PARA RÖPORTAJ/ İDRİZ ÇOKAL Plastik hayatımızın vazgeçilmezlerinden biri desek abartmış olmayız. Nerelerde kullanılmıyor ki? Aklımıza ilk etapta poşet naylonlar, pet şişeler gelse de işin aslı pek de öyle değil. Çevreciler belki kızacak, ama kazın ayağı pek de öyle değil. Bugün ambalaja giren bütün gıda ürünlerinden sağlığa, uçak sanayiinden giydiğimiz elbiseye, dişinizdeki dolgudan kalp kapakçığına kadar geniş bir yelpazede plastik kullanılıyor. Plastik, Türkiye'nin lokomotif sektörlerinden biri. 7 bin 500 şirket, 300 bin çalışan 10 milyar dolarlık ihracat ve 44 milyar dolarlık büyüklüğe sahip devasa bir sektörden bahsediyoruz. Sektörü, Türkiye Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) temsil ediyor. PLASFED'in başkanlığını ise Mete Plastik'in de sahibi olan Ömer Karadeniz yapıyor. Ömer Karadeniz, iş hayatına gazeteci olarak başlamış, yedi yıllık gazetecilik deneyiminden sonra sanayiciliğe adım atmış bir isim. 1982 yılında Mete Plastik'i kurarak iş hayatına atılan Karadeniz'in oldukça ilginç bir hayat hikayesi var. Ömer Karadeniz, ağırlıklı PLASFED ve sektör ile ilgili konuşsa da affına sığınarak ilginç hayat hikayesini de sayfalarımıza aktaralım istedik. Ömer Karadeniz ile Trabzon'dan İstanbul'a uzanan hayat hikayesini, sektörün sorunlarını ve PLASFED'i konuştuk…
Önce sizi tanıyalım. Ömer Karadeniz kimdir?
Trabzon doğumluyum. Beş yaşında ilkokula gittiğim için ilk yıl kaydım yapılmamış. Ancak diğer arkadaşlarım gibi okumayı yazmayı öğrendim. Çok sevdiğim adeta aşık olduğum bir ilkokul öğretmenim vardı. O beni eğitime adapte olmamı sebep olan yegane kişiydi. İkinci sınıftan başlayabilmem için bir sınav yaptılar. Sınavı geçip resmi olarak ikinci sınıftan başladım. Birinci sınıfın karnesini gecikmeli almış oldum. Herkes karne alırken bana vermemişlerdi. Ağlaya ağlaya eve gitmiştim. İkinci sınıfta okurken daha ilk dönem İstanbul'a taşındık.
İstanbul'un neresine geldiniz? Aileniz ne iş yapıyordu? Eğitim döneminiz nasıl geçti?
Babam şehirlerarası otobüs şoförlüğü yapıyordu. İstanbul'da Balat'a yerleşiyoruz. Bizim oturduğumuz ev halen Balat'ta duruyor. Cumbalı bir evimiz vardı. İlkokulu Küçükmustafapaşa'da liseyi de Pertevniyal Lisesi'nde okudum. İyi bir Pertevniyalli'yim. Sonrasında da Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nü bitirdim.
Çalışma hayatına ne zaman girdiniz? İlk işiniz neydi?
Öğrenci iken gazetecilik yapmaya başladım. Yedi yıl gazetecilik yaptım, 1980'lerin başında gazeteciydim. Henüz lisede okuyordum gazeteciliğe başladığımda. Bugün ekonomi gazeteciliğinin önemli isimleri Oğuz Demir, Ömer Türkdönmez, Vahap ve Emine Munyar ile mesleğin ilk yıllarından tanışırım. İzmir Yeni Asır'ın İstanbul bölge temsilciliğinde ilk işe başladım. Sarmaşık, Hürriyet Haber Ajansı ve Associated Press, Gama Press gibi yerlerde çalıştım.
Gazetecilikten plastik sektörüne nasıl geçtiniz?
Gazeteciliğe okurken başlamıştım. Girişimci bir yönüm var. Şirket kurma işlemleri yaparken Erkan Babacan diye bir arkadaşım vardı. Rönesans Yatçılık'ın sahibiydi. İsmet Giritli, Şerif Antepli diye iki arkadaşım daha vardı. İlk fuarcılığı bu arkadaşlarım yaptı. Rönesans Fuarcılık diye de bir şirketleri vardı. Çevrem çoktu. Üç ortak; hem fuarcılık yapıyorlar hem de beş dergi çıkarıyorlardı. Rahmetli Nezih Demirkent de destek veriyordu. O kadar güzel bir ortamımız vardı. Beni de bağımsız yönetim kurulu üyesi olarak davet ettiler. Ayda bir toplantılarına katılıyorum. Aralarında sorun yaşadıklarında da arabuluculuk yapıyorum. Bugünün bağımsız yönetim kurulu üyeliği ve arabuluculuk sistemini biz 1980 yılında uyguluyorduk.
Plastik sektörüne arkadaşlarınızla birlikte mi girdiniz?
Yok, ben ayrı bir şirket kuruyordum. Mete Plastik'in kuruluş çalışmalarını yapıyordum. Ticaret Bankası'ndan kredi almış, makine siparişlerini vermiştim. Arkadaşlarım bana bir teklifle geldi. Üç arkadaşım, Nezih Demirkent ile birlikte yeni dergiler çıkarmak için anlaşmışlar. Ekibe beni de davet ettiler. Ancak ben geri dönülmez bir yola girmiştim. Kredi çekilmiş, makine siparişleri verilmişti. Yatırım başlamıştı. Teklif üç ay önce olsaydı, bugün Mete Plastik belki olmazdı. Kader insanın yönünü küçük bir hareketle çiziyor. O teklif daha önce gelseydi, belki bu sektörde değil de medyada devam ediyor olurdum.
İlk şirketi ne zaman kurdunuz? İlk üretim neydi?
Mete Plastik'i 1982'de kurduk. İlk üretimimiz plastik mutfak gruplarıydı. Bugün plastik bahçe mobilyaları, stadyum koltukları, gıda kapları, tepsiler, promosyon ürünleri gibi binlerce ürün çeşidimiz var. Hepsi kendi üretimimiz.
Mete Plastik bugün hangi noktada?
Mete Plastik'te fazla istihdamımız yok. Şirkette çalışan takım arkadaşımızın sayısı 100 civarında. Geçmişte sattığımız Hakan Plastik bizde iken binin üzerindeydi istihdamımız. 62 ülkeye ihracat yapıyoruz, ağırlıklı yakın coğrafya. İhracatın ciro içindeki payı yüzde 30. Yüzde 50-50 noktaya getirmek istiyoruz. Hem içeride hem ihracat pazarlarında etkin olacağız. Plastik, petrole dayalı bir ürün. Maliyetler açısından ihracat ve iç piyasa dengesini kurmalıyız. Ağırlıklı ihracatımız, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere yakın coğrafyadaki ülkeler.
Mete ismi nereden geliyor?
Mete Plastik'i kurarken amcamızın oğlu olmuştu. Adını Mete koydular. Biz de amcamıza jest olsun diye şirket ismini Mete koyduk. 2010 yılında sattığımız Hakan Plastik'te de benzer bir hikayemiz var. Hakan Plastik'i kurarken de ortağımızın oğlunun adını verdik. Ortağımıza jest yaptık. Hakan ile Mete'nin hikayesi böyle.
Gelelim plastik sektörünün durumuna... Dünya petrol fiyatları hızla yükseliyor. Plastiğin de ham maddesi petrol. Sektörde durum nedir?
Sektörde en büyük problem, ana malzememiz ham madde, enerji ve istihdam. Üç kolda da talihsiz günler yaşıyoruz. Ham madde üreticisi, Türkiye'de yetersiz. Petkim var ham madde üreten şirket. Petkim'in üretimi Türkiye ihtiyacının yüzde 9-15'ini karşılıyor. Gerisi ithalatla temin ediliyor. Büyük bir ham madde açığı var. Enerjide de aynı sıkıntı var. Kaliteli enerjiyi bulamıyoruz. Teknolojik makineler var. Voltaj değişiklikleri de makineleri olumsuz etkiliyor. Enerji fiyatları son bir yılda çok arttı. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde enerji fiyatları üretimde desteklenir. Hem sanayide hem tarımda desteklenir. Bizde nedendir bilmiyoruz, sanayi elektriği daha pahalı. Burada ters bir hesap var. Gelişmiş ülkelerde ham madde ve enerji de desteklenir. Halka geri dönüşü olan bir iştir üretim. Pahalıya azmettiriyoruz. Ürün üretilecek. Ucuza mal edilir ise halk ucuza alır. Pahalı maliyetle üretilir ise halk pahalıya tüketir. Halka yansıyan tarafı vardır. Yoksa ambalaj, içindeki üründen pahalı hale geliyor.
Ham madde sorunu için neler yapılıyor?
Ham madde konusunda adımlar atılıyor. Ceyhan projesi sektör için çok önemli. Ham madde sorununu bir nebze çözer. Ham madde açığını bir kapatsak önümüz açılacak. Tedarikte sıkıntılar var. Üretimin durduğu, durma noktasına geldiği oldu. Konteyner krizinin doruk noktasında ham madde gelemediği dönemler oldu. Rusya-Ukrayna savaşı sektör açısından önemli. Olumsuz etkisi olacak.
Sektörde yeni yatırımlar var mı? Petkim'e benzer yeni bir yatırım gündeme gelmiyor mu?
Ülkemiz aslında bir yatırım cenneti. Bugünkü koşullarda istenilen yatırımlar çok az. İstenilen oranda değil. İştahlı bir yatırım yok. Ceyhan projesinden bir şeyler bekliyoruz. Petkim gibi değil, ama önemli bir yatırım. Petkim, 80'lerin başında herkes için büyük bir umut idi ancak yıllar içinde yatırımlarını tam yapmadı. Sektörün büyümesine paralel yatırım yapılmadı. O dönem Petkim, sektörün ihtiyacının yüzde 80'ini yapar mı, diyorduk. Bugün yüzde 9-15'ini karşılıyor. Gerekli yatırımlar yapılmadı. Şimdi Socar'da bir miktar yatırım yaptılar, ama rafineri yatırımı yaptılar. Petkim'in yatırımı artmalı. Star Rafineri yatırımı yapılırken de hep söyledik. Petrokimya tesisi kurduk dedikleri yerin, sektöre bir kilo faydası yok. Ham madde üretmiyor. Ham maddenin ham maddesini üretiyor. NAFTA üretiyor. Sanayiciye bir gram plastik ham madde katkısı sağlayamıyor. Onlar kendileri için daha kolay ve karlı yatırımı tercih etti.
Sektörün büyüklüğü nedir? Kaç şirket var? Kaç kişi istihdam ediliyor? Toplam cirolar nedir?
Türkiye'nin en çok istihdam yaratan sektörlerden biriyiz. 30 sektöre direkt hitap eden bir sektörüz. Aslında 30'un çok üzerinde. 7 bin 500 firma var sektörde. PLASFED'in bin 700 üretici üye firması var. Yüzde 20 sanayiciyi temsil ediyoruz. Sektörün toplam cirosu 44.7 milyar dolar. 300 bin kişi istihdam ediliyor. Doğrudan ihracat 9.9 milyar dolar. Detaylarına girer ise 17-18 milyar doları bulur. Tüm ihracatının yaklaşık yüzde 10'nu yapıyoruz. Bu sektör desteklenmeli ve motive edilmeli. Plastik sektörü Türkiye ekonomisinin lokomotifi. Kimya ihracatta dört yıl arka arkaya ihracatta birinci oldu. Otomotiv ile liderlik yarışımız var. Bazen tekstil öne çıkıyor. Kimya içinde de ise plastik lokomotiftir. Ülkenin lokomotifi olan bir sektör. Ağırlıklı ihracat yakın coğrafya. Avrupa öncelikli ama dünyanın her tarafına ihracat yapılıyor.
PLASFED ne zaman kuruldu? Kaç üyesi var? Biraz da dernekten bahseder misiniz?
Bir ihtiyaç üzerine derneklerin arzusu ile oluşturuldu. 2011 yılında federasyon kuruldu. 11 yıllık geçmişi var. Tüm Türkiye genelindeki STK'lar ile ilişkili. Tamamen üretici ve plastikçi üyelere sahibiz. Sektörün en büyük STK'sıyız. Derneğe üye firma sayısı bin 700. PLASFED'in amacı sektördeki sanayicileri bir araya getirmek ve sektör sorunlarına dönük çözümler üretmek. Sektörle ilgili kanun, yönetmelik çıkarken önerilerde bulunmak bizim işimiz. Bu çerçevede her yıl çalıştaylar düzenliyoruz. Sektörün gelişimi için çalışıyoruz. PLASFED çatısı altında, Bursa Plastik ve Ambalaj Sanayicileri Derneği, Ege Plastik Sanayicileri Dayanışma Derneği, Kayseri Plastik İşletmeciler Derneği, Kompozit Sanayicileri Derneği ve Plastik Sanayicileri Derneği bulunuyor.
Dernek olarak sosyal sorumluluk projelerinde var mısınız? Neler yapıyorsunuz?
Üye derneklerimizden PAKDER'in "Yuvaya dönüşen plastikler" diye çok güzel bir projesi var. Kedi ve köpek kulübesi yapıyoruz. Geri dönüştürülmüş plastikten yapıyoruz. Anlaşmalı olduğumuz belediyelere ücretsiz olarak veriliyor. 59 belediye ile anlaştık şimdiye kadar. Ağırlıklı İstanbul'da. Ayrıca gönüllü hayvan barınakları var. Oralara da bu yuvalardan veriyoruz. Barınağın şartlarını bakıyoruz, kedi ve köpekler iyi bakılıyor mu, ona dikkat ediyoruz. Şu ana kadar 2 bin 500 yuva verdik. Bireysel bağış yapmıyoruz. Bu yuvaları sokağa koysak hurdacılar gece götürür. Korunaklı yerlere veriyoruz. Kulübeler plastik olduğu için temizlemesi kolay.
"Hayatından plastiği komple çıkarabilene 1 milyon dolar vereceğim"
Plastiği hayatımızdan çıkaralım söylemlerini dile getirenlere şöyle bir anlaşma öneriyorum: Plastiği hayatımın sonuna kadar hiç kullanmayacağım, silip atacağım. Eğer bir gram plastik kullanırsan 50 bin dolar bana vereceksin, eğer kullanmazsan ben sana bir milyon dolar para vereceğim. Bunun anlaşmasını da noterde yapacağım. Düşünüp, araştırdığında böyle bir şeyin mümkün olmadığını görüyor, iddia sahipleri. Bindiğin araçtan uçağa, giydiğin elbiseden yediğin gıdanın ambalajına kadar her tarafta var. Uçaktan plastikleri kaldırsan uçağın varış süresi, bilet maliyetleri beş-altı kat artar. Uçağın uçma süresindeki o ağırlıkla karbon salınım hesaplarını yapmıyoruz daha. En büyük tedbir eğitim. Plastik bir değerdir. Atıyorsun çöpe. Bunu ayrı biriktirip geri dönüşüme gidecek ve ekonomiye kazandırılacak. Attırmayacaksın, ayrıştıracaksın. Burada yerel yönetimlere büyük iş düşüyor. Avrupa'daki gibi çöpleri kaynağında ayrıştıracaksın. Plastik ürünlerde depozito sistemine geçip perakende noktalarında toplama işlemini gerçekleştirmek lazım. Sıfır Atık projesini önemsiyoruz.
"Plastik sağlık demektir"
Ürünler ambalaja girmek durumunda. Bu sektöre haksızlık yapılıyor. Plastik aslında sağlık. Ambalaja girmiş ürün, sağlıktır. Sağlıklı koşullarda paketlenen ürünler, her zaman açıkta satılanlara göre daha sağlıklı. Sürahideki su mu, şişedeki su mu daha sağlıklı. Sular geçmişte bidonda saklanırdı. Bir süre sonra yosun tutar. Algı yapılıyor. Plastik sektörüne dönük olumsuz algı oluşturuluyor. Plastik, hayatın olmazsa olmazı. Giydiğiniz elbiseden, dişinizdeki dolguya kadar her alanda var. Sadece naylon poşet olarak bakmamak lazım plastiğe. Hayatımızın her kademesinde plastik mutlaka var. Gözünüzdeki lensten, dişinizdeki dolgu ve implanta kadar plastik. Maskeden şırıngaya, evdeki tabaktan elektrik kablolarına kadar her alanda plastik kullanılıyor. Plastikten vazgeçme şansımız var mı? Tıptan uzaya, gıdadan temizliğe her alanda plastiğe ihtiyacımız var. İlaçlar, vitaminler hepsinin ambalajı plastik. Kalp kapakçığı, yapay damar bile artık plastik içeriyor. Plastik geri dönüşebiliyor. Dönüştürülemeyeceği algısı hep işleniyor.