Nakitsiz ekonomi dalgası hızlı yayılıyor

Nakitsiz toplum kavramı, dünya genelinde giderek yaygınlaşıyor. İsveç ve Norveç bunun öncülerinden. Brezilya’daki anlık ödeme sistemi Pix’i 150 milyon insan kullanıyor. Çin’de ise AliPay’in 1 milyarın üzerinde aktif kullanıcısı var. Bu süreç Türkiye'de de hızlanmış durumda…
24.02.2025 11:21 GÜNCELLEME : 24.02.2025 11:21

ÜRÜN DİRİER/ Dijitalleşme, hayatın her alanını etkilediği gibi, finansal sistemleri de dönüştürüyor. Ödeme alışkanlıklarının hızla değiştiği bu süreçte, nakitsiz toplum kavramı, dünyanın birçok ülkesinde tartışmaların merkezine oturmuş durumda. Kağıt paranın yerini kredi kartları, dijital cüzdanlar ve mobil ödeme sistemleri alırken, bir "nakitsiz ekonomi" vizyonu giderek daha gerçekçi bir hedef haline geliyor. Çünkü özellikle hız, kolaylık ve verimlilik gibi avantajlarıyla nakitsiz ödeme sistemleri, bireyler ve işletmeler için cazip seçenekler sunuyor.

Ancak, bu yeni dönemin avantajlarının yanı sıra, önemli riskleri de var. Nakit kullanımının tamamen ortadan kalkması, ekonomik, sosyal ve bireysel düzeyde birtakım sorunları da beraberinde getirebilir. Örneğin, dijital ödeme sistemlerine erişimi olmayan dezavantajlı grupların finansal sistemden dışlanması, bireysel mahremiyetin azalması ve finansal verilerin kötüye kullanımı gibi konular, bu dönüşümün karanlık yüzü olarak karşımıza çıkıyor.

Bir toplumun tüm finansal faaliyetlerinin dijital platformlara taşınması ne kadar sürdürülebilir? Mahremiyet, eşitlik ve özgürlük gibi değerler bu dönüşümden nasıl etkilenir? Tüm para hareketlerimizin izlenebilir olması ne gibi sorunlara yol açabilir? Big Brother artık bizi cüzdanlarda da mı izleyecek? Bu sorulara yanıt ararken, teknolojinin yalnızca kolaylık getiren değil, aynı zamanda düşünülmesi gereken riskleri barındıran bir araç olduğunu da unutmamak gerek…

Türkiye, teknolojik gelişmelere hızla uyum sağlayan ve genç, dijitalleşmeye yatkın nüfusuyla dikkat çeken bir pazar olarak fintek sektöründe önemli bir potansiyele sahip. Geleneksel finans hizmetlerinin hızla dijitalleştiği bu dönemde, fintek sektörü yalnızca bireylerin günlük finansal işlemlerini kolaylaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda KOBİ'lerden büyük ölçekli şirketlere kadar tüm ekonomiyi etkileyen inovasyonların da öncüsü oluyor.

Özellikle ödeme sistemlerinden kredi platformlarına, dijital cüzdanlardan blockchain tabanlı yeniliklere kadar geniş bir yelpazede faaliyet gösteren fintek girişimleri, Türkiye'nin finansal teknolojilerde bir merkez haline gelme potansiyelini güçlendiriyor. Bunun yanı sıra, yasal düzenlemelerin hızlanması ve bankalarla fintek şirketleri arasındaki iş birliklerinin artması, sektörün sürdürülebilir büyümesini gerekli kılıyor. Sektör paydaşlarına, nakitsiz toplum idealinin hem pozitif hem de negatif taraflarını sorduk…

MAHREMİYET TEHDİT ALTINDA MI?

Kadir Has Üniversitesi Öğretim Görevlisi İsmail Hakkı Polat, nakitsiz toplum kavramının hem faydalarını hem de potansiyel risklerini ele alarak bu önemli dönüşüm hakkında değerlendirmelerde bulundu. Polat'a göre, nakitsiz toplumun en büyük avantajlarından biri, dijital ortamda paranın dolaşımının net bir şekilde izlenebilmesi. Bu durum, özellikle devletler için daha etkin bütçe planlaması ve yönetimi sağlarken, aynı zamanda kara para aklama ve finansal terörizmle mücadelede önemli bir araç olarak öne çıkıyor.

Polat, nakitsiz toplumda vatandaşların karşı karşıya kalabileceği temel riskin, bireylerin finansal varlıklarının şeffaf biçimde takip edilebilmesi olduğunu vurguluyor. Devletler, dijital paranın dolaşımını kontrol ederek, bireylerin nereye ve nasıl harcama yaptıklarını izleme yetkisine sahip olabilir. Bu durum, vatandaşların mahremiyet haklarını tehdit edebilecek bir noktaya gelebilir. Polat, Çin'de dijital yuan deneyiminin bu açıdan dikkat çekici bir örnek olduğunu belirtiyor. Pandemi döneminde maaş ödemelerini dijital yuan ile gerçekleştiren Çin hükümeti, bazı vatandaşların bankalardaki paralarını çekmeye yönelik protesto girişimlerini, bu kişilerin dijital cüzdanlarını kilitleyerek engellemişti. Bu tür uygulamalar, nakitsiz toplumun bireysel özgürlükler açısından ne kadar güvenli olduğu konusunda endişeler yaratıyor.

Polat, Batı dünyasında nakitsiz toplum uygulamalarının daha ihtiyatlı bir şekilde ilerlediğini ifade ediyor. İsveç gibi ülkeler, dijital paranın anonim kalmasını sağlamak için çeşitli önlemler alırken, Amerika'da bu konu siyasi bir tartışma konusu haline gelmiş durumda. Özellikle ABD'de Cumhuriyetçilerin, merkez bankası dijital parasını (CBDC) reddetmesi, bu dönüşümün hızını kesmiş durumda. Demokratların dijital dolar vizyonu ve bu vizyonun küresel etkileri, Amerikan vatandaşlarının mahremiyetine yönelik endişeler nedeniyle geri plana itilmiş görünüyor.

Nakitsiz toplumun bir diğer önemli boyutu ise finans sektörü üzerindeki etkileri. Polat'a göre, dijital paranın yaygınlaşması, bankaların geleneksel rollerini değiştirebilir. Paranın dolaşımını doğrudan merkez bankaları kontrol ettiğinde, ticari bankalar mevduat saklama işlevinden uzaklaşarak daha çok kredi verme ve yatırım yönetimi alanlarına odaklanabilir. Bu durum, bankaların ve fintek kuruluşlarının iş modellerini yeniden tanımlamalarını gerektirebilir.

İsmail Hakkı Polat, gelecekte nakitsiz toplumun şekillenmesinde bireysel mahremiyet ile finansal düzenleme ihtiyaçları arasında bir denge kurulmasının kritik önem taşıyacağını vurguluyor. Kara para aklama, vergi kaçakçılığı ve terörizmin finansmanıyla mücadele gibi konular, bireylerin hak ve özgürlükleriyle çelişebilir. Polat, bu dengenin nasıl sağlanacağı konusunda atılacak adımların hem Türkiye hem de dünya için yol gösterici olmasını umduğunu belirtiyor.

HEDEF PROGRAMLANABİLİR PARA MI?

Dijital bankalar, teknolojik dönüşümü bir adım öteye taşıyarak kullanıcı odaklı, hızlı ve kişiselleştirilmiş finansal çözümlerle fark yaratıyor. Dünyanın en hızlı büyüyen gömülü fintek hizmetleri platformlarından biri olan Colendi bu değişimin öncüsü oldu ve Türkiye'nin ilk yapay zekâ temelli, doğuştan dijital mevduat bankası ColendiBank'ı hayata geçirdi. Kasım 2024'te BDDK'dan faaliyet iznini alarak finansal ekosistemde yeni bir sayfa açtı. Bu süreçte en büyük farklarının, bankacılığı sıfırdan yapay zekâ ile inşa etmek olduğunu ifade eden ColendiBank CEO'su Deniz Devrim Cengiz, "Yapay zekâ destekli altyapımız, büyük veri analizini kullanarak her bir kullanıcının finansal davranışını anlıyor ve onlara özel, hiper kişiselleştirilmiş çözümler sunuyor. Böylece, düşük maliyetli, erişilebilir ve kesintisiz bir bankacılık deneyimi sağlıyoruz. Türkiye özelinde baktığımızda; finans sektörü, teknolojik dönüşüme hızla adapte olurken dijital bankacılık lisansları gibi yenilikçi düzenlemeler ekosistemi destekledi. Bu, girişimciler için fırsatları artırdı, tüketicilere ise daha erişilebilir finansal çözümler sundu. Türkiye ve benzeri gelişmekte olan pazarlarda fintek çözümleri, finansal kapsayıcılığı artırarak sadece bireyler için değil, KOBİ'ler ve ekonominin geneli için de kritik hale gelecek. Dolayısıyla 'nakitsiz topluma' geçişte fintekler çok kritik rol oynayacak" diyor.

Nakitsiz toplum hedefinin birkaç tane faydası olduğuna işaret eden Cengiz şunları aktarıyor: "Öncelikle tüketicinin lehine olacağı çok net. Diğer taraftan da bence gideceğimiz yer, uzun vadede programlanabilir para olacak. Dijital paraların hayatımıza girmesi ve merkez bankalarının dijital paraları (CBDC) çıkarmaları bu CBDC'lerin programlanabilir özelliğe sahip olmasını gündeme getirdi. Programlanabilir para ile örneğin bankadan vereceğimiz kredinin hangi ürünlerde kullanılabileceğini kurallara bağlayabiliyoruz. Bunu yapmanın yolu da o paranın blockchain üzerinde olması. Uzun vadede merkez bankalarının kendi dijital paralarını çıkaracakları bir finansal dünyaya gidiyoruz. Bunu şimdiye kadar 5 merkez bankası yaptı, test aşamasındalar... Colendi'nin yüzde 100'üne sahip olduğu İngiltere merkezli grup şirketimiz SETL, bu alanda çalışıyor ve Amerika Merkez Bankası'nın yaptığı denemenin teknolojik altyapısını sağladı. 12 hafta süren denemeye Wells Fargo, Citi, JP Morgan gibi büyük Amerikan bankaları da katıldı. Önümüzdeki 5 yılda dijital ve programlanabilir para alanında önemli gelişmeler yaşanacak. Türkiye'de de finansal programın içerisinde yer alan ve bu alanda planlanan çalışmalar olduğunu görüyoruz. Nakitsiz toplum için devletler bazında önemli ilerlemeleri duymaya devam edeceğiz."

NAKİTSİZLİK, VERGİ ADALETİNİ GETİREBİLİR

Finansal teknolojiler alanında yenilikçi çözümler sunan MoneyPay Teknoloji, Anadolu Grubu gibi dev bir organizasyonun şemsiyesi altında hizmet veriyor. 46 ana şirketi bulunan Anadolu Grubu'nun desteğiyle gelişen MoneyPay Teknoloji, Türkiye'de bir ilki başarıyor. MoneyPay Teknoloji CEO'su Bulut Arukel, şirketin finansal ekosistemdeki etkisini şu sözlerle dile getiriyor: "Bugün Türkiye'de gelir idaresi kayıtlarına baktığınızda yaklaşık 1,2 milyon ticari işletme var. Biz direkt olarak 350 binden fazla, dolaylı olarak da 550 bin ticari işletmeye ulaşıyoruz. Basit bir hesapla, ülkedeki ticari işletmelerin yarısına dokunduğumuzu söyleyebiliriz."

MoneyPay Teknoloji, işletmelere özel geliştirdiği platformu ile çok yönlü bir deneyim sunuyor. Arukel, şirketin sunduğu hizmetleri şu ifadelerle özetliyor: "Yönetim, operasyonel verimlilik, ödeme çeşitliliği, veri güvenliği ve müşteri sadakati gibi çözümleri tek bir platformda birleştiriyoruz. Bu sayede işletmelerin finansal süreçlerini sadeleştiriyor, operasyonel yüklerini azaltıyoruz."

Bayi ve tedarikçi yönetimi alanında çözümler sunan şirket, tedarikçilerin ödemelerini hızlı ve güvenli bir şekilde almalarını sağlıyor. Uygun maliyetlerle tahsilat seçenekleri sunan bu yenilikçi yapı, işletmelerin fatura takibi, nakit akışı gözlemleme ve raporlama gibi işlemlerini kolayca yürütmesine olanak tanıyor.

"Nakitsiz toplum, son kullanıcı için oldukça cazip bir hedef," diyen Arukel, bu hedefin arkasında daha görünür bir toplum yaratma amacının yattığını ifade ediyor. Nakit para, gayri resmi ekonominin temel kaynağı olarak görülürken, nakitsizlik bu yapıyı kırmak için önemli bir aracı temsil ediyor. Arukel, bu konuya dair şu görüşleri paylaşıyor: "Nakitsizlik, doğru yönetildiğinde vergi adaletini kolaylaştırabilir. Ancak, merkeziyetsiz bir blockchain mekanizmasının gerçekleşmesi zor. Merkeziyetsiz yapının hiçbir soruna çözüm olamayacağı düşüncesindeyim."

Finansal teknolojilerin gelişiminde regülasyonların kritik bir rol oynadığını belirten Arukel, şu detaylara dikkat çekiyor: "Farklı hedef kitlelere yönelik olası senaryolar için sınırların belirlenmesi ve kısıtlamaların önceden tanımlanması gerekebilir. Aynı zamanda kredi skorlama gibi alanlarda da yapay zeka ve teknolojiye yapılan yatırımlar artıyor. Bu gelişim, sektörün geleceğini şekillendirecek."

HAYATIN DOĞAL AKIŞININ BİR SONUCU

Pionr Kurucusu Yakup Sezer, finans dünyasında hızla yaygınlaşan nakitsiz toplum fikrine dair dikkat çekici görüşler paylaşıyor. "Nakitsiz topluma geçiş, kağıt parayın tarihten silinmeye başlamasıyla hız kazandı. Bu dönüşüm, devletin dayattığı bir değişimden çok, hayatın doğal akışının bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor" diyen Sezer, şu çarpıcı soruyu soruyor: "En son ne zaman banka şubesine gittiniz ya da nakit para kullandınız?" Çoğunlukla bu anıların silik bir hale geldiğine işaret eden Sezer, nakitsiz toplum düzeninin bir "big brother" dayatması olarak algılanmasından ziyade, toplumsal bir evrimin parçası olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade ediyor. Dijital ödemelerin geleneksel nakit ödemelerinin yerini hızla aldığını belirten Sezer, bu durumun özellikle ticari şirketler için dönüştürücü etkiler yarattığını dile getiriyor.

Nakitsiz toplumun sunduğu avantajlar arasında dijital tahsilat sistemleri dikkat çekiyor. Sezer, örnek olarak Pionr'ın tahsilat platformu Tahsildar'ı gösteriyor. "Anadolu'nun dört bir yanındaki ticari işletmeler, bu platform sayesinde ödemelerini dijital bir altyapıyla yönetebiliyor. Fiziki para kullanımına gerek kalmadan tüm tahsilatlar dijital olarak gerçekleşiyor" diyen Sezer, yakın zamanda kredi kartının yanı sıra kredi ile ödeme seçeneklerinin de devreye alınacağını belirtiyor.

"Alt bayiler, krediyle aldıkları parayı ana firmalarına fiziksel paraya dokunmadan aktarabilecekler. Bu tür çözümler, finansal teknolojilerin yaşamı ne kadar kolaylaştırabildiğinin önemli bir göstergesi ve hem bireyler hem de sektörler için büyük avantajlar sunuyor" diyen Sezer, dijital altyapının ticarî işletmeler için ne denli kritik olduğuna dikkat çekiyor.

KARANLIK YÜZÜ: FİNANSAL SAĞLIK RİSKİ

Sezer, bu dönüşümün karanlık bir yüzü olduğunu da dile getiriyor: Finansal sağlık riskleri! "Para harcamak tarihte hiç bu kadar kolay olmamıştı" diyen Sezer, fintek çözümlerinin bireylerin finansal yönetim becerilerini zorladığını ifade ediyor. Cep telefonlarımız aracılığıyla, kredi kartına bile ihtiyaç duymadan şıp diye harcama yapılan bir dünyaya girildiğini vurguluyor. Bu durum, farkındalığın düşük olduğu toplumlarda ciddi bir finansal çıkmaz riskini beraberinde getiriyor.

Geçmişte kredi kartı borcu nedeniyle mağdur olan bireylerin, bugün fintek teknolojileri yüzünden aynı zorluklarla karşılaşma riski taşıdığına dikkat çeken Sezer, dünyada finansal sağlığı korumaya yardımcı olan koçluk hizmetleri ve mobil uygulamaların yaygınlaştığını belirtiyor. "Özellikle harcamaları takip eden ve bireyleri uyaran uygulamalar, bireylerin olmayan parayı harcama eğilimini azaltabilir" diyen Sezer, bu alandaki farkındalığın artmasının kritik olduğunu vurguluyor.

"Yeni sosyoloji, tüketim alışkanlıklarını şekillendiriyor. Ancak olmayan parayı harcama eğilimi, bireyleri finansal çıkmazlara sürükleyebilir" diyen Sezer, toplumsal bilincin bu noktada önem kazandığını belirtiyor. Fintek dünyasında bireylerin finansal sağlıklarını korumaya yönelik eğitim ve farkındalık çalışmalarının artması gerektiğine de dikkat çekiyor.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN KRİTİK BİR ADIM

TOM Bank Kurucu CEO'su Onur Özkan'a göre, özellikle geleneksel bankalar açısından nakit yönetimi ciddi operasyonel maliyetler doğuran bir süreç. Nakit temini, ATM operasyonları ve nakit dolaşımının sağlanması gibi unsurlar, yalnızca kurumlar için değil, aynı zamanda müşterilere yansıyan maliyetler açısından da önemli bir yük oluşturuyor. Bu nedenle küresel ölçekte finans sektörü, mümkün olduğunca bu operasyonel maliyetleri minimize etmeye ve müşteri deneyimini daha verimli hale getirmeye odaklanmış durumda. Dijitalleşme, tam da bu noktada bankacılığın geleceğini şekillendiren en kritik unsur haline geliyor. "TOM Bank olarak biz, dijitalleşmeyi yalnızca bir teknoloji dönüşümü olarak değil, bankacılığın daha erişilebilir, daha verimli ve müşteri odaklı hale gelmesini sağlayan stratejik bir öncelik olarak görüyoruz" diyen Özkan, "Geleneksel bankalar dijitalleşmeye adapte olmaya çalışırken, biz sıfırdan tamamen dijital bir banka olarak doğduk. Bu sayede fiziksel operasyonların getirdiği maliyetleri minimize ederken, sunduğumuz hizmetleri herkes için daha hızlı ve ulaşılabilir hale getiriyoruz. Bundan 10 yıl önce şubesiz bankacılığın yaygınlaşacağı öngörüsü, oldukça sınırlı bir kesim tarafından benimsenmişti. O dönem, konvansiyonel bankaların hâkim olduğu bir sistemde, dijitalleşmenin bu denli etkili olacağına inananların oranı yüzde 10'u dahi geçmiyordu. Bugün TOM Bank gibi tamamen dijital bankaların başarısı, sektördeki dönüşümün artık kaçınılmaz hale geldiğini gösteriyor. Geleneksel şube bankacılığının zorunluluk olduğunu düşünenlerin oranı %50'nin altına inmiş durumda. Önümüzdeki 10 yıl içinde bu oran yüzde 10'un altına gerileyerek, tamamen dijitalleşmiş bankacılığın ana akım haline gelmesini bekliyoruz. Biz, bu dönüşümün öncüsü olarak, geleceğin bankacılık anlayışını bugünden şekillendiriyoruz" görüşlerini paylaşıyor.

Nakitsiz toplum hedefinin, yalnızca bir dijitalleşme süreci değil, aynı zamanda finansal ekosistemin sürdürülebilirliği açısından da kritik bir adım olduğuna değinen Özkan, "Kayıt dışı ekonominin azaltılması, ödeme sistemlerinin daha güvenli ve takip edilebilir hale gelmesi, kredi tahsis süreçlerinde daha doğru risk analizi yapılabilmesi gibi pek çok faktör, nakitsiz toplumun avantajları arasında yer alıyor. TOM Bank olarak, dijital bankacılığın sunduğu imkanlarla finansal kapsayıcılığı artırmayı ve bireylerin daha sağlıklı finansal kararlar almasını desteklemeyi hedefliyoruz. HADİ Veresiye ürünümüzle, kullanıcıların nakit taşıma ihtiyacını ortadan kaldırarak finansal planlamalarını daha esnek hale getiriyoruz. Bu yaklaşım, nakitsiz toplum hedefine ulaşmada somut bir adım niteliği taşıyor. 8-9 yıl önce konvansiyonel bankaların kullandırdığı kredilerin yüzde 98-99'u şubeler aracılığıyla sağlanıyordu. Bugün ise geleneksel bankalar dahi kredi tahsis süreçlerinin yaklaşık yüzde 50-55'ini dijital kanallar üzerinden yönetmeye başladı" diyor.

GENÇLİK FİZİKSEL PARA TAŞIMAKTAN UZAKLAŞIYOR

Dünya, hızla nakitsiz toplum vizyonuna doğru evrilirken, Türkiye de bu dönüşümün merkezinde yer alıyor. Türkiye Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşları Birliği TÖDEB Başkanı Ufuk Bilgetekin'in aktardıklarına göre, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) bu sürecin kilit aktörlerinden biri olarak dijital lira projesi üzerinde yoğun bir şekilde çalışıyor. Bu çabalar, hükümet politikaları ve devlet stratejileriyle uyum içinde ilerliyor. Nakitsiz toplumun avantajları ve dönüşüm sürecinin etkileri, ekonomiden sosyal yaşama kadar geniş bir yelpazede hissediliyor.

Nakitsiz toplum, kayıt dışı ekonomiyi ortadan kaldırmayı ve tüm işlemleri kayıt altına almayı hedefleyen bir sistem olarak dikkat çekiyor. Bu dönüşüm, vergi yükümlülüklerinin yerine getirilmesini sağlayarak toplumsal adaletin ve ekonomik düzenin güçlenmesine katkıda bulunuyor. Her ne kadar bazıları bu durumu bireylerin izlenmesi olarak görse de, Bilgetekin bu yaklaşımın aslında ekonomik şeffaflık ve adalet için bir gereklilik olduğunu vurguluyor.

Pandemi dönemi, nakitsiz toplum vizyonunun hızla benimsenmesinde bir dönüm noktası oldu. Temassız kartlar ve QR kod ile ödeme yöntemleri yaygınlaşırken, yeni nesil bu teknolojiyi hızla hayatının merkezine aldı. Günümüz gençliği fiziksel para taşımaktan uzaklaşıyor; dijital cüzdan uygulamaları ve mobil ödeme yöntemleri, günlük yaşamlarının vazgeçilmez bir parçası haline geliyor. Bilgetekin, dijitalleşmenin hızla ilerlediğini şu şekilde ifade ediyor: "Dijital lira projesi tamamlandığında, 30-40 yıl sonra doğan bir kişi hayatı boyunca hiç nakit kullanmadan yaşayabilecek."

Elbette, dijitalleşme süreciyle ilgili kaygılar da var. Özellikle teknolojiye uzak kalan bireyler ve dijital sistemlere alışkın olmayan kesimler, nakitsiz topluma geçişte zorluklar yaşayabilir. Ancak bu tür kaygıların yeni bir teknolojiye geçişte normal olduğunu belirten Bilgetekin, geçmişte e-devlet sistemine karşı benzer tepkilerin verildiğini hatırlatıyor. Pandemi dönemindeki verilere göre, 7 milyon kişi ilk kez online alışveriş yapmış ve 5 milyondan fazla kişi dijital ödeme sistemlerini kullanarak fatura ödemesi gerçekleştirmiş. Bu veriler, toplumun dijitalleşmeye hızla adapte olduğunu ve bu dönüşümün sürdürülebilir bir şekilde ilerlediğini ortaya koyuyor.

Bilgetekin, Türkiye'nin dijitalleşme sürecinde öncü bir rol üstlenmesi gerektiğini vurguluyor. Nakitsiz toplumun ekonomik ve sosyal hayat üzerindeki olumlu etkilerini şu şekilde özetliyor: "Eğer kazancınızı doğru bir şekilde elde ediyor ve harcamalarınızı şeffaf bir şekilde yapıyorsanız, nakitsiz topluma geçişten korkulacak bir şey yok. Bu dönüşüm, ekonomik şeffaflığı ve bireysel kolaylığı bir araya getiren büyük bir fırsattır."

NAKİT VE GÖLGE EKONOMİ

Blockchain 101 kitabının yazarı Ahmet Usta'ya göre günümüzde nakit, devletin merkez bankası üzerinden imzasını taşıyan bir sözleşme niteliği taşıyor. Bu kağıt parçası, şu temel taahhütle çalışıyor: "Bu kağıt parçasını bana getirdiğinde karşılığında ürün veya hizmet sunarım." Ancak, paranın kullanımı sadece planlanan ekonomik amaçlarla sınırlı değil.

Paranın önemli etkilerinden biri "Gölge Ekonomi" kavramının ortaya çıkması. Usta, bu kavramı iki ana alt bölümde ele alıyor: Gri Ekonomi (Faturasız satışlar gibi kayıt dışı faaliyetler) ve Karanlık Ekonomi (Uyuşturucu ticareti gibi suç teşkil eden faaliyetler).

"Bu iki unsuru mümkün kılan şey, fiziksel paranın el değiştirme sürecinin kolay şekilde takip edilememesidir" diyen Usta, nakitsiz bir toplumun gölge ekonomiyi azaltmadaki rolünü vurguluyor.

Ahmet Usta, nakitsiz toplumun devlet ve toplum için sağladığı faydalara dikkat çekiyor. "Fiziksel paranın üretim, taşıma ve korunma maliyetlerinin ortadan kalkması, devlet açısından büyük bir avantaj" diyen Usta, paranın dijitalleşmesiyle programlanabilir bir yapı kazandığını belirtiyor.

"Son kullanma tarihi olan veya sadece temel ihtiyaçlarda harcanabilecek bir para sınıfı yaratabilirsiniz. Ancak en büyük sorun güven: Devletlerin para üzerindeki sınırsız yetkilerine nasıl güveneceğiz?" Bu sorunun etik ve yapısal boyutlarına dikkat çeken Usta, blockchain gibi teknolojilerin güven ve şeffaflık sağlamada kritik bir rol oynadığını ifade ediyor.

Usta, fintek kavramının tanımına da açıklık getiriyor: "Fintek, finansal anlamda birim zamanda yapabildiğimiz işlerin sayısını artıran veya kalitesini yükselten yeniliklerdir."

Geleneksel bankalar ve fintek girişimlerinin rakip olmadığını vurgulayan Usta, şu ifadeleri kullanıyor: "Her iki taraf da birbirinin eksik kaldığı noktalarda destek oluşturarak pazara büyük fayda sağlayabilir. Bu, kullanıcıların hayatını kolaylaştıran bir yaklaşımdır."

Finansal teknolojilerin sunduğu en temel avantajlardan birinin zaman kazandırması olduğunu belirten Usta, "Fintek uygulamaları, mecburiyetlerimizi daha keyifli hale getirirken sınırlı yaşam süremizde kendimize daha fazla zaman ayırmamızı sağlıyor" diyor.

GÜÇ GÖSTERGESİ NAKİT Mİ, KART MI?

Eskiden cebinizde ne kadar nakit taşıyorsanız, o kadar güçlüydünüz. Her şeyi nakit ile alabilmek, statü ve güvenin bir göstergesiydi. Ancak bugüne geldiğimizde durum tamamen değişti. Artık gücünüz, cüzdanınızdaki kredi kartlarının limitiyle ölçülüyor. Bakiyem CEO'su Umut Yalçın, bu dönüşümle ilgili dikkat çeken bir noktaya işaret ediyor: "Statüyü artık kredi kartları belirler hale geldi." Öyle ki, İngiltere gibi ülkelerde nakit para kullanımında bile bir güvensizlik algısı mevcut. "50 pound nakit verdiğinizde, paranın gerçek olup olmadığını incelemeye başlıyorlar" diyor Yalçın.

Nakitsiz toplum ideali, yalnızca güvenlik ve kolaylık sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda büyük veri yönetimi için kritik bir fırsat sunuyor. Yalçın, bu durumu şu şekilde özetliyor: "Cebinizdeki nakit, yönetilemez bir veri. Ancak kart ya da dijital ödemelerle yaptığınız alışverişler, alışkanlıklarınızın tüm detaylarını ortaya koyabilir."

Yalçın'a göre, nakitsiz bir sistemde, insanların hangi ürünü ne kadar sıklıkla ve hangi miktarda satın aldığını görmek mümkün. Bu veriler, şirketler için paha biçilemez bir sosyal mühendislik fırsatı yaratıyor. Starbucks gibi şirketler, uygulamaları sayesinde tüketicilerin tüm alışkanlıklarını öğrenerek onlara özel tavsiyeler sunabiliyor. Starbucks bugün dünyanın en büyük mevduat bankalarından biri. Uygulaması sayesinde ne yiyip ne içtiğinizi öğrenebiliyor ve bu verileri kullanabiliyor.

Nakitsiz toplumun bir diğer yüzü ise harcama alışkanlıklarını uç noktalara taşıması. "Kazandığımızdan fazla harcanabilir paraya sahibiz. Bu durum, tüketim alışkanlıklarını kontrolden çıkarabilir" diyen Yalçın, bu risklere karşı geliştirilmiş çözümlerin varlığına dikkat çekiyor.

Yeni nesil girişimler, bireylerin finansal sağlığını korumaya yardımcı oluyor. Bakiyem de bunlardan biri. Yalçın şunları aktarıyor: "Şirketlere diyoruz ki: 'Ay sonunda kazanacağınız para bu. Komisyon bedelleri çıktıktan sonra elinizde şu kadar para kalacak. Buna göre harcama yapmanız lazım' Ayrıca bankaların mobil uygulamalarındaki akıllı asistanlar da bireylerin bütçelerini yönetmelerine yardımcı oluyor. Bu çalışmalar, harcama alışkanlıklarını daha sağlıklı bir seviyede tutmak için kritik önem taşıyor."

Sonuç olarak, nakitsiz toplum ideali, daha şeffaf bir ekonomi ve daha güçlü veri yönetimi sunuyor. Ancak bu dönüşüm, bireylerin finansal güvenliğini sağlamadan sürdürülebilir olmayacak. Yalçın'ın dediği gibi: "Veriyi kontrol altına alırken, bireylerin haklarını ve finansal sağlığını korumayı unutmamalıyız."

ÖZGÜRLÜK MÜ, ESARET Mİ?

Diginak CEO'su Oğuzhan Karaca, nakitsiz toplum kavramının faydaları ve riskleri üzerine dikkat çekici bir analiz sunuyor. "Nakitsiz toplum, özgürlük mü yoksa esaret mi sorusunun cevabı, gücün nasıl kullanıldığına bağlı. Eğer benim dijital param sadece otoritenin belirlediği koşullarda geçerli olacaksa ve iradem dışında haksız bir şekilde bloke edilecekse, bu durumda riskler faydalarından daha ağır basacaktır" diyen Oğuzhan, bireylerin finansal özgürlüklerini korumanın önemine vurgu yapıyor.

"Ben, nakitin ya da nakite dönüştürülebilir varlıkların her zaman özgürlüğün yanında olduğuna inananlardanım" diyen Oğuzhan, nakit kullanımının zamanla azalacağını ancak sağlıklı bir dengenin kurulması gerektiğini ifade ediyor. "Bu denge, bireylerin ve toplumun lehine olacaktır" diye ekliyor.

Oğuzhan, konvansiyonel bankaların temel sorunlarından biri olarak hantal yapıları ve bürokrasiyi, yani "sürtünme"yi işaret ediyor. Ancak finteklerin bankalara bir alternatif olarak değil, bankaların kaynaklarını daha etkin ve kolay sunmalarını sağlayan teknoloji şirketleri olarak görülmesi gerektiğini belirtiyor. "Fintekler, bir katalizördür. Tepkimeye girmeden reaksiyonu hızlandırır ve süreci kısaltırlar" diyen Oğuzhan, finteklerin bankacılık sistemindeki rolüne dikkat çekiyor.

Tüketici odaklı (B2C) alanlarda finteklerin her geçen gün daha fazla öne çıktığını ifade eden Oğuzhan, bu alandaki gelişimlerin finansal hizmetlere erişimi kolaylaştırdığını belirtiyor. Oğuzhan, "B2B (şirketler arası) alanda ise oyunun nereye döneceği hâlâ netleşmiş değil. Bankalar, güçlü pozisyonlarını korumaya devam ediyor" diye ekliyor.

FİL, ZÜRAFA VE KEDİ

Kobe Co-CEO'su Mert Ağacan'a göre, nakit para, kayıt dışı ekonominin en büyük nedenlerinden biri. Nakitsiz sistemlerde, işlemler dijital ortamda yapıldığı için her işlem kayıt altına alınıyor ve bu durum hükümetlerin nakitsiz toplumu teşvik etmesinin en büyük nedenlerinden biri. Ağacan, bu durumu şöyle özetliyor: "Kartlarla işlem yaptığınızda çok hızlı bir işlem gerçekleşiyor ve aynı zamanda kayda giriyor. Hükümetler, kayıt dışılığı ortadan kaldırmak ve tüm işlemleri şeffaf hale getirmek için bu sistemi istiyor. Özellikle Türkiye gibi nakit kullanımının yüzde 60'ın üzerinde olduğu ülkelerde, bu dönüşümün etkileri çok daha derin olabilir."

Ağacan, Nordik ülkelerin nakitsiz topluma geçişte ciddi yol kat ettiğini ancak tamamen bu modele geçemediklerini belirtiyor. Bunun nedenlerinden birini şöyle açıklıyor: "İhtiyaç sahipleri, dilenen insanlar gibi gruplar bu sistemde dışlanabiliyor. Nasıl besleyeceksiniz o toplumu?" Bu durum, nakitsiz toplumun sosyal sorumluluk açısından zorluklarını da gözler önüne seriyor.

Kobe'nin bir diğer Co-CEO'su Çetin Emre Sadi ise, bankaların bu dönüşümde karşılaştığı zorluklara dikkat çekiyor. Bankaların çok büyük operasyonel yapılara ve sıkı düzenlemelere tabi olduğunu vurgulayan Sadi, şubeli bankacılık modelinin bu yükü daha da artırdığını ifade ediyor. "Şubeli bankacılıkta her şube bir dükkan gibi çalışıyor. Büyük bankaların binlerce şubesi var ve bu kadar büyük bir organizasyonu yönetmek inanılmaz zor" diyor. Sadi, bankaların bu büyüklüğünü ve yavaşlığını "fil" metaforuyla şöyle açıklıyor: "Filler hızlanamaz veya hızlı dönüş yapamazlar. Bankalar da böyle. Büyük bankalar genel merkezlerini büyüttükçe, sahadan uzaklaşıyor ve müşterilerini anlamakta zorlanıyorlar. Bu durumda da onları bir zürafaya benzetiyorum; gözleri yukarıda olduğu için aşağıyı göremiyorlar."

Fintek'lere gelince, Sadi onları çok daha çevik, hızlı ve müşteri odaklı olarak tanımlıyor. "Fintek'ler kedilere benziyor. Meraklı, çevik ve hızlılar. Müşteriye çok çabuk ulaşıp onların problemlerini çözebiliyorlar" diyor. Bu dinamik yapı, Fintek'lerin bankacılığın eksiklerini hızla kapatmasını sağlıyor.

Sadi'nin değerlendirmeleri, nakitsiz toplumun fırsatlarının yanı sıra toplumsal ve operasyonel risklerini de gözler önüne seriyor. Kayıt dışı ekonominin azalması ve dijitalleşmenin getirdiği şeffaflık önemli kazanımlar olsa da, ihtiyaç sahibi grupların dışlanması ve bankacılık sektörünün dönüşüm sürecindeki yavaşlığı gibi sorunlar da çözüm bekliyor. Bu süreçte, Fintek'lerin çevik yapıları, finansal dönüşümde önemli bir rol oynayacak gibi görünüyor. Ancak bu dönüşüm sırasında bireylerin finansal erişiminin, mahremiyetinin ve ihtiyaçlarının da göz ardı edilmemesi gerekiyor.

EN HIZLI HAREKET EDEN META

Mars Kurucu Ortağı Emrah Kaya, nakitsiz toplumun avantajlarını ve potansiyel risklerini değerlendiriyor. Kaya, "Dünya üzerinde üç şey hareket ediyor; insan, ürün/hizmet ve para. Bu üç hareket eden metanın en hızlısı ve dijitalleşmeye en yakın olanı, tabii ki paranın ta kendisi" diyerek sözlerine başlıyor. Kaya'ya göre, fiziksel nakit yerine dijital birimlere dönüşen para, toplumlara birçok fayda sağlıyor. Kaya, "Alışverişlerdeki kolaylıklar ve bireyler arasındaki finansal işlemlerin hızlanması, dijital paranın temel avantajlarından" diyor.

Nakitsiz toplumların çevresel sürdürülebilirliğe olan katkılarına da dikkat çeken Kaya, "Fiziksel paranın üretimi ve dolaşımı için harcanan kaynaklar, dünya üzerindeki çevresel sürdürülebilirliği olumsuz etkiliyor. Dijitalleşme, bu kaynak tüketimini büyük ölçüde azaltabilir" diyor. Ayrıca, yüksek enflasyon ortamlarında fiziksel nakit taşımanın beraberinde güvenlik risklerini de getirdiğini belirtiyor.

Kaya, dijital ödeme teknolojilerindeki global gelişmeler konusunda ise şunları söylüyor: "Geçtiğimiz günlerde The Times'ta okuduğum bir makalede, mobil cüzdanlar, QR kodları, temassız ödemeler ve kripto paraların nakit ve kart kullanımının yerini aldığını vurguluyordu. Özellikle İsveç ve Brezilya gibi ülkelerde, Swish ve Pix gibi anlık mobil ödeme uygulamaları dikkat çekiyor." Bununla birlikte, Birleşik Krallık'ta nakit kullanımının 2013'te %51'den 2023'te %12'ye düştüğünü ancak 2023'te nakit ödemelerde hafif bir artış gözlemlendiğini belirten Kaya, nakitsiz toplumlara geçişte bazı zorlukların sürdüğünü ifade ediyor.

Nakitsiz toplumların risklerine de değinen Kaya, dijital platformlarda kişisel verilerin korunmasının ve siber güvenliğin güçlendirilmesinin önemine vurgu yapıyor. Kaya, "Kişisel veriler, dijitalleşmenin en büyük hassas noktalarından biri. MARS, kullanıcılarının güvenliğini sağlamak için hassas tanımlamalar yaparak bu riskleri en aza indiriyor. Bu yaklaşım, kullanıcı tarafındaki endişeleri azaltırken yüksek teknolojili finansal hizmetlere olan güveni artırıyor" diyor.

Finteklerin sunduğu avantajlara değinen Kaya, "Kullanıcılar, teknolojinin desteğiyle daha az eforla daha hızlı, maliyet avantajlı ve çeşitli hizmetlere erişim sağlayabiliyor. Fintekler, coğrafi sınırları ortadan kaldırarak uluslararası finansal işlemleri kolay ve hızlı hale getiriyor" diyor.

Kaya, yapay zekâ teknolojilerinin fintek sektöründeki önemini ise şöyle anlatıyor: "MARS gibi yapay zekâyı etkin kullanan finansal kurumlar, geçmiş davranış verilerini analiz ederek daha avantajlı harcama seçenekleri sunuyor. Ayrıca, finansal okuryazarlık gereksinimini azaltarak kullanıcıların deneyimini sadeleştiriyor" diyor. Kaya, "Tek bir kart ve uygulama ile tüm finansal hizmetleri birleştirerek finansı daha kolay, kişisel ve yönetilebilir hale getiriyoruz."

Doğan TANRISEVEN / Hayat Fintek Genel Müdürü

"Türkiye'de nakitsiz ekonomiye geçiş hızlanıyor"

Nakitsiz toplum kavramı, dünya genelinde giderek daha fazla ülkenin gündeminde yer alıyor. Avrupa'da örneğin İsveç, Norveç gibi ülkeler nakitsiz topluma geçişi destekleyen öncü ülkelerden. Amerika Birleşik Devletleri'nde nakit kullanımı hızlı bir şekilde azalıyor. Brezilya'daki nakitsiz ve hatta kartsız anlık ödeme sistemi Pix'i 150 milyondan fazla insan kullanıyor. Çin'de ise ödeme şirketi AliPay'in 1 milyarın üzerinde, aylıkta ise 600 milyonun üzerinde aktif kullanıcısı bulunuyor. Türkiye'de, nakit kullanımı gerekmeksizin her türlü ödemeyi veya para transferini sağlayan veya destekleyen sistem, platform ve altyapıları oluşturmak ana faaliyetleri arasında sayılan BKM (Bankalararası Kart Merkezi) raporları dijital ödeme sistemlerinin, kartlı ödemelerin ve temassız ödeme teknolojilerinin gelişimini yıllardır net olarak ortaya koyuyor. Türkiye'de de nakitsiz ekonomiye geçiş hızlanıyor. Dijital banka en temel anlamda, dünyada hızla gelişen dijitalleşmenin oluşturduğu yeni bir bankacılık modeli. Dijital bir banka olarak geleneksel bir bankanın size sunduğu tüm işlemleri bizde de gerçekleştirebiliyorsunuz. Müşterilerimiz bize mobil uygulamamız, internet sitemiz ve çağrı merkezimiz üzerinden 7 gün 24 saat çok hızlı bir şekilde ulaşabiliyor. Bu aynı zamanda finansal hizmetlere erişim imkânını herkesin kullanımına da açabilmek anlamına geliyor. Dijital bankalar, diğer bankalar gibi Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'ndan lisanslı, tüm bankacılık mevzuatına tabi olan yapılar. Bizim şubemiz; yanımızdan ayırmadığımız cep telefonlarımızdaki mobil uygulamamız, çağrı merkezimiz ve parçası olduğumuz dijital dünya.

Dr. Erkan KORK / BankPozitif Yönetim Kurulu Başkanı

"Nakitsiz toplumun varlığı kazan kazan ilkesine dayalı"

Nakitsiz toplum biraz da arz-talep meselesi. Tüketiciler günlük işlemleri için giderek daha fazla banka ve kredi kartlarına, mobil ödeme uygulamalarına ve diğer dijital ödeme yöntemlerine güveniyor. Pazarın büyümesi, talep arttıkça ve e-ticaret sektörü geliştikçe daha da hızlanıyor. Nakitsiz toplumun varlığının kazan kazan ilkesine dayalı olduğunu düşünüyorum. Burada hem tüketici hem de işletmeler kazançlı çıkıyor. Kayıtdışılığın da önüne geçilmiş oluyor ve devlet de kazançlı bir pozisyona geçiyor. Her sistemin faydaları olduğu kadar zararları da olabilir fakat bunu geliştirdiğiniz güvenli uygulamalarla bertaraf edebilirsiniz. O yüzden nakitsiz toplum projesinin sağlıklı ve güvenli bir şekilde yürütüldüğü sürece herhangi bir sorun yaşanacağını düşünmüyorum. 26 yıllık deneyimiyle dijitalleşme temelleri üzerine kurulmuş ve bu istikamette ilkleri başarmış bir banka olarak en temel misyonumuz geleneksel kanalları minimum seviyede tutarak, hayatın tüm koşturmacası içinde müşterileri banka şubesine kadar yormayan, şube gibi klasik kanalları kullanmayan bir finans kuruluşu olmak. BankPozitif'i, bankacılık lisansına sahip bir teknoloji şirketi olarak tanımlıyoruz. Artık müşteri değil, banka müşterinin ayağına geliyor. Konvansiyonel bankalardan farklı olarak selektif bir müşteri tabanına hitap ediyoruz. Mevcut verileri analiz etmenin ötesinde, yeni veriler üreterek özgün içerik ortaya koyabilen üretken yapay zekâ ile daha geniş bir müşteri tabanına hizmet vermeyi hedefliyoruz.

Koray Gültekin BAHAR / Figopara Kurucu Ortağı ve CEO'su

"Siber güvenlik riski var"

Nakitsiz işlemler, kaybolma veya çalınma gibi riskleri azaltarak fiziki paranın getirdiği operasyonel yükleri ortadan kaldırabiliyor. Riskli tarafta en başta siber güvenlik ve kişisel verilerin korunması geliyor. Dijital dünyada çeşitli dolandırıcılık yöntemleri, kötü niyetli yazılımlar ve veri güvenliği açıkları hem bireyler hem de kurumlar için önemli tehditler olarak sıralayabiliriz. Bu yapının kimin işine daha çok yaradığına gelirsek; aslında hem kamu hem de özel sektör için belirli avantajlar var. Devletler şeffaflık, vergi kontrolü ve maliyet avantajları elde ederken, şirketler de dijital ödeme yöntemleri sayesinde operasyonel hız, düşük masraf ve müşteri deneyimini iyileştirme fırsatı yakalıyor. Dolayısıyla nakitsiz toplum; düzenlemeler doğru yapıldığı ve altyapı sağlam kurulduğu takdirde herkes için fayda sağlayabilir. Fintek girişimleri, geleneksel bankacılık hizmetlerine göre çok daha çevik ve inovatif çözümler üretebiliyor. Ayrıca, yeni nesil kredi değerlendirme araçları ve veri analitiği yöntemleri de finteklerin fark yaratan özellikleri arasında yer alıyor. Geleneksel bankalarda bu süreç çoğunlukla zaman alabiliyor ve ağır prosedürlere dayanabiliyor. Fintek şirketlerinde ise çok daha dinamik bir risk analizi yapabiliyor. Böylece kredi süreçleri daha kısa sürede ve yüksek doğrulukla sonuçlanabiliyor.

Semih MUŞABAK / Sipay CEO'su

"Bilimkurgu gibi görünse de günümüzün gerçeği"

Nakitsiz toplum fikri 2000'lerin başında bilimkurgu romanlarına konu gibi görünse de teknolojinin gelişimine paralel dijitalleşmenin hızlanmasıyla birlikte günümüzün gerçeği haline dönüştü. Bireylerin tüketim alışkanlıklarının değişmesi ve kredi kartı, mobil cüzdan kullanımının artmasıyla nakit diğer ödeme yöntemlerinin gerisinde kalmaya başladı. Bu dönüşüm, yalnızca ödeme alışkanlıklarını değiştirmekle kalmıyor; aynı zamanda ekonomik sistemlerin sürdürülebilirliği, verimliliği ve kapsayıcılığı için de yeni bir paradigmaya işaret ediyor. Bununla birlikte avantajlarının yanında farkında olunması gereken birkaç zorluğu da barındırıyor. Nakitsiz topluma geçiş finansal katılımı artırmanın ve ekonomiyi kayıt almanın yanı sıra nakdin kaybolma/çalınma riskini ortadan kaldırıyor. Nakitsiz işlemler ödemeleri kolaylaştırıp, hızlandırırken; bireyler ve şirketler için zamandan ve maliyetten tasarruf sağlıyor. Ayrıca uluslararası para transferi sürecini kolaylaştırıyor ve sürdürülebilirliği destekliyor. Altyapı güvenlik açıklarına ve veri ihlallerine karşı ise ciddi önlemler alınması gerekiyor. Özetle; nakitsiz topluma geçiş hem kamuya hem şirketlere hem de bireylere eşit oranda katkı sağlıyor. Türkiye de nakitsiz toplumda ciddi bir yol kat etti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın dijital Türk Lirası projesi de bu alandaki önemli adımlardan birini teşkil ediyor.

Derya Ekemen FİDAN / Octet Türkiye CEO'su

"Veri gizliliği ve mahremiyet tartışma konusu"

Nakitsiz toplum, hem devletler hem de şirketler açısından önemli faydalar sağlar. Dijital ödemeler sayesinde vergi kaçağı azalır, kayıt dışı ekonomiyle mücadele güçlenir ve işlemlerin maliyetleri düşer. Aynı zamanda, işletmeler için daha hızlı tahsilat, hataların en aza indirilmesi ve verimliliğin artması gibi fırsatlar sunar. Bununla birlikte, teknolojik altyapı eksiklikleri, siber güvenlik tehditleri ve dijital okuryazarlığın düşük olması gibi riskler, bazı kesimlerin sistem dışı kalma tehlikesini beraberinde getirebilir. Veri gizliliği ve bireysel mahremiyet de nakitsiz toplumun tartışmalı yönleri arasında. Fintekler, kullanıcıların ihtiyaçlarına daha hızlı yanıt verebilen, dijital altyapıları sayesinde erişim kolaylığı ve kullanım pratikliği sunan çözümler geliştirebiliyor. Ödeme süreçlerini daha kolay yönetmek, likidite ihtiyaçlarına yönelik esnek çözümler sunmak veya iş süreçlerini hızlandıran araçlar sağlamak finteklerin öne çıktığı alanlar arasında. Ancak burada önemli olan, bankaların sağlamış olduğu güvenilir altyapıyı ve geniş erişim ağını da bu süreçlere entegre edebilmek. Biz Octet Türkiye olarak, bu iş birliği modelinin en güzel örneklerinden biriyiz. Bankalarla birlikte çalışarak güvenilir ve kapsayıcı bir finansal çözüm sunarken, Octet Türkiye'nin teknolojisinin sağladığı yenilikçi yaklaşımlarla işletmelerin hayatını kolaylaştırıyoruz.

İbrahim ÖZTÜRK / GTech Stratejik Planlama ve Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı

"Veri gizliliği gibi riskleri var"

Operasyonel maliyetlerin (para basımı, dağıtımı ve takibi gibi) azalması kamusal kaynak kullanımında önemli bir tasarruf sağlıyor. Şirketler ise nakitsiz ödeme yöntemleri, işlem maliyetlerini düşürüp veri analitiği imkânlarını artırarak müşterilere çok daha kişiselleştirilmiş ve hızlı hizmet sunulmasını mümkün kılıyor. Elbette bu dönüşümün siber güvenlik, veri gizliliği ve dijital erişilebilirlik gibi riskli boyutları var. Fakat güçlü regülasyonlar, kapsayıcı eğitim politikaları ve ileri güvenlik teknolojileriyle desteklendiğinde nakitsiz toplumun sunduğu faydalar, risklerin çok ötesine geçebiliyor. Geleneksel bankalar, uzun zamandır istikrarın ve güvenin sembolü. Ancak teknolojik gelişmeler ve kullanıcı beklentilerindeki hızlı dönüşüm, esneklik ve hız konularında yeni yaklaşımları zorunlu hale getiriyor. Fintek şirketleri, karmaşık kurumsal katmanlardan bağımsız yapıları sayesinde, inovasyonu çok daha hızlı bir şekilde hayata geçirebiliyor. Müşteriler ise finansal hizmetlere internet veya mobil cihazları üzerinden 7/24 erişmek, düşük masraf ve komisyonlarla işlem yapmak, hatta birkaç dakika içinde kredi başvurusu yapıp sonucunu görmek istiyor. Kısa süre önce ülkemizin önde gelen bir e-ticaret platformuyla yürüttüğümüz projede kapsamında, yalnızca birkaç aylık hazırlık sonrasında devreye aldığımız "Şimdi Al, Sonra Öde" modeli, kullanıcıların anında limit öğrenebilmesini sağlarken işlem hacmini ve müşteri memnuniyetini de belirgin biçimde artırdı.

BİZE ULAŞIN