Üniversitelerin geleceği: Teknopark ve OSB iş birlikleri

Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında üniversitelerimizi ve teknoparklarımızı üretime katarak Organize Sanayi Bölgelerini büyütmek ve ihracatı artırıp ithalatı azaltmak mümkün. Bilgi yolları ise her girişimciye, herkese açık…
06.11.2023 13:56 GÜNCELLEME : 06.11.2023 13:56

SÜLEYMAN BALKAN Cumhuriyet'in ikinci yüzyılında üniversitelerimizi ve teknoparklarımızı üretime katarak Organize Sanayi Bölgelerini büyütmek ve ihracatı artırıp ithalatı azaltmak mümkün müdür? Üniversite ile yüksek mektep arasındaki fark nedir? Araştırma yaparak veya dünyada yapılan çalışmaları takip ederek bilgileri daha önceki bilgilere ilave ederek yeni baştan farklı olarak ortaya koymak ve öğrenmek, temel üniversite farkıdır.

Yüksek okul, daha çok belli konularda bu bilgileri öğrenmek isteyenleri bilgilendirir. Simülasyon, staj, uzun dönemli staj, atölye uygulamaları ile sanayi ve iş dünyasının ihtiyaç duyduğu donanımlara sahip elemanları yetiştirir. Bilgi; yüksek meslek okullarına hazır olarak gelir ve uygulamalarla öğrencilere uygulama becerileri kazandırılarak aktarılır.

Bu tanımlar ile bilginin toplumdaki aktarılma ve geliştirme yerlerini ve farklarını kolayca anlıyoruz.

Yüksek öğretime hazırlayan orta öğretim de önemli. Bu bilgi aktarma alanlarının da yüksek öğretim kurumları olan üniversiteler ve yüksek okulların etki alanı içinde oldukları kabul ediliyor.

Toplamda 208 üniversitemiz var. Bunların 129'u devlet üniversitesi; 17'si farklı, 11 teknik üniversite, 2 güzel sanatlar üniversitesi 1 yüksek teknoloji enstitüsünün Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi, Polis Akademisi ve Milli Savunma Üniversitesi olmak üzere ayrıca 75'i vakıf üniversitesi ve 4 vakıf meslek yüksekokulu bulunuyor.

CUMHURİYETİN KURULUŞ YILLARINDA ÜNİVERSİTE

Cumhuriyet ilanında Osmanlı döneminden aktarılan "İstanbul Fen'lerin Kapısı" yani Dar'ül Fünün ve Mühendis Mekteb'i Alisi vardı. Cumhuriyet'i çağdaş bilgi temeli üzerinden güçlendirmek ve ilerletmek isteyen Atatürk ve arkadaşları başta Hasan Ali Yücel olmak üzere bu konuda önemli çalışmalar yaptı. Cumhuriyetin üniversitelerinin temelleri hızla atıldı ve bir taraftan binalar inşa edilirken; doktoralı ve yüksek lisanslı genç hocalar yetiştirilirken, Avrupa'dan gelen profesörler ile açık kapatılırken aynı zamanda yetenekli lise öğretmenleri de yetiştirildi.

Bu dönemde Atatürk'ün "Bilim ve fen nerede ise oradan alacağız ve ulusun her bireyinin kafasına koyacağız" deyişi, pragmatik olarak uygulandı. Araya giren dünya krizi ve ardından gelen ikinci dünya savaşı ve 1950 Demokrat Parti'nin 10 yıllık iktidarından sonra 1960 yılında toplam altı üniversitemiz olmuştu.

Aradan 60 yıl geçtikten sonra 2022 yılı resmi rakkamları ile ulaştığımız üniversite gücü ile dünya üniversitelerini kıyaslar isek daha yapacak çok çalışmanın olduğunu görecek ve yeni yol ve yöntemler ile yürümemiz gerektiğini tartışacağız.

Türkiye'deki 208 yükseköğretim kurumunda 6 milyon 950 bin 142 öğrenci, 184 bin 566 öğretim elemanı bulunuyor. Toplam öğrenci sayısı 2022-2023 eğitim öğretim yılında toplam 6 milyon 950 bin 142 öğrencinin 6 milyon 204 bin 78'i devlet üniversitelerinde, 735 bin 433'ü vakıf üniversitelerinde, 10 bin 631'i vakıf meslek yüksekokullarında öğrenim görüyor. Yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısı 1 milyon 846 bin 654. Bunlardan 1 milyon 620 bin 688'i devlet üniversitelerine, 221 bin 494'ü vakıf üniversitelerine, 4 bin 472'si vakıf meslek yüksekokullarına kaydoldu.

Mezun sayısı toplam 903 bin 673 kişi olarak belirlendi. Diploma alanlardan 773 bin 325'i devlet üniversitelerinden, 127 bin 957'si vakıf üniversitelerinden, 2 bin 391'i vakıf meslek yüksekokullarından mezun oldu. Öğretim elemanı sayısı toplam 184 bin 566, bunun 154 bin 981'i devlet üniversitelerinde, 29 bin 338'i vakıf üniversitelerinde, 247'si vakıf meslek yüksekokullarında bulunuyor. Öğretim elemanlarının 34 bin 280'i profesör, 22 bin 462'si doçent, 44 bin 216'sı doktor öğretim üyesi, 37 bin 39'u öğretim görevlisi ve 46 bin 569'u araştırma görevlisi olarak görev yapıyor.

YÖK'ün son yayınlanan verilere göre, Türkiye'nin en kalabalık üniversitesi ise 3,5 milyon öğrenci sayısı ile Anadolu Üniversitesi olarak belirlendi.

DÜNYAYADAKİ DURUM

Türkiye'deki durumu bu şekilde belirttikten sonra şimdi de dünyaya bakalım…

ABD: Günümüzde ABD'de 3 bin 600'den fazla yükseköğretim kurumu var. Bunların 2 bin 100'den fazlası dört yıllık, bin 500'den fazlası ise iki yıllık. Yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrenci sayısı yaklaşık 14 milyon.

Çin: Çin Eğitim Bakanlığı'nın 24 Nisan 2012 tarihinde yayımladığı verilere göre Çin anakarasında toplam 2 bin 138 üniversite ve diğer yükseköğretim kuruluşu bulunuyor.

Almanya: Almanya'da yaklaşık 370 yüksek öğretim kurumu yer alıyor. Hemen hemen her şehirde yüksek öğretim kurumları vardır. Üniversitelerin çoğu 1960'lar ve 70'lerde kurulmuştur. Yüksek öğretime kayıtlı öğrenci sayısı son 20 yılda beşe katlanmıştır. Her yıl okula başlayan öğrenci sayısı 1 milyon, her yıl verilen doktora tezi 30 bin, her yıl göreve başlayan doçent (profesör olmak için ara basamak) sayısı ise bin.

Hindistan: Hindistan'da toplam 563 üniversite bulunuyor. Ülke 28 eyaletten oluşuyor ve 55 üniversite ile Tamil Nadu, sınırlarında en fazla üniversite olan eyalettir. Bu üniversitelerin 29'u, devlet üniversitesi.

Rusya: Yaklaşık 800 üniversiteye sahip olan ülkede 650'den fazla Rusya devlet üniversitesinde 9 milyon kişi öğrenim görüyor. Bunların 200 farklı ülkeden yaklaşık 210 bin kişisi yabancı öğrenci statüsünde. Rusya'da üniversiteler 300'den fazla alanda eğitim veriyor.

Japonya: Japonya'da 87 devlet, 86 belediye, 553 özel, toplam 726 kadar üniversite bulunuyor.

Kore: Kore'de ön lisans programları iki-üç yıl, lisans programları dört yıl sürüyor. Bazı bölümlerde süre uzayabiliyor. 223 üniversitesinin bulunduğu ülkede sadece 43 devlet üniversitesi var. Diğerleri özel üniversite.

ABD kalkınmasında, kuruluş yıllarından itibaren Silikon Vadisi kuruluşuna kadar Amerikan Üniversiteleri; kurucu, geliştirici, araştırıcı, yerel, ulusal ve küresel roller oynamıştır.

Bu işin kanununu çıkartmak, yıllar suren bir mücadele sonunda 1862'de Abraham Lincoln imzası ile yayınlanmış ve hemen yürürlüğe girmiştir. Yasa teklifçisi Justin Morill Yasası olarak anılmakta ve yasa; her seçim bölgesinde seçilen temsilci başına 30 bin dönüm arazinin bedelsiz tahsis edilmesini emretmektedir. Şart olarak tarım bilgileri, mekanik mühendislik ve askeri vatan savunma taktiklerini öğretmesini istemektedir. Bu yasa ile yerel zenginler hem çağdaş olmak için hem bilgili insanlar ile daha iyi ve karlı ürünler üretmek için hem de politik güçlerini arttırarak merkez bütçeden daha büyük pay almak için dört el ile sarılarak önemli başarılar elde ettiler. 1862-1962 arasındaki yüzyılda 'tranzistor'u icat ederek dünyayı dijital çağa taşıyan bu üniversitelerin araştırıcı çalışmaları oldu. Kurucu aileler de dünyanın en zengin aileleri oldu.

Çok üniversitemiz var diye dudak bükenleri, eski günleri anan kişileri hep her yerde görüyor ve konuşmalarını duyuyorum, duyuyorsunuz ve duyuyorlar…

Ancak üniversitelerimizin henüz 'bebek olanların' çoğunlukta olduğunu insaf ile ifade edilmeli ve etmeliyiz. Sanki bu 'bebekler' YÖK koridorlarına terkedilmiş gibi dramatik bir durum görülüyor.

NE YAPMALI?

Yeni kurulan üniversitelerimiz, aynı bebeklerin istediği gibi yaşamsal desteğe muhtaçtır. Her ilimizde, her üretim havzamızdaki yerel üretici aileler, şirketler, OSB'ler, ayrıca ticaret ve sanayi odaları, kalkınma ajansları ve vakıflar; yaratıcı sivil toplum çalışmalarıyla kuracakları mekanizmalar ile yerel milli kalkınma için 'bebek üniversiteleri bebek gibi görerek' sevgi ile kucaklamalı ve sabırlı bir iş birliği içinde desteklemeli.

Üniversitelerin etrafında oluşacak yerel ve ulusal bilgi gücü ile hem sanayide hem tarımda hem milli savunma sanayiinde rekabetçi ürünlerin nasıl üretildiğinin en basit örneklerini ABD, Almanya, Japonya ve Çin tarihinde görmek mümkündür.

Bilgi gücüyle ilerleyen vatansever, örnek bir aile: Bayraktar'lar… Bilgi yolunda yürüyen İstanbul Teknik Üniversitesi mezunları; makina mühendisi Özdemir Bayraktar, elektronik mühendisi Selçuk Bayraktar, ODTÜ Endüstri mezunu Haluk Bayraktar ve İstanbul iktisat mezunu, yazılımcı programcı Canan Bayraktar'tan oluşan bu aile; dayanışma ile bilgilerini birleştirerek dünyada tanınan Türkiye'nin hızla büyüyen bir şirket oluşumunu yarattılar. BAYKAR budur!

Cumhuriyetin ikinci yüzyılında bilgi yolları her girişimciye açık, herkese açık...

Üniversitelerden bilgi almak şartıyla!..

BİZE ULAŞIN