ALİ EFE İRALI/ Bu hafta oyunun geliştirme ve pazara çıkış sürecine değinmeden önce, bunların şekillendiği noktalardan birine bakacağız. Bu, ön kuluçka ya da kuluçka, hızlandırma merkezi biçimlerinde, yabancı dildeyse erken aşama için incubation, hızlandırma süreci için de acceleration olarak da geçen genç girişim merkezlerinden başkası değil. Bu merkezler, genellikle mentörlük ve altyapı danışmanlığı hizmetleri sunmak suretiyle girişimlerin kendi sektörleriyle ve potansiyel kullanıcılarıyla daha verimli biçimde buluşmalarını sağlıyor. Türkiye'deki yapıda da dışarısıyla rekabette önemli ölçüde güçlü durmamızı sağlayan pek çok merkez yer alıyor. Bunların, yıllar içerisinde hem Teknokentler, hem kuluçka merkezleri hem de TEK-MER'ler üzerinden geliştirilmeye çalışılan anlayış ile yavaş yavaş meyvelerini de topluyoruz. Önce kısaca farklılıklarını söyleyelim. Teknokentler, 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamında faaliyet gösterirler. Amaçları olgunlaşmaya başlamış daha yüksek ölçeklenebilirlikteki şirketlere ev sahipliği yapmak olarak tanımlanabilir. Türkiye'nin dört bir yanında resmi isimleriyle "Teknoloji Geliştirme Bölgesi" olarak tanımlanmış şu an gördüğüm kadarıyla 97 Teknokent bulunuyor. Genellikle üniversitelerin yakın bölgelerinde veya uhdelerinde kuruluyorlar. TEKMER'ler ise nispeten daha genç şirketlerin çeşitli desteklerle gelişmesine odaklanan ve KOSGEB tarafından yürütülen TEKMER Destek Programı Uygulama Esasları çerçevesinde destekleniyor. TEKMER'ler üniversiteler dışında özel teşebbüslerce de desteklenebilir bir yapıdalar. İstanbul, Ankara, İzmir, Bitlis, Tekirdağ ve Antalya'da toplam 30 TEKMER bulunuyor. Bunların yanında bir de kuluçka merkeziyle karşılaşıyoruz tabii ki. Bu iki yapının içinde kurulanları olduğu gibi ayrı, bağımsız olarak da özel teşebbüslerce desteklenerek hareket sahası bulanları mevcut. Amaç yine aynı, bir yol gösterici olabilmek. Oyun endüstrisi de yine planda kendine yer buluyor…
TÜRKİYE'NİN YÜZAKI MERKEZLER
Geçen aylarda da benzer anlamda kuluçka merkezlerine yönelik ara ara yazılar ve haberler kaleme aldığımız oldu buradan. Bu hafta biraz daha farklı bir konudan yola çıkarak, iki büyük kurumdan bahsedeceğiz. Geçen hafta İstanbul Aydın Üniversitesi, UCLL University of Applied Sciences, Artevelde Univeristy of Applied Sciences, Avans Hogeschool, Rotterdam Business School (Rotterdam University of Applied Sciences), ISLA Instituto Politécnico de Gestão e Tecnologia, University of Alba Iulia, Latvian Academy of Culture, Global Entrepreneurship Network, PXL ve Businet işbirliği ile Erasmus+ Blended Intensive Program (BIP) kapsamında girişimciler, akademisyen ve öğrencilerden oluşan son derece geniş bir kafileyi ağırladık. Hatta bendenizin de program dahilinde yürütülen Technology, Innovation and Entrepreneurship dersim kapsamında düzenlenen bir yarışma da gerçekleştirdik. Tamamı girişim sahibi olan Avrupalı gençlerin girişimlerini pitch-deck sunumları itibarıyla dinledik değerlendirdik. Ama bundan önce, bu yabancı öğrencileri ve akademisyenleri, profesyonelleri Türkiye'nin girişimcilik ekosistemiyle de tanıştırmayı istedim. Bu vesileyle öncelikle İstanbul Ticaret Odası uhdesinde kurulmuş olan Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi'ne (BTM); ardından İstanbul Teknik Üniversitesi ARI Teknokent'te yer alan Çekirdek ve Magnet'e ayrı ayrı ziyaretler gerçekleştirdik. BTM, 2023 yılı başında 600'den fazla kuluçka ve hızlandırma merkezi verilerinden oluşturduğu endeks ile otorite kabul edilen UBI Global'in açıkladığı listeye göre en iyi 5 arasında yerini almış bir merkez. Aynı yılın ilerleyen aylarındaki dönemde İTÜ ARI Teknokent bünyesinde yerini almış olan Çekirdek de, aynı endeks listesinde en iyi seçildi. İkisi de alanının en iyilerinden olan bu iki yapının birisinin arkasında 800 bin üyeyle dünyanın en büyük ikinci ticaret odası varken; diğerinin arkasında Türkiye'nin en köklü ve en eski üniversitelerinden biri yer alıyor. Hal böyle olunca ziyaretçiler de açıkçası heyecanlarını gizleyemediler. Böylesine büyük yapıların sadece fiziki anlamda değil çok daha büyük bir ekosistem anlamında paydaşlar tarafından desteklenmesini hayranlıkla ve takdirle karşıladılar. Ve bu iki merkezde de oyun sektöründe önemli bir gelecek vaadini bizlere sunan girişimler yer alıyor. Bu oyun şirketleri, sadece yazılımsal ya da sanatsal geliştirme-üretme süreçleri üzerinde değil; pazarlamaya ve yaygın etki oluşturmaya yönelik çabalarıyla da ön plana çıkıyorlar. Şimdilik ekosistemin bir özetini verdiğimizi söyleyip; önümüzdeki haftalarda oyun sektörünün bu noktalardaki temsilcilerini köşeye taşıyacak olduğumuzu belirtmiş olayım…