Ekonomi Gazetecileri Derneği Başkanı Celal Toprak "Cumhuriyet döneminde kooperatiflerin çok önemli işlevleri olmuş. Sonraki dönemde kent kooperatifleri önemli başarılara imza atmış. Ama bir türlü kooperatifçilikte sürdürülebilir bir başarı elde edememişiz. Bu, üçüncü dönem. Artık hata yapma şansımız yok. Daha iyi bir yaşam için kooperatifler olmazsa olmaz" dedi.
"Kooperatifçilik moda akım değildir"
Ekonomist gazeteci yazar Meliha Okur moderatörlüğündeki oturumda Türkiye'de kooperatifçiliğin sorunları ve çözüm önerileri üzerine konuşuldu. Oturumu açarken iklim krizine değinen ve su kaynaklarının azaldığına dikkat çeken Meliha Okur "Dünya tarihine bakınca 15 bin savaş çıktığını görüyoruz. Bu savaşların sebebi sudur. 2020 ve sonrasında dünya siyasetinde su konusu gündemde olacak. Tarımdaki vahşi sulama bu süreci hızlandırıyor" diye konuştu.
Ege Üniversitesi Tarım Ekonomisi Bölümü'nden Prof. Dr. Murat Yercan ise kooperatifçiliğin bir amaç değil araç olarak görülmesi gerektiğini söyledi. Asıl olarak gıda güvenliği, aile çiftçiliğinin sürdürülebilirliği, genç ve kadın çiftçilerin korunmasının amaç olması gerektiğini söyleyen Yercan, "Kooperatifçilik moda akım değildir. Türkiye'de çok fazla kooperatif var. Bu, sürdürülebilir bir sistem değil. Kooperatif sayısını arttırmadan ortak sayımızı arttırmamız gerekiyor" dedi.
"Suyun yüzde 77'si tarım için kullanılıyor"
Zirveye İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile Köy-Koop İzmir Birlik Başkanı Neptün Soyer de katıldı. İzmir tarımını geleceğe taşıyacak projelerden bahseden Başkan Soyer şu bilgileri paylaştı: "Ülkemizde suyumuzun yüzde 77'si tarım için kullanılıyor. Tarımda israf ve vahşi sulama acilen değişmez ise ne yazık ki içecek suya bile hasret kalacağımız günler kapımızda. Biz, İzmir Tarımı ile ekonomik değeri yüksek, suyu az tüketen, bu toprakların atalık tohumlarını ve stratejik ürünlerini destekleyecek bir politika izleyerek, tarımda harcanan suyu yüzde elli oranında azaltmayı hedefliyoruz. Örneğin Küçük Menderes'te yer altı sularının 300-400 metreye kadar çekilmesine neden olan silajlık mısır gibi ürünler yerine bu toprakların kendi iklimine uygun saz çavdarı, mürdümük, gambilya gibi doğal yağışlarla büyüyebilen ve besin değeri çok yüksek yem bitkilerini teşvik ediyoruz. Yanı sıra tarımda su israfını modern yöntemlerle değiştiriyoruz. Böylelikle, kuraklığa karşı çiftçimizi ve şehrimizdeki milyonları koruyor, içme suyu kaynaklarımızı teminat altına alıyoruz."
Tunç Soyer
"İzmir Tarımı Geliştirme Merkezi'ni kurduk"
Sadece tarlada başlayıp tarlada biten bir faaliyet olarak görülen tarımın esasen çok boyutlu ve çok aşamalı bir sistem olduğunu İzmir Tarımı ile ortaya koyduklarını söyleyen Soyer, sözlerini şöyle tamamladı: "İzmir Tarımı ürün deseninin planlanmasından lojistiğe, ürünün işlenmesinden satış ve ihracatına, Ar-Ge ve eğitim faaliyetlerine kadar kapsamlı ve çok yönlü bir süreci kapsıyor. Aynı zamanda iklim değişikliği nedeniyle gelecekte yaşanabilecek kuraklığa karşı toplumu bilgilendirmek ve tarımda doğru yöntemleri uygulamalı olarak anlatmak amacıyla Sasalı'da 'İzmir Tarımı Geliştirme Merkezi'ni kurduk. 'Başka Bir Tarım Mümkün' şiarıyla uyguladığımız İzmir Tarımı, tarımdaki çıkmaza karşı ülkemize ilham verecek çok önemli bir çözüm haritası sunuyor. Bu konuşmaya sığdıramayacağım kadar detaylı bir içerik ve uygulama sürecine sahip İzmir Tarımı'nın en temel dinamiği de kooperatifleşme. Alım ve satış garantisi verdiğimiz, ürününü işleyip markalaştıracağımız, satış ve ihracatını yapacağımız tüm üreticilere, kooperatif çatısı altında örgütlenmelerini esas alarak destek veriyoruz. Bu bizim küçük üreticilerimizi korumak, onların doğduğu yerde doymasını sağlamak, üretimi devamlı kılmak amacıyla belirlediğimiz ilkesel bir tutum. Kooperatifler üzerinden yaptığımız milyonlarca liralık alımın, önümüzdeki iki yıl içerisinde yaklaşık üç kat artacağını, bu vesileyle müjdelemek isterim."