Bağışıklık güçlendiren bitkiler yetiştirin

Koronovirüs salgını, immün yani bağışıklık sisteminin önemini bir kere daha bize hatırlattı. Bunu sağlayan ürünlere ve takviyelere yönelik ilgi katlanmış durumda. İşte bu nedenle immün sistemine yararlı bitkiler yetiştirmenin tam zamanı…
15.07.2020 12:39 GÜNCELLEME : 06.04.2021 12:03
NUR DEMİROK / Kimi zaman dergimiz sayfalarında ülkemiz topraklarında bulunan fakat çokça yetiştirilmeyen şifalı bitkilere yapılabilecek ufak yatırımlardan bahsediyoruz. Bunlara konu olan bitkiler çoğu yörelerimizde yabani ot ya da endemik bitki olarak bulunuyor; pek değer verilmiyor ya da kimse bunların gelişmiş ülkelerde birer şifa desteği olarak tüketildiğini bilmiyor. Oysa endemik türde olanlar bu toprağın adeta gizli sağlık hazineleri gibi. Bu özel dosyamızda şifalı bitkilerin yeterince bilinmeyen özelliklerinden bahsedip, girişimcilere yetiştiricilik ve üretim aşamalarını da içine alan çok kısa bilgiler vereceğiz. Ama önce tüm dünyanın malum virüsle mücadele ettiği şu ortamda sağlık takviyesi olarak bu bitkilerin stratejik önemi üzerinde durmak isteriz. Evet, bu bitkiler hastalıkları önleyemiyor ama toplumların zayıflayan immün sistemini büyük ölçüde aktive edebiliyor.

AMAÇ BAĞIŞIKLIĞI GÜÇLENDİRMEK

Peki, immün sistemi deyince neyi anlıyoruz? 'Immunity' sözcüğünün kısa anlamı 'bağışıklık' demek. Bir bakıma bağışıklığı güçlendirmek ya da onu harekete geçirmek temel amaç burada. Bitkilerin içindeki bazı yararlı maddeler özellikle izole edilerek ayrıştırılıyor, çoğu takviye preparatlarının formülüne yardımcı madde olarak giriyor. Bu süreç son zamanlarda daha da hızlanmış durumda.

Şunu iyi biliyoruz ki, immün sistemine birkaç istisna dışında dış unsurlar da etki ediyor. Unutmayalım ki insan vücudu tek bir canlıdan ibaret değil. İnsan dediğimiz varlık sayısız canlı sistemlerden oluşuyor. Bu karmaşık sistemin yaşamsal fonksiyonlarını dengede tutmak ve iyi çalışır duruma getirmek tam da burada temel prensip.

Çinko, selenyum, demir, bakır, vitamin kompozisyonları gibi yaşamsal unsurlar dengede olmadıkça bağışıklık sistemi zayıflıyor, çeşitli rahatsızlıklar, hatta hastalıklar ortaya çıkıyor. Son yıllarda bitkisel kaynaklı ürünler dünyada bu yüzden büyük ilgi görüyor. Amaç, sürpriz hastalıklara karşı güç kazanmak, beslenmemize, uyku düzenine, hijyen kurallarına dikkat etmek ve stres yönetimini güçlendirmek.

HER BİRİ ŞİFA KAYNAĞI

Biz burada teknik olarak önerdiğimiz bitkilerdeki yararlı maddelerin nasıl ayrıştırılacağından ve belirli maddelerin nasıl izole edileceğinden bahsetmeyeceğiz. Bu konu farmakoloji biliminin sınırları içinde deneysel araştırmalara muhtaç bir konu. Üstelik çoğu da onay alınarak takviye haline getirilmiş değil. Bizim çabamız genel sağlığa yararlı bitkileri hatırlatmak ve bunların tüketilmesiyle ilgili halkımızı ve ilgili birimleri aydınlatmak. Çünkü bu bitkilerin çoğu ismen bilinmekle birlikte, bunlardan çıkarılan özütlerin niteliği bizim toplumumuzda pek bilinmiyor.

İşte amacımız tam da burada aşağıda bazı örneklerini verdiğimiz bitkilerin yetiştirilmesini sağlamak, doğrudan tüketim yoluyla olası sağlık yararlarını hatırlatmak ve araştırıcı kimliği olan meraklı girişimcilere yeni takviye ürünleri hazırlamaları için önerilerde bulunmak. Ama şurası da bir gerçek; tüm önerilerimizin henüz devası bulunmayan 'koronavirüs'le uzaktan yakından ilgisi yok. Bu konular akademik araştırmacıların, mikrobiyoloji uzmanlarının ve tüm değerli uzman hekimlerin işi.

Dahası da var elbette: Bu bitkilerin neredeyse tümü birer ihraç ürünü aynı zamanda. Hatta bazılarının dünya pazarlarında hazır alıcısı var. Önemli olan, Anadolu topraklarının şifa zenginliğini dünyaya tanıtmak, bu konuda öne çıkmak. Çünkü Anadolu'nun nispeten bakir kalmış topraklarında yetiştirilecek bitkilerin dünyada ilgi görmemesi düşünülemez. Bu vesileyle tüm girişimcilerimize kolay gelsin diyor, değerli halkımıza bol güneşli günler ve sağlık dolu bir gelecek diliyoruz...

OREGANO

İhracatını yapan çok kazanır

Dünyanın çoğu yerinde yetişen bir bitki Oregano. Kültüre alınan bazı formları da var. Bunlara genelleştirilmiş ifadesiyle 'Origanum familyası' deniyor. Bizde yetişen türler daha çok literatürdeki ifadesiyle kadim Yunanlıların 'Rigani' adını verdiği tür. Yararları açısından diğer kardeş türler ise yaprakları daha değişik olan 'marjoram' ve 'thymus' (mercanköşk ve kekik) serisi. En yakın türlerin esasen bu seriden olduğu söylenir. Tipik özelliklere sahip olan Oregano çeşitlerinin başında Anadolu ve Akdeniz Bölgesi'nde yetişen türler gelir. Sağlık açısından yararlı çeşitlerden biri de Girit orijinli küçük yapraklı 'Origanum Microphyllum'dur. Küba'da ve Karayip Adaları' ile Meksika'da yetişen 'Cuban ve Mexican Oregano' türleri ise Akdeniz iklimine uyum sağlayabilecek yüksek lezzet ve aromaya sahipler.

Anadolu'da 'Keklik Otu' da denilen daha özel ve bize özgü bir çeşitler de var. Tatları naneyi andırıyor. Aynı familyaya sahip yakın türler ise özellikle Güney Amerika'da görülüyor. Halk arasında diyabet hastalarına yararlı olduğu söyleniyorsa da daha çok mutfak sanatlarının vazgeçilmezleri arasında. Oregano'nun sağaltıcı özelliklerinin bir hayli fazla olduğunu iddia eden yayınları incelemek girişimcilik açısından çok yararlı olabilir. Bu ilginç türleri inceleyip bazı sağlık takviyelerinin bizde de üretilmesi mümkün. Bildiğimiz nane bitkisiyle karıştırıldığında hem lezzeti artıyor hem de insanlara dinamizm kazandırıyor.

Yetiştirmeyi düşünenler için çeşitli yayınlarda ilginç bilgiler bulunuyor. Kolay yetiştiriliyor, çok çabuk büyüyor. Akdeniz ve Ege'ye rahatlıkla adapte olabilen başka türleri de var. Literatürde hemen hepsinin insanın immün sistemine önemli katkılarına işaret ediliyor. Bu konuda çeşitli yayınları taramakta yarar var. Tüm çeşitlerin kurutulmuş formları iyi birer ihraç maddesi olmaya aday. İlginç tüketim şekli ise sağlık takviyesi amacıyla tohumlarından çıkarılan özütler. Bunları parfümeri endüstrisinde kullananlar da var.

KEKİK

Anadolu'nun yabani türleri benzersiz

Kekik ister yetiştirilsin isten doğadan toplansın adeta sihirli bir sağlık iksiri gibi. Aroması cinsine, yetiştiği yere ve yükseltiye göre değişiyor. Bizde kekik türlerinin 'Ballıbabagiller' familyasından olduğu söyleniyor. Çeşitler içinde çok keskin koku ve aromalara sahip olanlar kadar, sıradan kekik kokusu yayanlar da bulunuyor. Bu sihirli kokular aynı zamanda kekiğin 'Tıbbi ve Aromatik Bitkiler' kategorisinin en başında yer almasını sağlıyor. Avrupa Alplerinde nadir çeşitlerin yetişmesine rağmen, daha değerli türleri bizim Toros yaylalarında görülüyor. Ayrıca çok sayıda tıbbi aromatik çeşidi de bulunuyor.

'Thymus' (kekik) sözcüğünün etimolojisi eski Yunan Uygarlığına kadar uzanıyor. Tarihsel belgelere göre kekik o zamanın savaşçılarında aşırı özgüven ve güç yaratmakla ünlü. Hatta kekik (thymus) ifadesinin Latince'de değişik fonetik söylenişleriyle kahramanlığı ve korkusuzluğu ifade ettiği eski metinlere kadar girmiş. Gerçekten kekik kokusu insandaki bazı hormonların aktive olmasını sağlıyor, insanı başka dünyaların içine götürüyor. Örneğin güzel kokulu 'Orange Thyme' adı verilen tür kültüre alınmaya çok uygun. Batı mutfaklarında en değeli tatlıların ve pastaların içine konuyor. Bizde yaygın olan türün aksine belli dağlık bölgelerde yetişen 'Serpyllum' cinsi kekikler Kuzey Avrupa'da ilaç niyetine kullanılıyor. 'Golden Queen' olarak anılan limon kekiği ise mayhoş ve keskin tadıyla kimi pastacılık ürünlerinde yer alıyor. Korsika'da yetişen 'Caraway Thyme' bazı bölgelerimize uyum sağlayacak kadar değerli bir tür.

Hem parfüm endüstrisinde, hem de bazı peynir çeşitlerine aroma arttırıcı olarak giriyor. Bizdeki kuru kekikler ise adeta birer sağlık iksiri gibi. İlginç diğer türler Anadolu'da da yetişiyor. Birbirine benzemeyen çeşitlerin bulunduğu coğrafya ise yine bu topraklar. İstanbul'da 'Mısır Çarşısı' gibi yerlerde satılan türler aynı zamanda aromaterapinin en ilginç çeşitleri arasında.

YABAN TURPU

Baharlı lezzeti ile gurme sofralarında

Literatürde 'Bayır Turpu'da deniyor. Sıradışı biçimde pek de alakası yokken 'yabani lahana' diyenler de var. Sağlığa katkıları yanında çoğu zaman baharlı lezzetiyle öne çıkıyor. Anavatanı Avrupa'nın kuzeyi olmakla beraber şimdi Amerika'da da tarımı yapılıyor. Orta Avrupa'da çok tüketilen orijinal bitkiler arasında. Bazı sofralık hardal üreticileri bu bitkinin özütünü ürünlerine kalite ve tat arttırıcı olarak koyuyor. Rusya ve Kuzey Avrupa ülkeleri patates salatalarına bu bitkinin köklerini rendeleyerek ilginç spesiyaliteler hazırlıyorlar. Japonların 'Wasabi'si gibi hayli yakıcı lezzetiyle sağlığa da katkı sunuyorlar.

Bazı türler suda çözünmeyen lifli yapılarıyla kolesterolü düşürmeye yardımcı oluyor, bağırsakların düzenli çalışmasını sağlıyor. 'Cruciferous İndollleri' açısından zengin çeşitler de var. Bunlar kadınlarda belli bir yaştan sonra östrojen hormonunu kontrol altına alan enzimleri harekete geçiriyor, göğüs kanserinin oluşmasını frenliyor. Grip ve soğuk algınlığına bağlı rahatsızlıklarda 'canlandırıcı' etkilere sahip; güç vermesi ve vital kapasiteyi etkilemesiyle en yararlı bitkiler sınıfına girmeyi hak ediyorlar. Bazı üreticiler Yaban Turpu ekstresini sirkelere katarak çok daha değişik tatları içeren özel ürünler yapıyorlar. Daha baharlı çeşitlerinde ise geniz yakan turplarda bulunan 'izotiyokiyanat' maddesi sayesinde lezzeti epey keskin olanlar da var.

Yaprakları yaygın biçimde kullanılıyor; Fransa, İsviçre ve İtalya'da geleneksel gurme peynir imalatçıları başta 'ricotta' olmak üzere geleneksel peynirlere aroma verici olarak bunları katıyor ve tat algısını zenginleştiriyorlar. Botanik tanımı 'Armoracia Rusticana' olan türün özütü uçucu yağ içeriği ve sarımtırak renkli tozunun olağanüstü lezzetiyle gurme et yemeklerinde sos halinde kullanılıyor. Yaban Turpu'nun en lezzetli türlerini bizde yükseltisiyle dikkat çeken yaylalık topraklarımızda bulmak mümkün. Bunlar son yıllarda antikarsinojenik (kanser karşıtı) iddiasıyla da bilim dünyasının gündeminde.

LİMON OTU

Sağlık sabunları ve antiseptiklerde kullanılıyor

Limon Otu (Lemongrass) deyince aklımıza hemen çok bilinen 'melisa' çeşitleri gelmesin. Bu çok farklı Uzakdoğu kökenli bir bitki. Çeşit sayısı bugünkü saptamalara göre 50 cinsi aşıyor. Tamamının botanik tanımlaması 'Cymbopogon' familyasının içinde. Dünyanın her yerinde yetişebiliyor ama Türkiye ve Ortadoğu'daki 'Cymbopogon Jwarancuse' cinsi oldukça etkili içeriğe ve değerlere sahip. Genellikle sulak alanların yanında uzun ve narin yapraklarıyla yetişirken, çok yüksek olmayan yayla ve kıraç bölgelerde ise daha kısa boyda olan alt türleri var.

Kimi ülkelerde sağlık niteliği yanında lezzetiyle de epey ünlü. Örneğin Tayland mutfağının simgesi olarak çok tüketilen üç bitkiden biri. Tropikal çeşitleri Avustralya ve Amerika'nın güney eyaletlerinde kültüre alınmış durumda. Limon Otu'ndan izole edilen bileşikler ve kurutulmuş yapraklarının paketlenmiş çeşitleri sağlık mağazalarında 'Lemongrass' tanımıyla büyük ilgi görüyor. Hatta son zamanlarda bizde çok az olmak üzere kimi formlarını aktarlarda da görmemiz mümkün. 'Lemongrass 'yemeklere hoş bir aroma katmakla kalmıyor; esansiyel yağı kötü kokuları yok ederken, bitkiden çıkarılan özütler sinek kovucu olarak kullanılıyor. 'Antifungal' (mantar enfeksiyonu önleyici), 'antimikrobiyal (enfeksiyonlara neden olan mikropları yok edici) özellikleriyle dünyada ilgi çekiyor.

Son yıllarda kozmetik ve ilaç endüstrisinin önemli girdileri arasında. Bazı meraklılar evlerinde estetik özelliklerini önemserken, sivrisinek ve zararlı haşereleri ortamdan hızla uzaklaştırmak için kullanıyor. İçeriğindeki 'geraniol' gibi bileşikler bu bitkiyi adeta bir ev dezenfektanına dönüştürüyor. Son yıllarda sabun ve antiseptiklerin formülüne girerek büyük talep görüyor. Uzakdoğu'da bazı türlerinin özütleri ise etkili dezenfektanlardan biri olarak lanse ediliyor. Güney Amerika'da da epey üne sahip. Kullanım sahası her gün biraz daha genişliyor.

ZEYTİN AĞACI YAPRAĞI

Karşımızda bir mucize duruyor

Bu bölüm bireyselden çok kurumsal girişimcileri ilgilendiriyor. Konuyu mercek altına alarak yatırım yapacak girişimcilerin markalaşması ihracatımızı etkileyebilir. Zeytin ağacı yaprağını en modern usullerle işleyip, ortaya çıkarılacak ürünler dünya çapında ses getirebilir. Bu konuda yeni bilimsel yayınlar göz kamaştıracak kadar zengin. Lütfen güvenilir yayınlara ve dünya çapında ünlü olmuş üniversitelerin yeni tespitlerine bir göz atın.

Zeytin yaprağının yeni usullere göre işlenip belli koşullar altında kurutulmasından sonra bu 'hammadde'den modern tıp, eczacılık ve kozmetik üreticilerinin yararlanacağı çok şey var. 'Zeytin yaprağı özütü' 'oleacein'', 'oleuropein' gibi insan organizmasına çok yararlı polifenoller içeriyor. Bu maddeler vücuda girdikten sonra 'enolinate'a dönüşüyor. Bu özelliği çoğu bakteri, virüs ve mantar oluşumlarını azaltıyor ya da yok ediyor. Aynı zamanda yararlı bakterileri de harekete geçiriyor. Faydaları bununla sınırlı değil; immün sistemini güçlendirmesinin yanısıra, serbest radikalleri de baskılıyor. Halen detoks amaçlı olarak kullanılıyor. Yaşlılık belirtilerini geçirmesi, osteoporoz adı verilen kemik ermesini önlemede yardımcı faktör olarak literatüre girmesi de oldukça ilginç.

Tüm bunlara karşın ani kan sulandırıcı etkisi ve tansiyon düşürücü ilaçlarla etkileşime girmesine dikkat etmek gerekiyor. Kısacası zeytin yaprağını evde kurutup çayını içmek çok etkili olsa da kimi yan tesirlere de yol açabiliyor. Sonuçta bu işe yatırım yapacakların belli uluslararası normlara uymaları, farmakolog ve eczacıları istihdam etmeleri gerekiyor. Kurutulmuş yaprakları çay şeklinde tüketilirken, hammadde ve özütlerinin işlenmesi önemli sayılabilecek teknikler gerektiriyor. Her şeye rağmen dünyanın en büyük zeytin üreticilerinden biri olarak bu işte rekabetçi anlamda öne geçmemiz mümkün. Elde edilen konsantreleri tüm dünyada iyi birer ihracat nesnesi olabilir.

GİRİT OTLARI

Yabanıl bitkilerin kralı

Anadolu'ya da yayılmış çok özel türler bunlar. Tüm dünyada aynı aileye mensup yaklaşık 80 çeşit var. Bizde birçok yerde rastlamak mümkün. Daha çok hafif dağlık alanları tercih ediyorlar. Dikkat çeken kimi alt türlerine 'Sihirli Çay' ve 'Taş Nanesi' vs. deniyor. Bunlar Balkan Mutfağı'nın da tercih ettiği vazgeçilmezler arasında. İtalyanlar bu aileye mensup çok keskin olmayan kokulu özütlerini gurme sınıf pasta (makarna) soslarına aroma verici olarak koyuyor. Fransızlar ise çok özel parfümlerde kullanıyor. Soluk pembe ve mor renkli çiçekleri olan bir diğer tür ise botanikte 'Origanum Dictamnus' olarak geçiyor. Bir bölümü 'Micromeria Ailesi'ne mensup. Yaz aylarında çiçek açıyor. Çoğu 'hermofrodit' bitkiler. Hem erkek hem dişi organlara sahip.

Antik çağlardan bu yana Girit'te yetişmiş ve ana karasal alanlara buradan yayılmışlar. Eski Yunanlılar Hipokrat zamanında 'Diddany' adını vermiş bunlara. Sevgiyi sembolize eden bitkilerin tümü yaraları hızla iyileştiren özelliklere sahip. Sarp kayalıklarda otlayan keçilerin bu bitkileri yiyerek iyileştiğine ilişkin antik zamanların ünlü hekimlerinden Hipokrat'ın incelemeleri bile var. Dolaysıyla bugün de 'sikatrizan' (yaraları ve nedbelerini giderici ve iyileştirici) bitkiler olarak tanınıyor çoğu. Elde edilen özütlerinden bitkisel çay ve doğal güzellik ürünleri yapılıyor.

Günümüzde Güney Ege ve Batı Akdeniz'de çokça görülüyor. İçerikleri 'korvakrol' ve 'timol' açısından zengin. Kültüre alındıklarında ilginç özütleri kozmetik sektörünün ilgisini çekmeye devam ediyor. Bu türleri yetiştirmek isteyenlere önce Girit'te yetişen türleri araştırarak karar vermelerini önermek isterim. Çok sayıda sürpriz çeşitlerle karşılaşacakları kesin. Unutulmaması gereken nokta şu: Girit Otları'nın bir bölümü uzun boylarıyla dikkat çekerken diğer yaygın türler bodur yapılarıyla yerin tümünü kaplıyor.

SAFRAN

Çok değerli bir lezzet ve takviye yatırımı

Safran (Crocus Sativus) pahalı baharat bitkisi çeşitlerinden olup, gurme lezzetlerin vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Ülkemizde yüksek fiyatı yüzünden safran yerine daha çok zerdeçal (turmerik) kullanıldığını görüyoruz. Turmerik safran türlerine karşı çok daha ucuz bir tür. Safranın gramı uluslararası piyasalarda 6-8 dolara kadar çıkıyor. Anavatanı Güneybatı Asya olan safran en çok İspanya'da yetiştiriliyor olsa da hemen yanı başımızdaki İran bu işten epey para kazanıyor.

Safran denince akla İspanyolların 'Paella'sı, Fransızların 'Bouilleabaisse' (Buyabes'i), Faslıların 'Tagine' (Tajin'i) geliyor. Dünyanın en güzel çiçeklerinden biri olan mor renkli 'Crocus Çiçeği'nden elde edilen safran yoğun sarı-turuncu rengiyle, hoş aromasıyla hem göze hem de gurme damaklara hitap ediyor ama sağlığa yararları da tartışılmaz. Antioksidan içeriğiyle insanların giderek zayıflayan immün sistemlerini güçlendiriyor, karaciğerde detoks etkisi yapıyor ve en önemlisi -bazı ciddi araştırmalara göre- 'anticarcinogenic' (kanser karşıtı) etkiler gösteriyor. Depresyon ve anksiyete gibi bir çok sinirsel rahatsızlıklarda adeta bir iksir gibi davranıyor. Soğuk algınlığında, ateşli hatalıkların tedavisinde tonik olarak dikkati çekiyor. Kozmetolojik açıdan cilde sayısız yararları var. Akneyi ve bazı cilt lezyonlarını gidermekte ana tedaviye yardımcı oluyor. İçindeki 'crocin', 'crocetin' ve 'safranal' gibi maddeler onu etkili bir antienflamatuar (iltihap giderici) haline getiriyor.

Tüm endikasyonlarda hekimlerin kabul ettiği miktarlar aşıldığında bazı toksik etkiler gösterdiği ise asla unutulmamalı. Yardımcı tedavi etkilerine karşın, gurme ve geleneksel mutfakların çok değerli vazgeçilmezleri arasında. Önemli olan, gerçek safranı bulmak ve yetiştirebilmekte. Büyütülmesi dikkat ve özen gerektiriyor. Elde edilen miktarlar ise diğer bitkilere kıyasla çok az olmasına rağmen dünya piyasalarında hemen kabul görüyor. Bu özelliğiyle safran altın değerinde bir ihraç ürünü aynı zamanda.

TARHUN OTU

Lezzete ve sağlığa katkısı tartışılamaz

Botanikteki tanımıyla 'Artemisia Dracunculus'un yüzyıllara dayanan bir ünü var. Boyu 150 santimlere ulaşan bitkinin yaprakları 3 ila 10 mm genişliğinde. Tarhunun familyası 'Yavşan Otu'nun çeşitliliğinden geliyor. Aslında 'Ayçiçeği' ailesinin asil bir üyesi. Botanik adındaki 'dragon' ifadesi hiç de boşa söylenmiş bir tanım değil. Ona 'ejder otu' anlamına gelen 'tarragon' (dragon) denmesi ne kadar güçlü bir bitki olduğunu gösteriyor.

Başta gelen özelliği antioksidan zengini olması. İnsanda uyku kalitesini arttırıyor, metabolik faaliyetlere katkı sunuyor. Zamanında lokal olarak tıpkı karanfil gibi diş ağrılarında kullanılmış, ağız dezenfeksiyonu gibi ünlenmiş. İçeriğindeki 'eugenol' maddesi eski zamanların dişçilerindeki o tanıdık karanfil kokusunu veren maddelerin ta kendisi. Tıbbın ilk evrelerinde basit diş operasyonlarda anestetik ağrı giderici olarak kullanılmış. Tatlımsı damla sakızına benzeyen özütü geleneksel mutfaklarda halen kullanılıyor. Bugün de değişik lezzetler yaratmak isteyen şef aşçılar için vazgeçilemez aromatik çeşniler arasında. Geçmişinde Fransa'nın özel bir yeri var. Orada bir yakıştırma olarak tarhuna 'Roi des Herbes' (otların-çeşnilerin kralı) denmiş. Fransa gibi İspanya'da da yumurtalı spesiyaliteler, omletler ve gurme et yemeklerine tarhun otu eklenmesi ilginç bir gelenek. Ama asıl tercih edilen kullanımı balık ve deniz ürünlerinde. Bizde ve yakın coğrafyalarda daha çok bazı pilav ve tarhana çeşitlerinde kullanılıyor.

Kan şekerini hızlı düşüren türlerine ise dikkat edilmesi gerekiyor. Sindirim sistemine yararları ise tartışılmayacak kadar zengin: Dispepsi, irritabl kolon sendromunda tedaviye yardımcı diyetlerin içine giriyor. Karaciğerde detoks faaliyetine yardımcı oluyor. Avrupa'da bilhassa Fransa'da 'aperitif' olarak bilinen yemek başlangıcı mezelerine iştah açmak için katılıyor. Günümüzde ise dünyada sirkelere, turşulara, mayonezlere, salata soslarına ve hardal karışımlarına aroma verici olarak ekleniyor.

BİZE ULAŞIN