazara dikkat çekiyor. Perakende pazarına göre 11 kat hızlı büyüdüğünü, ikinci el pazarın 2030'da 300 milyar doları aşacağını, yüzde 60-70 gardırobun en az birinde ikinci el ürün bulunduğunu söylüyor. Hızlı moda markalarının sürdürülebilirlikle buluşmadığı söylense de aslında yapay zeka ile bu dönüşümün çok hızlı olacağına işaret eden Uğurluoğlu, "Kullanıcının ne isteyebileceğini düşünüp bunu altı ay önceden üretebiliyorsunuz. Bu talebi ne kadar doğru tahmin ederseniz atık daha da azalabilir. Üretim dijitalleştiğinde datalara bakıp yapay zeka devreye girebilir. Ayrıca tedarikçilerle de devrede olabilir. Ağı ve üretimi, üretim sonrası yönetimi kontrol edebilir" diyor.

ABD'de kurulan, 40 milyon dolar değerindeki Smartex firmasının kurucu ortağı ve CEO'su Gilberto Loureiro Porto'da, İstanbul Maslak'ta ve Çin'de birer şubeleri bulunduğunu ve dijital ürün pasaportu çıkardıklarını belirtiyor. Ona göre tekstil, süreci tamamlayan en son sektör olacak. Çünkü tekstilde tam otomasyona geçmek çok zor ve fiyatlandırma önemli. "Elbise 1 cent artıyorsa, sürdürülebilir de olsa o zaman alınmıyor" diyor ve ekliyor:

"Ama iyimserim, şu an tekstil elektroniği yapmak için uygun bir dönem. Sektörde start-up'lara ve teknolojiye milyonlarca dolar harcanıyor."

Tekstil fabrikalarına bakıldığında hala elde kalemle iş yapıldığını, sadece yapay zekalı dijital dönüşümün değil, insan faktörünün de dönüştürülmesi gerektiğini belirtiyor. Sürdürülebilir dijital dönüşümün sanayiye uygulanmanın çok zor olduğunu belirten Gilbento Loureiro, deneyimlerini şöyle aktarıyor:

"Domain ve know how'ı ustabaşı bilgisiyle yeni mezun mühendislerle birlikte öğretecek sınıflar, bir eko sistem oluşturulmalı. Bunu metal sektöründe yaptık. Sanayi iş birliğiyle öğrencileri fabrikalara getirmek faydalı oluyor. Meslek liselerini esas aldık bu konuda. Dijital ve yeşil dönüşüm konusunda öğretenleri eğitip çocuklara ulaştık. Mevcut adımın iki-üç adım gerisinden başlamak gerekiyor. Mevcut çalışanların da dönüşmesi, eskiyi unutmaları gerekli. Zor da olsa bunun olacağına inanıyoruz."

Son olarak ise Loureiro, Türkiye ekosisteminin 'harika' olduğunu belirtiyor. "Bu kadar güçlüğe rağmen Türkiye bizim birinci ülkemiz seviyesinde" diyor.

DEVASA KARBON AYAK İZİNE SAHİP TEKSTİL DEVİ

Dünya çapında 8 bin fabrika, 6 bin mağaza ve 16 bin çalışanı bulunan tekstil devi Inditex Sürdürülebilirlik Ülke Müdürü Yasemin Gürek, "Tekstil sektöründe karbon ayak izimizin devasa olduğunun farkındayız" diyor. Bizi terk eden doğaya karşı saygılı davranmaya çalıştıklarını; hammaddede 2030'da yüzde 100 daha az etki yaratan elyaf kullanmayı, viskon, keten gibi elyafları da daha az kaynaklarından elde etmeyi hedeflediklerini, 2030'da yüzde 40 dönüştürülmüş elyaf kullanacaklarını söylüyor. İnovasyonu önemsediklerini, yeni malzeme üretim teknolojisi için tekstil inovasyon merkezleri kurduklarını, 200'den fazla start-up ve dünya devi ile iş birliği içinde olduklarını. 2025 yılına kadar yüzde 30'unu koleksiyonlarda kullanacaklarını anlatıyor. Su kullanımını yüzde 25 azaltmak için çalıştıklarını, denetlemeler yaptıklarını, suyu kirletmeyen kimyasallarla ilgili uzun zamandır çalıştıklarını kaydediyor. Kimyasal yönetim stratejisi oluşturarak tedarikçilerine anlattıklarını, çevre denetçileri tarafından denetlediklerini belirtiyor. Enerji konusunda kırmızı çizgiler oluşturduklarını, artık kömür kullanan yeni tedarikçiler için kararlı bir duruş sergilediklerini, eskilerden de 2030'a kadar hiçbirini kalmayacağını söylüyor. Döngüsellikle ilgili olarak ise faaliyet alanlarındaki emisyonları yüzde 50'ye çekebilmek için 2040 yılında sıfır hedefine kilitlendiklerini, döngüsellik konusunda kullandıkları ürünü yeniden kullanma, tamir, bağış ve satış imkanı vereceklerini belirtiyor. Bu çalışmaları iki ülkede başlattıklarını, güvenli bir platformda satış imkanı sağladıklarını, bağış şansı verdiklerini, kapıdan alıp STK'lara ulaştırdıklarını, 2025' kadar bu hareketleri daha da artıracaklarını ifade ediyor. Biyoçeşitlilik için 5 milyon hektar alanı ağaçlandırmak için yatırım taahhütlerini bulunduğunu, insan refahını teşvik için sıkı bir program yürüttüklerini, her türlü ayrımcılıktan uzak, saygın yaşam için taahhütleri bulunduğunu belirtiyor. Yasemin Gürek, "Tüm bunları tekstil sektörünün dönüşümüne destek vermek ve liderlik etmek için yapıyoruz" diyor.

"SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK TEK BAŞINA OLMAZ"

"Bugüne kadar 400 bin kadar dokuma makinesi ürettik. İnovatif ve sürdürülebilir tasarımlar yapıyoruz. Dünyadaki kumaşların yüzde 25'i Picanol makinelerinde üretiliyor. Makinelerimiz atılmıyor, kitlerle güncellenebiliyor. Bu makinelerle günde 102 milyon metrekare kumaş üretiyoruz." Bu sözlerin sahibi Kristof Roelstraete. Rapier ve hava jetli dokuma makinelerinin dünya lideri tedarikçisi olan Belçika merkezli Picanol dokuma makinelerinin Araştırma ve Geliştirme yöneticisi. Kristof Roelstraete, "Sürdürülebilirlik tek başına olamaz" diyor. Hem tedarikçiler hem tüketiciler hem tasarımcılar işin içinde olmalı. Ayrıca şeffaf da olmalı. Sertifikalandırılıp belli standartlarda ölçülebilir, şeffaf olmak zorunda ve raporlamalar yapılması gerekli."

BİZE ULAŞIN