Afete dayanıklı iç mekân tüyoları

Ev ve ofisler, iç tasarım ile afete hazırlanabilir. Uzmanlara göre birçok ölümün nedeni mobilyalar, eşya dolu ev ve ofisler ile tahliye senaryosunun iç mimaride planlanmamış olması. Mimarlar, ev ve ofislerimizi kendi çabamızla nasıl afete hazır hale getirebileceğimizi anlattı.
17.04.2023 11:22 GÜNCELLEME : 17.04.2023 11:52

PARA ARAŞTIRMA/ ÜRÜN DİRİER Yaşadığımız deprem felaketi 85 milyonun dikkatini; inşaat teknikleri, yapı malzemeleri ve depreme hazırlıklı iç mimari gibi konulara çevirdi. Öncelik zemin ve güçlü bina teknikleri olsa da kullanılabilecek malzemelerdeki değişiklikler ve iç tasarımdaki küçük farklılıklar, afetlerde can kurtarabiliyor. Uzmanlara göre birçok ölümün nedeni mobilyalar. Eşyaların altında kalmamak, hatta eşyaları güvenlik unsuru haline getirmek ise mümkün. Ev ve ofislerde tahliyeyi kolaylaştıran bir yerleşim planı yapmak da hayati konuların başında geliyor. Uzmanlar ev ve ofislerimizi kendi çabamızla nasıl afete hazır hale getirebileceğimizi anlattı.

MOBİLYALAR BÜTÜNLEŞİK OLARAK KURGULANMALI

Slash Architects kurucusu mimar Şule Ertürk, tasarım yaparken yapıya eklenecek veya yapıdan çıkarılacak bölücü duvarların kat rijitliklerine zarar vermeyecek şekilde düzenlenmesine ve duvarların tüm katlarda sürekliliğinin korunmasına dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyor. Ertürk, "Çalıştığımız konut ve ofis mekanlarını tasarlarken temel olarak kullanıcı üzerinde, bütünsel bir algı yaratma gayretindeyiz. Bu çabanın getirisi olan 'kolay algılanabilirlik' ve 'kolay ulaşılabilirlik' parametreleri, bir taraftan kullanıcının mekân içinde kendini daha güvende hissetmesini sağlarken diğer taraftan da deprem sonrasında kaçış stratejisi sunan ve dolayısıyla tahliye sürecini kolaylaştıran bir avantaja dönüşüyor. Bu müdahaleyi özellikle ofis mekanlarında grafik elemanlar, süreklilik gösteren aydınlatma elemanları, malzeme ve renk farklılıkları gibi kullanıcı algısını ideal şekilde yönlendirecek estetik dokunuşlarla güçlendirmeye çalışıyor ve aynı zamanda acil çıkış yön işaretleri kullanarak çıkışa direkt ulaşılabilirliği sağlamaya ve tahliye süresini kısaltmaya özen gösteriyoruz. Özetle mekâna karakter veren dil, aynı zamanda deprem sonrası tahliye konusunda da kullanıcıya yönlendirme becerisi kazandırıyor" diyor.

Holistic (bütüncül) ve flat (hemyüz) tasarım anlayışından hareket ile mobilya gibi mekansal elemanları genel olarak mekanla bütünleşik şekilde tasarlayıp yapısal bileşenlere sabitlenmiş bir düzen kurgulanması gerektiğine işaret eden Ertürk, "Örneğin, hem ofis hem de konut projelerinde ortak olarak görülebilecek giyinme dolapları, kitaplık gibi ürünler duvara monte edilecek şekilde tasarıma dahil ediliyor ve ayrıca bu uygulamanın duvara bindireceği yük için duvar mukavemetini artıracak öneriler projelerimize işleniyor. Bu sayede deprem esnasında oluşabilecek devrilme ve olası yaralanma riskini azaltmayı umuyoruz" diye konuşuyor. Ayrıca özellikle ofis mekanları gibi kullanıcı kapasitesi görece fazla projelerde kaçış anındaki olası yığılmaların önüne geçilmesi için alternatif kaçış rotaları oluşturduklarını da sözlerine ekleyen Ertürk, şu bilgileri paylaşıyor:

"Bu doğrultuda, kullanıcının tahliye sürecini zorlaştırmayacak malzeme seçimlerine yöneliyoruz. Örneğin, tasarıma dahil edilen cam yüzeyleri, darbe durumunda ve kırılma halinde insan sağlığına zarar vermeyecek ve kaçış senaryosunu zorlaştırmayacak nitelikteki temperli cam olarak tercih ediyoruz. Aynı zamanda mekanların, tüm bu standardizasyonların erişilebilirlik filtresinden geçirilmesiyle engelli bireylere yönelik hizmet verebilecek şekilde kurgulanması da bütünü, herkes için güvenli hale getiriyor. Üretilen mekanlara tasarım edimi ile yaşamsal bir değer atfetmeye çabaladığımız gibi afet anı, öncesi ve sonrası tüm alt süreçlerde mekândan sunulması beklenen yaşamsal değerin de mimar ve tasarımcı tarafından projeye kazandırılması gerektiği düşüncesindeyiz."

EŞYALARI SABİTLEYİN VE SAYISINI AZALTIN

AAD Architects kurucusu mimar Ayşegül Güner, herkesin içinde bulunduğu yapıları deprem olacakmış gibi düşünerek o gözle bir gezmesi gerektiğini ifade ederek, "Örneğin, evinizde kapının tam karşısında bir vestiyer dolabı var ise büyük bir olasılıkla deprem anında kapının önüne devrilecektir ve kaçmanızı tamamen imkânsız hale getirecektir. Mümkünse evinizde ve ofisinizde bu şekilde gezerek sabitlenmesi gereken mobilyalarınıza doğru karar vermelisiniz" diyor. Çocuk odalarındaki rafların ve içerisindeki eşyaların deprem anında tamamen savrulacağını ifade eden Güner, "Çözüm olarak kapak sistemine geçerek sabitlenebilir kapaklar kullanmalısınız. Özellikle çocukların odalarında çıt çıt kapak tercih edilebilir. Yatak odalarımızda tavanlarımızdan sallanan aydınlatmalarımızı artık söktürmeliyiz. Onlara sevgiyle veda etmeliyiz. Sallantıda montaj hatalarından kaynaklanabilecek nedenlerle savrularak o bölgedeki herkes için büyük bir tehlikeye sebep olacaktır" diye konuşuyor.

Evlerimizi ve ofislerimizi dolduran eşyaları artık birazcık azaltmamız ve yaşadığımız alanları hareket edebileceğimiz ev ve ofislere çevirmemiz gerektiğini vurgulayan Güner, şunları aktarıyor: "Depremin dördüncü günü Hatay'daydım. Bir mimar olarak betonarmeye neden bu kadar fazla bağımlı hale geldiğimizi sorgulayıp durdum; hala da sorguluyorum. Biz öyle bir milletiz ki bu alışkanlığımızın sadece maddi olarak daha uygunluk sağladığı için tercih ettiğimizi hepimiz biliyoruz. Peki, sadece üçte biri daha fazla maliyet ile çelik ve ahşabın daha çok kullanıldığı bir yapı tarzına geçseydik veya yüzyıllardır ayakta duran yapıların ana sistemi olan yığma taş kilit sistem ile yapılarımızı yapsaydık deprem bölgelerinde binlerce vatandaşımızı sizce kaybeder miydik?"

AYASOFYA TAKLİTLERİ TAMAMEN ÇÖKTÜ

Bu konuda bazı yapılardan örnek veren Güner, "Örneğin güzel İstanbul'umuzda yer alan dünyaca ünlü Ayasofya. Binlerce yıldır İstanbul'da gerçekleşen büyük depremlere dayanarak günümüzde hala niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden bizi selamlaması, sizce de bir mesaj değil mi? Bütün büyük depremlerden hep ufak hasarlar ile çıkmıştır. Mühendislik olarak da yapıldığı dönemde örneği olmayan büyüklükte bir kubbeye sahiptir. Hatay'da gezerken birçoğu Ayasofya taklidi olan cami mimarisine sahip pek çok caminin tamamen çökmüş olduğunu bizzat gördüm ve fotoğrafladım. Yığma taş kilit sistem ile binlerce yıl önce yapılmış olan Ayasofya bize her gün selam verirken, son 100 yıl içerisinde yapmış olduğumuz tamamen betonarme camiler neden korkunç şekilde çöktü? Aslında cevaplar soruların içinde, ama tabii ki eğer istersek görebileceğiz. Bu da işte bizim acı gerçeğimiz" diye konuşuyor.

"DOLAPLARDA AYNA KULLANIMI GÖZDEN GEÇİRİLMELİ"

Y. Mimar Can Küccük / KüccüK Architects Kurucusu

Konut kullanım yoğunluğunun akşam olduğu bilinmektedir. Bu duruma karşı yatak yanlarındaki dolapların yıkıntı halinde kırılması durumu göz önüne alınırsa dolaplardaki ayna kullanımını tekrar gözden geçirilmelidir. Hem bu aynaların depremzedenin üstüne kırılarak düşmesini engellemek hem de yaşam üçgeninden sürünerek çıkma senaryosuna karşı yaralanmaları engellemek adına dikkat edilmelidir. Ayrıca dolaplar gömme dolap olarak iki duvar arasına yerleştirilebilir ve dolabın açıktaki tarafına profil demirler ile dayanım sağlanarak gömme dolap haline getirilebilir. Tüm dolapların sabitlenmesinde fayda var. Tavana kadar olan dolaplar, dolap üstüne yerleştirilebilecek kapamalarla güçlendirilebilir. Kesinlikle yatak başlığına tablo, ayna veya resim gibi dekoratif objeler tercih edilmemelidir. Yatak yüksekliğiniz ve komidin yüksekliğiniz birbirine yakın olmalıdır. Salonlarda koltukların sağlamlığı çok önemlidir. Konutta sürünerek çıkma ihtimaline karşın minimum cam ve türevleri malzemeler kullanılmalıdır. Ofislerde ise masa seçimlerinde geniş ve uzun masif ahşaplar seçmek yerine çelik profille güçlendirilmiş ahşap masaları tercih etmekte fayda var. Taş kaplamalar belirli noktalarda uygulanabilir, ancak olası bir darbe anında kesici ve delici bir hale gelebilme olasılığı olan doğal taşı tercih edilmemelidir. Masalardaki geniş açıklıkları tek seferde geçmek yerine dikmelerle güçlendirmek, çalışma masasını sığınma elemanına çevirebilecektir. Ofislerde genellikle açık raflar kullanılmaktadır. Dolaplar her ne kadar duvarlara sabitlense de rafların açık olmasından dolayı dolap raflarındaki her şey, etrafa düşme ve zarar verme olasılığı taşımaktadır. Rafları düz şekilde bitirmek yerine rafın ucunu birkaç cm çıkıntı yapacak şekilde bitirmek, bu durumu önler. Bunun en sağlıklı çözümü de kilitli dolap kapakları kullanmak olacaktır.

TÜRKİYE'DEKİ YAPI TASARIM MEKANİZMALARI TEK BOYUTLU

Özer-Ürger Mimarlık'tan mimar Ahmet Mucip Ürger ise bugün Türkiye'deki yapı tasarımı ve üretimi mekanizmalarının tek boyutlu olduğuna değinerek, "Apartman tipolojisinin varyasyonları ve betonarme inşaat sistemi, ülkenin tüm kentlerinde tekil çözüm olarak ortaya çıkmakta. Bu mutlak çözümle üretilen yapılardan zemini sağlam olanlar, işçilik hatası az olanlar veya betonu daha kaliteli olanları ayakta kalmakta, diğerleri çökmekte. Yapı malzemeleri kalitesi ve işçilik sorunlarını kenara bırakırsak daha sağlam yapılar için bir an önce yapım süreçlerini çok boyutlu olarak tekrar ele almalı, mimari, mühendislik ve malzeme alternatifleri araştırılmalı, yönetmeliklerin, inşaat piyasasının ve inşaat firmalarının talepleri ile oluşan tek boyutlu yapım sistemlerini çeşitlendirmeliyiz" diye konuşuyor. Bu açılımı yapının tüm parçaları için ayrı ayrı düşünmek gerektiğine de işaret eden Ürger, "Farklı problemlere, daha geniş bir cevap kümesinden, çok boyutlu cevaplar vermeliyiz. Bu genişleme sadece depreme dayanıklı binalar üretmenin ötesinde insanların daha konforlu, mutlu, neşeli yaşayacağı mekanlar üretilmesini sağlayacaktır" diyor.

"AFET TAHLİYE YOLLARI VE MALZEME SEÇİMİ DÜŞÜNÜLMELİ"

Ali ÖZER / Mimar

Depremde yıkılan kentleri incelediğimizde yıkılmanın veya devrilmenin büyük oranda yapının zemine oturduğu noktadan kaynaklandığını görebiliriz. Bunun nedeni, yer kabuğunda yayılan deprem dalgalarının yapıya bu noktadan güç uygulamasıdır. Zeminin sıkı veya gevşek olmasına göre temel sistemi belirlenmeli, afet anında hasarsız olarak ayakta kalması gereken kamu binaları ile kötü zemine oturan yapılarda zemin iyileştirme veya sismik izolatörler kullanılmalıdır. Her ne kadar temel üzerine yerleşen betonarme çerçeveler performanslarını kanıtlamış da olsalar deprem anındaki katı davranışları ve yaygın yapım hataları nedeniyle kırılgandır. 50 yıllık ömrü olan betonarme çerçevelerin ömrünü uzatmak, masraflı ve zor bir seçenektir. Betonarme sisteminin alternatifleri olan ahşap ve çelik yapıların inşaat piyasasındaki yerlerini almaları ve piyasaya derinlik vermeleri önemlidir. Üstelik bu yapım teknikleri betonarmeye göre daha hafif ve deprem anında daha esnektir. Bunun yanı sıra kolay güçlendirilebilir ve insandan kaynaklanan yapım hatalarını en aza indirir. Ancak ahşabın sonlu bir kaynak olduğu unutulmamalıdır. Son olarak yapılar afet anı ve afet sonrası senaryoları düşünülerek tasarlanmalıdır. Afet tahliye yolları ve bu yollar üzerindeki malzeme seçimleri, mobilya yerleşimleri düşünülmelidir. Yapının hasar görmesi halinde dahi yapının kolayca erişilebilen mekanlarında afet sonrası için destek malzemeleri bulunmalıdır.

"BİRÇOK ÖLÜMÜN NEDENİ DEVRİLEN MOBİLYA VE DÜŞEN NESNELER"

İrem ARIBAŞ / BAB Architects kurucusu

Depreme dayanıklı bir bina tasarlamak üzere sağlanacak standartların coğrafi konumlanma, zemin sınıfı, taşıyıcı elemanların konfigürasyonu, mimari yapı sınıfı ve kentsel planlama gibi birden çok parametre beraberinde ele alınması zaruridir. Bu durum mimarlar, inşaat mühendisleri, jeoloji mühendisleri, şehir ve bölge planlamacılarının kendi uzmanlık alanları doğrultusunda bilim ve bilgi temelli tespitlerini ortak bir paydada birleştirdiği ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan yapı tasarım formülüne her disiplinin proje ve uygulama aşamasında da riayet ettiği kolektif bir çalışma gerektirir. Dolayısıyla depreme dayanıklı bir ofis veya konut mimarisinin birincil koşulu, en önce tüm disiplinlerin yapısal dayanım koşullarını karşılayacak şekilde tasarlanmış olmasıdır. Ancak bunların haricinde deprem esnasındaki birçok ölüm ve yaralanmaların devrilen mobilyalar, düşen nesnelerden de kaynaklandığını göz önünde bulundurmalıyız. Bu yönde özel imalat elemanlarının tasarımlarında sivri, keskin kenarlı düzenlemelerden kaçınılmalı, ağırlık ve rijitlik hesapları yapılmalı, tüm elemanlar yapısal bir çerçeveye sabitlenmeye uygun şekilde üretilmelidir. Mekânsal çözümler dahilindeki sirkülasyon alanları net ve tanımlı olmalı özellikle ofis alanları gibi insan nüfusunun fazla olabileceği mekanlarda acil durumlar karşısında kaotik bir ortam oluşmaması adına kaçış, sığınma gibi senaryolar planlama aşamasından çözümlere dahil edilmelidir. Yapı içerisindeki yapılaşmanın mevcut statik hesaba ekstra yük bindirmemesi koşuluna muhakkak dikkat edilmeli, tasarım elemanlarından gelecek kayda değer ek yükler var ise muhakkak bir inşaat mühendisi ile statik hesap güncellenmeli ve bu yönde yapı güçlendirilmelidir.

"ZEMİN ETÜT RAPORU ARAŞTIRILMALI"

Filiz Cingi YURDAKUL / Aura Design Studio Kurucusu Mimar

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından lisans verilen kuruluşlar ve belediyeler tarafından riskli yapı tespiti yapılmaktadır. Binanın ihtiyaçları ve ne kadar risk altında olduğu, detaylı olarak analiz edilir. Uzmanlar gelip binayı genel olarak inceledikten sonra binanın taşıyıcı sistemine detaylı olarak inceleme başlatırlar. Binanın genel durumu, zemin analizi, yapının fay hatlarına olan yakınlığı da incelenir. Son ve asıl olarak binadan tahribatlı veya tahribatsız deney yöntemleriyle taşıyıcı sistemin kontrol edilmesi gerekir. Ayrıca bitişik nizam veya kendi içinde kot farklılığı olan yapılarda kısa kolon etkisi kontrol edilmelidir. Böyle noktalar var ise mutlaka güçlendirme yapılmalıdır. Karot alımı veya röntgen tipi araştırıldıktan sonra risk raporu hazırlanır. Uzmanlar yapının depreme dayanıklı olup olmadığına karar verir. Gerekli görülürse güçlendirme işlemi başlatılabilir veya bina tahliye işlemleri devreye konur. Zemin raporu da araştırılmalıdır. Araştırılmak istenen yapının, ruhsatının alındığı belediyede onaylı zemin etüt raporu bulunur. Bu raporda yapının zemin değerleri yer alır.

"AHŞAP VE HAFİF ÇELİK KULLANILMALI"

Esen Akyar KAROĞLU / IGLO Mimarlık Kurucu Ortağı

Afet sonrası şehir planlaması projelerine yönelik, ibretlik kötü bir örnek olan İtalya'dan bahsetmek isterim. 2009 L'Aquila Kuzey İtalya depremlerinden sonra bir rekonstrüksiyona başlandı. Ancak asıl dönüşümün deprem sonrası inşaat işlerinin mafyanın elinden kurtarılması olacağı ve bunun gerekliliği, çok konuşuldu. Yolsuzluk, afet ve sonrasında tepeden aşağıya merkezi yönetimin dezavantajları sebebiyle aradan geçen sürede rekonstrüksyonun büyük bölümü tamamlanamadı. Ardından 2012'de ve 2016'da Amatrice'de yaşanan depremlerden sonra da aynı şey yaşandı. Afet değil, ancak savaş sonrası rekonstrüksiyonunda ise en başarılı örnekler bence Alman şehirleri. 2. Dünya Savaşı'nda yüzde 80'i dümdüz olan Berlin ve Dresden, çok iyi planlamalarla yeniden kuruldu. Bana göre deprem bölgesindeki yeniden inşa edilecek yapılarda ahşap, hafif çelik gibi hafif yapı sistemleri tercih edilmeli. Zemin etütlerinin doğru yapılması, buna bağlı statik hesapların doğru yapılması, yapı denetim mekanizmasının doğru işletilerek inşaatların projesine uygun yapılması koşuluyla betonarme yapılar da depreme dayanıklı olacaktır.

BİZE ULAŞIN