NUR DEMİROK Şimdi denizlerimize yatırım zamanı! Üç hafta boyunca denizlerimizdeki doğal zenginliklerden bahsedeceğim. Çoğu bilinmeyen bu zenginlikleri araştırıp yatırım yapanlar çok kazanacak! Denizler balık ve kabuklu deniz hayvanları dışında insanlığa öylesine çok armağanlar sunar ki, bunları anlatmaya bu sayfalar yetmez. Önümüzdeki üç hafta boyunca sizlerle çok da fazla bilinmeyen ya da genellikle ikinci planda kalan özellikle bizim deniz zenginliklerimizden söz edeceğim. Üç bölüm halinde sunacağım bu yazı dizisindeki konular arasında şunlar var: 'Krill', 'Spirulina', 'Mavi-Yeşil Algler', tüketilebilir ve ticari amaçla kullanılabilen 'Yosunlar', 'Deniz Tuzu', 'Havyar', 'Balık Karaciğeri' ve pek bilinmeyen, ama ihraç edilebilen çeşitli deniz canlıları... İşte bu yazı dizisinin ilkini sizinle bu hafta paylaşmak istiyorum: Konumuz 'Plankton'lar...
Neredeyse yüzde 70'inin denizler, okyanuslar, akarsu ve göllerle kaplı olduğunu düşünecek olursak, dünyamız aslında karadan çok bir 'su gezegeni'. Özellikle denizel ortamlarda yaşayan bu canlılar, besin zincirleri ve ekosistemler, gelecek nesilleri yakından ilgilendirecek nitelikte hayati öneme sahipler.
MİNİ KARİDES BENZERİ CANLILAR
Besin zincirlerinin en altında yer alan 'Plankton' dediğimiz bu çok küçük mikroskopik canlılar, sadece 'denizlerde' değil, tüm dünya ekosistemlerine hatta küresel ve lokal iklimlere direkt ya da dolaylı etkileri olan temel yapı taşlarından. Plankton, 'Antik Yunanca'da 'gezgin, gezenti' anlamına gelen 'planktos' sözcüğünden türemiş.
Planktonlar; bitkisel özellikler gösteren 'phytoplanktonlar' ve hayvansal özellikler gösteren 'zooplanktonlar' olarak ikiye ayrılıyor.
Planktonların doğaya ve tüm insanlığa etkileri çok büyük. Öncelikle tüm planktonlar birer 'dönüştürücü'; okyanus tabanına düşen besin parçalarını, hayvan ve bitki atıklarını parçalıyor, öğütüyor ve dönüştürüyorlar.
Ayrıca planktonlar kendilerinden daha büyük deniz canlılarının da ana besin kaynaklarından.
Hatta insanların bile tükettiği 'Phytoplankton' (bitkisel) ve 'Zooplankton' (hayvansal) plankton çeşitleri de var: Örneğin bir zooplankton türü olan 'Krill' bunlardan biri. Kriller, çok küçük bazen de mikroskopik ölçekte olabilen mini karides benzeri canlılar.
TİCARİ BESİNLERE AROMA VERİYOR
Özellikle Japonya gibi Uzakdoğu ülkelerinde ve Norveç gibi arktik (kutupsal) bölgelerde ticari olarak avı yapılan 'Krill' (Norveçce 'küçük balık yavrusu sözcüğünden geliyor) bazı ticari besinlere 'balık, deniz ürünü' aroması (tadı) vermek için, fermente balık soslarında ve deniz ürünlü karışımlarda kullanılmak üzere sık avlanıyor.
Hayvan yemi olarak da işlenebilen Krill, son yıllarda farmakoloji ve besin takviyesi sektörlerinde de büyük üne kavuşmuş durumda: Bu çok küçük karides benzeri canlılardan elde edilen 'Omega 3 Yağı', bugün tüm dünyada 'en kaliteli', kolay absorbe edilen Omega 3 takviyelerinden biri sayılıyor. Ayrıca, bu canlılara 'pembemsi' rengini veren 'astaxhanthin' in de dünyanın en güçlü antioksidanlarından biri olduğu biliniyor.
Sonuçta Kriller çok değerli alternatif protein kaynağı da aynı zamanda... Örneğin Japonlar Kriller'i 'Okiami' denilen bir besin şeklinde tüketirken, Philipinler'de 'Bagoong' denilen 'Krill Hamuru' şimdi çok popüler durumda. 'Krill Unu' da son zamanlarda atıştırmalıklarda da çokça kullanılıyor. Günümüzde 'Krill Balıkçılığı'nda yüzde 56 ile Norveç başı çekerken, onu Kore ve Çin izliyor.
KÜRESEL ISINMA ALARMI
Gelelim kötü habere: Ne yazık ki, son zamanlardaki küresel ısınma, bariz iklim değişiklikleri ve buzulların eriyip çözülmesi, (bazen kotrolsüz avlanma dahil), arktik bölgelerdeki Krillerin hatta tüm plankton cinslerinin de alarm derecesinde azalmasına neden oluyor. Yapılan araştırmalarda uzunca bir zamandan bu yana plankton rezervlerinin yüzde 80'inin yok olduğu söyleniyor.
Bu durum devam edecek olursa, planktonlarla beslenen canlıların azalması ve yok olma riski bir yana; doğada geri döndürülemez lezyonlar dahi olabilecek. Ticari anlamda da (unutmayalım ki doğada tüm sistemler birbirine bağlı olduğu için) balıkçılığa da büyük zararlar verebilecek. Umuyoruz ki, bu durum daha da kötüye doğru gitmez.
SÜPER BESİN: MAVİ-YEŞİL ALGLER
Phytoplanktonlar (bitkisel plankton) da Krill gibi Zooplankton'lardan geri kalmıyor; günümüzün en popüler, kapsamlı hatta 'süper besin' olarak nitelendirilen 'mavi-yeşil alg' türleri, özellikle 'spirulina' denilen besin takviyeleri de bu gruba dahil.
'Cyanobacteria' denilen ilkel ve fotosentez yapabilen bakteri grubuna ait olan mavi-yeşil algler, günümüzde az tuzlu ya da tatlı su havuzlarında ticari olarak yetiştirilse de orijin olarak denizlerden geliyor.
Besin takviyesi sektörünün yanı sıra 'Phytoplankton'lara kozmetik dünyasında da bolca rastlıyoruz artık. Birçok rahatsızlıklara iyi gelmesiyle bilinen bu 'Phytoplankton' türleri, gençleştirici (anti-aging) özellikleriyle de hep öne çıkıyor.
Phytoplankton'lar da kendilerinden daha büyük deniz canlılarının hatta 'Kriller'in bile besin kaynağı olabiliyor. Bitkisel özellikleriyle fotosentez yapabilen türleri de tüm deniz ve okyanuslarda bolca mevcut.
'Phytoplankton'lar doğa ve küresel iklim için öylesine hayati öneme sahipler ki; deniz ve okyanuslarda inanılmaz büyük bir 'canlı kütlesi' ('bio-mass') teşkil etmesiyle atmosferdeki oksijenin yüzde 50'sini üretiyorlar!
Şu anda soluduğumuz havanın büyük çoğunluğunu, bu minik 'bitkisel' canlılara borçluyuz!
ONLARDAN YARARLANABİLİR MİYİZ?
İster bitkisel ister hayvansal plankton olsun; bu küçük mikroskopik canlılar, son yıllarda doğada oluşan dengesizliklerle daha da önem kazanmış durumdalar. Günümüzde onlardan daha çok yararlanmamız için birçok çalışma yürütülüyor.
Örneğin, deniz ve okyanuslardaki kirliliğin ve özellikle plastik, mikroplastik gibi atıkların parçalanmasında ve doğaya entegre edilmesinde çeşitli plankton türlerinden yararlanılması öngörülüyor.
Sonuçta doğa, ekosistemler ve biz insanlık olarak bu minik canlılara bağlıyız ve bağımlıyız. Doğadaki tüm canlı grupları, besin halkaları, doğa sistemleri de hep birbirlerine bağlı. Bu gerçeğin daha çok farkında olmamız umuduyla saygılar...