Türk şirketlerinin krizlere dayanıklılık konusunda küresel finans kuruluşlarının da takdir ettiği, "kan ve gözyaşı ile hak edilmiş" bir şöhreti olduğunu vurgulayan Ortak Akıl Danışmanlık Kurucusu Dr. Yılmaz Sönmez, "Türk şirketler için krizlere dayanıklılık, krizlere şerbetli olmak ya da yüksek şeker ve tansiyonla yaşamayı öğrenmek düzeyinde. Negatif faiz ortamında kredilere erişim sayesinde ayakta kalanlar 'zombi şirketler' oldu. Ancak her yeni kriz onlar için korozyon etkisi yaratabilir ve yok olabilirler. Dayanıklılık kapasitesini çeviklik ve yenilikçiliğe borçlu olan şirketler ise geleceğe daha güvenle bakabilir" dedi.
Kur ataklarından darbe girişimine, pandemiden Rusya-Ukrayna savaşına, enerji ve emtia fiyatlarındaki şoklardan navlundaki dramatik dalgalanmalara, gelişmiş ülkelerdeki resesyondan Kahramanmaraş merkezli depremlere kadar çok sayıda gelişme, Türkiye ekonomisi ve Türk şirketleri üzerinde negatif baskı oluşturmaya da devam ediyor. Bu gelişmelere rağmen Türk şirketlerinin uzun yıllardır mücadele ettiği dış faktörler ve yapısal sorunlardan dolayı bazı kaslarını aşırı güçlendirip esneklik kazandıklarını kaydeden Ortak Akıl Danışmanlık Kurucusu Dr. Yılmaz Sönmez, "Türk şirketlerinin beyin takımları, 15-20 yılda bir yaşanan krizlere karşı aksiyon alma konusunda çok yetenekli. Krizlere dayanıklılık anlamında kan ve göz yaşı ile hak edilmiş bir şöhretleri var" dedi.
"Şirketler kurumsal reçeteler oluşturmalı"
Türk şirketlerinin krizlere karşı dayanıklılık başarısını konjonktürel gelişmelerin ötesine taşıması gerektiğini belirten Dr. Yılmaz Sönmez, konuya ilişkin şu ifadelerde bulundu: "Şu ana dek Türk şirketleri, çeviklikleriyle tüm krizlerden sıyrılmayı başarsa da bu çeviklik organizasyonel bir dönüşümden ziyade, krizlere çokça maruz kalmanın kazandırdığı bir yetenek niteliğinde. Ortada bir başarı hikayesi var ancak bu kurumsal reçeteler oluşturmaya ne kadar ilham verebilir? Mevcut dinamiklerle devam ettikleri sürece bugün olmasa bile yarın hazin son gündeme gelebilir. Oysa tüm krizler için erken alarm sistemi kurup gemiyi güvenli sularda yüzdürerek sürdürülebilir büyüme mümkün. Şirketlerimiz kan ve göz yaşı ile kazanılmış bu şöhrete mecbur değil. Bilinmezlik kat sayısının arttığı dünyada, Türk şirketleri tüm görünen ve görünmeyen şoklara karşı dayanıklılık sağlayacak kurumsal yapılar inşa etmek zorunda."
"Şirketler ayna karşısına geçmeli"
Türk şirketlerinin olası krizlere karşı daha dayanıklı hale gelmelerinin yolunun yenilikçi bakış açısından geçtiğini söyleyen Dr. Yılmaz Sönmez, "Türk şirketlerini başarıya götürecek ve dünyadaki akranlarıyla rekabete sokabilecek diğer unsur yenilikçilik. Pandemi gösterdi ki, şirketler için gerekirse mevcut iş yapma modellerinin tamamen imha edildiği ve yenileriyle yer değiştirdiği, yaratıcı yıkımı harekete geçirmek gerekiyor. Pandemide başarılı olan birçok şirket, harici işbirlikleri kurmaktan çekinmedi ve dijitalleşmeyi senaryolarının merkezine yerleştirdi. Şu aşamada şirketlerimize düşen ayna karşısına geçmek ve bu konuda ne kadar hazırlıklı olduğunu kendilerine sormak" dedi.
Büyüme reçetesinin temel parametresi: Dayanıklılık
Krizlere karşı dayanıklılığın şirketlerin büyüme reçetesinin temel parametresi olduğunu hatırlatan Dr. Yılmaz Sönmez, "Pandemi sonrası dayanıklılık yeni parametrelerle tanımlanıyor. 2008'de dayanıklılık demek güçlü bir nakit akışına sahip olmak demekti. Bugünse çevik ve yenilikçi olmak anlamına geliyor. Buna göre işletmeler ölçekleri ne olursa olsun şartlara hızla adapte olmalı, çevikliği kurumsal haznelerine eklemeli ve bir iş yapma kültürüne dönüşmeli. Bunu başaramayan şirketlerin dayanıklılığından söz edilemeyecektir.
"Maharet krizleri göğüsleyebilecek kurumsal kapasite inşa etmek"
Türk şirketlerinin daha esnek bir organizasyona sahip olmasının büyük bir avantaj olduğunu dile getiren Dr. Yılmaz Sönmez, "Yönetimle aksiyon alan ekipler arasında çok daha az katman, organizasyon kültürünün dönüşümünde çok daha hızlı mesafe kat edilmesine yardımcı olabilir. 2008 küresel krizinde dünyada çok sayıda şirket büyüme hikayesine imza attı. Gelecekte şirketlerimizi ancak dayanıklılığın yeni parametreleri konusunda farkındalık ve doğru aksiyonlar sonuca taşıyacak. Maharet, ne kadar esnek olduğuyla övünmekten değil, krizleri göğüsleyebilecek kurumsal kapasiteyi inşa etmekten geçiyor. Aksi takdirde kapıyı çalan her bir kriz, korku dolu hikayelere ev sahipliği yapabilir" ifadelerinde bulundu.