'Ulaşılmama Hakkı'
PARA ÖZEL DOSYA/ ÜRÜN DİRİER Evden çalışma modelinin yaygınlaşması bitmeyen mesai kabusuna yol açtı. Tüm dünyada "Ulaşılmama Hakkı" önemli bir gündem maddesi haline geldi. Uzmanlar, suistimallere karşı yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması gerektiğini belirtiyor.
Pandemi ile beraber günlük hayattaki birçok alışkanlığımız şekil değiştirdi. Doğal olarak bu değişiklikler iş hayatımıza da yansıdı. Çoğu şirketin evden çalışma sistemine geçmesiyle yeni bir düzen ortaya çıktı. Artık ofise gitmeden de işler halledilebiliyor. Üstelik dijital iletişim araçları sayesinde bunun ne kadar kolay olduğunun da farkına vardık. Evden çalışma sisteminin çalışanların hayatını kolaylaştırmak dışında, maliyetleri düşürmek ve çalışan motivasyonunu artırmak gibi pek çok olumlu etkisi var. Yine de bu konuda sadece olumlu etkilerin bulunduğunu söylemek mümkün değil. Bu yeni düzenin getirdiği bazı zorluklar var ki, bunlardan biri ve belki de en önemlisi, mesai saati sınırlarının bulanıklaşması.
Evden çalışma sistemine geçilmesi, çalışanların 7/24 ulaşılabilir olması gerektiği algısını yaratırken, ortaya çıkan bu algı sebebiyle iş hayatı ile özel hayat çoğu zaman birbirine karışır hale geldi. Çalışanlarının her zaman ulaşılabilir olmasını bekleyen işverenler var. Bu olumsuz etkenlerden dolayı pandemi tüm dünyada 'Ulaşılmama Hakkı' kavramını gündeme getirdi. En son geçtiğimiz Ocak ayında Avrupa Parlamentosu, çalışanların iş saatleri dışında ulaşılamamasına yönelik 'İrtibatı Kesme Hakkı' ile ilgili hazırlanan raporu kabul etti. Uzmanlar, işverenin çalışanları suistimal etmemesi adına gerekli yasal düzenlemelerin ülkemizde de bir an önce yapılması gerektiğini belirtiyor.
UZMAN GÖRÜŞLERİ
Doç. Dr. Dinçer ATLI / Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi
"Tüm dünyada tartışılıyor"
Pandemi sürecinde bir çalışanın mesai saatleri haricinde ne kadar ulaşılabilir olabileceği konusu tüm dünyada tartışılan bir konu haline geldi. Mesai saatleri dışında Ulaşılmama Hakkı ya da İrtibatı Kesme Hakkı olarak bilinen bu konuda açık düzenlemeler bulunmuyor. Dinlenme hakkı anayasamızda genel bir ifade ile tanımlanıyor. 4857 sayılı İş Kanunu'nda ve İş Kanunu, Çalışma Süreleri Yönetmeliği'nde ise haftalık çalışma ve dinlenme süreleri düzenlenmiştir fakat bu düzenlemeler 'Mesai saatleri dışında ulaşılmama hakkı' ya da 'İrtibatı Kesme Hakkı' ile direkt olarak ilgili değildir. 2021 Ocak ayında Avrupa Parlamentosu, çalışanların iş saatleri dışında ulaşılamamasına yönelik 'İrtibatı Kesme Hakkı' ile ilgili hazırlanan raporu kabul etti. Ülkemizde de bu konuda sınırları çizen açık düzenlemeler bulunmuyor. Ülkemizin AB uyum sürecinde, "İrtibat Kesme Hakkı" kapsamında kabul edilen tavsiye niteliğindeki rapordan hareketle bu hakkın Türk mevzuatında da bir hak olarak yer bulabileceğini düşünüyorum. İK süreçlerinde de hak olarak uygulama alanı bulabilir.
Elvan KILIÇ / Avukat
"İvedi yasal düzenleme gerekiyor"
Pandemi döneminde çoğu firmanın uzaktan çalışmaya geçmesi ile çalışanın evdeki özel hayatı ile iş hayatı arasındaki sınırın ortadan kalkmış durumda. Bu durum çalışanın mesai saatlerini bir hayli esnetmekte. Ofisteyken belirli bir zaman dilimi olan çalışma saatleri, uzaktan çalışma yapıldığında belirsiz bir hale gelmekte. Öyle ki, mesai saatleri haricinde e-posta cevaplamak, raporları iletmek kimi çalışanlar için günlük çalışma rutininin bir parçası olmuş durumda. Uzaktan çalışma 2016 yılında yapılan değişiklik ile 4857 sayılı İş Kanunu'na eklenmişti. Fakat İş Kanunu ve 10/03/2021 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan Uzaktan Çalışma Yönetmeliği'nde bile maalesef 'Ulaşılmama Hakkı' özel olarak düzenlenmemiş, genel olarak mevzuatlara atıf yapılmıştır. Bu nedenle, bu düzenlemeler yapılmaya kadar ve çalışan bu mevzuatlarca korunmadığı sürece uzaktan çalışmada mesai saatleri işverenler tarafından suistimal edilecektir. Bunun önlenebilmesi için pandeminin belli bir süre daha devam edeceği göz önünde bulundurularak ivedi olarak düzenleme getirilmelidir.
Cem SEZGİN / Deloitte Şirket Ortağı ve İnsan Yönetimi Hizmetleri Lideri
"Sorun aslında teknolojiyle başladı"
Şu anda bu konu iyice sorgulanmaya başlandı. Özellikle evden çalışan kesim daha fazla çalışmaktan şikayetçi. Çünkü birkaç ay sürecek geçici bir dönem derken, 15 ayı deviriverdik. Nefes almaksızın ardı ardına çevrimiçi toplantılar, öğlen yemek arası dahi verememek, hafta sonları özellikle kısıtlamalarla birlikte her daim erişilebilir olma beklentisi derken artık hepsi sürmenaj yaşamaya başladı. Bedensel, mental ve ruhsal sağlıkları olumsuz etkilendi. Halbuki trafikten zaman kazanacaktık, giyim kuşam ile, yemeğe gidip gelmekle uğraşmayacaktık, zamanımızı çok daha güzel kullanacaktık. Ama evdeki hesap, çarşıya uymadı. En basit çerçevede olağandışı koşullar dışında mesai saatleri içinde çalışana ulaşmak şirketin hakkı, mesai saatleri dışında ise ulaşılmamak çalışanın hakkı. Ancak bu ulaşılabilir olma konusunu sadece pandemi ile ilişkilendirmek, büyük resmi ıskalamamıza neden olacaktır. Beyaz yakanın her an erişilebilir ve çalıştırılabilir olma sendromu teknolojik yeniliklerle başladı.
Berna ÖZTINAZ / PERYÖN Türkiye İnsan Yönetimi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
"Bir hayaldi ama çalışma süresini artırdı"
Bütün bunların yanında pandemiden önce bütün çalışanlar için güzel bir hayal olan uzaktan/esnek çalışma yöntemleri, çalışılan süreyi de artırdı. ABD'de gerçekleştirilen bir araştırmada uzaktan çalışanların, ofis çalışanlarına göre ayda 1,4 gün daha fazla çalıştığı tespit edildi. Dolayısıyla iş-hayat dengesinin bozulduğunu söyleyebiliriz. Sonu gelmeyen toplantılar, gece gelen mailler ve mesai sonrası artık iyice normal bir hale gelmiş telefon aramaları hayatımızın istenmeyen parçaları haline geldi. Avrupa Parlamentosu'nun verilerine göre mesai saatleri dışında çalışan kişilerin oranı yüzde 27'lere dayandı. Dolayısıyla da uzaktan çalışma son dönemde yapılan araştırmaların gösterdiği gibi çalışanlar tarafından eskisi kadar iyi bulunmamaya başladı. Bu konuyla ilgili ABD'de gerçekleştirilen bir araştırmada çalışanların ruh sağlığında, iş tatmininde ve motivasyon konularında sıkıntılar yaşadığı görülüyor. Yine aynı araştırmada uzaktan çalışmayı sevdiğini ve bunun kendisini geliştirdiğini belirten çalışanların oranı ise yüzde 16'da kaldı.
İpek Yerli ÇITIR / Wyser Kıdemli Müdürü
"Ofise dönme talebi erkeklerde daha fazla"
Sürecin başladığı dönemde çalışanlar tarafından daha konforlu olarak tanımlanan uzaktan çalışma yöntemi bu düzeni kuran kişiler için verimli devam ederken, bazı çalışanlar için ise zorlayıcı olmaya başladı. Özellikle uzaktan çalışma sürecinde ofiste fiziki koşullarda çalışırken uygulanan rutinlerin ortadan kalktığını görmekteyiz. Öğle tatili, çay kahve molası gibi sosyalleşme adına verilen temel ihtiyaç molaları uzaktan çalışma modelinde ortadan hızla kalktı. Dijital ortamda işverenin çalışana online platformalar üzerinden anında ulaşabilmesi birçok iş sürecinin verimli ve kesintisiz devamlılığını sağladığı gibi, çalışanları zorladığı noktalarda ortaya çıkmaya başladı. Ardışık birçok görüşmenin gün içerisinde yapılması, çalışanların temel ihtiyaçlarına ayırdığı zaman ve saatleri birbirine karıştırdı. Uzaktan çalışan kadınların iş kadını, anne, ev kadını, öğretmen gibi farklı sorumlulukları olmasına rağmen, ofise dönme talebini son dönemde özellikle erkek çalışanlarda daha fazla gözlemlemekteyiz.
Erhan KOCABAŞ / Workindo CEO'su
"Ruhsal problemler gün yüzüne çıkıyor"
Mesai saatleri dışında ulaşılmama hakkı tanınması, çalışanlar için özgür bir alan yaratacaktır. Bu da çalışma motivasyonunun artması ile doğru orantılıdır. Ayrıca mesai saatlerinin net olarak belirlenmesi, çalışanları daha odaklanmış bir biçimde çalışmaya sevk edebilir. Geçtiğimiz günlerde Avrupa Parlamentosu'nda iş saatleri dışında ulaşılmama hakkı oy çokluğu ile kabul edildi. Bu tarz bir uygulamanın ülkemizde de gündeme gelmesi ve ilerleyen zamanda kabul görmesi pek çok sektör için fayda sağlayacaktır. Mesai saatleri dışında çalışma zorunluluğu hisseden, mesai bitiminde bile işiyle ilgili iletişim kanallarında çevrimdışı olamayan çalışanların yükü artıyor. Bundan dolayı çalışanlar baskı altında hissedebiliyor. Beklentinin artmasıyla birlikte baskı altında hisseden çalışanlarda, anksiyete ve depresyon gibi ruhsal problemler gün yüzüne çıkıyor. Diğer yandan insan sosyal bir varlık. Sosyalleşme ihtiyacını karşılayamadığında ve bu durum diğer stres yaratan etkenlerle birleştiğinde çalışan açısından ortaya vahim bir tablo çıkabiliyor.
Altuğ EKER / Champs Teknolojiden Sorumlusu Kurucu Ortağı
"Dünyada 300 milyon insan depresyondan muzdarip"
Avrupa Parlamentosu'nun yaptığı araştırma, çalışanların yüzde 37'sinin pandemi döneminde evden çalışmaya başladığı ve bu çalışanların yüzde 27'sinin ise mesai saatleri dışında da çalışmak zorunda kaldığını göstermiş. Yine bir başka araştırma küresel çapta 300 milyon insanın depresyondan ve işle ilgili zihinsel bozukluklardan muzdarip olduğu sonucunu raporlamış. İşe sürekli bağlanmanın sağlık üzerinde olumsuz etkileri var. Ekranın önünde çok uzun süre oturmak ve çok fazla çalışmak konsantrasyonu azaltır, bilişsel ve duygusal aşırı yüklenmeye neden olur. Doğal olarak uzun çalışma saatleri daha yüksek başarı anlamına gelmiyor. Özellikle iş hayatında etkisini daha fazla göstermeye başlayan Z jenerasyonunun işten beklentileri çok farklı. Ancak hepsinin temel beklentisi daha fazla özgürlük. İstedikleri zaman çevrimdışı olabilmek istiyorlar. Ulaşılmama hakkı konusundaki gerekli yasal düzenlemelerin, AB'ye aday ve genç nüfus oranı yüksek ülkemiz için de hükümet tarafından hayata geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Zeynep Doğrul AŞAR / Oxygen Consultancy Genel Müdürü
"Şirketlerin yüzde 55'i evden çalışmaya devam edecek"
Evden çalışmanın getirdiği iş yükü ve zorluklar sonucunda uzmanlar, evden çalışma modelinin tükenme sendromu, uykusuzluk, depresyon gibi psikolojik sorunlar oluşturduğuna dikkat çekiyor. Yönetici ve şirket sahiplerinden görüş aldığımızda ise evden çalışma uygulamasının, ulaşım, yemek giderleri, büro masrafları, kiralar açısından önemli ölçüde avantaj sağladığını belirtiyorlar. Birkaç ay önce ülkemizin önde gelen kuruluşlarından Koç Holding bir ilk'e imza atarak yaklaşık 35 bin çalışanının ev ofis çalışacağını belirtti. Ardından Sabancı Grubu şirketlerinden Akbank aynı kararla yola devam etti. Yapılan araştırmalar şirketlerin yüzde 55'inin bu kararı aldığını ve evden çalışmaya devam edeceğini gösteriyor. Şimdi gündemdeki konu ise "İrtibatı Kesme Hakkı." Dünyaya baktığımızda Almanya, İtalya, İspanya, Fransa gibi ülkelerde birkaç yıl önce Daimler, VW, Allianz, Renault, BMW gibi şirketler çalışanlarına mesai sonrası ve haftasonu için e-posta ve telefon kullanımına sınırlandırma getirerek çalışan memnuniyetini artırmayı hedeflemişti.
Özgür ZEYBEK / Ergene Consulting & HGA Group Türkiye Şirket Ortağı
"Bitmeyen mesai kavramı gündemde"
Bugün Türkiye dahil Avrupalıların yaklaşık üçte birinin evden çalıştığı tahmin ediliyor. Teknolojinin getirdiği imkanlarla zaten her an ulaşılabilir olan özellikle yönetici seviyesindeki kişilerin uzaktan çalışma saatlerinin uzaması ile özel hayatları ile çalışma hayatları iyice birbirine karıştı. Örneğin AB İş Yasası'na göre 48 saat, Türkiye'de ise 45 saat olarak belirlenen haftalık çalışma süresi pandemi döneminde fazlasıyla aşıldı ve fazla mesai saatleri çoğunluk işveren tarafından ödenmedi. Çalışma saatlerinde sınırlar aşılınca da iş dünyasında 'bitmeyen mesai' kavramı gündeme geldi. Bu durum gerek hükümetlerin gerekse şirketlerin çalışanlara "ulaşılmama hakkı' verilmesi gibi yeni bir tartışmaya zemin hazırladı. Evden çalışma ile bir taraftan trafikte zaman kaybedilmesi artık söz konusu değilken, diğer taraftan işverenin mesai saati dışında düzenledikleri toplantılar ve tüm farklı kanallardan çalışanlarına ulaşmaları kişilerde bezginlik yaratmaya başladı. Öyle ki, bu durumdan bunalan yöneticiler farklı iş fırsatlarına daha açık hale geldiler.
Müge YALÇIN / My Executive Kurucu Ortağı
"Çalışan üzerinde baskı oluşturuyor"
Mecburen uzaktan çalışmaya geçtiğimiz bu dönem tüm dünyada 'ulaşılmama hakkı'nı gündeme getirdi. 'Ulaşılamama hakkı' işverenlerin, çalışanlarının dinlenme haklarına, kişisel ve aile yaşamına saygı duyması amacıyla mesai saati dışında çalışanların ulaşılabilir olmamasını koruyan bir hak. Geçtiğimiz Ocak ayında AB Parlamentosu tam da bu konuya ilişkin bir rapor paylaştı. Raporda, ev ve iş yaşamının sınırlarının bulanıklaştığı ve çalışanların her zaman erişilebilir olmasının beklendiği evden çalışma modelinin çalışan üzerinde bir baskı oluşturduğu belirtiliyor. Dinlenmenin insan sağlığı için temel bir ihtiyaç olduğundan hareketle, işverenlerinin bu beklentisinin çalışanlar üzerinde kaygı ve depresyonun yanı sıra kas iskelet sistemi rahatsızlıklarını da tetiklediği sonucuna varılıyor. Rapor evden çalışanlara yönelik iş koşullarına açıklık kazandırılmasına yönelik yasal düzenlemelerin yapılmasını öneriyor. Ülkemizde de bu konuya ilişkin yasal düzenlemelerin bir an önce hazırlanıp uygulanmasında fayda var.
Mert YILDIZ / 24 Saatte İş Kurucu Ortağı
"İlk zamanlar iyiydi ama artık şikayet sebebi"
Evden çalışmak ilk zamanlarda iyi gelse de artık şikâyet eden ve iş değiştirmek isteyen çok adayla karşılaşıyoruz. Yaşanılan sorunların özünde ise çok daha temel bir konu olduğunu gözlemliyoruz. İki tip şirket var; Sistem kurgulayanlar ve kaos yönetmeye çalışanlar. Pandemi bu iki tip şirket arasındaki uçurumu açtı. Çünkü uzaktan çalışma doğru yönetilmesi gereken, ancak doğru bir sistem ekseninde iyi çalışan bir yöntem. Aslında bu kaos 2000'li yılların başında cep telefonlarıyla başladı. Blackberry'nin çıkmasıyla şirketler çalışanların artık mesai saatleri dışında e-mail veya mesajla müsait olmalarını bekler oldu. Evden çalışma esnekliği artık sadece telefon ve e-mail üzerinden değil, her şekilde çalışmaya hazır bir hale gelmelerini beklemelerine sebep oldu. Bu ikilemin çözümü çalışanların ofise dönmesi ve şirketine "Ofisteysem mesai saatleri dışında beni arama" demesiyle veya şirketlerin çalışanlara "Ofise gelmiyorsan mesai saatleri dışı müsait olman lazım" tarzı bir dayatmayla gerçekleşemez.