Suriye’de yeni bir dönem başlıyor

400 milyar doları aşması tahmin edilen Suriye’nin yeniden inşasında Türkiye’nin ön planda olması bekleniyor. Başta inşaat, inşaat malzemeleri ve gıda olmak üzere yeni dönemin birçok sektörü hareketlendirmesi öngörülüyor. Suriye’de normalleşme ile birlikte ticari ilişkilerin, iç savaş öncesine dönebileceği ifade ediliyor.
16.01.2025 11:10 GÜNCELLEME : 16.01.2025 11:10

PARA ANKARA/ HÜLYA GENÇ SERTKAYA Suriye'de 61 yıllık Baas Partisi iktidarı, 54 yıllık da Esad dönemi sona erdi. Yıllardır bölgesel ve uluslararası güçlerin vekalet savaşı alanı haline gelen, iç savaş ve istikrarsızlıkla boğuşan Suriye için yeni bir dönem başlıyor. 2011'den 2023'e kadar yüzde 85'ten fazla küçülerek GSYH'sı 9 milyar dolara gerileyen, 2024'te de yüzde 1.5 küçülmesi beklenen Suriye'de, rejim değişikliği sonrası yaşanan gelişmeler, atılan ve atılacak adımlar an be an takip ediliyor. Uzmanlara göre Suriye'de demokratik ve istikrarlı yapının bugünden yarına inşa edilmesi zor görünüyor. Suriye'nin yeniden yapılanmasının da 10 yıl, belki de daha uzun bir sürece yayılması bekleniyor. Ancak 400 milyar doları aşacağı tahmin edilen Suriye'nin yeniden inşasında Türkiye'nin aktif bir rol alacağı kesin. Hatta Türkiye'nin bu bütçeden alacağı payın en az yüzde 25 olacağı, bunun da orta ve uzun vadede 100 milyar dolarlık bir pazar anlamına geldiği ifade ediliyor. Buna karşın, Suriye'nin yeniden inşasında, finansman temini konusunun çözüm bekleyen başlıklar arasında yer aldığını unutmamak gerekiyor. Bu noktada Suriye'nin gelir kaynaklarına sahip çıkması gerektiğinin altı çiziliyor. Özellikle iç savaşın etkisiyle Doğu Akdeniz'in en büyük petrol ihracatçısı konumundan petrol ithalatçısına dönüşen Suriye'de, yeni yönetimin petrol ve doğalgaz kaynaklarının tümünün yönetimini kontrol etmesi gerektiği ifade ediliyor. Suriye'nin yeni döneminde, geçmişten bu yana uygulanan ambargoları da çözüm bekleyen sorunların başında geliyor.

Türkiye, Suriye'de Baas rejiminin devrilmesinin ardından geçici hükümet kurulması ve ülkenin yeniden inşası sürecinde destek çalışmalarına zaman kaybetmeden başlamış durumda. Suriye'deki kamu kurum ve kuruluşlarının tekrar işler hale gelmesi, devlet sisteminin yeniden kurulması için her bakanlık kendi alanında destek çalışmaları yürütüyor. Tablo böyleyken, Suriye'de yeni dönemin Türkiye'ye etkileri de gündemdeki yerini koruyor. PARA Dergisi olarak Suriye'de yeni dönemin Türkiye ekonomisine etkilerini geniş bir perspektifte ele alarak, ekonomistler, göç uzmanları, sektör temsilcileri ve Suriye'ye sınırı olan illerin oda başkanlarıyla konuştuk.

TÜRKİYE ÖNCÜ OLABİLİR

Öncelikle Birleşmiş Milletler'in (BM) yayınladığı rapora göre 400 milyar doları aşacağı ifade edilen Suriye'nin yeniden inşasında dünyada büyük deneyime sahip müteahhitlik sektörünün öncü olabileceği ifade edilse de, yeniden inşada hangi ülkelerin ne kadar yer alacağının yeni yönetime bağlı olacağının altı çiziliyor. Suriye'nin yeniden imarı kapsamında iş imkanlarının artacağı beklentisi borsada işlem gören inşaat firmalarının hisselerine talep yaratırken, Suriye'de yeni dönemin birçok sektörü hareketlendirmesi bekleniyor.

Yeni dönemle birlikte Suriyeli göçmenlerin geri dönüşleri bir miktar hızlansa da, uzmanlar büyük tersine göç için henüz erken olduğuna işaret ediyor. Suriye'de yeni yönetimden kaçanların cılız da olsa Türkiye'ye ve komşu ülkelere bir göç dalgası yaratabileceği dile getiriliyor. Öte yandan Suriyeli göçmenlerin ülkelerine dönüşüyle özellikle Suriyelilerin yoğun olduğu yerlerde alt segmentteki konut fiyatlarının düşmesi bekleniyor.

Suriye'de istikrarlı bir yönetimin iş başına gelmesi, 2011'de askıya alınan STA'nın yeniden canlandırılması ve karşılıklı yaptırımların kaldırılmasının iki ülke arasındaki ticari ilişkileri canlandıracağı belirtiliyor. 2012 yılı için Türkiye'nin Suriye'ye ihracat hedefinin 5 milyar dolar olduğunu, ancak Suriye'deki iç savaş ve istikrarsızlık nedeniyle bu hedefin tutturulamadığını hatırlatarak, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye'nin bu ülkeye 2023'te 2 milyar 52 milyon dolar ihracat, 363.5 milyon dolar ithalat yaptığına dikkat çekelim. Ticaret Bakanı Ömer Bolat'ın açıklamalarına göre, 2024'te Türkiye'nin Suriye'ye ihracatının 2.2 milyar dolar, ithalatının ise 438 milyon dolar olduğunun altını çizelim. Suriye'ye en çok ihracat yapan sektörler arasında hububat, kimya, elektronik, çelik ve su ürünlerinin yer aldığını hatırlatalım.

İSTİŞARE TOPLANTISI YAPILDI

Ticaret Bakanlığı Suriye'de yeni dönemle ilgili hummalı bir çalışma içerisinde. Suriye konusunda bir masa kuran ve bu masa üzerinden çalışmaları koordine eden Ticaret Bakanlığı, öncelikli olarak Suriye ile ticaret, gümrük rejimi, yeni ticaret rejimi ve yatırımlar, müteahhitlik hizmetleri, yeniden imar gibi çalışmalara odaklanacak. Suriye'nin yeni yönetimi ile yakından çalışılarak Türkiye-Suriye arasındaki geçişler ve Orta Doğu'ya giden bu önemli uluslararası kara yolu geçişi çok daha işler ve etkin hale getirilecek.

Ticaret Bakanı Ömer Bolat yaptığı bir açıklamada, yeni dönemde Türkiye-Suriye arasında ticaret, yatırım, yeniden imar çalışmalarında çok büyük bir ulaşım trafiği olacağını belirterek, ülke olarak hazırlıkları buna göre yaptıklarını ve çalışmaları hızlandırdıklarını söyledi. Bolat yaptığı bir diğer açıklamada, Suriye ile Türkiye arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması'nın (STA) 2007'de yürürlüğe girdiğini ve 2011'de iç savaş nedeniyle askıya alındığını anımsatarak, fiilen STA uygulanamasa da hukuken geçerliliğinin devam ettiğini kaydetti. Bolat, Suriye'nin kalkınması ve yeniden imarı için gümrük ve dış ticaret uygulamalarını yoğun bir şekilde artırarak Suriyeli yetkililer ile çalışacaklarını açıkladı.

Bu arada Ticaret Bakanlığı, Suriye ile yeni dönemde ekonomik ve ticari ilişkilere yönelik Odalar ve STK temsilcileriyle 7 Ocak'ta istişare toplantısı yaptı. Ticaret Bakanı Bolat başkanlığında gerçekleştirilen toplantının ana gündemi yeni dönemde Suriye'nin yeniden yapılanması, imarı, ekonomi ve ticaretinin güçlendirmesinde, iş dünyasının ve Türkiye'nin yapabileceği hususlarla ilgili görüş alışverişinde bulunulmasıydı. Toplantıya aralarında TOBB, TÜSİAD, MUSİAD ve DEİK'in de olduğu ekonomi ve ticaret alanında faaliyet gösteren 16 Oda ve STK'nın Başkan veya temsilcileri katıldı.

EN BÜYÜK PARTNERİ TÜRKİYE

Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, Suriye'nin bugün için en güvenilir verileri dış ticarete dair olanlar olmakla birlikte, bu verilerin bile geleceğe dair bir şey söylemesinin mümkün olmadığını kaydetti. Geçmişte ihracatının 12 milyar dolara, ithalatının 18 milyar dolara ulaşmış olmasının da Suriye'nin bugünkü ihtiyaçlarını ifade etmeye yetmediğini dile getiren Karavelioğlu, "Suriye bugün 3.4 milyar dolarlık ithalatının yüzde 60'ını Türkiye'den yapıyor; benzer şekilde 650 milyon dolarlık ihracatının yüzde 56'sını Türkiye'ye gerçekleştiriyor. Temel gıda maddeleri ağırlıklı bir ithalat, zeytinyağı ağırlıklı bir ihracat yapısı var" dedi.

Türkiye'nin özellikle deprem sonrası dönemde çok geliştirdiği iş ve inşaat makineleri sektörünün mevcut bütün imkanlarıyla en kısa sürede sahada olacağını vurgulayan Makine İhracatçıları Birliği Başkan Kutlu Karavelioğlu, teknoloji seviyeleri çok çeşitlenmiş traktörler ve tarım makinelerini, kaldırma ve istif makinelerini, gıda ve ambalaj makinelerini, iklimlendirme sistemlerini, pompa, vana, kompresör, elektrik motoru, jeneratörler gibi genel maksatlı makineleri ihtiyaç sahiplerine en kısa zamanda ve en ekonomik şekilde sağlamak kabiliyetine sahip olduklarını dile getirdi. Karavelioğlu şunları kaydetti:

"Sosyal entegrasyon, tarihi bağlar ve komşuluk ilişkilerinin Türkiye'nin makinecilerine fırsattan çok sorumluluk getirdiğine inanıyoruz. Son yıllarda 50 milyon dolar gibi, yok mertebesinde olan ticaretimiz, istikrara kavuşulması ile birlikte hızla normal düzeyine yükselecektir. Suriye, makine imalatçılarımızın ezbere bildiği bir coğrafya ama ne Suriye'nin aynı Suriye ne de Türkiye'nin aynı Türkiye olmadığını unutmamalıyız. Yeni dönem ile ilgili hazırlıklar sektörün bütün segmentlerinde yapılıyor olsa da bizce konuşmak için henüz erken."

"KİMYA SANAYİNDE İHRACAT POTANSİYELİ ÇOK FAZLA"

Kırklareli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın, Suriye'de yeni dönemin Türkiye açısından kısa, orta ve uzun dönem etkileriyle birbirinden ayrışacağı düşüncesinde. Öncelikli olarak bundan sonraki süreçte ne olacağını tahmin edebilmek için şimdiye kadar ne olduğunu ve nasıl geliştiğini görmek gerektiğini söyleyen Alçın, "Suriye, Türkiye'nin özellikle kimya sanayisinde ihracat potansiyelinin çok fazla olduğu bir ülke geçmişten günümüze. Diğer birçok kalemde iki ülke arasında ticaret var. Özellikle Suriye'de iç savaşın başladığı 2011'den bu yana göç üzerinden Türkiye ekonomisi üzerinde etkiler yarattı. Göçün etkilerine baktığımızda burada bir ayrışma var. Bir taraftan, özelikle güney illeri Gaziantep, Kahramanmaraş başta olmak üzere büyük kentlerde ucuz işgücü imkanı yarattı. Öte yandan konut sektörü, vatandaşlığa bağlı konut sahipliğindeki artışın da etkisiyle savaşın geliştiği yıllarda canlı kaldı. 2018'den itibaren ise hem lokanta, otel, kafe gibi işletmelerin, kabaca küçük esnafın özellikle nakit akışının döndürülmesinde Suriye'den gelenlerin harcamaları efektif talep yaratmış oldu. Mevcut üretimin sürdürülmesine katkı sağladı. Ancak belediyeler açısından bakıldığında, aynı olumlu ekonomik tabloyu göremiyoruz. Yerel yönetim yasasında düzensiz göçmenlerle ilgili bir düzenleme yapılmadığı için, belediyeler mevcutta kayıtlı yurttaş sayısı kadar destek alabildiler. İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerde fazladan hizmet verilen insan sayısı milyonları aşmış oldu. Bu da genel olarak belediye hizmetlerinde de zorluk yarattı" diye konuştu.

"EGEMEN DEVLETLERİN ÇIKARLARI VAR"

Şu an Suriye'de egemen devletlerin çok ciddi çıkarlarının olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Alçın, şunları kaydetti:

"ABD ve İsrail'in şu anda daha avantajlı durumda olduğunu görüyoruz. Rusya ve İran'ın da geçen 10 yıllık dönemde Suriye üzerinden özellikle ekonomi işlettiklerini gördük. Ne var bu ekonomide diye bakıldığında, ilk sıraya savunma sanayi yazılabilir. Oradaki çatışma devam ettiği sürece silah üreticisi büyük ülkeler silah satışlarını sürdürebildiler. Öte yandan bir kısmı yasal, bir kısmı ise aracılar üzerinden kaçak petrol ticareti. Buradan da biraz önce saydığımız ülkeler büyük bir ekonomik rant alanı kendilerine yarattılar. Suriye'de şu anki durumu ekonomik anlamda ifade etmek gerekirse, bir yapı bozumu ya da yağma durumu söz konusu. Süregelen düzenin alt üst olduğu durum var. Bu alt üst olma sonrasında daha iyi veya daha kötü bir Suriye ekonomisi ortaya çıkabilir. Bu durum, oradaki insanlar açısından, özellikle devlet kadrolarında çalışanların istihdam sorununu ortaya çıkartacaktır. Suriye'de ciddi bir işsizlik sorunu yaşanabilir."

"CİDDİ BİR YENİDEN İNŞAYA İHTİYAÇ OLACAK"

Suriye'nin yeniden yapılanması sürecinde en önemli konulardan biri de inşaat yatırımları olacak. Bu alanda Türkiye'nin hem sahip olduğu yetenekleri hem de seramikten camına kadar yerli üretimiyle öne çıkacağına dikkat çeken Prof. Dr. Sinan Alçın, "Lojistik açıdan da çok yakın bir bölge olması nedeniyle Türkiye açısından büyük bir potansiyel. Ama potansiyelin ne kadarının hayata geçeceği de açıkçası bölgedeki siyasi tabloya bağlı olarak değişecek. Çünkü, İsrail'in ve ABD'nin bundan sonraki süreçte pozisyonlanmaları, Suriye'de ortaya çıkacak geçici veya bundan sonra kalıcıya dönüşecek hükümetin tavrı kadar önemli olacak. Bu konuda diğer sınır komşumuz Irak'ta yaşananları örnek verebiliriz. Irak'ta Saddam Hüseyin dönemi sonrası daha güçlü ticari alan yaratabilirdik. Ama Irak'ın uzun yıllar ABD işgali altında kalması, Türkiye'nin çok rahat ilişki kuramayacağı bir yapıyı ortaya çıkardı. Bu arada Suriye sadece savaştan yıkılmadı. Kentlerin su ve enerji şebekelerinden yollarına kadar 10 yıldır neredeyse yenilenme yapılmadı. Ciddi bir yenilenme ihtiyacı ortaya çıkacak. Tersine göçün de başladığı dikkate alındığında, Suriye'de nüfus artışı altyapı ve üstyapı ihtiyacını da belirgin hale getirecek. Yüzölçümü ve demografik yoğunluk başta olmak üzere birçok faktör dikkate alındığında Suriye'de yatırım potansiyelinin kabaca 150 milyar dolar civarında olabileceğini değerlendiriyorum. Bunların finansmanının nasıl sağlanacağı konusu önemli. Dünya Bankası'nın ne kadar kredi açacağına bakacağız. Burada Dünya Bankası'nın açacağı kredi, özellikle Dünya Bankası'nda ABD'nin etkinliğini düşündüğümüzde, bir yönüyle yeni yönetimin Amerikan yanlı politikaları ne kadar izlediğiyle de ilgili olacak. Türkiye burada, özellikle kendi finansman yaratarak, çeşitlendirerek, farklı alternatif modeller üreterek giderse inşaat sektörü daha başarılı olabilir" diye konuştu.

"ORTA VE UZUN VADEDE 100 MİLYAR DOLARLIK PAZAR"

Formül Plastik Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Hot, BM'nin yayınladığı raporda, Suriye'nin savaş sonrası yeniden inşası için en az gereken bütçenin 400 milyar dolardan fazla olacağı tahmininde bulunduğunu anımsatarak, Türkiye'nin bu bütçeden alacağı payın ise yüzde 25 olarak tahmin edildiğini ifade etti. Bunun da orta ve uzun vadede tutar olarak 100 milyar dolarlık bir pazar anlamına geldiğine işaret eden Hot, sadece inşaat sektöründe Türk firmalarının Suriye'deki projelerden alacağı payın, ilk yılda 3 milyar dolar, beş yılın sonunda ise 40 milyar dolarlık bir toplam hacme dönüşmesinin beklendiğini kaydetti. Hot, analiz ve veri tabanı içerikleri sunan Vision of Humanity adlı kurumun verilerine göre, iç savaşın başladığı 2011'den bu yana ülkedeki konutların yüzde 17.5'inin yıkıldığını, Halep, Şam ve Lazkiye gibi büyük şehirlerde altyapı projeleriyle büyük şantiyeler kurulacağını kaydetti. Hot, bu projelerin, yan sanayi ve malzeme ihracatında da büyük artış sağlayacağının öngörüldüğünü dile getirdi.

"YENİDEN İNŞA SÜRECİ 10 YILDAN FAZLA SÜRER"

Önümüzdeki dönemde Suriye'de kamu ve özel sektör yatırımlarını gündemde olacağını söyleyen İnşaat Müteahhitleri Konfederasyonu (İMKON) Genel Başkanı Tahir Tellioğlu şu değerlendirmelerde bulundu:

"Suriye'nin yeniden imarı için 200-400 milyar dolara ihtiyaç olacağı ifade ediliyor. Bu nedenle finansman konusu önemli olacak. Dünya Bankası kaynakları, ülkede istenilen siyasi şartlar oluşunca kademeli olarak devreye giriyor. Bu tabloda da Dünya Bankası'nın kaynak tahsisi için erken. Bugünden yarına orada tekrar savaşın farklı bir açıdan parlamayacağının bir garantisi yok. YPG/PKK'nın varlığı bizi rahatsız eden bir unsur, yeni yönetimin de meşruluğunu da tartışılır hale getiriyor. Uzlaşı olması, bu konunun netleşmesi lazım. Suriye'de yeniden imar ve inşa süreci belki 10 yıl, belki 10 yıldan da fazla sürer. Burada ciddi bir finansman gerekli. Şu anda Suriye'nin ekonomik durumu da hızlı bir dönüşüme müsait değil. Suriye daha sağlıklı bir hükümet kurup, kendi topraklarına hakim olamamış. Suriye'de petrolün şu anda yüzde 70'ini Amerika ve PKK kontrol ediyor. Suriye'nin petrol ve doğalgaz sahaları meşru yönetime geçmeli. Arap Birliği, İslam Kalkınma Bankası da Suriye'nin yeniden yapılanmasına destek olacaktır."

ICT Investment Yönetim Kurulu Başkanı, Orta Doğu Ticaret ve İş Adamları Derneği Genel Başkanı Dr. Ahmet Osmanoğlu da Suriye'nin yeniden inşasında ülkenin kendi kaynaklarının devreye alınabileceği görüşünde. Osmanoğlu, "Suriye'nin Akdeniz'de yaklaşık 3.4 trilyon metreküp doğal gaz rezervine ve 7 milyar varil petrol rezervine sahip olduğu belirtiliyor. İç savaş öncesinde günlük 400 bin varil civarında petrol üretimi yapan Suriye, yıllık ortalama 30 milyar dolarlık gelir potansiyeline sahipti. Yeni yönetim, petrol ve doğal gaz kaynaklarının yönetimini üstlendiği takdirde bu kaynaklar, ülkenin yeniden inşasında finansman kaynağı olarak kullanılabilir. Bu süreçte Türkiye'nin, kaynakların doğru şekilde kullanılmasında yol gösterici bir rol üstlenmesi büyük önem taşıyor" dedi.

60 MİLYON EURO KAYNAK

Söz finansmandan açılmışken, Almanya 2024 yılının son günlerinde Suriye'deki insani durumun iyileştirilmesi amacıyla BM ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla 60 milyon euro kaynak gönderileceğini açıkladı.

"Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne tüm aktörlerin saygı göstermesi gerekiyor" şeklinde açıklamalarda bulunan Fransa Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Christophe Lemoine ise yaptığı bir açıklamada, ülkesinin şimdiye kadar Suriye'ye 50 milyon euro yardım yaptığını, Suriye'nin yeniden inşasına destek konusunda bu yardımı sağlama konusunda harekete geçmeye hazır olduklarını ifade etmişti. Lemoine, bu yardımın koşulsuz olmayacağının, yardım sağlanmasının belirli beklentilerin karşılanmasına bağlı olduğunun altını çizmişti.

TÜRKİYE, SURİYE'NİN ENERJİSİ İÇİN DEVREDE

Suriye'de yeni dönemde öncelikli konulardan birinin enerji olacağı ifade ediliyor. Suriye'de elektrik sektörünün doğrudan 40 milyar dolar, dolaylı olarak ise 80 milyar dolar tutarında zarara uğradığı hesaplanıyor. Suriye'nin ispatlanmış petrol rezervlerinin yaklaşık 7 milyar varil seviyesinde olduğu tahmin ediliyor. Ülkede günlük petrol üretimi ABD Enerji İdaresi'nin raporlarına göre, iç savaş öncesi dönemde 2008-2010 yıllarında ortalama 400 bin varile ulaşırken, 2015'te 25 bin varile kadar geriledi.

"Suriye'nin yaklaşık yüzde 60'ının karanlıkta olduğunu, Türkiye'nin Suriye'yi tekrar elektriğe kavuşturmak için harekete geçtiğini söyleyen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, yaptığı bir açıklamada Suriye'de şu anda elektrik ve enerji hizmetlerinin Türkiye üzerinden sağlandığı yerler olduğunu kaydetti. Bayraktar, "Özellikle harekat bölgeleri, İdlib, Afrin ve diğer bölgeler. Ama bunun ötesinde özellikle Halep ve daha güneyi ile ilgili ilk tespitlerimiz şöyle: 8 bin 500 megavatlık savaş öncesi kurula güce sahip Suriye, bunun yaklaşık 5 bin megavatını kaybetti. Şu anda 3 bin 500 megavatlık bir kurulu gücü var. İnsanların büyük bir çoğunluğu jeneratörlerle elektrik ihtiyaçlarını karşılıyorlar, dolayısıyla çok ciddi bir elektrik ihtiyacı var" ifadelerini kullandı.

Bakan Bayraktar, Türkiye'nin Suriye üzerinden Lübnan'a da elektrik ulaştırabileceğini ifade etti. Bayraktar, Suriye'nin petrol ve doğal gaz kaynaklarının ülkenin yeniden inşasında kullanılması için bir çalışma içinde olduklarını da açıklamıştı. Bayraktar, Suriye petrolünün Irak-Türkiye petrol boru hattı üzerinden dünyaya ve Türkiye'deki rafinerilere de açılabileceğini ifade etmişti. .Hatırlanacağı üzere Suriye'nin enerji ve elektrik iletim altyapısına yönelik teknik çalışmalar yapmak üzere Bakanlık heyeti Şam'da incelemelerde bulunmuştu. Heyette petrol ve doğal gaz alanında da temsilciler de yer almıştı.

Bu arada Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın, Suriye'nin bitkisel ve hayvansal üretim ihtiyaçlarını belirleyerek destek olunacağını duyurduğunu da not düşelim.

115 BİNİ AŞKIN GÖÇMEN GERİ DÖNDÜ

Peki, Suriye'de yeni dönem, büyük ölçekli tersine göç başlatacak mı? Uzmanlar, tersine göç dalgasının büyüklüğünün Suriye'deki gelişmelere bağlı olacağına dikkat çekiyor. Yeni dönemle birlikte Suriyeli göçmenlerin geri dönüşleri bir miktar hızlansa da, uzmanlar büyük tersine göç için henüz erken olduğuna işaret ediyor. Niteliksiz göçmenin Suriye'ye dönüşünün Türkiye ekonomisine olumlu yansıyacağı, işsizlik oranını düşüreceğini ifade edenler olsa da, tersine göçün Suriyeli göçmenlerin yoğunlukla çalıştığı sektörlerde işgücü açığı yaratacağı, yerli işgücünün istihdamıyla da maliyetlerin artacağı endişeleri dile getiriliyor. Türkiye ekonomisindeki daralma veya büyümenin de bu süreci etkileyeceği, Türkiye'de ekonomik büyüme hızlanırsa dönüş eğiliminin azalabileceği ifade ediliyor. Öyle ki, muhalefetin söylemlerinin de dönüş eğilimlerini etkileyebileceğine dikkat çekiliyor.

Baas rejiminin devrilmesinden sonraki 25 günlük sürede yaklaşık 35 bin Suriyelinin Türkiye'den ülkelerine gönüllü ve güvenli dönüş yaptığı ifade ediliyor. Yapılan açıklamalar, 2016 yılından 8 Aralık 2024'e kadar geçen süreçte yaklaşık 740 bin Suriyelinin, güvenli ve gönüllü geri dönüşünün sağlandığına işaret ediyor. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya yaptığı bir açıklamada, Türkiye'de geçici koruma altındaki Suriyelilerin sayısını 2 milyon 936 bin olarak ifade etmişti.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nın (BMMYK) 3 Ocak 2025 tarihli açıklamalarına göre, Esad rejiminin devrilmesinin ardından 8 Aralık 2024 itibarıyla Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Irak'tan 115 binden fazla kişi Suriye'ye geri dönüş yaptı.

"KAPIYI TAMAMEN KAPATIP GİTMEYECEKLER"

Şimdi de "Suriyelilerin ülkelerine dönüşünün istihdama ve ekonomiye etkisi ne olur?" sorusuna cevap arayalım. Kırklareli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın'a göre Suriye'de yaşanan gelişmeleri, bütün düzensiz göçmenlerin Suriye'ye geri döneceği şeklinde okumamak gerekiyor. Suriyeli göçmenlerin bir kısmının güneydeki vatandaşlarımızla akrabalık ilişkileri olduğuna dikkat çeken Alçın, "Bir kısmı Türkiye'de ticaret yaptı ve geliştirdi. Dolayısıyla gitseler bile, bütün kapıyı kapatıp gitmeyeceklerdir. Bir kısmı burada belki evlendi ve çocuk sahibi oldu. Dolayısıyla kültürel durum olarak da yeni bir durum var. 2011 öncesi gibi olmayacak. 'Akım tek yönlü mü olacak' derseniz, hayır. Baas'ın etkin olduğu bölgelerden, Lazkiye başta olmak üzere belli kesimlerden, devlet kademelerinde çalışıp işsiz kalanlardan Türkiye'ye cılız da olsa göç hareketi olabilir. Türkiye ekonomisinde işgücü piyasası açısından baktığımızda büyük bir kayıp olacak. Öte yandan harcamalar boyutuyla baktığımızda da, belki de bu düzensiz göçmenlerin yarattığı ekonomiler biraz zayıflayacak. Özellikle, otel, lokanta, kafe gibi semtte sokakta gördüğümüz birçok işletme açısından iyi olmayan durum yaratır" dedi.

"CİDDİ BİR İŞGÜCÜ AÇIĞINA NEDEN OLABİLİR"

Antakya Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hikmet Çinçin, Suriyeli işçilerin "kalma veya dönüş" kararı almasının hem iş dünyası hem de toplum için önemli sonuçlar doğuracağının altını çizdi. Özellikle tarım, inşaat ve hizmet sektörlerinde Suriyeli işçilerin oluşturduğu boşluğun, ciddi bir işgücü açığına neden olabileceğine dikkat çekti. Bu durumun, üretim süreçlerinde yavaşlamaya, hizmet kalitesinde düşüşe ve işletmelerin karlılığında azalmaya yol açabileceğine işaret etti. Çinçin, Suriyeli işçilerin dönmesinin özellikle mevsimlik işçi ihtiyacı olan dönemlerde ciddi bir işgücü sıkıntısına neden olabileceğini, üretimde düşüşlere ve tarım ürünlerinin fiyatlarında artışlara yol açabileceğine dikkat çekti. İnşaat sektöründe, özellikle büyük inşaat projelerinin gecikmesine ve maliyetlerinin artmasına yol açabileceğini dile getiren Çinçin, "Suriyeli işçilerin dönmesi Hatay'daki mobilya ve ayakkabı üretim atölyelerinde önemli bir işgücü açığına neden olabilir. Özellikle el işçiliği gerektiren ve seri üretimde kullanılan bazı işlemlerde Suriyeli işçilerin yerini doldurmak kolay olmayabilir. Bu durum, üretim süreçlerinin yavaşlamasına ve siparişlerin zamanında teslim edilememesine yol açabilir" dedi.

Suriyeli işçilerin genellikle daha düşük ücretlerle çalışmalarının, işletmelerin üretim maliyetlerini düşürdüğünü ifade eden Çinçin, bu işçilerin ayrılmasıyla birlikte, işgücü maliyetlerinde artış yaşanabileceğine işaret etti.

Çinçin, "Suriye'de yeni dönemin başlaması, Hatay gibi Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı illerde ev kiralarını da etkileyecek. Suriyelilerin bir kısmının dönüşüyle birlikte, Hatay'da boşalan evlerin sayısı artacak. Bu durum, kısa vadede kiraların düşmesine neden olabilecek" dedi.

"SAHADAKİ ÜCRETLERDE YÜZDE 25 CEP FARKI VAR"

İnşaat Müteahhitleri Konfederasyonu (İMKON) Genel Başkanı Tahir Tellioğlu ise, ilk etapta Suriyelilerin yüzde 30'unun ülkelerine geri döneceğini düşündüğünü vurgulayarak, bu oranın yüzde 50'ye kadar çıkabileceğini dile getirdi. Tellioğlu, "Her şartta Suriyeli göçmenlerin yüzde 25'i kalır. Nitelikli göçmenin Türkiye'den gitmesini biz de istemeyiz. Ancak bizim sektörde nitelikli Suriyeli göçmen istihdamı çok yok. Daha çok düz işçi vasfında çalışanlar var. Suriyeli göçmenler, Türklerin çalıştığı kadar verimli çalışmıyor. Sektörümüze özel konuştuğumuzda, sahadaki ücretlerde yüzde 20-25 cep farkı var. Vasıfsız yerli istihdamı günlük 2 bin 500 lira ise vasıfsız göçmenin 2 bin lira civarında. Onun için tersine göçten müteahhitlik sektörü olarak çok etkilenmeyiz" dedi.

"İŞ VE BARINMA İMKANLARININ OLUŞMASINI BEKLİYORLAR"

Tüm sektörlerde olduğu gibi prefabrik çelik yapı sektöründe de Suriyeli personel istihdamı bulunuyor. Karmod CEO'su Mehmet Çankaya, Karmod olarak mavi yaka personellerinin yüzde 10'unun Suriyeli olduğunu, tamamının çalışma izni bulunduğunu kaydetti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın 2023 verilerine göre Türkiye'de çalışma izni bulunan Suriyeli sayısının 108 bin 250 kişi olduğunu dile getiren Çankaya şunları kaydetti:

"Suriye'de yaşanan yeni gelişmeler ışığında insan kaynakları üzerinden Suriyeli çalışanlarımızla yaptığımız görüşmelerde hemen gitmek isteyenlerin oranı şu aşamada oldukça düşük. Çalışma izni bulunan Suriyeli personelimizin büyük çoğunluğu ülkelerine gitmek istiyor ancak orada iş ve barınma imkanlarının oluşmasını bekliyor. Tahminimiz çalışma izni bulunan Suriyeli sektör çalışanlarımızın ülkelerine tamamen gitmeleri iki yıl gibi bir süreç alacak. Burada geçici olsalar da çocukları okullarda okuyan aileler var. Hastane imkanları var. Bu imkanlar Suriye'de oluştukça süreç hızlanacak. Bu istihdam açığı iki yıla yayıldığından bizim açımızdan yönetilebilir görünüyor. Karmod'da olmamakla birlikte çalışma izni olmayıp ta sektörde çalışan Suriyelilerin bulunduğunu biliyoruz. Her hangi bir sağlık güvenceleri bulunmayan bu sektörde merdiven altı tabir edilen firmalarda çalışan Suriyelilerin yakın zamanda ülkelerine döneceklerini tahmin etmek çok zor değil. Bu nedenle küçük işletmeler istihdam açısından olumsuz etkilenecektir. İş gücü bulma sorunuyla karşı karşıya kalabilirler."

"SANAYİDE KAYIP YAŞANMAZ"

Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri (GAİB) Koordinatör Başkanı Ahmet Fikret Kileci ise, ekonomide yerleri olsa da Suriyelilerin tersine göçünün sanayide kayıp yaşanmasına neden olmayacağının altını çiziyor. Kileci, "Örneğin, Gaziantep'te toplam istihdamın yüzde 3'ünü geçmiyor Suriyeli çalışanlar. Bizdeki Suriyeliler, Suriyelilerin yanında çalışıyorlar. Suriyeli gelip sanayi tarafında fabrikalarımızda çok büyük oranda işler yapmıyor. Elbette sanayide çalışanlar var ama bu büyük bir oranı kapsamıyor. Suriyelilerin en çok çalıştığı sektör inşaat ya da kendi içlerindeki küçük işletmeler. Ben şehrin Suriyelilerin gidişi ile birlikte sanayide bir kayıp yaşanacağını düşünmüyorum. Gaziantep OSB'de çalışan Suriyeli personel sayısı yüzde 1-2 oranında. Dolayısıyla burada çok büyük bir etkinin yaşanması olası değil. Öte yandan Suriyeli şirketlere de iki açıdan bakıyoruz; bir yanda işini düzgün yapan, kayıtlı, kurallı şirketler var. Onların gideceğini çok sanmıyorum. Ama bazı Suriyeli üreticiler kuralsız, kayıtsız, kendi yöntemlerine göre üretim yapıyorlar ve bizim algımızı düşürüyorlar. Onların gidebileceğini düşünüyoruz ama hepsi gider mi zaman gösterecek. Velev ki hepsi gitti, kayda değer bir negatif durum oluşacağını düşünmüyoruz, bizi olumsuz etkilemez" diye konuştu.

"MÜŞTERİ KAYBINA YOL AÇABİLİR"

Peki, Suriye'de yeni dönem Türkiye'de işyeri açan göçmenleri nasıl etkiler? İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Bozkurt, Suriyelilerin büyük bir kısmının dönmesinin, Türkiye'de işyeri açan göçmenlerin müşteri kayıplarına yol açabileceğini dile getirdi. Türkiye'deki Suriyeli işletmelerin genelde diğer Suriyelilere hizmet verdiğini dile getiren Bozkurt, "Yerel müşterilere hizmet verenlerin oranı daha sınırlı. Özellikle restoran, nalbur, bakkal gibi küçük işletmeler ciddi kayıplar yaşayabilir. Ancak Suriye'de işlerin iyi gitmesi, Türkiye'den Suriye'ye yönelik ticareti canlandırabilir. Bu da zamanla kazanca dönüşebilir. Ancak Suriyeliler arasındaki etnik ilişkilere dayalı ekonomi kısa vadede onlara olumsuz yansıyabilir. Şu anda Türkiye'deki Suriye kökenlilerin açtığı işletmeler büyük bir belirsizlik ortamında çalışıyor. Bu da yeni yatırımlar yapmak ve büyütmek konusunda Suriyeli girişimcileri sınırlandırıyor. Belirsizliğin azalması, Suriyeli işletmelerin önlerine bakabilmelerine ve yeni yatırımlarını buna göre yapmalarına yol açacaktır. Esad'ın ülkeyi terk ettiği haberi bile Türkiye'deki Suriyelilerde büyük bir motivasyon yarattı. Bu olumlu hava sürerse, Suriye'nin Türkiye ile ekonomik ilişkileri çok daha canlanabilir" diye konuştu.

GİRİŞİMCİLERİN YÜZDE 31'İ GİTMEYİ DÜŞÜNMÜYOR

Şimdi de Suriyeli girişimcilerin yaşadığı sorunlar, geri dönme eğilimlerini de inceleyen bir araştırmanın erken sonuçlarına bir göz atalım. İstanbul Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri biriminin desteğiyle Urfa ve İstanbul'da çalışan Suriyeli girişimcilere yönelik bir araştırma yaptıklarını söyleyen Prof. Dr. Veysel Bozkurt, şunları kaydetti:

"Bu araştırmanın erken sonuçları, Suriyeli girişimciler için çok sayıda sorunu ortaya koyuyor. Bu sorunların başında yasal izinler geliyor. Katılımcıların büyük bir kısmı, özellikle izinler, ruhsatlar ve vatandaşlık eksikliğinden kaynaklanan yasal engellerle karşılaştıklarını belirtti. Ruhsat, vergi ve izinlerle ilgili bürokratik süreçlerin karmaşıklığının kendileri için sorun yarattığını ifade ediyorlar. Vatandaş olamamaları, faaliyet ve hareket alanlarını kısıtlıyor. Sermaye eksikliği, banka kredilerine erişim zorlukları ve ekonomik dalgalanmalar Suriyeli girişimcilerin karşılaştığı önemli mali sorunları büyütüyor. Ayrıca, göçmen karşıtı söylemin kamuoyunda baskın hale gelmesi ve her an geri gönderilme korkusu, kendilerini güvensiz hissetmelerine yol açıyor. Aradan 10 yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen, Suriyeli girişimcilerin yarısından fazlası akıcı bir şekilde Türkçe konuşmayı öğrenemediklerini belirtiyor. Özellikle yaş ilerledikçe dil sorunu daha da belirginleşiyor. Bu durum, hem ekonomik hem de toplumsal ilişkilerini olumsuz etkiliyor. Girişimcilerin geri dönme eğilimlerini de inceledik. Katılımcıların yüzde 58.9'u (fırsat durumunda gitmek, şartların kötüleşmesi ya da diğer nedenlerle) potansiyel olarak göç etmeyi değerlendirebileceğini belirtiyor. Ancak yüzde 31.1'lik bir kesim ise hiçbir şekilde gitmeyi düşünmediklerini ifade ediyor."

Mustafa GÜLTEPE / Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Yönetim Kurulu Başkanı

"İstikrarlı yönetimle ticaretimiz çok daha güçlenecek"

Yaklaşık 900 kilometrelik kara sınırımız bulunan Suriye bizim için son derece önemli bir pazar. 2008'de, yani iç savaştan önce 1.4 milyar dolarlık dış ticaret hacmimizi 5 milyar dolara çıkarma hedefiyle çalışmaya başlamıştık. İç savaşın olumsuz yansımaları olmakla birlikte Suriye'ye ihracatımız devam etti. 2011 yılında 1.6 milyar dolar olan ihracatımız, 2012'de çatışmaların etkisiyle 498 milyon dolar seviyesine düştü. 2014'de 2.3 milyar doları aşan ihracatımız, 2015-2020 döneminde 1.6 ila 1.9 milyar dolar arasında seyretti. 2021-2023 döneminde ise her yıl 2 milyar dolar sınırını aşmayı başardık. 2024'te ise Suriye'ye ihracatımız geçen yıla göre yüzde 6.6 artışla 2 milyar 180 milyon dolara ulaştı. Suriye'ye en çok ihracat yapan sektörler arasında ilk sırada 518 milyon dolarla hububat yer aldı. Onu 168 milyon dolarla kimya, 139 milyon dolarla elektronik, 125 milyon dolarla çelik ve 97 milyon dolarla su ürünleri takip etti, Suriye'de istikrarlı bir yönetimin iş başına gelmesi durumunda ticaretimiz çok daha güçlenecek. 2011'de askıya alınan STA'nın yeniden canlandırılması ve karşılıklı yaptırımların kaldırılması iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin canlandırılmasında önemli rol oynayacak.

Ahmet Fikret KİLECİ / Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri (GAİB) Koordinatör Başkanı, TİM Başkanvekili

"Ülkenin yeni dönemi ihracatımıza olumlu yansıyacak"

Suriye'nin yeniden yapılanma sürecinde Türkiye, özellikle bölgemiz ciddi anlamda ön plana çıkacak. Başka ülkelerin Suriye'de yapacakları işlerde de, bölgemiz lojistik merkez pozisyonunda olacak. Bütün bölge, bütün ülke oraya çalışan herkes için önemli bir lokasyon haline gelecek. Türkiye sadece Suriye için değil, yeniden yapılanma sürecindeki Orta Doğu'nun en büyük, en önemli lojistik, üretim, tedarik merkezi olacak. Türkiye'de de bizim bölgemiz öne çıkacak. Suriye'nin yeni dönemiyle birlikte inşaat, yapı, gıda başta olmak üzere beyaz eşyadan temel ihtiyaca kadar birçok sektör hareketlenecek. Savaş döneminde bile bölgemizin Suriye ile ticareti kesilmedi. GAİB üyesi firmalar geçen yıl 11 milyar 707 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi. 205 ülkeye ihracat yapıldı. En fazla ihracat yapılan ülkeler arasında Irak, ABD, Suriye, İngiltere, Almanya, İtalya, Suudi Arabistan, Libya, İran ve Cibuti yer aldı. Suriye'ye ihracatımız 600 milyon dolarla üçüncü sırada. Suriye'de yeni dönem ihracatımıza olumlu yansıyacak. 2025'te GAİB'in ihracatını daha da artırmayı hedefliyoruz.

Prof. Dr. Veysel BOZKURT / İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi

"Suriye'de yeni dönemin nasıl şekilleneceği belli değil"

Türkiye'de geçici koruma altındaki Suriyeli sayısı yaklaşık 3 milyon civarında. Çalışanların büyük çoğunluğunun kayıt dışı çalışıyor olması nedeniyle işgücü sayısı konusunda kesin rakam vermek oldukça güç. Bir ILO raporu, geçmişte 940 bin 921 Suriyeli çalışanın istihdam edildiğini ortaya koydu. Aynı rapora göre bunların sadece yüzde 8.4'ü kayıtlı; kalanı ise (yüzde 91.6) kayıt dışı. Bu oranlar, Suriyeli çalışanların işlerinin niteliği hakkında da bilgi veriyor. Ayrıca çalışanların büyük bölümü (yüzde 81) erkek. ILO raporu, Suriyeli çalışanların büyük bir kısmının imalat (yüzde 48.2), ticaret ve konaklama (yüzde 17.7) ile inşaat (yüzde 13.2) sektörlerinde çalıştığını belirtiyor. Suriye'de yeni dönemin nasıl şekilleneceği belli değil. Bunu üç farklı senaryo üzerinden değerlendirebiliriz: İlk senaryo: olasılığı düşük olsa da yeni dönemde Suriye'de işler hızla düzelir ve çalışanların büyük bir kısmı ülkelerine dönerse, Türkiye'de belli sektörlerde işgücü açığı ortaya çıkar. Sonrasında işgücü maliyetlerinde bir artış beklenebilir. Suriyelilerin önemli bir kısmı, Türkiye'deki halkın yapmak istemediği düşük ücretli işlerde çalışıyor. İkinci senaryo: Suriye'de çatışmalar devam ederse, göçmen karşıtlığı artmaya devam eder. Ancak istihdam alanında mevcut koşullar fazla değişmez. Üçüncü Senaryo: Suriye'de işlerin kısmen iyileşmesi halinde, burada iş sahibi olmayanların bir kısmının geri dönme ihtimali olabilir. Bunun işgücü piyasalarına etkisi daha sınırlı olur. Hangisinin öne geçeceği öncelikle Suriye'deki gelişmelere bağlı olacaktır.

Prof. Dr. Murat ERDOĞAN / Göç uzmanı

"Türkiye yeni bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalabilir"

Kayıt dışı istihdamla birlikte Türkiye'de 1.2 milyon civarında Suriyelinin çalıştığını tahmin ediyoruz. Türkiye'deki Suriyelilerin evlerine dönüp dönmeyeceği konusunu bugün konuşmak için çok erken. Suriye'nin yeniden imarının 200 milyar dolar ile 400 milyar dolar arasında olacağı tahmin ediliyor. Ama bu kaynağı verebilecek ülke yok. Ne Dünya Bankası ne de AB'nin gücü yeter. Dolayısıyla 'orada inşa süreci başlayacak, insanlar da koşa koşa gidip kendi ülkelerinde çalışacak' düşüncesinin gerçekçi olacağını düşünmüyorum. Sadece Türkiye için değil, tüm dünya, Avrupa için de Suriyelilerin huzur içinde olması ve Suriye'nin istikrara kavuşması, terörden arındırılması önemli. Bu nedenle Suriye'nin imarına katkı vermek lazım. Ama bütün bunlar için vakit var. Bizim eninde sonunda Suriye'de ne olup bittiğini bir görmemiz lazım. Orada yönetim nasıl şekillenecek, bir çatışma ortaya çıkacak mı? Çıkmayacak mı? Çünkü onun olması halinde Türkiye yeni bir göç ile bile karşı karışa kalabilir. Dolayısıyla biraz daha zamana ve soğukkanlılığa ihtiyaç var.

Prof. Dr. Murat YÜLEK / OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü

"Düşük segmentteki konut kiraları zayıflar"

Suriye'den Türkiye'ye sığınan mültecilerin geri dönüşleri büyük rakamlara ulaşırsa ücretler üzerinde baskı oluşturur. Ücretler yükselir ve Türkiye'nin rekabetçiliğini menfi etkiler. Konut fiyat ve kiraları ortalama olarak çok fazla etkilenmez ancak düşük segmentteki konut kiraları zayıflar. Çünkü mültecilerin büyük kısmı düşük segmentli konutlarda oturuyorlardı. Buralarda arz fazlası oluşacağı için kiraları gevşetir. Suriye'de yeni yönetimin ne kadar kalıcı olacağı henüz belli değil. Kalıcı olacağını varsayarsak, gittiği boyutta bir yeniden yapılanma ortaya çıkacaktır. Bu yapılanma Gazze'de olduğu kadar büyük hacimli olmayacak çünkü kentlerdeki yıkım Gazze'deki kadar değil. Her halükarda Türkiye'nin bu yeniden yapılanma sürecinde hem finansman hem inşaat açısından aktif olması gerekecek. Şirketlerimizi açısından önemli bir fırsat olarak görünüyor.

Dr. Veysel YAYAN / Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri

"Yeniden imarı için kaynak tahsisi önemli"

Ülkemizin güneyinde ve Suriye'de yaşanan deprem döneminde bile batılı ülkelerin taahhütlerini yerine getirmediği, geçmişte göçmen meselesini koordine edebilmek için yapılan briket evlerin inşasında Türkiye'nin yalnız bırakıldığı göz önüne alındığında, Suriye'nin imarı için ciddi bir kaynak tahsisi yapılmasının kolay olmayacağı değerlendiriliyor. Herhangi bir inşaat faaliyeti ortaya çıktığında, başta çelik ürünleri olmak üzere diğer inşaat malzemelerinin kullanılması kaçınılmazdır. Bu durumda da Türk çelik sektörünün avantajlı bir konum elde edeceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak Suriye'nin GSYİH tutarının 9 milyar dolar olduğu ve hazinesinde hiç dövizin bulunmadığı hususunun yeni atanmış Başbakan Muhammed El Beşir tarafından açıklandığı dikkate alındığında, ilk aşamada sistemin oturtulmasına ve mevcut yapıların bakım onarımlarının gerçekleştirilmesine öncelik verileceği değerlendiriliyor. Her halükarda, Suriye'nin imarı yönünde atılacak her adımda, Türkiye'nin inşaat malzemesi üreten sanayilerinin ve çelik sektörünün aktif sorumluluk üstlenmesi en makul yaklaşım olacaktır.

Kutlu KARAVELİOĞLU / Makine İhracatçıları Birliği Başkanı

"Suriye, eğer becerebilirse yeniden doğacak"

Suriye'de son günlerde meydana gelen siyasi gelişmelerin hala birçok belirsizlik içermesine ve yüksek riskler taşımasına rağmen iş dünyasında ve piyasalarda sağladığı hareketlenme beklenmedik bir şey değil. Birleşmiş Milletler'in son raporunda, Suriye'nin savaş sonrası yeniden inşası için gereken kaynağın 400 milyar dolara varacağını açıklaması, meseleyi elle tutulur hale getiriyor. Konutların beşte birinin yok olduğu, sadece altyapı için 120 milyar dolar gerektiği hesaba katıldığında, barışa dair umutların yeşermesiyle birlikte ve yıkılan komşu coğrafyaların içerdiği potansiyelin büyüklüğü karşısında demir-çelik, çimento ve inşaat malzemelerinden başlayarak hızla talep görecek sektörlerde hisselerin ralli yapması hiç şaşırtıcı değil. Makine sektörü özelinde, uzun yıllara yayılacak imar iskan ve endüstrileşme süreçlerin hangi hizmet, konfor ya da üretim dallarını öne çıkarak bunu kestirmek de zor değil. Ülkede altyapıdan başlayarak gelişecek bir hizmet sektörü; tarımsal alanlarda nispeten kolay bir makineleşme, bunlara paralel olarak yeşerecek KOBİ tabanlı bir hafif sanayii. Her faaliyet biçiminin acil makine ihtiyaçları olacak ve bu ihtiyaçların fonlanması için birçok kurum çalışacak. Suriye, eğer becerebilirse yeniden doğacak.

Tahir TELLİOĞLU / İnşaat Müteahhitleri Konfederasyonu (İMKON) Genel Başkanı

"Yeniden yapılanmasında en güçlü aday Türkiye"

Devlet ve millet olarak Suriye'deki komşu kardeşlerimize her türlü zorlukta destek olduk. Hala belirsiz konular var. Örneğin Fırat'ın doğusundaki Amerika'nın desteklediği YPG'nin ne olacağı hala belirsiz. Umarız Türkiye'nin de destekleriyle birlikte, ABD'nin de oluruyla bölge terörden arındırıldıktan sonra ilk iş olarak Suriye'de inşaat ve imar işlemleri başlayacak. Hem iç savaşın oluşturduğu tahribat hem de rejimin ağır bombalaması nedeniyle sadece insanların barındığı yerler değil, yaşamsal altyapıları, sanayi yapıları da felç oldu. üstyapı, altyapı, sanayi yapıları da ağır tahribat aldı. Suriye'nin yeniden imarı ve yapılanmasında en güçlü aday Türkiye. Dünyada müteahhitlikte Türkiye zaten ilk üçte. Suriye'de insanların yaşadığı ve ağır tahribatın olduğu yerler, Akdeniz'de kıyı şeridi oluşturan ve bizim güney illerimizin hemen altında. Lojistik yakınlık var. Bu da Türkiye'ye büyük bir avantaj sağlıyor. Türk müteahhitlik sektörünün deprem bölgesinde aldığı işler ve kamu yatırımları da yüzde 60-70 civarında azaldı. Bir yıl sonra deprem bölgesinde çalışan müteahhitlerin önemli bir kısmının da boşa çıkacağını varsayarsak, bu durum bizi Suriye'de yatırım yapma, iş yapma konusunda avantajlı kılar. Ama öncelikle Suriye'de barış, istikrar olmalı. Böyle bir ortamda, müteahhitlik sektörü olarak, Suriye'yi yeniden inşa etmek için Türk müteahhitlik sektörü olarak elimizden gelen desteği vermeye hazırız.

Kenan BAYTAŞ / Boya Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

"Sektörümüz için fırsatlar yaratacak"

Suriye bulunduğu konum itibarıyla bizim için önemli bir ihracat potansiyeli taşıyor. Sınır komşusu olmamız, Türk firmalarına büyük bir lojistik avantaj sağlayacak. Ülkemiz boya sektörü ihracat tablosunu incelediğimizde; Rusya, Irak, Özbekistan, İran ve Mısır'ı ilk sıralarda yer alıyor. Kısa vadede Suriye de bu sıralamada yer alacak. Ülkede yeni dönemle birlikte bir yapılaşma sürecinin başlaması kaçınılmaz. Bu durum da Türk inşaat ve yapı malzemeleri sektörüne olumlu katkılar sağlayacak, boya sektörümüz için yeni fırsatlar yaratacak. İhracat noktasında talep oluşacağı gibi firmalar bu bölgede fabrikalaşacak ve güçlü markaları ile pazarda etkin bir şekilde yer alacak. Suriye lojistik anlamında da oldukça stratejik bir bölge. Bölgenin güvenli hale getirilmesi, Afrika ve diğer Ortadoğu ülkelerine ticaret noktasında da olumlu etkiler yaratacaktır. Yaptırımların kalkmış olması da ticaret için bir başka fırsat ve yeni anlaşmalar anlamına geliyor. Bu gelişmeler doğrultusunda, bölgedeki iş insanları Türkiye'ye gelerek işbirlikleri için adımlar atmaya şimdiden başladı.

Emrullah ERUSLU / Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği (İZODER) Yönetim Kurulu Başkanı

"Lojistik olarak avantajımız var"

Suriye'de 61 yıllık Baas rejiminin çökmesi tüm bölge için yeni bir sürece işaret ediyor. Şu an bölgedeki en önemli konu kalıcı barışın tahsis edilmesi ve istikrarın sağlanması… Yeni yönetimin kurulmasının ardından normalleşme sürecinde Suriye'nin yeniden yapılanması öncelik kazanacaktır. Bu süreçten Türkiye ekonomisinin ve sanayisinin de olumlu yönde etkilenmesi bekleniyor. Sınır komşumuzun yeniden yapılanma sürecinde, dünyanın pek çok ülkesinde önemli projeler üstlenen Türk inşaat ve yapı malzemeleri sektörlerimiz de pozitif etkilenerek etkin bir rol üstlenecektir. Türk inşaat sektörünün en önemli bileşenlerinden olan yalıtım sektörümüz de bölgenin yeniden yapılanmasında lojistik avantajını kullanacaktır. Gerek kalite düzeyi gerekse kapasite ve deneyim anlamında güçlü bir yalıtım sektörümüz var. Bölgedeki en önemli oyuncu olarak lojistik üstünlüğümüzü de göz önüne aldığımızda Suriye'nin yeninden inşasında yalıtım sektörümüz de üzerine düşeni yapacaktır.

Mehmet ÇANKAYA / Karmod CEO'su

"Bayilik talepleri şimdiden gelmeye başladı"

Yeni dönemle Türk prefabrik çelik yapı sektöründe mutlaka bir etkileşim bekliyoruz. Daha öncesinde Suriye'de bizim bildiğimiz anlamda prefabrik çelik yapı sektörü bulunmuyordu. Daha çok briket örgülü yapılar kullanılıyordu. Yeni dönemde Türkiye'de bu sektörde istihdam edilerek ülkesine dönenler ciddi bir etkileşim oluşturacaktır. Karmod içerisinde bile bayilik yapma yönünde talepler şimdiden gündeme geldi. Suriye prefabrik çelik yapı sektörüyle tanışacaktır. Savaş nedeniyle yıkılan şehirler yeniden inşa edilecek. Prefabrik çelik yapılar bu süreçte ilgi görecektir. Gerek satış gerekse yatırım anlamında Suriye sektörümüzün en önemli gündemi olacaktır. Karayolu bağımız ve çok sayıda sınır kapımızın bulunması bizim için nakliyede büyük avantajlar içeriyor. Bir de Türkiye'de mülteci olarak misafir ettiğimiz milyonlarca insan dilimizi de öğrenerek geri dönüyorlar. İletişim anlamında da bu bize büyük kolaylık sağlayacaktır.

Yavuz IŞIK / Türkiye Hazır Beton Birliği Yönetim Kurulu Başkanı

"Coğrafi açıdan bölgeye yakın üreticiler daha şanslı"

Suriye'de yeni dönemin Türkiye inşaat malzemeleri ve inşaat sektörüne etkisi, ülkede güvenliğin ve istikrarın oluşması, merkezi bir yönetimin seçilmesi ve uluslararası finansman desteğinin sağlanması ile netleşecektir. Tüm bu süreçlerin olumlu bir şekilde hayata geçmesi sonrasında çeşitli kaynaklara göre Suriye'nin inşası için 400 milyar dolarlık bir pazar oluşacak. Süreli bir ürün olması nedeniyle hazır beton, ihracatı yapılamayan bir yapı malzemesidir ancak yapılanma sürecinde çimento, demir çelik, alüminyum, seramik vb. birçok yapı malzemesi üreticisi için yeni bir pazar imkanı oluşacaktır. Özellikle bölgeye coğrafi açıdan yakın olan üreticiler daha avantajlı olacaktır. Yeniden yapılaşmanın en önemli yapı malzemesi beton olacağı için ülkenin birçok farklı bölgesinde hazır beton tesisleri kurulacaktır. Bunun için gerekli olan santral, makine ve ekipman, transmikser, mobil pompa vb. birçok gerekli donanım ilk ve ikinci el olarak Türkiye'den sağlanacaktır. Ayrıca dünyanın 140'a yakın ülkesinde müteahhitlik hizmeti gerçekleştiren firmalarımız Suriye'nin yeniden inşasında büyük rol oynayacaklardır.

Necdet BUZBAŞ / TOBB Gıda Sanayi Meclisi Başkanı

"Tarım istihdamında stratejik bir politika belirlensin"

Sanayide eleman sıkıntısı aylardır, yıllardır gündemimizde. Tarım sektöründe de kırsaldan kente doğru, özellikle gençlerin göçü var. Dolayısıyla tarım sektöründe, tarım işçisi bulmakta zorlanılıyor. Buralarda genelde, Suriyeli veya diğer göçmenler istihdam ediliyor. Ayrıca, özellikle manuel çalışmanın fazla olduğu gıda sektöründe Suriyeli göçmenlerin istihdamı fazla. Kayıtdışı istihdam hakim. O nedenle, tarımsal üretimde Suriye'ye geri dönüş kademeli olmalı. Zaten öyle olacağı kanaatindeyim. Aksi halde birden tersine göç olması ciddi bir şekilde bizi etkiler. Tarım istihdamında stratejik bir politika belirlenmeli. Yapılmadığı takdirde iki sorun var. İlki, acil olarak, birden tersine göç olursa, tarım sektöründe istihdam boşluğu olabilir. Bir iki yıl üretim aksayabilir. İkincisi, göç kademeli olsa bile kayıt dışı çalışan Suriyelilerin yerine istihdam edecek yerli istihdamın maliyet daha yüksek olacaktır. Suriye'ye halihazırda gıda ihracatı var. Suriyelilerin göçüyle tüketime yönelik gıda ihracatının daha da artacağını düşünüyorum. İnsanlar tüp, ekmek peşinde koşuyorlar. Orada nizamın raya oturması ise iki üç yılı bulur. Tarım makineleri başta olmak üzere makine ihracatının hızlanması 2-3 yıl alır.

Temel YAZ / Agrega Üreticileri Birliği (AGÜB) Yönetim Kurulu Başkanı

"Ek kapasite artışlarının önü açılmalı"

Agrega hammaddesinin betonun yüzde 85'ini, asfaltın ise yüzde 95'ini oluşturduğu düşünüldüğünde, Suriye'nin yeniden yapılanması sürecinde altyapı ve üstyapı inşaat işleri için çok ciddi miktarlarda agregaya ihtiyaç duyulacağını öngörüyoruz. Suriye'de faaliyet gösteren agrega işletmelerinin hem kapasitelerinin düşük olduğu hem de teknolojik olarak eski tesislere sahip olduklarını biliyoruz. Talep edilirse eğer, bu ihtiyacın ülkemizin Suriye'ye sınır olan illerimizde üretim gösteren agrega üreticilerinden karşılanması mümkündür. Üreticilerimiz hem üretim tecrübeleri hem de üretim kapasiteleri bakımından buradaki ihtiyacı karşılama noktasında stratejik bir konumdadır. Ancak bu bölgedeki üreticilerimizin 6 Şubat depremlerinden dolayı ihtiyaç duyulan yüksek miktarlardaki agregayı da karşıladığı düşünüldüğünde ek kapasite artışlarının önünün açılması, depremden dolayı verilen ÇED muafiyetlerinin devam ettirilmesi ve özellikle orman izni olmak üzere izin problemlerinin ortadan kaldırılması büyük önem arz etmektedir.

İbrahim AFYON / Yumurta Üreticileri Merkez Birliği Başkanı

"Yükselen fiyatlardan dolayı sektör için ihracat cazip değil"

Suriye'de yeni dönemle yumurta ihracatında yeni bir pazar açılıyor gibi gözüküyor ancak iç piyasada yükselen fiyatlardan dolayı sektör ihracata sıcak bakmıyor. İç piyasada yumurtaya talep var. Sektör de bu talebi karşılamak istiyor. Yumurtanın üreticiden çıkışı adet başına 3,85-4 lira arasında değişiyor. Üzerine ambalaj, nakliye eklenip marketten tüketiciye ulaşma fiyatı 5,85'e kadar çıkabiliyor. Piyasada organik, serbest dolaşan tavuk, köy yumurtası adıyla 8-9-10 liraya satılanlar da bulunuyor. Sektör de, fiyatlar yükselme eğiliminde olduğu için iç piyasanın talebini karşılıyoruz. Son zamanlarda üretimden çekilen hayvanlar sebebiyle önceliğimiz iç piyasa. İç talep fazlası ürünümüzü ihraç ediyoruz. İhracatımız çok az miktarda halihazırda Körfez ülkelerine yapılıyor.

Adnan ÜNVERDİ / Gaziantep Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı

"Şehrimizden yapılan ihracatta Suriye üçüncü sırada"

Şehrimizde yaşayan Suriyelilerde ülkelerine dönüş konusunda bir hareketlilik olduğunu gözlemliyoruz. İş gücü anlamında kısa süreli sıkıntılarımız olabilir ama bunu gençlerimizle, istihdam edilememiş ama çalışabilir durumdaki insanımızı aktif ederek, iş beğenmeyerek sosyal yardım alan kişilerin çalışma hayatına kazandırılması ile aşabileceğimize inanıyorum. Böylece ülkemiz ve kentlerimizdeki sosyal ve ekonomik yükün de hafifleyeceği kanaatindeyim. Bununla birlikte beklentimiz olan normalleşme sürecinde, Suriye'nin yeniden inşasında ülkemiz ve en başta Gaziantep etkin rol üstlenecektir. Suriye'ye en yakın ve sanayisiyle bölgenin en güçlü kenti olan şehrimiz gerek altyapı gerekse üstyapı çalışmaları konusunda üzerine düşeni yapmaya ve gereken desteği vermeye de hazırdır. Halihazırda Kasım ayı itibarı ile şehrimizden yapılan ihracatta Suriye üçüncü sırada yer alıyor. Suriye'de taşlar yerine oturdukça, artan ihtiyaçla birlikte ihracatımız daha da artacak ve ikili ticaretimiz gelişecektir.

Hikmet ÇİNÇİN / Antakya Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı

"Hatay'ın lojistik merkez olma konumunu güçlendirecek"

Suriye'de yaşanan iç savaşın sona ermesi ve yeni bir dönemin başlaması, bölgedeki ticaret ve ulaşım ağlarını yeniden şekillendirme potansiyeline sahip. Bu durum, özellikle coğrafi konumu itibarıyla Hatay'ın nakliye sektörünü yakından ilgilendiriyor. Hatay, Türkiye ve Orta Doğu ülkeleri arasında önemli bir transit nokta konumunda. Bu da, Hatay'ın lojistik merkez olma konumunu güçlendirecek. Suriye üzerinden yeni ticaret güzergahlarının açılması, Hatay'ın lojistik ağını çeşitlendirecek ve sektörün rekabet gücünü arttıracak. Özellikle, Orta Doğu ülkelerine ulaşım maliyetlerinin düşmesi, Hatay'ın bu ülkelerdeki pazar payını arttırmasına yardımcı olacak. Nakliye sektörünün büyümesi, Hatay'ın genel ekonomik büyümesine de olumlu katkı sağlayacak. Sektörün büyümesiyle birlikte, diğer sektörlerde de istihdam ve gelir artışı yaşanabilir. Suriye'de yeniden imar ve inşa süreçlerinin başlamasıyla, inşaat malzemeleri, gıda ürünleri, tekstil ve makine gibi sektörlerde Hatay'dan Suriye'ye olan ihracatta önemli bir artış beklenebilir. Hatay'ın bu sektörlerde üretim kapasitesine sahip olması, bu artışı destekleyecek. Özellikle sınır ticareti, bu dönemde daha da önem kazanabilir.

Mehmet YETİM / Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı

"892 faal Suriyeli üyemiz var"

Suriye vatandaşları yavaş yavaş ülkelerine dönüyor. Tersine göç yaşanması, kayıtlı ve kayıtsız Suriyeli işgücünün azalması, yerel işgücüne daha fazla istihdam fırsatına olanak sağlayacak ve ilimizdeki işsizlik oranını azaltacaktır. Ancak, belirli sektörlerde işgücü açığı ortaya çıkma riski de göz önünde bulundurulmalıdır. Bunu, özellikle Suriyelilerin yoğun olarak çalıştığı, düşük vasıf gerektiren ve emeğe dayalı olan sektörlerde hissedeceğiz. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki mevsimlik tarım işçisi, inşaat sektörü, temizlik, garsonluk, bulaşıkçılık gibi alanlarda problem yaşanacak. Dış ticarete etkisine bakacak olursak Suriye ile ilişkilerdeki normalleşme süreci, Türkiye ekonomisine olduğu gibi Şanlıurfa'yı da olumlu etkiler. Özellikle tarım, tekstil ve inşaat sektörlerinde sınır ticaretinin yeniden canlanması ilimizin ekonomik büyümesine katkı sağlayacağını düşünüyorum. Bu nedenle Şanlıurfa'nın ihracat rakamlarını artırabilir. Tarım ürünleri, gıda ve inşaat malzemelerinde ticaretimiz ivme kazanabilir. Tersine göç ile birlikte konut talebinde azalma yaşanabilir. Bu da kiralar ve konut fiyatlarında bir dengelenmeye yol açarak mevcut yüksek fiyat baskısını hafifletebilir. Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası olarak, üyelerimizin bu süreçten en iyi şekilde faydalanmalarını sağlamak önceliğimizdir. 892 faal Suriyeli üyemiz var.

Dr. Ahmet OSMANOĞLU / ICT Investment Yönetim Kurulu Başkanı, Orta Doğu Ticaret ve İş Adamları Derneği Genel Başkanı

"Enerji sektörü Türk yatırımcılar için fırsat alanı"

Suriye'nin yeniden inşası, yalnızca Suriyeliler için değil, tüm bölge için büyük bir fırsat sunuyor. Suriye'nin yeniden ayağa kalkabilmesi için altyapı, enerji, inşaat, sağlık ve eğitim gibi kritik sektörlerde yatırım yapılmasına ihtiyaç var. Bu alanlara yönelik yatırımlar, Suriye'nin yeniden doğuşuna tanıklık etmemizi sağlayacak.

Suriye'de kalkınma projelerinin hızla hayata geçirilebilmesi adına 'Yeni Suriye İmar Forumu' için hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Forumun, Nisan'da Ankara veya İstanbul'da düzenlenmesi için çalışmalara başladık. Gerekli izinleri alarak, iki ülkenin hükümet temsilcilerini ve iş dünyasını bir araya getirmeyi hedefliyoruz.

Suriye'deki öncelikli yatırım alanlarından biri olan enerji sektörü, Türk yatırımcılar için önemli fırsatlar barındırıyor. Örneğin, Katar doğal gazının Suriye üzerinden Türkiye'ye ulaştırılması gibi projeler, yeni dönemde gündeme gelebilir. Suriye'deki yeni dönemin hem Suriye'nin hem de Orta Doğu'nun ticaret hacmini artırması bekleniyor. Bunun için havalimanları ve yollar gibi altyapı yatırımlarına ihtiyaç var. Bu durum, Türk yatırımcılar için büyük fırsatlar sunabilir. Ayrıca, Suriye'de şu anda her türlü gıda ürününe ihtiyaç duyuluyor. Un, pamuk, zeytin ve portakal gibi ürünlerin ön plana çıktığı Suriye'de tarımsal üretim ve sulama yatırımları da cazip hale gelebilir. Suriye'de devlet mülkiyetindeki 133 fabrika, yeniden inşa edilmeyi bekliyor. Tekstil, kağıt ve kimyasal malzemeler gibi sektörlerde faaliyet gösteren bu fabrikalar, Türk yatırımcılar için yeni iş fırsatları yaratabilir. Enerji, tarım ve sanayi gibi stratejik sektörlerde yapılacak yatırımlarla Suriye'nin yeniden inşasına katkı sağlamak ve Türk iş dünyası için yeni iş olanakları yaratmak mümkün olacaktır.

Öncü göçmen uygulaması başladı

Suriyelilerin geri dönüş işlemleri halihazırda Hatay-Cilvegözü ve Yayladağı, Kilis-Öncüpınar, Gaziantep-Karkamış ve Şanlıurfa-Akçakale kara hudut kapılarından yürütülüyor. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi'nden yapılan açıklamaya göre öncü göçmen uygulamasıyla ilgili işlemler, randevu alma, İl Göç İdaresi Müdürlüğü'ne gitme, sınır kapısı işlemleri ve çıkış olmak üzere dört aşamada gerçekleştiriliyor. Geri dönüş hazırlığı yapmak amacıyla ülkesinin güncel durumunu yerinde görmek isteyen geçici koruma altındaki Suriyelilere izinli çıkış-giriş hakkı tanınıyor. 1 Ocak'ta başlayan, 1 Temmuz 2025'te sona erecek ve en fazla üç defa yapılabilecek izinli çıkış-giriş hakkı, aile reisine veriliyor. Aile reisinin çıkış yapamayacak durumda olması halinde aile adına, ergin aile üyelerinden birisi hakkı kullanabilecek. Kilis-Çobanbey ve Hatay-Zeytindalı kara hudut kapılarından yürütülen izinli çıkış-giriş işlemlerinde, çıkış yapanların Türkiye'ye aynı kapıdan tekrar giriş yapmaları gerekecek.

Bu arada TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Göç ve Uyum Alt Komisyonu, Suriyelilerin gönüllü ve güvenli geri dönüşlerini yerinde inceleyecek. Edinilen bilgiye göre TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Göç ve Uyum Alt Komisyonu üyeleri ilk olarak 12 Aralık'ta Kilis'te, 13 Aralık'ta Gaziantep'te yerinde incelemelerde bulunacak.

Sekiz gümrük kapısında modernleştirme çalışmaları sürüyor

Yeni dönemde Suriye ile ticarete yönelik düzenlemeler üzerinde çalışan Ticaret Bakanlığı, bu ticarette en aktif konumda olacak sekiz gümrük kapısının modernleştirme, iyileştirme çalışmalarını da yürütüyor. Ticaret Bakanı Ömer Bolat, yaptığı bir açıklamada Cilvegözü'nün yükünü hafifletmek ve Suriye'nin kuzeydoğusuna yönelik taşımaları hızlandırmak amacıyla Zeytindalı Sınır Kapısı'nda güçlendirilmiş, yenilenmiş önemli bir gümrük müdürlüğü yapacaklarını ifade etti. 8 Aralık sonrasında çok hızlı onarım bakım çalışmalarıyla, Yayladağ Sınır Kapısı'nın da çalışır hale getirildiğini anımsatan Bolat, altyapı, inşaat çalışmaları tamamlandıktan sonra Yayladağı Gümrük Kapısı'nın da Suriye'ye yönelik ticari geçişlere açık üçüncü gümrük kapısı olacağını kaydetti.

Gümrük kapılarında modernizasyon

Yeni dönemde Suriye ile ticarete yönelik düzenlemeler üzerinde çalışan Ticaret Bakanlığı, bu ticarette en aktif konumda olacak gümrük kapılarının modernleştirme, iyileştirme çalışmalarını da yürütüyor. Türkiye'nin, Suriye'ye açılan sekiz faal gümrük kapısı; Hatay'da Cilvegözü, Kumlu, Yayladağı, Kilis'te Öncüpınar, Çobanbey, Gaziantep'te Karkamış, Şanlıurfa'da Akçakale, Ceylanpınar. Ticaret Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Mürşitpınar Gümrük Kapısı hukuken ihdas edilmiş olmakla birlikte fiilen faal değil. Nusaybin ve Islahiye Gümrük Kapıları ise Suriye'de yaşanan olumsuzluklardan ötürü bu süreçte iç gümrük olarak hizmet veriyor. Faal olan gümrük kapılarında, Yayladağı Gümrük Müdürlüğü hariç olmak üzere ticaret yürütülüyor. Yolcu işlemlerinde ise tüm kapılar faal. Halihazırda Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülen Gümrük Kapılarının Modernizasyonu Projesi kapsamında Suriye'ye açılan Ceylanpınar Gümrük Müdürlüğü'nün modernizasyonu tamamlandı. Ayrıca Suriye'nin yeni döneme geçişiyle birlikte Suriye'ye açılan faal gümrük kapılarının geri dönüş yoğunluğuna hazır hale getirilmesi amacıyla Bakanlık tarafından çalışmalar yapılıyor. Yayladağı Gümrük Kapısı'na 1 adet Bagaj X-Ray ve Mobil X-Ray Araç ve Konteyner Tarama Sistemi temini için planlama yapılıyor. Cilvegözü Gümrük Kapısı'nda sistemlerin yenilenmesi için halihazırda sahada fizibilite çalışmaları devam ediyor. Öncüpınar Gümrük Kapısı'nda sahada bulunan CCTV Sisteminin bütünüyle yenilenmesi planlanıyor. Akçakale Gümrük Kapısı'na 1 adet ilave Bagaj X-Ray sistemi temin çalışmaları devam ediyor. Çobanbey Gümrük Kapısı'nda sahada bulunan teknik sistemlere ek olarak Kapı Dedektörü ve Metal El Dedektörü tahsisi dört adet ilave Bagaj X-Ray sistemi temini yönünde çalışmalara başlanıldı.

Ömer HOT / Formül Plastik Yönetim Kurulu Üyesi

"Suriye pazarı çok büyük fırsatlar sunacak"

Formül Plastik olarak son gelişmelerin ardından Suriye pazarındaki faaliyetlerimize yeniden başlamaya hazırlanıyoruz. Arap Baharı olarak da anılan iç savaştan önce Suriye, Formül Plastik'in en önemli ihracat pazarıydı. İç savaş öncesi dönemde Formül Plastik ürünlerini, iki büyük ana bayi aracılığıyla Suriye'nin her tarafına ulaştırdık. Formül ve Aquapa markalarımız ülkenin en iyi plastik boru markaları olarak tanınıyordu. İç savaşın başlamasından önceki 16 aylık bir dönemde, o zamanki değerle 2.4 milyon doları Formül markası ile 714 bin 845 bin doları da Aquapa markası olmak üzere toplam 3.1 milyon doları aşkın plastik boru ve bağlantı elemanları satışı gerçekleştirdiğimiz Suriye pazarının önümüzdeki dönemde çok büyük fırsatlar sunacağına inanıyoruz. İç savaş öncesi dönemde Formül Plastik ürünlerinin Suriye pazarındaki dağıtan bayilerimizle insani iletişimimizi iç savaş döneminde de devam ettirmiştik. Son gelişmelerin hemen akabinde yüz yüze görüşmelere başladığımız paydaşlarımız, bölgedeki ticaretin fiili olarak eskisinden daha hızlı ve daha hacimli bir şekilde yeniden başlayacağına dair beklentilerini dile getirdiler. 2025'ten itibaren giderek artan bir seyirde, Suriye pazarında yıllık ortalama 8 ila 10 milyon dolar düzeyinde bir ihracat potansiyeli yakalayacağımızı öngörüyoruz.

Mesut ÇAKMAK / Beşler Grup Yönetim Kurulu Başkanı

"İhracat hedefimiz 51 milyon dolar"

Beşler Grubu olarak, Suriye pazarına yönelik ihracat faaliyetlerimizde geçmiş yıllarda önemli tecrübeler kazandık. Önümüzdeki dönemde de bu pazardaki fırsatları değerlendirecek strateji izliyoruz. Halihazırda Suriye'ye yıllık 11 milyon dolar değerinde un ihracatımız var. Bölgesel ihtiyaçlara ve taleplere yanıt verecek şekilde, yüzde 30'dan fazla bir büyüme hedefiyle ihracat hacmimizi 20 milyon dolar seviyesine çıkarmayı planlıyoruz. Ayrıca yem sektöründe de uzun yıllardır bölgeye ürün tedarik etmekteyiz. Şu anda 14 milyon dolar seviyesinde olan yem ihracatımızı, önümüzdeki dönemde 25 milyon dolara çıkarmayı öngörüyoruz. Makarna ihracatında da hacmimizi 6 milyon dolar seviyesine ulaştırmayı amaçlıyoruz. Beşler Grubu olarak Suriye pazarındaki tüm ürün gruplarında toplamda 51 milyon dolar seviyesinde bir ihracat hacmi hedefliyoruz.

BİZE ULAŞIN