2025 dönüşümler yılı olacak

GİRİŞ TARİHİ: 26.01.2025 GİRİŞ TARİHİ: 13:53 SON GÜNCELLEME: 27.01.2025 00:01
Yapay zeka ve otomasyon teknolojilerinin üretimden finansal işlemlere pek çok sektörü dönüştüreceği bir yıla girdik. Bu yılın iş dünyası gündeminde jeopolitik riskler, ticaret savaşları ve tedarik zincirlerinde yaşanan tıkanıklıklar ilk sıralarda yer alıyor. Ekonomistler 2025’te altın ve diğer kıymetli madenler başta olmak üzere güvenli yatırım araçlarının tercih edilmesini öneriyor. Bu yılın kripto paralar için de hareketli geçmesi bekleniyor…

HÜLYA GENÇ SERTKAYA/ Ekonomistlere göre 2025, ulusal ve küresel ekonomi açısından önemli dönüşümlerin yaşanacağı bir yıl olacak. Yapay zeka ve otomasyon teknolojilerinin ekonomik sistem üzerinde etkisi daha fazla hissedilecek. Bu teknolojiler üretimden finansal işlemlere kadar pek çok sektörü dönüştürecek. 2025'te Merkez Bankası Dijital Paraları'nın (CBDC) daha geniş çapta kullanacak olması, bankacılık sistemini ve ödeme altyapılarını değiştirebilecek. Hükümetler, karbon salınımını azaltmak için yeşil enerji projelerine yatırım yapacak ve bu alanda yaratılan iş fırsatları artacak. Karbon salınımı ve çevresel etkiyi azaltmaya yönelik yeni düzenlemeler ve vergi politikaları, şirketlerin iş modellerini değiştirebilecek. Çalışma hayatında da dönüşüm olacak. Freelance ve esnek çalışma modellerinin önemi artacak. 2025 ve Trump dönemi, ekonomileri küresel ticarette yeni paradigmalarla karşı karşıya bırakacak. 2025 yılında en çok Trump konuşulacak, Trump'ın uygulayacağı jeoekonomik politikaların yansımaları da çokça tartışılacak.

2025'te yatırımlar teknoloji ve yenilikçi sektörlerde yoğunlaşacak. Türkiye'nin dijital dönüşüm çabalarını hızlandırmasıyla, yapay zeka, blok zinciri, robotik teknolojiler, nanoteknoloji, gen teknolojileri, siber güvenlik, fintech ve daha birçok yeniliğin öne çıktığı sektörlere yatırımlar dikkat çekecek. En çok yatırım çekecek sektörlerin başında savunma sanayi, enerji, otomotiv, inşaat, bilgi ve iletişim teknolojileri, sağlık gelecek. Otomotiv sektöründeki yenilikçi endüstriler Türkiye'nin uluslararası doğrudan sermayeyi çekmesi açısından önemli bir fırsat alanı olacak. Türkiye'nin coğrafi avantajları ve devlet teşvikleriyle yeşil enerji ve sürdürülebilirlik yatırımları öne çıkacak. 2025'te emtia ve enerji fiyatları altın gümüş gibi değerli metaller gündemde olacak. 2025'te Altın ve diğer kıymetli madenler, jeopolitik belirsizliklere karşı güvenli liman özelliğini sürdürecek. Hisse senedi piyasasında seçici davranmak kazandıracak. 2025 kripto paralar için hareketli bir yıl olacak. Ayrıntılar haberimizde…

ÖNEMLİ DÖNÜŞÜMLER BEKLENİYOR

Türkiye'nin farklı üniversitelerinde görev alan akademisyenlere ve ekonomistlere, öncelikle "2025 yılında küresel ekonomiyi neler bekliyor?" sorusunu yönelttik. TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Aktaş, 2025'in hem ulusal hem küresel ekonomi için önemli dönüşümlerin yaşanacağı bir yıl olabileceğini vurguluyor. Dünya ekonomisinin pandemi sonrası toparlanma sürecini tamamlamış olabileceğine işaret eden Aktaş, 2025'te toparlanma hızının ülkelere göre farklılık göstereceğini söyledi. Aktaş, gelişmiş ekonomilerde büyümenin, daha düşük seviyelere inebilirken, gelişmekte olan ülkelerde büyüme potansiyelinin daha yüksek olabileceğini ifade etti. Aktaş, çevresel sürdürülebilirlik ve yeşil enerji yatırımlarının, ekonomik büyümeyi ve yatırımları şekillendiren önemli faktörlerden biri haline geleceğinin altını çizdi.

Yapay zeka, robotik süreç otomasyonu, blockchain ve dijital para birimleri gibi teknolojilerin ekonomik sistem üzerinde daha fazla etkisi olacağına dikkat çeken Aktaş, bu teknolojilerin, üretimden finansal işlemlere kadar pek çok sektörü dönüştürebileceğini kaydetti. 2025'te dijital para birimlerinin kullanımının artmasının beklendiğini söyleyen Aktaş, "Birçok ülke, CBDC'ler üzerinde testler yapmayı sürdürüyor. 2025'te CBDC'lerin daha geniş çapta kullanılması, bankacılık sistemini ve ödeme altyapılarını değiştirebilir" dedi.

ENFLASYON KÜRESEL ÖLÇEKTE DE SORUN

2025'te, enflasyonun küresel ölçekte sorun olmaya devam etmesinin olası olduğunu vurgulayan Aktaş, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, yüksek enflasyon oranları ve maliyet artışların ekonomik istikrarı tehdit edebileceğinin altını çizdi. Merkez bankalarının faiz politikalarının, enflasyonla mücadelede önemli bir araç olmaya devam edeceğini söyleyen Aktaş, 2025'te, düşük faiz oranları politika ortamı yerine, daha yüksek faiz oranları ile ekonomik denetim yapılabileceğini kaydetti.

Küresel gelir eşitsizliklerinin artmasının hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde toplumsal huzursuzluğa yol açabileceğini belirten Aktaş, hükümetlerin sosyal refah sistemlerini güçlendirmesi ve gelir dağılımını dengelemesi gerektiği bir döneme girilmesinin muhtemel olduğunu dile getirdi.

Aktaş, küresel düzeyde yeni ekonomik güç dengelerine de değindi. Çin ve Hindistan gibi Asya ülkelerinin ekonomik gücünün, Batı ülkeleriyle olan rekabeti artırabileceğini söyleyen Aktaş, Çin'in küresel ekonomik etkisinin, daha da artabileceğini ve Çin'in yeni "İpek Yolu" girişimlerinin, Asya-Pasifik bölgesinin ekonomik önemini artıracağını kaydetti. Afrika'nın genç nüfusu ve büyüyen pazarlarının uluslararası ticarette daha fazla söz sahibi olmalarını sağlayabileceğini belirten Aktaş, Afrika ülkelerinin ekonomik gelişiminin, küresel ekonomik dinamikleri değiştirebileceğini dile getirdi.

2025'te büyük ekonomiler arasında ticaret savaşlarının veya ticaretin yeniden şekillenmesinin devam edebileceğinin öngörüldüğünü söyleyen Aktaş, özellikle ABD ile Çin arasındaki ticaret ilişkilerinin gidişatının, küresel ticaretin yönünü etkileyebileceğini ifade etti. Aktaş, "Pandeminin etkileri hala hissedilirken, tedarik zincirlerinin daha esnek hale gelmesi, yerel üretim ve bölgesel tedarik stratejilerinin güçlendirilmesi önem kazanabilir. Çeşitli endüstrilerde yerelleşme eğilimleri devam edebilir" dedi.

YENİ İŞ MODELLERİ

Çalışma hayatında yaşanacak dönüşümlere de değinen Aktaş, pandeminin etkisiyle geçişin hızlandığı uzaktan çalışma modelinin, 2025'te de yaygın olarak devam etmesinin beklendiğini söyledi. Aktaş, açıklamalarına şöyle devam etti:

"Hibrit çalışma modeli, hem işverenler hem de çalışanlar için daha fazla esneklik sunacak. Freelance ve esnek çalışma modellerinin önemi artacak. Dijital platformlar üzerinden sağlanan işler, klasik iş modellerini zorlayacak şekilde büyüyebilir."

Aktaş, dijital becerilerin öneminin artmasının, eğitim politikalarının yeniden şekillenmesini gerektirebileceğini belirterek, bu süreçte, eğitim sistemlerinin değişen iş gücü taleplerine göre adapte olmasının kritik olacağını kaydetti.

JEOPOLİTİK GERİLİMLER HALEN TEHDİT

2025'te dünya genelinde merkez bankalarının ekonomik büyümeyi engellemeden enflasyonu kontrol altına alma zorluğuyla karşı karşıya olacağına dikkat çeken OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Yülek, 2025'te enflasyon ve para politikasının tartışmalara hakim olmasının muhtemel olduğunu söyledi. Özellikle Ukrayna ve Orta Doğu'daki jeopolitik gerilimlerin, küresel ekonomik istikrar için önemli tehditler olmaya devam edeceğini vurgulayan Yülek, yapay zeka ve kripto para birimlerindeki teknolojik gelişmelerin yine ön planda olacağını ve hükümetlerin etik uygulamaları sağlamak için düzenleyici gözetimi yoğunlaştıracağını kaydetti. Yülek, korumacı ticaret politikaları ve ticaret savaşları potansiyelinin, küresel tedarik zincirlerini ve ekonomik ilerlemeyi ciddi şekilde etkileyebileceğinden önemli tartışma konuları arasında yer alacağını ifade etti.

"YENİ PARADİGMALAR KARŞIMIZA ÇIKABİLİR"

Prof. Dr. Yülek, küresel ekonomi üzerinde önemli etkiler yaratabilecek bölgelere bakıldığında, ABD'de tüketici harcamalarının yavaşlamasıyla büyümenin 2026 yılına kadar yüzde 2.1'e gerilemesinin beklendiğini kaydetti. Yülek, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

"Çin'de de yüksek tasarruflara rağmen temkinli tüketici davranışları dikkate alınarak büyümenin yüzde 4.4'e gerilemesi öngörülüyor. AB'de ise yatırım ve güçlü işgücü piyasalarının 2024'te yüzde 0.8 olan büyümeyi 2026'da yüzde 1.5'e çıkarması beklentisi mevcut. 2017'de başlayan ilk Trump döneminde ABD-Çin ticaret savaşlarının Trump'ın yeniden başkanlık koltuğuna oturmasıyla nasıl bir seyir göstereceği merak konusu. ABD'nin yüksek borcu ve dış ticaret açığı küresel rezerv para olan doların 'Triffin Çıkmazı' kavramı düşünüldüğünde ABD'yi zorlamaya devam ediyor. Küresel ticaretten ileri gelen dolar talebi, doların değerini yukarı doğru çekerken, bu değerlenme diğer yandan ABD dış ticaretinde açığı tetikliyor. Bu, Japon-ABD ticaret savaşını başlatan Plaza anlaşmasından bu yana ABD için temel bir sorun. Seçimden önce Trump'ın Bitcoin'i rezerv değer olarak dillendirmesi bu açıdan bakıldığında, sadece bir seçim propagandası olmanın ötesinde anlam taşıyabilir. Özetle, 2025 ve Trump dönemi küresel ticarette yeni paradigmaları karşımıza çıkarabilir."

İstanbul Beykent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Ferman ise, 2025'te küresel büyümenin yüzde 3.5 civarında gerçekleşeceğini, yüzde 4 tavanının ise geçilemeyeceğini kaydetti. Küresel enflasyon hedeflerine ulaşmanın yıl içinde mümkün olamayacağını dile getiren Ferman, "Güçlü dolar sendromu, ilk iki çeyrekte ağırlıkla; yılın geri kalan kısmında büyük ihtimalle, 2025'te de sürecek; altın ve kripto başta olmak üzere tüm finansal varlıklar onun baskısı altında kalacak" dedi.

KORUMACI POLİTİKALAR NEGATİF ETKİSİ

Ekonomist Prof. Dr. Üstün Dikeç de, 2025'te küresel ekonomiyi etkileyecek temel problemleri, küresel düzeyde zayıf ekonomik büyüme, uluslararası ticaret (ticaret savaşları), ülkelerarası ittifaklar ve jeopolitik riskler olarak sıraladı. ABD'de seçilmiş başkanın makro finansal dengeleri değiştirmeye yönelik söylemlerinin küresel ekonomi için şimdiden aşağı yönlü riskleri artırdığını belirten Prof. Dr. Dikeç, "ABD'nin izleyeceği ekonomik korumacı politikalar, küresel büyüme açısından önemli ve negatif etki yaratacaktır. Çin, Kanada, Meksika, Avrupa ülkeleri ile diğer ekonomik ortaklılıkların ABD ye misillemesi kapsamında tarife artışları küresel büyümeyi olumsuz etkileyecek ve enflasyonist baskılar artacaktır" dedi.

ORTADOĞU EKSENİNDEKİ GELİŞMLELERE DİKKAT!

İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Hepşen, 2025'te iş süreçlerinin otomasyonu, yapay zeka ve büyük veri analitiği konularının daha fazla önem kazanacağını ifade etti. Hepşen, yeşil dönüşüm başlığı altında sürdürülebilir enerji, karbon azaltımı, çevreci finansman araçları ve döngüsel ekonomi projelerinin temel gündem maddeleri olacağını kaydetti. Jeopolitik risklere de değinen Hepşen, Trump dönemi ile birlikte ABD-Çin rekabeti ve Rusya-Ukrayna savaşının dolaylı etkilerinin devam edebileceğinin altını çizdi. Ortadoğu eksenindeki gelişmelere dikkat çekti. Prof. Dr. Hepşen, ABD Merkez Bankası'nın (FED) faiz politikası ve gelişmiş ülkelerde resesyon risklerinin, gelişmekte olan ülkeler için yatırım fırsatlarını yeniden şekillendirebileceğini sözlerine ekledi.

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Dinç de, 2025'te en çok Trump'ın konuşulacağını ve uygulayacağı jeo-ekonomik politikaların yansımalarının tartışılacağını kaydetti. Dinç, "Emtia ve enerji fiyatları altın gümüş gibi değerli metaller gündemimizde olacak. En sıcak gündem ise doların akıbeti ve kripto paralar olacak. Doların küresel rezerv olarak önemi azalırken Trump'ın Amerikan borcunu nasıl tasfiye edeceğine dair kripto paralara yüklediği anlam bu tartışmaların ana aksını oluşturacak" dedi.

TEKNOLOJİ VE YENİLİKÇİ SEKTÖRLER ÖNE ÇIKACAK

2025'te yatırımlar teknoloji ve yenilikçi sektörlerde yoğunlaşacak. Yapay zeka temelli yatırımlar dikkat çekecek. Ana sektörler itibarıyla savunma sanayi, enerji, otomotiv, inşaat yeni yatırımların odağı olacak. TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakkı Arda Tokat, 2025'te genel olarak teknoloji sektörü özelde ise yapay zekanın en gözde sektörlerden olmaya devam edeceğini vurguladı. Tokat, "Yapay zekanın sağlık, savunma ve finans sektörlerinde uygulamalarının artmasıyla birlikte, bu sektörler de daha fazla dikkat çekecek. Ayrıca, kuantum teknolojisi ve bu alanda çalışan firmalar, yatırımcılar için ciddi fırsatlar sunacak" dedi.

Atılım Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Saygılıoğlu ise, 2025'te enerji ve teknoloji yatırımlarının öne çıkabileceği görüşünde.

OTOMOTİV SEKTÖRÜ FIRSAT ALANI

İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Şeker, 2025'te inşaat, enerji ve otomotivin ana sektörler olarak kendini hissettireceğini vurgulayarak, ayrıca yenilikçi sektörler, yapay zeka temelli yatırımların dikkat çekmeye devam edeceğini kaydetti. Şeker, "Yenilikçi sektörlerde küresel piyasaları gecikmeli takip edeceğiz. Ama özellikle otomotiv sektöründeki yenilikçi endüstriler Türkiye'nin uluslararası doğrudan sermayeyi çekmesi açısından önemli bir fırsat alanı olarak görünüyor" dedi.

Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Cansızlar ise 2025'te öne çıkacak yatırım alanlarını teknoloji, savunma ve inşaat olarak sıraladı. Cansızlar, yatırımcıların güvenini tekrar sağlamak adına; sosyal, siyasal ve ekonomik sorunları kapsayan ayrıntılı bir program yapmak ve uygulamak gerektiğini söyledi.

"YATIRIMLAR SAVUNMA SANAYİ ŞİRKETLERİNE YOĞUNLAŞACAK"

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Çetinkaya da, 2025'te yatırımların teknoloji ve dünya genelindeki jeopolitik gerilimler nedeniyle savunma sanayi şirketlerinde yoğunlaşacağını kaydetti. Yapay zeka, blok zinciri, robotik teknolojiler, nanoteknoloji, gen teknolojileri ve daha birçok yeniliğin öne çıktığı sektörlerin ön planda olacağını vurgulayan Çetinkaya, uluslararası doğrudan yatırımların çekilmesi için her alanda yapısal reformların hızlı bir şekilde devreye girmesi gerektiğini kaydetti. Çetinkaya, "Yapısal reformları gerçekleştirdiğimiz ölçüde olası istikrarsızlık risklerine karşı büyümeye devam eden daha dayanıklı bir ekonomik yapı ve elverişli bir yatırım iklimi oluşturmuş oluruz" dedi.

Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu'na göre 2025'te öne çıkacak yatırım alanları başta savunma sanayi olmak üzere, enerji, iklim ve sürdürülebilirlik, teknoloji, turizm ve sağlık olacak. Küresel sermaye hareketlerine de değinen Aslanoğlu, FED'in faiz indirimini yapamama ihtimali bile olduğuna işaret ederek şunları kaydetti:

"Faizlerin yüksek kalması ve güvenli liman beklentisiyle ABD cazip kalmaya devam edebilir. Pozitif ayrışan ülkeler daha çok sermaye çekecek. Türkiye açısından enflasyonun düşeceğine olan inancın güçlenmesi önemli bir kriter olacak. Siyasi ve jeopolitik istikrar Türkiye açısından izlenecek ikinci önemli unsur olacak. Bunun dışında da Türkiye'nin yapısal reformları takip edilecek."

"YEŞİL YATIRIMLAR İVME KAZANABİLİR"

Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esra Kabaklarlı, faiz indirim sürecine başlayan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ile Türkiye'de gözlerin faiz indiriminde olumlu etkilenecek sektörlere ve işlere yönelmiş durumda olduğunu kaydetti. Bu süreçten olumlu etkilenecek sektörlerin bankacılık başta olmak üzere, gayrimenkul, perakende ve inşaat olarak sıralanabileceğini vurgulayan Kabaklarlı, bu sektörlere yapılacak fiziki yatırımlar ile hisse senedi talebinde artış gözlenebileceğini kaydetti. Uluslararası doğrudan yatırımların yeşil ve kahverengi olarak ayrılabileceğini vurgulayan Kabaklarlı, "Literatürde yeşil doğrudan yatırımlar sıfırdan fiziki yatırım yapan fabrika kuran yatırımlar olarak nitelendirilir. Türkiye'nin faiz indirim sürecine girmesi bu anlamda finansal sermayenin maliyeti açısından yatırım iştahını artırabilir. Diğer taraftan son yılda izlenen yüksek faiz politikası ve fazla devalüe olmayan (döviz kurunun enflasyon kadar artış göstermemesine bağlı olarak) değerli TL ile 'carry trade' yatırımlarından pozitif anlamda yararlanan Türkiye finansal piyasaları yeşil doğrudan yatırımlar ile daha geniş anlamada fayda görebilir. Yeşil enerji ve sürdürülebilirlik alanında yatırımlar ivme kazanabilir. Özellikle güneş enerjisi, rüzgar enerjisi ve yeşil hidrojen projeleri, hem yerli hem de yabancı yatırımcıların ilgisini çekecek. Türkiye'nin coğrafi konumu ve yenilenebilir enerji potansiyeli bu alanda önemli fırsatlar sunuyor" dedi.

TÜRKİYE'NİN GENÇ NÜFUS AVANTAJI

Teknoloji ve dijitalleşme sektörü yatırımlarının odak noktası olmaya devam edeceğini söyleyen Prof. Dr. Kabaklarlı, özellikle yazılım geliştirme, e-ticaret altyapıları, fintech çözümleri ve yapay zeka uygulamalarının öne çıkacağını kaydetti. Türkiye'nin genç ve teknoloji odaklı nüfusunun bu alanda önemli bir avantaj sağladığını ifade eden Kabaklarlı, "Otomotiv sektöründe elektrikli araç dönüşümü kapsamında yeni yatırımlar beklenebilir. Batarya üretimi, şarj istasyonu altyapısı ve elektrikli araç komponentleri üretimi gibi alanlarda yatırım fırsatları artacak. Türkiye'nin yeşil doğrudan yabancı yatırımlar açısından daha cazip hale gelebilmesi için, para politikasında öngörülebilirlik, enflasyonla etkin mücadele ve fiyat istikrarının sağlanması kritik önem taşımakta. TCMB'nin bağımsız para politikası yürütmesi ve şeffaf iletişimi yabancı yatırımcılar için güven unsuru olacak. Kalifiye işgücü gelişimi çok önemli. Yapay zekanın eğitimde daha fazla kullanıldığı, üniversite-sanayi işbirliğinin güçlendirilmesi, mesleki eğitim programlarının sektör ihtiyaçlarına göre yapılandırılması ve dijital yeteneklerin geliştirilmesi gerekiyor" diye konuştu.

Start-up'ların ve küçük işletmelerin gerekli işletme sermayesini bulması ve gelişmesi için can suyu özelliği taşıyan girişim sermayesi yatırım fonlarını çok kıymetli bulduğunu söyleyen Kabaklarlı, yatırımcıların 2025'te düzenli tasarruf alışkanlığını sürdürerek, uzmanlarca yönetilen yatırım fonlarına odaklanmalarını, uzun vadeli başarı için anahtar faktörler olarak gördüğünü sözlerine ekledi.

YENİLENEBİLİR ENERJİNİN ÖNEMİ ARTACAK

2025'te Türkiye'deki yatırımların küresel ve yerel önceliklerin yönlendirdiği sektörlere odaklanmasının beklendiğini dile getiren OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Yülek, yenilenebilir enerjinin, Türkiye'nin coğrafi avantajlarından ve devlet teşviklerinden yararlanarak önemli bir yatırım alanı olarak öne çıkacağını vurguladı. Yapay zeka, fintech ve siber güvenlik dahil olmak üzere teknoloji ve inovasyon sektörünün, Türkiye'nin dijital dönüşüm çabalarını hızlandırmasıyla ivme kazanacağına dikkat çeken Yülek, "Limanların ve ulaşım ağlarının modernizasyonu gibi lojistik ve altyapı projeleri bölgesel ticaret merkezlerini cezbedecek. Sağlık ve eczacılık sektörlerinde, özellikle Ar-Ge ve tıbbi hizmetlerde talep artışı görülecek. Turizm de sağlıklı yaşam, eko-turizm ve kültürel miras alanlarında çeşitlenerek odak noktası olmaya devam edecek. Türkiye, uluslararası doğrudan sermayeyi çekmek için politika istikrarını sağlamalı ve vergi avantajları ve sübvansiyonlar gibi rekabetçi teşvik paketleri sunmalı. Özellikle teknoloji ve yeşil enerji alanlarında sektöre özel reformlar şart olacak" şeklinde konuştu.

Yatırımların devamı ve artırılması için Türkiye'nin küresel ticaret savaşlarına yönelik önlemlerin alınması ve şirketlerin yurtdışı kaynaklı haksız rekabete karşı korunmasının önem taşıdığına dikkat çeken Prof. Dr. Üstün Dikeç ise, 2025'te öne çıkacak yatırım alanlarının bilgi ve iletişim, elektronik ve elektrik ekipmanları, otomotiv, ana metaller ve ürünleri, petrol ve kömür, kimyasallar, iletkenler ve yenilebilir enerji alanlarına yönelik ana sektörler olduğunu kaydetti.

İNŞAAT BÜYÜMENİN MOTOR GÜCÜNÜ OLUŞTURDU

Kırklareli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın, 2025'te inşaat ve inşaatla ilgili sektörünün hareketli olacağını kaydetti. TCMB'nin politika faizini indirmesi ve önümüzdeki aylarda da güçlü biçimde indirmeye devam edeceğinin sinyalini vermiş olmasının kredi alanında ciddi bir genişleme yaratabileceğini belirten Alçın, "İnşaat sektörü özellikle 6 Şubat depremleri sonrasında son iki yılda büyümenin temel motor gücünü oluşturuyor. Suriye'deki yeniden yapılanma süreci de bu noktada özellikle inşaat ve yine inşaata girdi sağlayan taş, toprak, cam sektörlerde de hareketlenmenin 2025'te devam edebileceğini gösteriyor. Tekstil, hazır giyim, gıda gibi sektörlerde yaşanacak kan kaybını ağırlıklı finans, inşaat ve inşaat sektörünü besleyen alt sektörlerde güçlenme olarak yaşayabiliriz. 2025 hem dünyada hem bölgede hem de içeride siyasal türbülansın görece yüksek olabileceği bir yıl olacak. Bu da doğrudan yabancı yatırımları azaltabilecek bir faktör olarak karşımıza çıkıyor" diye konuştu.

Prof. Dr. Yusuf Dinç, yatırımların sermaye yoğun alanlarda olacağını belirterek, şunları söyledi:

"Çin'den Türkiye'ye doğru yatırım iştahının artacağını görebiliriz. Otomotiv bu anlamda önü çekebilir. Bu durumda otomotiv sektörüyle bağlantılı yatırımlar Türkiye'ye doğru akabilir. Körfez bölgesinden keza önemli yatırımlar Türkiye'ye bu yılda yönlenebilir. Sermayenin bu akışı için yapılacak fazladan bir iş yok. Daha doğrusu yapılacaklar asıl belirleyici olan küresel konjonktürün seyrine göre önemsiz kalacaktır. Fakat bir husus kurumlar vergisi ile ilgili ayarlamaları gerekebileceği ülkelerin bu anlamda yatırım çekmek için rekabete girebileceğidir" dedi.

ALTIN YİNE GÜVENLİ LİMAN

Şimdi de 2025'te öne çıkacak yatırım araçlarına, bireysel yatırımcılara önerilere bir göz atalım. Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esra Kabaklarlı, bireysel yatırımcılar için 2025'in, risk yönetiminin ve portföy çeşitlendirmesinin önemini koruyacağı bir dönem olarak şekillendiğini kaydetti. Kabaklarlı, "ABD ekonomisi ve Trumponomics mutlaka göz önüne alınmalı. Trumponomics Donald Trump'ın ekonomik gündemini, ilkelerini ve politikalarını tanımlar. Trump ekonomisi, düzenlemeden arındırma, vergi kesintileri, (Çin) korumacılık ve ticarette agresif bir duruşa odaklanmakta. Bu politikalar, reel sektörü teşvik etmeyi, ücretleri artırmayı ve ekonomik büyümeyi desteklemeyi amaçlıyor. Klasik bir tabir olarak altın ve diğer kıymetli madenler, jeopolitik belirsizliklere karşı güvenli liman özelliğini sürdürecek gibi görünüyor. Hisse senedi piyasasında seçici davranmak önem kazanacak. Özellikle ihracat odaklı şirketler, teknoloji ve dijitalleşme alanında faaliyet gösteren firmalar ile temettü verimi yüksek, düşük borçlu şirketler yatırımcıların radarında olabilir. Bu seçimde şirketlerin finansal sağlamlığı, sürdürülebilir büyüme potansiyeli ve kurumsal yönetim kalitesi gibi faktörler belirleyici olacak" diye konuştu.

2025'te bireysel yatırımcıların kararlarının oynak ve değişken olacağını vurgulayan Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Saygıloğlu ise altının ve orta vadede doların cazip olacağını ifade etti.

OLUMLU BİR SENARYO ÖNGÖRÜLÜYOR

Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersan Öz, 2024 yılındaki jeopolitik gerilimler ve finansal piyasalarda dalgalanmalara bağlı belirsizlik ortamının altını desteklediğini ve yatırımcıları altın ve değerli madenlere yönlendirdiğini kaydetti. 2025'te bu yöndeki belirsizliklerin devam etmesi özellikle yılın ilk yarısında altının bir süre daha güvenli liman olmaya devam edeceğini gösterdiğini vurgulayan Öz, "Kripto paralarda ise 2024 hareketli bir yıl oldu. 2025'te de kripto paralarda olumlu bir senaryo öngörülmekte. Bu konudaki düzenlemelerin netleştirilerek yasal çerçevenin oluşturulması halinde yeni yatırımcıların piyasaya giriş yapacağı bekleniyor. Ancak yatırım yapılacak varlıklar konusunda dikkatli olunmalı. Yurtiçi piyasalarda ise özellikle TCMB'nin faiz kararı sonrasında bankacık sektörü başta olmak üzere BİST 100 endeksine önümüzdeki dönemlerde olumlu etki yaratması beklenebilir. 2025 yılı özellikle hisse senetleri tarafında fırsatların olacağı bir yıl olarak değerlendirilebilir" diye konuştu.

2025'te rasyonel adımların devam ettirilip risklerin doğru yönetilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Öz, "Bu adımların sürdürülmesi halinde CDS geri çekilme eğilimine devam edecek. Bu süreç Türk Lirasında reel değerlenme eğiliminin de sürmesine katkı sağlayacak. Türk Lirasında reel değerlenme piyasaları yatırımcılar açısından daha cazip hale getirerek yatırımcı ve yabancı sermaye girişini teşvik edecek" ifadelerini kullandı.

"FAİZDEKİ DÜŞÜŞ BORSAYA İLGİYİ ARTIRIR"

Kırklareli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın, son bir yıl içerisinde yüksek enflasyon nedeniyle altın dışındaki yatırım araçlarının kazandıramadığına işaret ederek, açıklamalarına şöyle devam etti:

"Benzer biçimde yüksek enflasyonla 2025 yılını geçirme ihtimaliniz kuvvetli. Dolayısıyla TL mevzuat ve işte kontrol edilen dövizin de bulunduğunu hesaba kattığımızda döviz cinsi yatırımların 2025'te 2024'te olduğu gibi yatırımcısını korumama ihtimali yüksek. Özellikle faizlerdeki düşüş, Borsa İstanbul'a ilgi yaratacaktır. Borsa İstanbul'a baktığımızda ise pay senedi piyasasındaki sığlık, zaman zaman ortaya çıkan manipülasyon hareketlerini destekliyor. Bu da tabii bireysel yatırımcıyı ürküten bir unsur. Ayrıca, faizlerdeki azalma konut ve otomobil talebinde ciddi artış yaratabilir. Bu da özellikle geleneksel yatırım araçlarına daha yatkın olan Türk vatandaşları açısından, 2025 altın, konut ve otomotivin daha yoğunluklu tercih edildiği bir yıl olabilir. 2024'te mevduata yöneliş fazlaydı. Ancak, faizdeki geri çekilmeyle birlikte 2025'in ilk çeyreğinde bir miktar çözülme göreceğiz."

KRİPTO PARANIN GELECEĞİ

TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakkı Arda Tokat, kripto paraların, özellikle ABD'deki olumlu yaklaşımlarla, 2025'in ilk yarısında yükselişini sürdürmesinin beklendiğini kaydetti. İstanbul Topkapı Üniversitesi, Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Berrin Ceylan Ataman, özellikle ABD'deki 5 Kasım 2024 başkanlık seçimleri sonrası kripto para piyasalarında yaşanan hareketliliğin bireysel yatırımcıları dijital varlıklara yönelttiğinin söylenebileceğini kaydetti. Ataman, "Hisse senetleri ve kripto paralar genellikle yüksek karlılık potansiyeli sunar ancak daha fazla risk içerir. Bu çerçevede kripto para piyasalarına yönelen bireysel yatırımcıların piyasa beklentilerini takip etmesi önem kazanır. Bireysel yatırımcı yatırım araçları hakkındaki bilgisi dahilinde ve risk toleransına bağlı olarak yatırım kararlarında değişkenlik gösterecek yönelimler sergileyecektir" dedi.

Prof. Dr. Esra Kabaklarlı kripto para piyasalarının, yüksek volatilite riski taşımaya devam ettiğini vurguladı. Rusya'nın Avrupa'nın swift sisteminden dışlanması ve ödemelerde yaşadığı ambargolar nedeniyle dış ticaret işlemlerinde Bitcoin kullandığına dikkat çeken Kabaklarlı, "Bu alanda yatırım yapmayı düşünenler için en önemli ilke, portföyün sadece küçük bir kısmını bu varlık sınıfına ayırmak olmalı. Regülasyon gelişmelerinin yakından takip edilmesi ve güvenilir platformların tercih edilmesi kritik önem taşıyor" dedi.

Kripto varlıkların sancılı ve ağır aksak şekilde gelişimini sürdürdüğünü dile getiren Prof. Dr. Sinan Alçın, "Özellikle Trump'ın yaptığı açıklamalar, yine ABD'de çeşitli kripto varlık CDS'lerin kabul edilmesi kripto alanında bir ralli yarattı. Fakat şunu unutmamak lazım ki; bu tip sert hareketler ileri doğru olduğu gibi geriye doğru da dönecektir. Kripto varlıkları, kısa vadede riskli yatırım aracı olarak görüyorum. Bu varlıkları daha uzun vadeli yatırım aracı olarak değerlendiriyorum" diye konuştu.

Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Cansızlar da, kripto varlıklara çok riskli olmaları nedeniyle, özellikle denetleyici ve düzenleyici kuruluşlardan izin almış işlem platformları aracılığı ile riskin dağıtılması esaslı yatırım yapılmasının mümkün olduğunu kaydetti. Kripto varlıkların çok oynak ve riskli olmaya devam edeceğini belirten Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu ise "Kripto varlıkları Trump'ın çok destekleyecek olması artı tarafın daha fazla olacağına işaret ediyor. O nedenle kripto varlıklar oynak olabilir ama altınla beraber kriptoların da daha pozitif bir yıl geçirme ihtimali daha yüksek görünüyor" ifadelerini kullandı. Aslanoğlu, Türkiye açısından bakıldığında yılın ilk yarısında Türk lirası faiz getirilerinin, yılın ikinci yarısında faizlerdeki düşüş eğiliminin artma ihtimaliyle döviz, altın, hisse senedi yatırımlarının cazip olmaya devam edecek gibi gözüktüğünü kaydetti.

ŞİRKETLER İÇİN ZORLUKLAR VE FIRSATLAR

Şimdi de 2025 yılının şirketlere olası yansımalarının neler olacağına bir göz atıyoruz. TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Aktaş, 2025'in Türkiye'deki şirketler için ekonomik büyüme ve dijital dönüşüm fırsatları yaratırken, maliyet yönetimi, rekabet, tedarik zinciri sorunları ve yüksek faiz oranları gibi zorluklarla da karşı karşıya bırakabileceğini kaydetti. Şirketlerin başarılı olabilmek için teknolojiye yatırım yapmaları, verimliliği artırmaları ve sürdürülebilirlik gibi uzun vadeli stratejilere odaklanmaları gerektiğine dikkat çeken Aktaş, şirketlerin küresel ekonomik gelişmeleri takip ederek yeni pazar fırsatları yaratmaya çalışacaklarının altını çizdi.

VERİMLİLİK ARTIRICI YATIRIMLAR…

Türkiye'nin dışa bağımlılığı devam ettiği sürece, küresel enerji fiyatları ve hammadde maliyetlerinin dalgalanması, şirketlerin maliyet yapılarını zorlayabileceğini vurgulayan Aktaş, bu durumda, üretim maliyetlerini optimize etmek isteyen şirketlerin, verimlilik artırıcı yatırımlar yapmaya veya alternatif tedarik zincirleri aramaya yönelebileceğini belirtti. Faz oranlarının, 2025'te de yüksek kalabileceğine dikkat çeken Aktaş, bu durumun, borçlanma maliyetlerini artırarak, özellikle büyümeyi hızlandırmak isteyen şirketler için finansman zorlukları yaratabileceğini dile getirdi. Aktaş, şirketlerin finansman ihtiyaçlarını daha verimli yönetebilmek için alternatif finansman yöntemlerine yönelebileceğinin altını çizdi.

Borçlanma maliyetlerinin artmasının, bireylerin harcama eğilimlerini sınırlayabileceğine vurgu yapan Aktaş, bu durumda da şirketlerin maliyetleri düşürmeye veya yeni pazarlara açılmaya odaklanabileceğini kaydetti.

Dijital dönüşüm ve teknolojik yatırımların şirketlere etkisine değinen Aktaş, e-ticaret, lojistik çözümleri ve dijital pazarlama stratejilerinin 2025'te öne çıkacak alanlar olacağını vurguladı. Şirketlerin dijitalleşme ve otomasyona daha fazla yatırım yaparak verimliliklerini artırmak zorunda kalacaklarını dile getiren Aktaş, şirketlerin özellikle yapay zeka (AI), veri analitiği, bulut çözümleri ve nesnelerin interneti (IoT) gibi teknolojilere yönelerek operasyonel verimlilik sağlamak isteyeceklerini kaydetti. E-ticaretin yaygınlaşmasının etkilerine de değinen Aktaş, fiziksel mağaza satışları yavaşlasa bile, şirketlerin dijital platformlarda büyümek için yatırımlar yapmaya devam edeceğinin altını çizdi.

Sürdürülebilirliğin, şirketler için bir zorunluluk haline gelebileceğini söyleyen Aktaş, 2025'te daha fazla şirket, yeşil enerji, karbon emisyonu azaltma ve çevre dostu üretim süreçlerine yatırım yapma yoluna gidebileceğini kaydetti.

PAZARLAMA STRATEJİLERİ YENİDEN ŞEKİLLENECEK
Küresel tedarik zincirlerinde yaşanan aksaklıkların, şirketleri daha esnek ve dayanıklı tedarik zincirleri kurmaya yöneltebileceğini vurgulayan Aktaş, şunları kaydetti:

"Türkiye, yakın coğrafyadaki ülkelerle ticaretini artırarak, tedarik zinciri risklerini minimize edebilir. Bu da yerli üretim ve yerel tedarikçilere olan bağımlılığı artırabilir. Şirketler, yeni ticaret anlaşmalarına, gümrük tarifelerine ve regülasyonlara adapte olmak zorunda kalacaklardır. 2025'te, AB ile ilişkilerin güçlendirilmesi, Türkiye'nin ticaret dinamiklerini değiştirebilir. Teknolojik dönüşüm ve dijitalleşmenin artması, nitelikli iş gücüne olan talebi artıracaktır. Şirketler, özellikle teknoloji ve mühendislik alanlarında yetenekli çalışanlar arayacak, eğitim ve beceri geliştirme programlarıyla çalışanlarının becerilerini geliştirmeyi hedefleyeceklerdir."

Türkiye'nin jeopolitik konumu, Asya, Avrupa ve Orta Doğu'daki pazarlarla entegrasyonu, şirketlerin yurtdışında daha fazla fırsat yakalamalarını sağlayabileceğine değinen Aktaş, "Hem yerli hem de yabancı şirketler arasındaki rekabetin arttığı bir ortamda, şirketler daha yenilikçi ürünler, pazarlama stratejileri ve müşteri hizmetleri sunarak fark yaratmak isteyeceklerdir" dedi.

Tüketicilerin alışveriş alışkanlıklarının değişebileceğini vurgulayan Aktaş, özellikle çevre dostu ürünlere olan talep, dijital hizmetlere olan ilgi ve sağlıklı yaşam trendlerinin artmasının, şirketlerin pazarlama stratejilerini yeniden şekillendirmelerini gerektirebileceğini söyledi.

SAVAŞLARIN GİDİŞATI BELİRLEYİCİ OLACAK…

Şimdi de 2025'te Türkiye ekonomisini neler beklediği konusuna odaklanıyoruz. Ekonomistlere göre en çok konuşulacak konuların başında enflasyon, para politikaları, işgücü piyasaları, büyüme, yapısal reformlar, jeopolitik riskler ve bölgedeki savaşlar gelecek.

TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakkı Arda Tokat, 2025'in Türkiye ekonomisi için yapısal reformların hızlandığı, enflasyonun kontrol edilebilir seviyelere çekildiği ve dış dünyayla ilişkilerin yeniden şekillendiği bir yıl olacağını vurguladı. Tokat, özellikle iç piyasada güvenin artması, fiyatlama ilişkilerinin normalleşmesi ve küresel ekonomiye uyum sağlanmasının Türkiye'nin ekonomik görünümünü daha güçlü kılacağını kaydetti. Türkiye ekonomisinin 2024'te başlayan sıkı para politikasının enflasyon üzerindeki olumlu etkileriyle, 2025'in ikinci çeyreğinde piyasalarda olumlu gelişmeler görülebileceğini kaydetti. Tokat açıklamalarına şöyle devam etti;

"Ancak, kurların göreceli olarak sakin seyri, enflasyon hedeflerine ulaşmada olumlu bir işaret olsa da, ihracatçıların rekabet gücünü olumsuz etkilemeye devam edecek. Bu durum, cari açık ve istihdam gibi ekonomik göstergeleri olumsuz şekilde etkileyebilir. Türkiye'nin 2025 yılı, özellikle çevremizdeki savaşların gidişatına göre şekillenecek. ABD'deki yeni yönetim ve yeni politikaları ile birlikte, Rusya-Ukrayna savaşının sona ermesi ve Suriye'deki terör örgütlerinin etkisiz hale getirilmesi durumunda Türkiye, bölgesel gücünü pekiştirecek ve ülke ekonomisi için yeni fırsatlar doğuracak. Ancak, olumsuz bir senaryoda, bölgedeki jeopolitik sorunların artması, Türkiye açısından politik ve ekonomik risklerin artması anlamına gelecek" diye konuştu.

"NORMALLEŞME ADIMLARI OLUMLU ETKİ GÖSTERECEK"

Atılım Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Saygılıoğlu, 2024 yılı Mayıs'tan sonra ekonomi ile ilgili olarak uygulanan normalleşme adımlarının 2025'te olumlu etkisini göstermeye devam edeceğini vurguladı. Saygılıoğlu, "CDS risk priminin yüzde 900 bandından sonra yüzde 200'lere doğru düşmesi Türkiye'nin dış borç ve kaynak girişi için olumlu bir gelişme olarak görünüyor. Eksilere dönüşen ve ciddi risk oluşturan Merkez Bankası döviz rezervlerinin 165 milyar dolara ulaşması, yüksek maliyetlerine rağmen, ciddi bir rahatlamayı ortaya koyuyor. Kur korumalı mevduatın durdurulması ve tedrici de olsa ortadan kaldırılması normalleşme adına önemli bir adım olarak görülüyor. Bankacılık ve finans sisteminin makro ihtiyati tedbirlerle regüle edilmesi olumlu sonuçlarını gösteriyor. Türk lirasının döviz karşısında güçlenmesi ve Türk lirası mevduatın artması da bir başka normale dönüşü ifade ediyor. Bu arada siyasi risklerine rağmen Hükümetin asgari ücret artışını sınırlı tutmasını enflasyonla mücadele adına önemli bir adım olarak görmek gerekiyor" dedi.

"EN ÖNEMLİ RİSK ENFLASYONLA İLGİLİ BEKLENTİLER"

Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Yıldıran, 2025'in Türkiye ekonomisi için zayıf ümitlerin güçlenebileceği bir yıl olduğu görüşünde. Para politikasındaki güçlü mesajların, maliye politikasında daha net verilmemesi nedeniyle ekonomik iyileşmenin topallayarak devam ettiğini ifade eden Yıldıran, yakın bölgelerdeki siyasi istikrarsızlıkların da ekonomi politikasına yansımaları olacağını kaydetti. 2025'in öncelikle enflasyonla mücadele politikasının somut sonuçlarının görülebileceği bir yıl olacağına işaret eden Yıldıran, "Enflasyonla mücadelede TCMB'nin öncülüğündeki para politikasının daha olumlu sonuçları ortaya çıkacak. Yılsonunda enflasyonda yüzde 25'e yakınsama olabilir" dedi.

Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Savaş Erdoğan, tüketim esaslı büyümenin devam ettiğini ve döviz kurunda olası yukarı yönlü hareketlerin enflasyonu kalıcı ve hızlı bir şekilde aşağıya çekmeyeceğini belirterek, enflasyonun yıllık olarak yüzde 25-27 aralığında 2025'i kapatacağı öngörüsünü paylaştı.

2025'te maliye politikasının daha etkin olması ve yapısal dönüşüme önem verilmesi gerektiğini vurgulayan Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova, maliye politikasının desteğinin olmaması durumunda yaklaşık yüzde 30'lar civarında bir enflasyonun çok olası gözüktüğünü kaydetti.

Prof. Dr. Ramazan Aktaş, dezenflasyon politikası devam ederse yılsonu tüketici fiyat endeksi (TÜFE) beklentisini yüzde 20-30 aralığında olduğunu söyledi. Prof. Dr. Yusuf Dinç ise, yıl sonu TÜFE beklentisini yüzde 25 olarak ifade etti.

FAİZ İNDİRİMLERİ İLK YARI DAHA GÜÇLÜ OLACAK

Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Filiz Eryılmaz, yılsonu enflasyon hedefinin yüzde 28 olduğunu dile getirdi. Eryılmaz, enflasyonun 2025'in ilk yarısında daha hızlı düşeceğini, ikinci yarısında özellikle baz etkilerinin de devreden çıkmasıyla birlikte düşüş hızının yavaşlayacağını kaydetti. Eryılmaz, yıl ortasında enflasyon beklentisinin yüzde 33-35 arası olduğunun altını çizdi. 2025'te TCMB'nin sekiz toplantı yapacağına işaret eden Eryılmaz, "Muhtemelen, bu toplantıların tamamında bir faiz indirimi gelecek. Enflasyon yılın ilk yarısında daha hızlı düşeceği için faiz indirimlerinin de ilk yarısında daha güçlü olacağını düşünüyorum. Dolayısıyla yüzde 47.5 olan politika faizinin yılın ikinci yarısında yüzde 31'e kadar gerileyeceğini düşünüyorum" dedi.

"DEZENFLASYON SÜRECİ DEVAM EDECEK"

Türkiye ekonomisinin en önemli sorununun enflasyon olduğunu ifade eden Prof. Dr. Doğan Cansızlar ise, 2023 Haziran'dan itibaren rasyonel politikalara dönülerek enflasyonunun denetim altına alınmaya çalışıldığına işaret etti. Üretimi büyük ölçüde ithalata dayalı olan Türkiye'de maliyet enflasyonunun önemli bir bileşeni olan kurların sabit kalmasının enflasyona arz yönüyle olumlu etki yaptığını dile getiren Cansızlar, "Ancak; Kur Korumalı Mevduat (KKM) nedeniyle yaklaşık 1.3 trilyon lira maliyeti de unutmamak gerekir. Faizin yüksek olmasının yarattığı etkiyle mallara olan talebin düşmesi talep enflasyonunu frenlemekle birlikte hizmetlere yönelik talepte azalma olmaması, kayıtdışılık ve enflasyon beklentilerindeki bozulma ise talep enflasyonunu olumsuz etkiliyor. Özetle, enflasyon yeterince gerilememekte. 2024'ü yüzde 45 civarında tamamlayan enflasyonun 2025'te de yüzde 30 civarında gerçekleşeceği tahmin ediliyor" diye konuştu.

Ankara Hac Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Çetinkaya, 2025'te dezenflasyonist sürecin devam edeceğini belirterek, şunları söyledi:

"Manşet enflasyonda 40'lı seviyeleri hızlı bir şekilde geri çekilme olacak ama 30'lu seviyelere indirmek biraz zor olacak. Muhtemelen yıl sonunu yüzde 26-30 arasında bir TüFE enflasyon değeri olası. Özellikle iç talepteki daralma ve dış talepte süre gelen sorunlar büyümeyi zayıflatacak. Büyümenin zayıflaması da istihdam piyasasında bir zayıflama döngüsüne neden olabilecek."

"ENFLASYON İLK ÇEYREKTE HIZ KAZANABİLİR!"

Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ata Özkaya, 2025 yılı birinci çeyreğinde enflasyonun hız kazanmasının yüksek ihtimal olduğunu vurguladı. 2025'te asgari ücrete yapılan yüzde 30 artışın dezenflasyonist sürece düşünüldüğü kadar katkı yapmayacağını ifade eden Özkaya, "Açlık sınırı dört kişilik bir ailede 22 bin liraya çok yakın. Bekar bir çalışanın yaşama maliyeti 25 bin lira üzerinde seyrediyor. Bazı sektörlerde işgücü piyasasının oldukça sıkı olduğu düşünüldüğünde, bu sektörlerde enflasyonist etki halihazırda çıktığı açığı ile de besleniyor. 2024'te reel ücretler oldukça geri kaldığı düşünüldüğünde enflasyonu besleyen ana unsurun enflasyon beklentileri ve bunu etkileyen kamu harcama hızı olduğu rahatça görülebilir. Aynı dönemde, Suriye dış politikası temelinde kamu harcamalarının artacağını, bunu sürdürmek için de dolaylı vergi artışları olacağını değerlendiriyorum. Bunun da etkisiyle ilk çeyrekte enflasyonun hız kazanması yüksek ihtimal. Reel sektörün uzun dönemli arz imkanlarını artıramaması yeterli ürün geliştirme kapasitesini elde edememesi ve inovasyon yapma stratejisi benimsememesi nedeniyle ihracat pazarı orta teknoloji talebine sıkı sıkıya bağlı. Bu yüzdeni TCMB politika faizini para politikası kuralları uyarınca düşen yıllık enflasyon uyarınca aşağı çekecektir. İlk çeyreği yüzde 42.5 'e doğru tamamlayacaktır" diye konuştu.

"ADİL ÜCRET POLİTİKASI ÖNEMLİ"

2025'in ilk yarısında yüksek baz etkisiyle enflasyonda belirgin bir gerileme görülebileceğini dile getiren Prof. Dr. Esra Kabaklarlı, bu sürecin yapısal faktörler nedeniyle dalgalı bir seyir izleyebileceğini kaydetti. Kredi büyümesinin kontrol altında tutulması ve Türk Lirasındaki değer kaybının sınırlanmasının, enflasyonla mücadelede kritik öneme sahip olduğunu vurgulayan Kabaklarlı, "İç talep görece zayıf seyrederken, ihracat performansı büyüme açısından önem kazanacak. Türkiye'de otomotiv sektörünün üretiminde görülen daralma gerek Avrupa pazarının gerek Türkiye'de talebin daralmasından kaynaklanmışken gelecek yeni Çinli elektrikli otomobil yatırımları sektörü canlandırabilir. İşgücü piyasasına etkilerine bakarsak 22 bin lira civarında belirlenen asgari ücretin açlık sınırının altında kalması epey bir hayal kırıklığı yaratmış durumda. Merkez Bankası'nın 2025 yılı hedeflenen enflasyon oranına paralel bir şekilde belirlenen asgari ücretin enflasyonla mücadele için bir tehdit oluşturmadığı görülmekte. Ancak işgücü piyasası açısından bakarsak Nobel ödüllü Prof. Dr. Acemoğlu, Türkiye yüksek gelirli ülkeler sınıfına girmek istiyorsa bunu daha fazla asgari ücretle değil artırılmış verimlilik anlayışıyla sağlayabilir demecinde bulunmuştu. Yani verimlilik artış gösterdikçe işçi ücretleri de onunla beraber artmaya devam edecektir. Ancak baktığımız zaman yine de daha adil bir ücret politikasının önemli olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.

BÜYÜME BEKLENTİSİ YÜZDE 3 BANDINDA

Ekonomistlerin 2025 yılı büyüme beklentileri yüzde 3-4 aralığında yoğunlaşıyor. Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Filiz Eryılmaz, Türkiye ekonomisinin 2024 ve 2025 yılında yüzde 3 bandında büyümesini beklediğini söyledi. Büyüme performansı açısından 2025 yılını ikiye ayırmak gerektiğini ifade eden Eryılmaz. "Büyümenin dinamikleri, iç ve dış talepteki baskı açısından yılın ilk yarısının geçen yıla benzeyeceğini, ama özellikle faiz indiriminin ekonomiye yansımalarının yılın ikinci yarısında yansıyacak olmasıyla, yılın ikinci yarısının ilk yarıya göre kısmi bir iyileşme olacağını düşünüyorum" dedi.

Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Savaş Erdoğan, her ne kadar talep kısılarak enflasyon düşürülmek istense de talebin hızlı bir şekilde düşmediğini, buna bağlı olarak hizmet ve inşaat sektörünün katkısı ile büyümenin yıllık yüzde 3.5 civarında olacağını kaydetti.

2025 yılı GSYH büyümesinin, iç reformlar, dış ticaret stratejileri ve global ekonomik koşullara bağlı olarak şekilleneceğini dile getiren Prof. Dr. Ramazan Aktaş, makroekonomik istikrarın sağlanması ve yapısal reformların devam etmesi durumunda, Türkiye'nin 2025'te yüzde 3 ile yüzde 4 bir büyüme gerçekleştirmesini beklediğini söyledi.

Prof. Dr. Nevzuat Saygılıoğlu, daralan ekonomi nedeniyle 2025 yılı sonu GSYH büyüme beklentisini yüzde 3 civarında olduğunu dile getirdi.

Prof. Dr. Yusuf Dinç, inşaata bağlı olarak değişkenlik gösterebileceğini not düşerek, 2025 sonunda yüzde 3 civarı bir büyüme beklediğini dile getiren isimlerden

Uygulanan dezenflasyon programının sonucu büyüme oranının 2024'te düştüğünü vurgulayan Prof. Dr. Doğan Cansızlar, "2024 yılının ortalama yüzde 2.5-3 arasında bir büyüme oranı ile tamamlanacağı, 2025 yılında da büyümenin yüzde 4 civarında olacağı tahmin edilebilir" dedi.

Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersan Öz, 2025 yılı sonu için OVP'de yüzde 4 olarak tahmin edilen büyümenin, politikalarda sıkı duruşun da etkisiyle OVP tahmininin altında kalarak yaklaşık yüzde 3 oranında gerçekleşebileceğini belirtti.

İŞSİZLİK ORANI BEKLENTİLERİ YÜZDE 9-10 BANDINDA

Ekonomistlerin 2025 yılı sonu işsizlik oranı beklentisi yüzde 9.5-10 oranında yoğunlaşıyor. Türkiye'de özellikle son yıllarda işsizlik oranlarının yüzde 9 civarında kaldığına işaret eden Prof. Dr. Savaş Erdoğan, büyümenin işsizlik oranının azaltmadaki korelasyon değerinin düşük kalması nedeniyle işsizlik oranının yüzde 9 civarında salınacağını vurgulayarak, 2025 yılı sonunda işsizlik oranının yüzde 9.5 olmasını öngördüğünü kaydetti.

Prof. Dr. Murat Yülek, devam eden yapısal zorluklar ve ılımlı ekonomik büyüme dikkate alındığında yılsonu işsizlik oranı beklentisinin yüzde 10.5-yüzde 11 aralığında olduğunu açıkladı.

Prof. Dr. Yusuf Dinç, yılsonu işsizlik oranı beklentisini kur düşmezse yüzde 8, kur düşerse yüzde 10.5 olarak ifade etti.

TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atılım Murat ise 2025 yılı sonu işsizlik oranı beklentisini yüzde 10 olarak ifade etti. Atıl işgücü oranının 2024 yılı Kasım'da bir önceki aya göre 0.6 puan artarak yüzde 28.2'ye yükseldiğine işaret eden Murat, bu oranın özellikle yılın ilk altı ayında yüksek kalmaya devam edebileceğini, ikinci altı ayda ise izlenecek ekonomi politikalarına bağlı olarak iyileşebileceğini kaydetti. Yılsonu enflasyon beklentisini yüzde 25 olarak ifade eden Murat, büyüme tahmininin ise yüzde 2-3 civarında olduğunu dile getirdi.

Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersan Öz, 2025 yıl sonunda işsizlik oranının tek hanede devam ederek OVP'ye uyumlu olarak yaklaşık yüzde 9.6 oranında gerçekleşmesinin beklenebileceğini kaydetti.

"KALICI DÜŞÜŞ ZOR"

Şimdide cari işlemler dengesi beklentilerine bakalım. Yılsonu cari işlemler açığı öngörüsünü 25 milyar dolar olarak ifade eden Prof. Dr. Savaş Erdoğan, özellikle altın ithalatına 2025 yılında çıkacak olan iznin, cari açığı arttırıcı bir etki yaratacağını vurguladı. Erdoğan, "Ayrıca Türkiye'nin ihracatın hala orta düşük teknolojik ürünler buna karşılık ithalatının ise orta üst ve yüksek teknolojik ürünlerin olduğu düşünüldüğünde cari açıkta kalıcı bir düşme görülmesi zor" dedi.

TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atılım Murat, cari dengenin yılın ilk yarısında dengede kalacağını, ikinci yarıda ise kredi musluklarının açılmasına bağlı olarak biraz bozulabileceğini belirterek, 2025 yılının 25 milyar dolar düzeyinde cari açıkla kapatılabileceği öngörüsünü paylaştı.

Prof. Dr. Murat Yülek, ticaret dinamikleri, enerji maliyetleri ve ihracat performansına bağlı olarak 2025 yılı sonu için cari açık beklentisini yaklaşık 40 milyar dolar olarak dile getirdi.

Prof, Dr. Mustafa Yıldıran'a göre ise 2025 cari dengenin en zor yılı olacak. TCMB politikaları nedeniyle değerli döviz kuru oluşacağı için ihracatın zorlaşacağı ve ithalatın artacağı bir ortam oluşacağını dile getiren Yıldıran, "2025 yılında cari dengedeki düzelme süreci sona erecektir. Yıl boyunca cari açığın artacağı trend oluşacaktır" ifadelerini kullandı

CARİ FAZLA BEKLEYEN DE VAR

2024 yılı itibarıyla Türkiye'nin makro verilerine ilişkin önemli bir iyileşmenin cari açık tarafında görüldüğünü vurgulayan Prof. Dr. Ersan Öz, "2025 yıl sonunda cari açık 28 milyar dolar seviyesinde bir açık vermesi beklenebilir. Dışsal faktörler ve jeopolitik gelişmeler tahminleri önemli ölçüde etkileyebilir. Global belirsizliklerin artması halinde tahminler kırılgan hale gelecek. Ancak mevcut görünüm hem küresel hem de ulusal ekonomilerde belirsizliklere işaret etse de risklerin aşağı yönlü bir seyir izlediğini gösteriyor. Bu durum önceki yıllara kıyasla 2025 yılına nispeten daha iyi konumda başladığımızı gösteriyor" dedi.

Türkiye ekonomisi büyük ölçüde ithalata dayalı olduğu için büyüme azaldığında cari açığın da azaldığını vurgulayan Prof. Dr. Doğan Cansızlar, "Bunun nedeni ekonomide büyüme düşünce ithalatın azalması ve cari açığın kapanması hatta fazlaya dönüşmesidir. Cari açığın azalması; ilk bakışta olumlu olsa da ekonomik büyümenin gerilemesiyle ve altın ithalatına kota uygulaması ile ortaya çıktığı için bir anlamda da olumsuz gidişin işaretidir. Cari işlemler dengesinin 2024 yılında 5 milyar dolar, 2025 yılında ise 20 milyar dolar civarında açık vermesi tahmin edilebilir" dedi.

Galatasaray Üniversitesi Öğretimm Üyesi Doç. Dr. Ata Özkaya, cari dengedeki iyileşmenin geçici ve stabil olmadığını vurguladı. Özkaya, "Yurt dışı tüketim talebini azaltmaya yönelik önlemler devam edecek. Ancak, enerji fiyatları ve altın ithalat sınırlaması üzerinden sağlanan iyileşme, sanayi sektörlerinin aramalı ve sermaye malı ithalatını artırması ile tekrar negatife döner. Suriye'de yönetim istikrarı meydana gelmezse, turizm gelirlerinde azalma beklenmeli"

Prof. Dr. Yusuf Dinç ise 2025 yılı sonu itibarıyla 10 milyar doların üzerinde cari fazla beklediğinin altını çizdi.

"KAMU MALİ DİSİPLİN ZORLAYACAK"

Prof. Dr. Mustafa Yıldıran, 2025'te kamu mali disiplinini zorlayacak en önemli sorunun, Suriye'nin yapılanması ile deprem bölgelerindeki inşaatlar olacağını söyledi. TCMB'nin faizleri düşürmesi sonucunda, özel kesim tüketim harcamalarındaki artış dolaylı vergi tahsilatlarını artırıcı etkisiyle bütçe disiplini öngörüler doğrultusunda gerçekleşebileceğini dile getiren Yıldıran, "Yıl boyunda Türkiye'nin kredi notlarında bir veya iki olumlu artış da borsaya olumlu yansıyacaktır. Fakat enflasyon hedefindeki sapmalar ve cari dengedeki eğilimin değişmesi neticesinde son çeyrekte borsanın negatif eğilimli olması da muhtemeldir. Yıl sonunda dolar kurunun yüzde 20 seviyesinde bir değerleme olması muhtemel. Bütçe dengesi ise negatif yüzde 3.5-4 aralığında gerçekleşebilir" dedi.

Prof. Dr. Zeynep ÖKTEN / İstanbul Nişantaşı Üniversitesi Öğretim Üyesi

"Tüm aktörler için zor bir yıl olmaya aday"

2025'te enflasyon açısından küresel ekonomilerden ayrışmış ve enflasyon sorununun yarattığı problemlere çare bulmaya çalışan bir Türkiye ekonomisi bizi bekliyor. Gelir dağılımı adaletsizliğinin yüksek olması uygulanan para politikasının da etkinliğinin azalmasına sebep olurken 2025'te enflasyonun yüzde 20'lere gelebilmesi için çok daha farklı hikaye ve araçlara ihtiyacımız olacak. Sadece sıkı para politikası ile enflasyonun gelebileceği nokta 2025 sonunda ancak yüzde 30'lar civarı olabilecek. Küresel ekonomideki problem ise jeopolitik risklerin yükselmesi ve Trump'ın korumacı politikalarının yaratacağı olumsuz etkinin oluşturduğu belirsizlik iklimi. Çin ekonomisinin düşük büyüme hızı ve mali politika paketlerinin ekonomide beklenen canlanma etkisini yaratmaması küresel ekonomideki endişeleri de arttırmakta. 2025'te bolca coin piyasasını, yapay zekayı, korumacılık politikalarını, çılgınca artan dolar milyarderlerinin servetleri ve önlemlerin alınmadığı iklim krizini konuşmaya devam edeceğiz. Asgari ücret artışı enflasyonun çok gerisinde kalmış ve ücretlinin büyük fedakarlık yapması istenmişken işveren açısından da dolar bazında yükselmiş ve ne çalışanı ne işvereni memnun etmeyen bir durum ortaya çıkmıştır. Ezcümle 2025 ekonominin tüm aktörleri için zor bir yıl olmaya aday ancak faiz indirim dönüşünün başlamasıyla ikinci çeyrekte sonra üretim tarafında bir canlanma görme ihtimalimiz var.

Prof. Dr. Berrin Ceylan ATAMAN / İstanbul Topkapı Üniversitesi, Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi

"Sağlık sigortası ve yaşlı bakım hizmetleri talebi artacak"

Nüfus yaşlanması kapsamında sağlık sigortası ve yaşlı bakım hizmetleri talebi artacaktır. Teknoloji alanında yapay zeka (AI) ve makine öğrenimi yatırımları 2025'te yüksek büyüme potansiyeline sahip olacaktır. Yeşil ekonomiye geçiş yatırımcıları yenilenebilir enerji, elektrikli araçlar, karbon emisyonu azaltma teknolojileri ve çevre dostu altyapı projelerine yöneltecektir. Türkiye'de 2024 yılı için yatırımlardaki büyüme hızı yüzde 2.96 iken 2025 hedefi yüzde 3.5 tahmin ediliyor. Hem kamu hem de özel sektör yatırımlarında artış bekleniyor. Yatırımların imalat sanayi ve enerji sektöründe ağırlık kazanacağı öngörülüyor. Savunma harcamalarının artması da beklentiler içinde. Öte yandan ülkemizde dijital ve yeşil teknoloji alanlarında projelerin de hayata geçmesi olası. 2025'te teknoloji ağırlıklı yatırım stratejilerinde insan ve makine iş birliği önemli. Yüksek katma değerli işlerde istihdam artarsa ücretler de artacağı için ekonomik refah düzeyi yükselecektir. Ancak Türkiye'de ekonomik büyümenin büyük ölçüde inşaat sektörü merkezli olması yüksek katma değerli üretime geçiş yönünde bir işaret vermiyor. Yabancı sermayenin ülkemize gelmesi için güçlü bir ekonomik alt yapı kurulması ve ekonomik istikrarın sağlanması şarttır. Bu bağlamda Türkiye ekonomisinin bir dezenflasyon sürecinde olduğunu dikkate almak gerekir. Enflasyonla mücadelenin ekonomiyi daraltıcı etkisi istihdamı olumsuz etkileyecektir. Ekonomik daralmanın yükünün ekonomik kesimler arasında eşit dağıtılmasının önemine vurgu yapmak gerekir.

Prof. Dr. Sinan ALÇIN / Kırklareli Üniversitesi Öğretim Üyesi

"Küresel ticaret savaşları devam eder"

Yılın başlangıcında Trump'ın başkanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte birinci Trump döneminde yarım kalan küresel ticaret savaşları yeni bir fazda devam edecek. Bunun sinyallerini alıyoruz. Özellikle otomotiv piyasası üzerinden küresel ticarette hem Çin'e hem de kendi bölgesindeki Kanada ve Meksika'ya karşı uygulayacağını söylediği gümrük tarifeleri bunu gösteriyor. Dolayısıyla burada bir sıkışma olacak. İkincisi Hindistan'ın 2025 yılı ile birlikte Çin'in başı çektiği, RCEP (Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık) içindeki rolüne karşı ABD'nin Hindistan'ı bizar daha güçlendirecek hamleler yapabileceğini düşünüyorum. Bu da küresel ticaretin yönünü etkileyecek. Öte yandan bölgesel çatışmalar, Ukrayna-Rusya savaşı, İsrail'in Gazze'ye saldırısı, Suriye'deki yeniden yapılanma süreci küresel ekonomi üzerinde etkili olacak. Avrupa alanı açısından da mevcut daralma eğiliminin devam etmesini bekleyebiliriz. Özellikle Rusya'nın, Ukrayna üzerinden gaz sevkiyatını da sona erdirmiş olmasıyla birlikte yavaşlayan Avrupa ekonomisinin durma noktasına geldiği bir yıl olabilir.

Prof. Dr. Ramazan AKTAŞ / TOBB ETÜ Öğretim Üyesi

"Türkiye yatırımlar için cazibe merkezi olabilir"

Türkiye, 2025'te uluslararası doğrudan sermaye çekmek için ekonomik, hukuki, dijital ve sektörel reformlarla bir cazibe merkezi haline gelebilir. Politika değişiklikleri ve uluslararası standartlara uygun adımlar atarak, Türkiye, küresel ekonomik sistemde daha fazla yer almak ve yatırımcıları çekmek için güçlü bir konum elde edebilir. Bu yıl, çevre, toplum ve yönetim (ESG) kriterlerine dayalı yatırımlar artacak. Pandeminin ardından sağlık sektörü dijitalleşmeye devam edecek. Tele sağlık, biyoteknoloji ve kişiselleştirilmiş tıp alanlarında yeni iş modelleri ortaya çıkacak. Tüm sektörlerde digitalleşmenin (AI; VR gibi) arttığı gözlenecek. Yatırım ve girişimcilik açısından cazip olacak diğer sektörler arasında internet pazarlama ve reklam ajansları, sağlıklı fast-food ürünleri, yaşlı insanlar için evde bakım hizmetleri; bilgisayar ve cep telefonu uygulaması yazılımları, oyun yazılımları geliştirme, emeklilere yönelik eğitim, eğlence ve dinlenme hizmetleri, bebek bakım teknolojileri yer alıyor. Ayrıca, geri dönüşüme yönelik sektörler, butik sağlık hizmetleri sektörü, organik tarım ve hayvancılık, endüstri 4 danışmanlık hizmetleri, uzaktan eğitim teknolojisi de yatırım ve girişimcilik açısından cazip olacak.

Prof. Dr. Erhan ASLANOĞLU / Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi

"Büyümede ayrışmanın artacağı bir yıl"

2025 yılının en önemli gündemi Trump'ın ikinci döneminde nasıl bir ekonomi ve uluslararası politika izleyeceği olacak. Korumacı politikanın ne boyutta olacağını anlamaya çalışacağız. İkincisi jeopolitik gelişmelerin nasıl evrileceği olacak. Trump'ın Rusya-Ukrayna savaşını bitirmesini bekliyoruz. Ama Ortadoğu'nun nasıl şekilleneceğine yönelik belirsizlikler yüksek. Dünyada büyüme yüzde 3 civarında olacak görünüyor, riskler aşağı yönlü. 2025'in, büyümede ayrışmanın arttığı bir yıl olma ihtimali yüksek. Örneğin Amerika daha iyi büyüyecek. Avrupa'da büyüme daha olumsuz seyredecek. Hindistan, Suudi Arabistan daha iyi olacak. Çin, Brezilya daha olumsuz gidecek. Başta jeopolitik ve siber güvenliğe ilişkin olmak üzere riskleri ortaya çıkmazsa, G-20 ortalamasını söyleyeyim dünya yüzde 2 civarında düşük enflasyonlu bir dönem geçirmeye aday görünüyor. 2025 yılında güçlü dolar ve yavaşlayan dünya ekonomisiyle birlikte emtia sanayi emtiaları baskı altında kalacak. Petrolde jeopolitik risklere bağlı yukarı yönlü hareketler olabilir.

Prof. Dr. Burak ARZOVA / Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi

"Trump etkisi çokça hissedilecek"

2025 yılı Trump politikalarının etkisinin çokça hissedileceği bir yıl olacak. Küresel ekonominin getirilecek tarife önlemleri nedeniyle yavaşlaması muhtemel. Trump güçlü dolarla çalışmayı seviyor ve bu gelişen ülkeler açısından iyi bir haber değil. 20 Ocak.2025 sonrası Trump''ın ilk yüz günlük programını öğrendiğimizde çok daha fazla bilgiye sahip olabileceğiz. Trump yönetimi ile kripto varlıkların varlık sınıfları içerisinde çok daha ön plana çıkacağı bir dönemi göreceğiz. Kripto varlıkları temel alan varlıklar çeşitlendirmesine daha çok rastlayacağız.

Prof. Dr. Doğan CANSIZLAR / Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi

"Büyük değişimlerin yaşanacağı bir döneme giriliyor"

2025 ve sonraki yıllarda dünya ekonomisini etkileyecek önemli başlıklar arasında Rusya-Ukrayna ile İsrail-Filistin ve Suriye'deki gelişmeler, göçmen ve yabancı girişlerinde daha sıkı kontroller ve kısıtlamalar, toplu sınır dışı etme operasyonları yer alıyor. Başta Çin menşeli olmak üzere stratejik ithalat ürünlerine ek vergiler, kotalar konması, ABD-Çin teknoloji ve patent savaşlarının artması, teknolojik bağımsızlık yarışının hızlanması, küresel ticaret anlaşmalarında ABD lehine düzenlemeler için müzakere süreçlerinin başlanması, ABD'nin AB'den ithal ürünlere ek vergiler koyması ve dijital hizmet vergilerine karşılık vermesi, AB'nin karbon vergisi uygulamaları ile birlikte ticari gerilimlerin tırmanması, ABD dolarına alternatif rezerv para arayışları, kripto varlıklara geçişin hızlanması, dijital para birimlerinin küresel rezerv için gündeme gelmesi gibi gelişmeler de diğer önemli başlıklardan. ABD seçimleri sonucu yeniden seçilen Trump'ın yeni döneminin dünya ekonomisine olası yansımaları da oldukça önemli olacak. 2025 yılı belirsizliklerle dolu ekonomik, jeopolitik ve yapısal değişimlerin yaşanacağı dönemin başlangıcı olacak.

Prof. Dr. Murat ÇETİNKAYA / Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi

"Tarife ve gümrük vergileri küresel işbirliğini zayıflatır"

Küresel ekonomilerde en önemli beklenti ve risk Trump ve sonrası uygulamaya koyacağı tarife ve gümrük vergileri olacak. Tarife ve gümrük vergileri, ekonomik entegrasyonu tersine çevirecek ve küresel iş birliğini zayıflatacak. En çok konuşulacak konular, korumacı politikalarla yavaşlayacak büyüme, ticaret yollarında ve tedarik zincirlerinde tıkanıklıklar, demografik yapı, küresel borç krizi, karbondan arındırma olacak. Olası riskler ülkeler arasındaki ticareti daha maliyetli hale getirerek, toplam ticaret hacmini azaltabilecek, küresel ticaret ivme kaybedecek. Tarife artışlarında ürünlerin kapsamının genişlemesi halinde, Türkiye'nin dış ticaret göstergeleri tarife artışlarına bağlı olumsuz yönde etkilenecek. Daha önemlisi Avrupa ekonomisindeki gelişmeler olacak. Mevcut durumda bölgede süregelen sorunlar var. Rusya-Ukrayna savaşı ve sonrasında enerji krizi, Trump'ın AB ekonomisine karşı uygulamayı düşündüğü yaptırımlar ve siyasal kriz Avrupa ekonomisinde toparlanmayı geciktirecek. Bu olgular en büyük ticaret partnerimiz olan bölgenin büyüme dinamikleri zayıflayacak bu da dış ticaret potansiyelimizi düşürecek. Alternatif pazarlar bulmak ya da yüksek katma değerli ve teknolojili ürün ihracatını arttırmamız gerekiyor.

Prof. Dr. Üstün DİKEÇ / Ekonomist

"Örtülü işsizlik alarm veriyor"

2025'te ulusal ekonomide en çok konuşulacak konular, enflasyon, büyüme, cari işlemler dengesi ve işsizlik olacak. Ülkemizin dahil olduğu gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranı yüzde 5'in altında olmaması gerekirken yurtiçi talepteki yetersizlik, iktisadi faaliyetlerde azalma, talep koşullarındaki zayıflama, tarım katkısının düşük seyretmesi, kaynakların etkin kullanılmaması büyümeyi yavaşlatıyor. Sürdürülebilir bir büyüme için yatırımların artması, tasarrufların artırılması rasyonel kaynak kullanımı zorunlu. Ekonomi yönetiminin seçim sonrası 'rasyonel zemine dönüş' programında hedefleri gerçekleştirirken 2024'ün ikinci yarısından itibaren yıllık olarak yavaşlama eğilimine girmesi, rezervlerde artış ve cari açığın düşme eğilimine girmesine rağmen enflasyon hala çok yüksek ve 2025'te kalıcı (yapışkan) bir enflasyonla karşı karşıyız. İçinde bulunduğumuz ekonomik koşullar, dış ticaret savaşları ile jeopolitik gelişmeler nedeniyle cari açık düşmeyecek. TUİK resmi verilerine göre işsiz sayısı ve manşet işsizlik oranı düşerken, hızla büyüyen örtülü işsizlik alarm veriyor. Tanım dışı kalan 'potansiyel işgücü' ve 'eksik istihdam' dahil edildiğinde toplam işsiz sayısı ve işsizlik oranının yüksek oluşu işsizlik sorununun 2025'te de devam edeceğini gösteriyor. 2025'te de sorun olmaya devam edecek diğer bir konu dış borçların fazlalığı ve özellikle kısa vadeli dış borçların toplam borçlar içindeki yüzde 27 olan payı.

Prof. Dr. Yusuf DİNÇ / İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Üyesi

"Kripto paraların yükselişi baş döndürücü olabilir"

2025 yılında bankacılık sektörünün net faiz marjı takip edilmesi gereken temel gösterge olacak. Borsa'da yatırımcı sayısında bir gelişme beklemiyorum. Sektörünün yeni yatırımlarla daha fazla ilgi toplayacağı beklenebilir. Sigortacılık tarafında prim tahsilatların daha tatmin edeceği olacağı anlaşılabilir. Yılın ilk yarısı için yüksek reel faiz ortamının da sigortacılığı destekleyeceği not edilmesi gereken önemli bir husus. Fakat yılın ikinci yarısında portföy performansı dalgalı bir seyir gösterebilir. 2025'in ilk altı ayı için sabit getirili enstrümanların yine tatmin edici yatırım araçları olarak ele alınacağını göreceğiz. Bunun yanında kur seviyesine bağlı olarak borsanın dönem dönem iyi getiri sunabileceği değerlendirilebilir. Yeni durumda kripto paraların performansını öngörmek çok zor fakat şu söylenebilir ki kripto paralar anlamında her şeyin en başında olabiliriz. Yani yükselişi baş döndürücü olabilir. Küresel ölçekte bir devalasyon yılı beklediğimi de söylemek isterim. Türkiye içinse revalasyonu daha muhtemel gördüğümü belirtmeliyim.

Doç. Dr. Filiz ERYILMAZ / Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi

"Gözümüz Çin'de"

Trump'ın uygulayacağı dört temel politika var; göçmenlerin sınır dışı edilmesi, tarifeler, kurumlar vergisinin düşürülmesi, geliştirici maliye politikaları. Bunları ne zaman hangi ölçüde hangi etkide uygulayacağını bilmiyoruz. Bu da Trump politikalarına karşı belirsizlik yaratıyor. Bu çerçevede FED'in Trump politikalarına karşı temkinli olacağını, bir ya da iki faiz indirimine gideceğini düşünüyorum. Avrupa Merkez Bankası tarafında daha hızlı faiz indirim süreci bekliyorum. Haziran ayına kadar politika faizinin yüzde 1.7'ye kadar gerileyeceğini düşünüyorum. Dolayısıyla 2024'ün ilk yarısında ve genelinde FED'in Avrupa Merkez Bankası'na göre daha yavaş faiz indirdiği, Avrupa Merkez Bankası'nın daha güçlü faiz indirmek zorunda kaldığı bir süreç olacaktır. Trump politikalarının Avrupa'ya da doğrudan uygulanma ihtimali var. Bunu bilmiyoruz ancak Trump politikalarını Çin üzerinden Avrupa'yı olumsuz etkisi olacak. Çünkü Çin Avrupa'nın ana ihracat pazarı. Çin'de açıklanan paketler var. 2025'te ihtiyatlı para politikasından orta derecede ılımlı para politikasına geçileceği, daha aktif bir maliye politikası olacağı söylendi. Piyasa hala, yüzde 5'in üzerinde büyüme hedefinden emin değil. Atılan adımlara rağmen 2024 ve 2025'te yüzde 4.7-4.8'lerde büyüme beklentileri var. Onun için gözümüz Çin'de olacak.

Prof. Dr. Murat FERMAN / İstanbul Beykent Üniversitesi Öğretim Üyesi

"Teknoloji verimliliği ön plana çıkarılmalı"

2025 için geçerli olacak; sürekli olarak ve farklı kulvarlarda karşımıza çıkacak anahtar kelime; 'tıkanma ve tıkanmışlık' olacak. Küresel yoksulluk ve yoksunluk ile göç başta olmak üzere insani sorunların sürdürülebilir çözümlere ulaştırılmasında ilerleme kaydedilemeyecek. Avrupa Birliği'nin, Ukrayna sonrası enerji modelinin zorunlu değişiminin de etkisiyle, her alanda yaşadığı kurumsal tıkanma artarak sürecek; COP 29 ile adeta konfirme edilmiş olan 'iklim değişikliği-çevre sorunları' kulvarında tıkanma daha belirli hale gelecek; çevre-dostu jargon ve uygulamalar daha geri plana itilecek. Çin, ekonomide yeniden dönüşüm konusunda ve ABD karşıtı pratik/güncel politikalar geliştirme bakımından tıkanma yaşayacak. Yüksek teknoloji ve AI-Yapay Zeka kulvar ve hisse değerlerinde tıkanma yaşanacak; etik perspektifler öne çıkacak. AB ile Gümrük Birliği revizyonu sürecini sonlandırmadan; Tercihli Ticaret Anlaşmalarını yenilemeden (G.Kore, vb.) ve yenilerini imzalamadan (Tayland, vb.) dış ticaret çerçevesi çizilemeyeceği için herhangi bir ilerleme kaydedilemeyeceği gerçeğinden hareket edilmeli. Çin ile rekabetçi dengesizliğin giderilmesi yolunda aktif adım atılmalı. ABD ile tıkanan dış ticaret dinamikleri yeniden modellenmeli. Kırk küsur yıllık dış ticaret yapılanma yeniden gözden geçirilmeli; aynı bakış açısı turizm için de (başta 'herşey dahil sistemi') benimsenmeli. 'İşgücü verimliliği' yerine 'teknoloji verimliliği' ön plana çıkarılmalı.

Prof. Dr. Ali HEPŞEN / İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi

"Güvenli ve cazip yatırım araçları tercih edilebilir"

2025'te altın, gümüş ve ABD doları gibi güvenli ve cazip finansal yatırım araçları tercih edilebilir. ABD seçimlerinden sonra regülasyonların genişlemesiyle kripto paraların yaygınlaşması mümkün. Ancak yüksek volatilite nedeniyle dikkatli olunması gerekiyor. Teknoloji ve enerji sektörüne odaklı hisse senetleri cazip olabilir. Uluslararası doğrudan yatırımı çekmek için hukuki altyapı güçlendirilmeli ve şeffaflık artırılmalı. Yatırım ortamı iyileştirilmeli. Stratejik sektörlerde yabancı yatırımcılara cazip vergi avantajları sunulmalı. Özellikle Avrupa Birliği'nin Yeşil Mutabakat politikaları ile uyumlu projeler teşvik edilmeli. Türkiye'nin büyük şehirlerinde kentsel dönüşüm projeleri ivme kazanabilir. Ofis, depo, lojistik merkezleri daha değerli hale gelebilir. Faiz oranlarına bağlı olarak orta ve uzun vadede konut talebinde yeniden canlanma beklenebilir.

Prof. Dr. Esra KABAKLARLI / Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi

"Trump ve ekonomi politikaları takip edilecek"

Küresel ekonomide merkez bankalarının kararları belirleyici olacak. Amerika'nın göreve başlayacak yeni başkanı Donald Trump ile beraber uygulanacak ekonomi politikaları tüm dünya tarafından takip edilecek. Özellikle FED'in faiz politikaları ve enflasyonla mücadele stratejisi tüm piyasaları etkileyecek. Avrupa Merkez Bankası'nın da Euro Bölgesi'ndeki durgunluk riski ve enflasyonla nasıl başa çıkacağı merak konusu. Jeopolitik riskler de 2025'te ekonomiyi şekillendirecek önemli faktörlerden. Rusya-Ukrayna savaşının seyri, Suriye'nin yeniden inşası enerji fiyatları ve tedarik zincirleri üzerindeki etkileri yakından izlenecek. Orta Doğu'daki gerginlikler de petrol fiyatları ve küresel ticaret üzerinde baskı oluşturabilir. Türkiye ekonomisinde ise enflasyonla mücadele en önemli gündem maddesi olmaya devam edecek. Merkez Bankası'nın para politikası kararları, döviz kurlarının seyri ve fiyat istikrarı hedefleri piyasaların odak noktası olacak. Küresel ekonomiler açısından teknolojik gelişmeler ve dijital dönüşüm de ekonomiyi şekillendirmeye devam edecek. Yapay zeka uygulamalarının yaygınlaşması, otomasyon ve dijitalleşmenin iş gücü piyasasına etkileri önemli tartışma konuları olacak. İklim değişikliğiyle mücadele kapsamında yeşil dönüşüm yatırımları ve sürdürülebilirlik hedefleri de hem küresel hem de ulusal ekonomi politikalarını etkileyecek faktörler arasında yer alıyor.

Prof. Dr. Ersan ÖZ / Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi

"Maliye ve para politikaları arasındaki uyum kritik"

2025'te OVP'de bütçe açığının yaklaşık 2 puan düşürülmesi hedefleniyor. Bu hedefin gerçekleştirilmesinde harcamaların azaltılması ve gelirlerin artırılmasına yönelik iki temel yaklaşım ön plana çıkıyor. Harcamalar tarafında özellikle enerji tarafındaki sübvansiyonların kademeli bir şekilde azaltılması yönünde olabileceği, gelirler tarafında ise vergi tabanının genişletilmesi, indirim, istisna ve muafiyetlere ilişkin düzenlemelerle sürecin desteklenmesi beklenebilir. Diğer yandan yeni yılın ilk ayında fiyat, vergi ayarlamaları ve yeniden değerleme oranlarının devreye girmesi enflasyon üzerinde baskı yaratacak gelişmelerden olacak. Bu durum 2025 yılında enflasyonla mücadelede maliye ve para politikaları arasındaki uyumu daha kritik bir hale getiriyor. Özellikle dijital ve yeşil dönüşüm, teknoloji yatırımları ülkeye katma değer sağlayacak yatırımlar olduğu için Türkiye'nin bu başlıkları gündemine alması önem arz ediyor. Bunun yanı sıra 2025 yılında küresel ekonominin gündeminde ABD'nin korumacılık politikasını yeniden ön plana çıkarabileceği öngörülüyor. Özellikle ülkeler arasında ticaret mücadelelerinin veya ticaret korumacılığının yeniden canlanması Euro Bölgesi'nin ticaret dengelerinin yeniden şekillenmesine yol açabilecek bir faktör olarak görülüyor. Türkiye dış ticaretinin büyük kısmını AB ülkeleriyle gerçekleştiği göz önüne alındığında bu durumun Türkiye ekonomisi üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğini göz ardı etmememiz gerekiyor.

Doç. Dr. Ata ÖZKAYA / Galatasaray Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi

"İlk çeyrekte enflasyonun hız kazanması yüksek ihtimal"

2025'te, küresel merkez bankaları daha hızlı faiz indirecek beklentisi gerçekçi değil. Küresel ölçekte kamu harcamalarının artmasını bekleyebiliriz. Özellikle ABD yeni hükümeti kamu harcamalarını artıracak, aynı zamanda kamu verimliliğini de artıracak. Bu beklenenin aksine, sıkılaşma anlamına gelebilir. Aynı zamanda, gümrük oranları artışı da, ABD varlık fiyatlarında yükselmeye neden olacağından ötürü, faiz indirimi ile nötrleyici etki yapabilir. Neticede, ABD doları mevcut değerli seviyelerinde uzun dönem yürüyebilir. Gelişmekte olan ülkelere portföy akımları girişi ülke bazlı-sektör bazlı sürerken, orta teknoloji sektörlerde çeşitlenmeyecek, hacim olarak da fazla değişmeyecek. TCMB politika faizini para politikası kuralları uyarınca düşen yıllık enflasyon uyarınca aşağı çekecektir.

Prof. Dr. Nevzat SAYGILIOĞLU / Atılım Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi

"Uluslararası çerçeve risk ağırlıklı"

Küresel düzeyde 2025 yılında ciddi riskler söz konusu. Her şeyden önce İsrail'in Filistin saldırısı sonrası Lübnan, Suriye ve Ürdün'e yönelik saldırılar risklerin başında geliyor. ABD'de ikinci kez ve çok daha güçlü bir şekilde Başkanlığa oturacak olan Trump'ın hamlelerinin ne olacağı da bir başka risk unsurunu oluşturuyor. Özellikle Çin'e yüzde 60 ve Meksika'ya yönelik yüzde 25 ilave gümrük vergisi Türkiye'yi de etkileyeceğe benziyor. AB'nin en güçlü oyuncuları Almanya'da ve Fransa'da ekonomik gelişmelerden kaynaklı siyasi açmazlar ve erken seçim kararları bunun en önemli gerekçelerini oluşturuyor. Öte yandan AB bölgesindeki ekonomik daralma Türkiye'nin ihracat pazarında daralmaya yol açacak ve 2025 yılı ihracatımız etkilenecek. Sürpriz bir şekilde ortaya çıkan Suriye dosyası ağırlıklı olarak fırsat ve aynı zamanda tehdit olarak kendisini gösteriyor. Konunun siyasi boyutu öne çıkıyor. Rusya-Ukrayna savaşı veya dalaşı da tehdit olarak gündemde duruyor. Sözün özü itibarıyla uluslararası çerçeve risk ağırlıklı ve bunun ekonomiye yansımaları da çok fazla olacak. Türkiye gibi ülkeler de bundan çok etkilenecek. Dolayısıyla dünya ekonomisi açısından 2025 yılı genişlemeye uygun olmayacak.

Prof. Dr. Murat ŞEKER / İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi

"Yaşam maliyeti gündemde kalmaya devam edecek"

2025'in, merkez bankalarının faiz indirimine gideceği, küresel enflasyonun önceki yıla göre görece azalarak dengelenmeye doğru ivmeleneceği, güçlü dolar döneminin hüküm sürebileceği bir yıl olmasını bekliyorum. 2025 yılı genel olarak makroekonomik rasyoların küresel düzeyde dengelenmeye başlayacağı bir yıl olabilir. Yani bir denge yılı. Pandemiden bu yana gelen enflasyonist baskının normalleşmeye başladığı, piyasaların daha öngörülebilir olduğu bir yıl olacağını tahmin ediyorum. Büyümeye devam edecek Çin ekonomisine karşı ABD'nin tutum ve davranışlarının sıkça konuşulacağı bir yıl olabilir. Ticaret savaşları şiddetlenirse resesyon riski söz konusu olabilir, büyüme düzeyleri baskılanabilir. Ulusal düzeyde ise yaşam maliyetinin gündemde kalmaya devam edeceği, işgücü piyasasında risklerin taşınacağı bir yıl olacak. Makroekonomik göstergelerde iyileşme ve denge sürecinin yaşanacağı, Merkez Bankası'nın kademeli olarak (eğer enflasyonist baskı hissedilmezse) faizi düşüreceği fakat hanehalkı ekonomisinde 2024'teki sorunların devam edeceğini düşünüyorum. Makroekonomik rasyolarda sağlanacak olası başarının gecikmeli olarak hanehalkına yansıması söz konusu olacak.

Doç. Dr. Hakkı Arda TOKAT / TOBB ETÜ Öğretim Üyesi

"Enflasyon ve para politikaları yine gündemde"

2025 yılının özellikle ilk çeyreğinde enflasyon ve para politikaları gündemde olmaya devam edecek. Merkez Bankaları faiz indirimlerine kademeli olarak devam ederken, özellikle yılın son çeyreğine doğru fonlama maliyetlerinin düşmesi, risk iştahının artmasına ve gelişmekte olan piyasaların daha cazip hale gelmesine yol açacak. ABD başkanının göreve başlaması ile birlikte, ABD'de bir dizi politika değişimi olacak ve finansal piyasalar, özellikle kısa vadede bundan olumlu etkilenecek. Aynı dönemde, ABD ve Çin arasındaki rekabetin kızışması, yeni gümrük vergileri gibi politikalar, uluslararası ticarette dengelerin değişmesine yol açacak. AB ülkeleri, yüksek savunma bütçeleri, enerji güvenliği problemleri ve teknolojik altyapı eksiklikleri nedeniyle 2025'te büyüme ve rekabet gücü açısından zor bir yıl geçirebilirler ve bu durum Avrupa ülkeleri ve ticaret ortaklarını olumsuz etkileyebilir.

Prof. Dr. Mustafa YILDIRAN /Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi

"En büyük sürpriz Bitcoin ve kripto paralarda yaşanabilir"

Dünyadaki cepheleşme sadece savaşlar ve diplomasi de değil, aynı zamanda ekonomi politikalarında da devam ediyor. 2022'den bu yana Rusya'nın Avrupa ekonomisinden yalıtılması politikasının oluşturduğu ambargoların üzerine, küresel ekonomide Trump'ın Çin için uygulayacağı gümrük tarifelerini tartışacak. İsrail'in Orta Doğu'daki saldırganlıkları nedeniyle artan silahlanma yarışı, güvenlik harcamaları şeklindeki kamu harcamalarını etkileyeceği için hem liberal partilerin ekonomi politikalarının sorgulanmasını hem de dünyadaki otoriter eğilimlerin ekonomideki etkinliklerini artırıcı yönde etkileyebilir. Türkiye'nin küresel ekonomideki odak noktası, Suriye, Ukrayna ve Türk Dünyası üzerinden oluşacak dış politikanın ekonomiye yansımaları üzerinden olabilir. Türkiye'nin Ortadoğu'da Suriye'de istikrarın sağlanması katkısı artıkça ekonomik istikrarı da olumlu etkileyecek. Türkiye için önemli bir gelişme de Ukrayna'da barış ortamı sağlanması olacak. Dünyada gelişmeler, doğalgaz fiyatlarının kıs boyunca yüksek seyredeceğini, petrol fiyatlarının ise kontrollü bir artış içinde devam edeceğini gösteriyor. FED'in faiz politikasının ise düşüş yönünde devam edeceği için Trump'ın politikalarının değerli kur yaratacağı beklentisini düzeltecektir. Küresel ekonomide en büyük sürprizler, Bitcoin ve kripto paralar üzerinden yaşanabilir.

Prof. Dr. Murat YÜLEK / OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü

"Korumacı ticaret politikaları tehdit"

Türkiye'nin 2025 yılı için ekonomik görünümü, büyüme ve enflasyon arasında dikkatli bir dengeleme hareketini yansıtıyor. OECD, 2024'teki yüzde 3.5'lik büyüme beklentisinin ardından 2025 yılı için yüzde 2.6'lık daha yavaş bir büyüme oranı öngörüyor. Bu yavaşlama, ekonomiyi istikrara kavuşturmayı amaçlayan daha sıkı mali koşullara bağlanıyor. Bu arada, TCMB'nin 2025 yılı için yüzde 21 olarak öngördüğü enflasyon kalıcı bir endişe kaynağı olmaya devam etmekte. Bu zorlukların ortasında hane halkını desteklemek için hükümet asgari ücrette yüzde 30'luk bir artış yaparak 22 bin 104 Türk lirasına (≈ 630 $) yükseltti. Bu hamlenin aynı zamanda ek enflasyonist baskı yaratması da muhtemel. Türkiye yüzde 42 ile Avrupa Bölgesi'nde en fazla asgari ücretli çalışana sahip ülkelerden biri: Bu orana baktığımızda asgari ücretteki artışın ekonomi üzerindeki etki katsayısının önemi daha da öne çıkıyor. Küresel olarak OECD, 2025 yılı için yüzde 3.3'lük mütevazı bir GSYH büyümesi öngörüyor. Bu oran 2024 yılındaki yüzde 3.2'lik orandan biraz daha yüksek. Benim GSYH büyüme beklentim, daha sıkı finansal koşullar nedeniyle daha yavaş büyümeyi yansıtan yüzde 2.6. Bununla birlikte, korumacı ticaret politikaları toparlanmayı tehdit etmeye devam ederken, gümrük tarifelerinin yeniden canlanması tedarik zincirlerini bozma ve ekonomik ilerlemeyi engelleme potansiyeli taşıyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.