Sanayi üretiminde toparlanma sinyali

Depremin etkisiyle Şubat’ta yıllık yüzde 8.2 azalışla son iki yılın en düşük seviyesini gören sanayi üretim endeksi, Mart’ta toparlanma sinyali verdi. Mart’ta yıllık yüzde 0.1 gerileyen endeks, aylık yüzde 5.5 arttı. Sanayi üretiminde hafif yatay ve yukarı yönlü bir seyir bekleniyor.
17.05.2023 14:57 GÜNCELLEME : 18.05.2023 00:00

PARA ANKARA/ HÜLYA GENÇ SERTKAYA Deprem sonrası toparlanma, sanayi üretimi verilerine yansıdı. Büyümenin öncü göstergesi sanayi üretimi 2023 yılı Mart'ta depremin devam eden etkisiyle yıllık bazda yüzde 0.1 gerilerken, aylık yüzde 5.5 arttı. Aylık bazdaki artış, 6 Şubat depremleri nedeniyle sanayi üretiminde yaşanan düşüşün toparlanması olarak değerlendirildi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre arındırılmamış verilerle sanayi üretimi aylık yüzde 22.2 artarken, yıllık 0.2 azaldı. Yılın ilk çeyreğinde sanayi üretimi arındırılmamış verilerle bir önceki çeyreğe göre yüzde 10.9 azalırken, yıllık bazda ise yüzde 0.5 azalış gösterdi. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde Mart'ta aylık değişim madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksinde yüzde 3, imalat sanayi sektörü endeksinde yüzde 6.1, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksinde yüzde 1.2 artış şeklinde oldu. Sanayi üretimi ara malı endeksinde aylık yüzde 5 artarken, yıllık yüzde 7.7 azaldı, sermaye malı endeksi ise aylık yüzde 10, yıllık yüzde 29.6 artış gösterdi. Mart'ta sanayi üretimi ileri teknolojide aylık yüzde 18.7, yıllık yüzde 47.4 artışla dikkat çekti. Dinamik Yatırım Baş Ekonomisti Enver Erkan, sanayi üretiminde Mart'ta deprem sonrası biraz daha hafif etkiler içeren kısmi toparlanma belirtileri gözlendiğini vurgulayarak PMI, kapasite kullanım oranı gibi öncü göstergelerin işaret ettiği üzere, Nisan verisinde daha belirgin toparlanma görülebileceğini kaydetti. Mayıs ayı ve sonrasında ise sanayideki eğilimi seçimden sonraki ekonomi politikaları belirleyeceğini belirten Erkan, bu sene çok hızlı bir sanayi toparlanması gösterilmesinin zor olacağını değerlendirdiklerini söyledi.

İŞSİZLİK ORANI DEĞİŞMEDİ

Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre, Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı Mart'ta aylık bazda 4 bin kişi artarak 3 milyon 508 bin kişi olurken, işsizlik oranı değişim göstermeyerek yüzde 10 düzeyini korudu. Bu noktada; TÜİK'in Mart ayı hanehalkı işgücü araştırmasını deprem nedeniyle Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş ve Osmaniye'de yapamadığını, illerdeki örnek hane sayısının örneklem içindeki payının yüzde 4.4 düzeyinde olduğunu hemen hatırlatalım. TÜİK verilerine göre; Mart'ta mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış verilerle istihdam edilenlerin sayısı 37 bin kişi artarak 31 milyon 462 bin kişi, istihdam oranı değişim göstermeyerek yüzde 48.2 oldu. Bu dönemde işgücü 41 bin kişi artarak 34 milyon 970 bin kişiye yükselirken, işgücünü katılma oranı ise değişmeyerek yüzde 53.6 düzeyini korudu. Genç nüfusta mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı Mart'ta aylık 0.7 puanlık artış ile yüzde 20.1 oldu. Atıl işgücü oranı Mart'ta bir önceki aya göre 1.6 puanlık azalış ile yüzde 21.8 düzeyinde gerçekleşti. Dinamik Yatırım Baş Ekonomisti Enver Erkan, Mart döneminde deprem bölgesinden verilerin toplanamamış olduğuna dikkat çekerek, bu verilerin hesaplamalara girdiğinde işsizlik oranının yükseleceğini kaydetti. Erkan, işgücü verilerinde genel eğilimlerde pek bir değişiklik olmadığını, asıl durumu gösteren genç işsizlik ve atıl işgücü oranının yüksek seviyelerde kalmaya devam ettiğini vurguladı.

İNŞAAT MALİYETLERİNDEKİ ARTIŞ YÜZDE 60.7

İnşaat maliyetlerinde artış ivme kaybetse de devam etti. TÜİK verilerine göre inşaat maliyet endeksi Mart'ta aylık yüzde 2.16, yıllık yüzde 60.7 arttı. Bir önceki aya göre malzeme endeksi yüzde 2.31, işçilik endeksi yüzde 1.76 artış gösterdi. Yıllık bazda ise malzeme endeksinde yüzde 48.21, işçilik endeksinde yüzde 105.09 artış yaşandı. İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Şeker, inşaat maliyetlerindeki artış ivme kaybetse de seçim sonrası ekonomi alanındaki beklentilerin belirsizliğinin sektörün hareketlenmesini engellediğinin altını çizdi. Prof. Dr. Şeker, yaz sonu itibarıyla inşaat sektöründe olumlu yönde hareketlenmenin başlamasını beklediğini kaydetti.

İHRACAT İKLİMİ ENDEKSİ 53.1'E YÜKSELDİ

Türkiye imalat sektörünün ana ihracat pazarlarındaki faaliyet koşullarını ölçen İstanbul Sanayi Odası (İSO) Türkiye İmalat Sektörü İhracat İklimi Endeksi Nisan'da 53.1 olarak gerçekleşti ve üst üste üçüncü ay eşik değer 50'nin üzerinde kalarak ihracat iklimindeki iyileşmenin sürdüğünü gösterdi. Yaşanan güçlü iyileşme aynı zamanda son bir yıla yakın dönemin en belirgin düzeyinde gerçekleşti. Yüzde 9'luk payıyla Türk imalat sektörünün en büyük ihracat pazarı olan Almanya'da üretim artışı ivme kazanarak Nisan'da son bir yılın en yüksek hızına ulaştı ve bu yılın başındaki yavaşlamanın ardından iyileşmeye işaret etti. Benzer şekilde, Birleşik Krallık'ta büyüme hızı son bir yılın en yüksek seviyesine ulaşırken ABD'de ise ekonomik aktivite 11 ayın en güçlü artışını gerçekleştirdi. Orta Doğu'nun bazı bölgeleri nisanda da güçlü büyüme eğilimini korudu.

CARİ DENGE AÇIĞI 4.48 MİLYAR DOLAR

2023 Mart'ta cari işlemler hesabı piyasa beklentilerin altında bir gerçekleşmeyle 4 milyar 484 milyon dolar açık verirken, yılın ilk çeyreğinde cari açık 23 milyar 591 milyon dolara ulaştı. Cari denge 2022 yılı Mart'ta 5 milyar 579 milyon dolar açık vermişti. 2023 Mart'ta, altın ve enerji hariç cari işlemler hesabı 1 milyar 372 milyon dolar fazla verdi. Mart itibarıyla 12 aylık cari açık 55.3 milyar dolardan 54.2 milyar dolara geriledi. TCMB verilerine göre Mart'ta ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığı 6 milyar 298 milyon dolar oldu. Seyahat kaleminden kaynaklanan net gelirler 2 milyar 67 milyon dolar, doğrudan yatırımlardan kaynaklanan net girişler 238 milyon dolar olarak kaydedildi. Portföy yatırımları 1 milyar 33 milyon dolar tutarında net çıkış kaydetti. Mart'ta resmi rezervlerde 264 milyon dolar, yılın ilk çeyreğinde 14.3 milyar dolar net azalış oldu. Net hata ve noksan kaleminde ise Mart''ta 2.44 milyar dolar kaynağı belirsiz para çıkışı oldu. Böylece yılın ilk üç ayında net hata noksan kaleminde 800 milyon dolarlık çıkış yaşandı.

SÜREKLİ YOKSULLUK ORANI YÜZDE 14

TÜİK, geçen hafta 2022 yılı yoksulluk ve yaşam koşulları istatistiklerini de açıkladı. Araştırmanın 2022 yılı sonuçlarına ilişkin gelir bilgilerinde 2021 yılı referans alındı. Gelir ve yoksulluk hesaplamalarında; hanehalkı gelirleri, hanehalkı büyüklüğü ve kompozisyonu dikkate alınarak eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirine dönüştürüldü. TÜİK verilerine göre eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 50'si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre, yoksulluk oranı 2022'de aynı düzeyde kalarak yüzde 14.4 oldu. Medyan gelirin yüzde 60'ı dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre hesaplanan yoksulluk oranı ise son yılda 0.3 puan artarak yüzde 21.6 oldu. Maddi ve sosyal yoksunluk oranı; 2021'de yüzde 18.1 iken 2022 yılı anket sonuçlarında 1.5 puan azalarak yüzde 16.6 olarak tahmin edildi. 2022 yılı anket sonuçlarına göre sürekli yoksulluk oranı bir önceki yıla göre 0.2 puan artarak yüzde 14 oldu. Göreli yoksulluk, maddi ve sosyal yoksunluk ve düşük iş yoğunluğu göstergelerinin en az birinden yoksun olma durumu olarak açıklanan yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olanların oranı ilk kez bu yıl hesaplandı. 2022 yılı sonuçlarına göre fertlerin yüzde 32.6'sı yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında kaldı. 2022'de bir önceki yıla göre konut alımı ve konut masrafları dışında borç veya taksit ödemesi olanların oranı 4.3 puan azalarak yüzde 59.4 oldu. Nüfusun yüzde 6.2'sine bu ödemeler yük getirmezken yüzde 17.7'sine çok yük, yüzde 35.5'ine biraz yük getirdi. Borç ve taksiti olmayanlar yüzde 40.6'lık kesimi oluşturdu. Hanelerin yüzde 59.6'sı evden uzakta bir haftalık tatil masraflarını, yüzde 41.5'i iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek masrafını, yüzde 31.1'i beklenmedik harcamaları, yüzde 20.4'ü evin ısınma ihtiyacını, yüzde 65.4'ü eskimiş mobilyaların yenilenmesini ekonomik olarak karşılayamadığını beyan etti.

"Depremin sanayiye olumsuz etkisi azalacak"

Murat ŞEKER / İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi

Sanayi üretim endeksindeki düşüşün ana nedeni, deprem bölgesindeki üretimin duraklamasına dayanıyor. Deprem bölgesinin sanayi üretimi üzerindeki olumsuz etkisinin yıl sonuna kadar devam edeceğini, ancak bu olumsuz etkinin zamanla azalan bir ivmeyle yansıyacağını düşünüyorum. Depremin ekonomi üzerindeki kaybının GSYH düzeyinde yüzde1-1.5 düzeyinde seyredeceğini bekliyorum. Dolayısıyla ilk çeyrek büyümeyi de geriye çekecek. Açıklanan Mart ayı işgücü verileri, TÜİK'in de belirttiği üzere deprem bölgesinde ölçüm yapılamaması nedeniyle mevcut işsizlik verisinin altında gerçekleşti. Deprem bölgesinin de ölçüme dahil edilmesiyle işsizlik oranının yükselmesini bekliyorum. Kamu işçilerinin ardından, asgari ücrette de yüksek bir artış ve beraberinde memur maaşlarında da kayda değer bir yükseliş olmasını bekliyorum. Memurun satınalma gücünün giderek düşmesi, asgari ücret ile yapılan karşılaştırmalarda çeşitli meslek kollarında önceki yıllara göre farkın giderek küçülmesi, memur maaşlarında da önemli yükselişler olacağını işaret ediyor. Öte yandan seçim sathında tüm adaylarda verilen vaatler incelendiğinde böyle bir artışın olma ihtimali güçleniyor. Özel sektörde ise asgari ücrette olacak artışla beraber yıl ortasında genel bir artışın olacağını ön görüyorum. Bu durum, enflasyonun kısa dönemde gerilemesinde geciktirici etkiye sahip olsa da, satınalma gücünde yaşanan aşırı kayıpları telafi etmesi için kaçınılmaz bir yol olarak görünüyor.

"Emtia fiyatları üretim için baskı yaratmaya devam ediyor"

Prof. Dr. Burak ARZOVA / Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi

Mart'ta sanayi üretimi arındırılmamış seride yıllık bazda yüzde 0.2 daraldı. Büyük deprem felaketini yaşadığımız Şubat'ta sanayi üretimi yıllıkta yüzde 8.2 daralmıştı. Mart ayı için mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış verinin ayrıntısına bakıldığında; geçen ay sert bir daralma kaydeden 'tekstil ürünleri imalatı' ve 'ana metal sanayi' kalemlerinin sırasıyla 0.9 puan ve 0.6 puan katkı sağladığı görülüyor. Katkı sınırlı olmakla birlikte olumlu olarak değerlendirilebilir. 'Fabrikasyon metal ürünleri' ve 'motorlu kara taşıtları' kalemleri de 0.6 puan katkı vermiş gözüküyor. Yine önceki ay daralma gösteren gıda ürünleri imalatında ise kayda değer bir toparlanma dikkat çekiyor. Küresel resesyon kaygıları ile emtia fiyatlarındaki artış yavaşlasa da mevcut seviyelerin yarattığı maliyet baskıları dış talepteki yavaşlama ve işgücü maliyetlerindeki yükseliş ile birlikte üretim için baskı yaratmaya devam ediyor. Dış talepteki yavaşlama ve ihracatçı firmaların maliyet artışlarını satış fiyatlarına yansıtmakta zorlanmaları imalat sanayini derinden etkileyecek unsurlar. Kamu işçilerine yapılan ücret artışlarının kamuda memur ve işçi maaşlarına aynı yansımamış olması, kamuda huzur ve dengeyi bozmuş gözüküyor. Enflasyon kontrol altına alınmadığı ve mevcut ücret artışları devam ettiği taktirde ödenen asgari ücretin açlık sınırı altında kalması için geçen ay süresi her zam döneminde daha da aşağıya gelecektir. Bu da ücret zammı-enflasyon artışı-yeniden ücret artışı döngüsüne ülkeyi sokabilir.

"İşsizlik oranı yıl sonunda yüzde 10'lar civarında kalabilir"

Dr. Cahit SÖNMEZ / TOBB ETÜ Öğretim Üyesi

Sanayi üretimi, Şubat'ta yaptığı dipten hafif bir çıkış yaptı. Elektrik tüketimi, güven endeksi, kapasite kullanım oranı ve PMI gibi kısa ve uzun vade öncü göstergeleri dikkate aldığımızda sanayi üretiminin hafif yatay ve kısmen yukarı yönlü bir patika izleme olasılığı yüksek görünüyor. Veriler; dalgalanmanın olduğunu ve sürdürülebilir bir yükselişin henüz sağlanamadığını gösteriyor. Buna rağmen verinin alt kırılımlarından olumlu sinyaller geldiğini de belirtmek isterim. Mart'ta hem sermaye malları hem de yüksek teknolojili ürünlerin üretimi artmış. Mart ayı işgücü verilerinde pek bir değişiklik olmadığını görüyoruz. TÜİK deprem bölgesinden dört ilde çalışma yapamadığını, bu illerin toplam içindeki payına göre ağırlıklandırma yaparak dahil ettiğini duyurdu. Büyüme hızı geçen seneye göre biraz gerileyeceğinden işsizlik oranının yılsonu itibarıyla en iyi olasılıkla yüzde 10'lar civarında kalması öngörülebilir. Oysa faktör verimliliğinin büyüme üzerindeki olumlu katkısı daha fazla olabilse potansiyel büyüme hızının altına gerileyen bir performans dahi işgücü piyasasını olumsuz etkilemeyebilir. Bunun örneğini ABD'de görebiliyoruz. Belirlenen açlık ve yoksulluk sınırları dikkate alındığında kamu işçilerine yapılan ücret artışlarının doğru buluyorum. Bazı ücretli çalışanlara yapılan ücret artışları doğal olarak diğer kesimler için de bir gösterge olabiliyor. Ancak ücret artışları özel kesim için farklı ve önemli bir maliyet unsuru oluyor. Yani özel kesim çalışanlarına yapılacak ücret artışı rekabet gücünü, nihai fiyatı ve istihdam edilenlerin sayısı gibi unsurları doğrudan etkileyebiliyor.

"Maliyetlerdeki artış konuta ilgiyi azaltabilir"

Hikmet BAYDAR / 3. Göz Danışmanlık CEO'su

TCMB'nin piyasa katılımcıları anketine göre cari açık beklentisi 2023 için 37.8 milyar dolar, 2024 için 24.8 milyar dolar. Açıklanan veriler cari açıkta azalma olduğunu göstermesi açısından son derece olumlu ve beklentiler de gelecekte düşeceği yönünde. 2023 Mart'ta, Ocak 2022'den bu yana cari açığın ilk kez azalması; gelecekte de azalmanın devam edebileceği beklentilerini de artıracaktır. Özellikle enerji ve altın hariç cari işlemler dengesinin 1 milyar 372 milyon dolar fazla vermesi çok önemli. Nükleer santral, Karadeniz doğal gazının sisteme verilmesi, Gabar Dağı petrolü gibi yeni gelişmeler, önümüzdeki dönem enerjiden kaynaklanan cari açığı da düşürecektir. Hizmetler sektöründe turizm kaynaklı girişlerin sağladığı fayda, Türkiye'ye duyulan ilgiyi de açıkça gösteriyor. İnşaat maliyetlerindeki artışın ivme kaybetmesi talebin zayıflamaya başladığını gösteriyor. Global resesyon ve iç talebin zayıflaması, inşaat sektöründe de üretimi zayıflatabilir. Deprem bölgelerinin ihtiyacı olan malzemelerin piyasanın bozulmaması için ithal edilme olasılığını da göz ardı etmemek gerekiyor. Önümüzdeki süreçte inşaat sektöründe bir miktar durulma olma ihtimali yüksek. Maliyetlerdeki artış konuta olan ilgiyi azaltabilir.

Kamu işçisinin ücret artışları belli oldu

Kamudaki 700 bini aşkın işçinin ücret artışları belli oldu. Kamu işçilerinin 2023 ve 2024 yıllarında alacağı ücretin çerçevesinin belirlendiği 2023 yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Anlaşma Protokolü'ne göre en düşük kamu işçisi brüt ücreti 15 bin TL'ye çıkarılarak, 2023 yılı birinci altı ay için refah payı dahil yüzde 45 zam yapılacak. Böylece en düşük kamu işçinin brüt maaşı 21 bin 750'ye çıkacak. Enflasyonun yüzde 45'i aşması halinde aşan kısmın tamamı ücret zammı oranına ilave edilecek. Toplu iş sözleşmelerinin yürürlük başlangıç tarihi ile imza tarihi arasında oluşacak ücret ve diğer tüm ödemelere ilişkin farklar kurumların bütçe imkanları göz önüne alınarak geciktirilmeden ödenecek. İkinci altı ay için yüzde 15 artış ve enflasyon farkı, üçüncü ve dördüncü altıncı aylar için ise yüzde 10 artış ve enflasyon farkı öngörülüyor. İmzalanan protokole göre; iş primi ödemesi bulunmayan işçilere yüzde 4-6 arasında prim ödemesi yapılacak. Ayrıca gazi, terör mağduru ve şehit yakını işçilerin çıplak ücretlerine yüzde 10 ilave yapılacak. Fazla çalışma ücretlerinde ise yüzde 70'lik artışa gidilecek. Kamudaki toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin ardından gözler temmuz ayında asgari ücret ile memur maaşları ve emekli aylıklarına yapılacak zamma çevrildi.

BİZE ULAŞIN