PARA RÖPORTAJ/ İŞ Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, Türkiye'de önümüzdeki 2 yıl boyunca yapılacak turizm yatırımlarında 2.6 milyar dolarlık finansman ihtiyacı bulunduğuna dikkat çekerek, İş Bankası'nın tek başına bu yatırımların tümünü finans edebilecek güçte ve yeterlilikte olduğunu söyledi.
Aran, Aralık ayında 2.5 puanlık bir faiz indirimini hala masada ve ihtimal dahilinde gördüklerini de belirterek, bunun için Kasım ayı enflasyonunun da görülmesi gerektiğini vurguladı. Aran, İş Bankası'nın turizm sektörüne yönelik desteği ve genel ekonomik gelişmelere yönelik sorularımızı yanıtladı.
Turizm yatırımları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Turizm yatırımı için harcanan paranın hem istihdama olan etkisi, hem de döviz gelirine olan etkisi nedeniyle ülkemiz için doğru bir harcama alanı olduğunu söyleyebilirim. Enflasyona tesir eden bir kredi genişlemesi olarak değil, doğrudan enflasyonu düşürmeye yönelik, hatta dış ticaret açığını kapatmaya yönelik çok olumlu bir alan olarak görüyorum. Bu nedenle buradaki kredi sınırlamalarının, turizmdeki yatırımlara özgü olarak tekrar gözden geçirilebileceğini düşünüyorum.
İş Bankası olarak turizm sektörüne ne kadarlık bir kaynak kullandırdınız ve bu kapsamda ileriye yönelik hedefiniz nedir?
İş Bankası olarak turizm sektöründe sadece bir finansör olarak mı yer almak istiyorsunuz?
Tabi ki hayır. İş Bankası ile turizm sektörü bazı alanlarda birlikte hareket edebilir. Bunlardan biri de sürdürülebilirlik. Nitekim bu konuda tüm turizmcilerin ajandasında olan, önümüzdeki 2-3 yıl içerisinde yapmayı düşündüğü dönüşüm konularında bankanın o dönüşüm projelerinin sadece finansörü değil, o projeleri beraber tasarlayabileceği bir paydaşı olabilir. Diğer bir alan da teknoloji. Silikon Vadisi'ndeki inovasyon merkezi aracılığıyla dünyada turizmde teknoloji ve yapay zekâ alanında ne yapıldıysa o değişimi, dönüşümü sektöre aktarabiliriz.
Yıl bitmeden bir faiz indirimi bekliyor musunuz?
Aralık ayında 2.5 puanlık bir faiz indirimi hala masada ve bunu ihtimal dahilinde görüyorum. Ancak önce Kasım ayı enflasyonunu görmemiz gerekiyor. Kasım ayı enflasyonu yüzde 2'nin altında gelirse Merkez Bankası Aralık ayında faiz indirimi yapabilir. Bu da aslında ekonomide öngörülebilirliğin sağlanması adına ve hepimizin 2025 planlarını yaparken Merkez Bankası'nın atacağı adımları öngörebilmemiz adına oldukça yararlı olur. Ben ülkemiz ekonomisinin bu kez bu 2.5 puanlık indirime ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Yılsonu için yüzde 44'lük enflasyon beklentisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Evet, seneyi yüzde 44'lü bir enflasyonla kapatacağımızı düşünüyorum. Nitekim geçen sene, 2025 sonunda yüzde 42 enflasyon olur dediğimde ki şimdi iki puanlık bir sapma ile yüzde 44 olacağını görüyorum. Yüzde 85 enflasyonun olduğu bir dönemde bu hayalcilik olarak görülmüştü. Şimdi yüzde 44'te biteceği konusunda yavaş yavaş bir konsensus oluşmaya başladı.
Politika faizinin yüzde 50 olduğunu dikkate aldığımızda yüzde 44'lük yılsonu enflasyonunun Merkez Bankası'na dediğim 2.5 puanlık indirimi yaptırabileceğini; yüzde 47.5'lik bir politika faizi ve yüzde 44'lük bir yıllık enflasyonla 2025 yılına başlayabileceğimizi düşünüyorum. Aralık ayındaki indirimden kolay vazgeçmemek lazım. Çünkü o indirim bize nefes aldıracak.
50 baz puanlık faizle hep beraber toplum olarak çok ciddi bir faiz yüküne katlanıyoruz. Sadece kendi içimizde birbirimize karşı ödediğimiz faizleri değil, ülke olarak yurt dışına ödediğimiz faizleri de etkiliyor bu. Dolayısıyla bu indirim ülkeye de nefes aldıracaktır.
Önümüzdeki yıl sonu için enflasyon öngörünüz nedir?
Önümüzdeki yıl sonu için izlenen politikalar devam ederse yüzde 24 ve yüzde 26 arasındaki bir noktada enflasyonun bitebileceğini öngörüyorum. Bu arzu ettiğimiz nokta değil ama 80, 90 ile de karşılaştırılmayacak bir nokta. Bu yüzden yüzde 24-26'ya giden yolculuğun hala desteklenmesi, ülkede fiyat istikrarının tesisi için taraflar olarak bir bedel ödüyorsak o bedeli ödemeye devam etmemiz gereken ve herhangi bir şekilde geriye dönüş olarak algılanacak adımların da atılmaması gereken bir noktadayız.
Peki, kredi kartlarındaki donuk alacakların artışı konusunda ne düşünüyorsunuz?
Evet, 2024 yılında, kredi kartlarında çok ciddi bir şekilde NPL artışı görüyoruz. Dediğiniz gibi geçen yıl sonuna göre ekim sonu itibarıyla kredi kartlarındaki donuk alacaklar yüzde 200 arttı. Bu çok net bir şekilde ücretli kesimdeki, maaşlı kesimdeki kredi bozulmasını gösteriyor. Ama buna karşılık ticari kredi tarafında artış yüzde 23 oldu, yıl boyu yaşanan enflasyona baktığınızda bu oran son derece makul görünüyor. Sorunlu alacak oranları da ticari tarafta 31 Aralık 2023'e göre daha aşağıya indi. O yüzden ticari tarafta henüz bozulma görmediğimiz, bozulmanın bireysel tarafta olduğu bir yıl yaşıyoruz.
Ticari taraf bir önceki politikanın para biriktireni olduğu için 2024'te çok iyi kaldı ama 2025 yılında bu kadar iyi kalamaz. 2025 yılında onlar da genel sıkılaşmalardan nasibini alacaklar. Ama bireysel tarafta zaten alarm veren noktalardayız. Onun çok devam etmemesi gerekiyor. Onların da normalleşmesi gerekiyor. 2025 yıl sonunda bireysel ve ticari olmak üzere bankacılık sektöründe NPL oranı bireyselin yukarı çektiği, ticarinin aşağıda olduğu yüzde 2.5'luk bir ortalamada gerçekleşebilir. Şu anda bu oran yüzde 2'nin altında. Sadece bireysel taraf ise yüzde 3'e dayanmış durumda. 2025 sonunda bireysel tarafın yüzde 7'ye de çıkabileceğini düşünüyorum. Bireysel kredi portföyü bizde ticari kredi portföyüne oranla az olduğu için (%75 ticari %25 bireysel) genel kredi portföyünü bozmuyor.
2025 için konut kredilerinde beklentiniz nedir?
2025'te konut kredisinde beklediğimiz faizleri göremeyiz. 2025, böyle bir yıl değil. Konut kredilerinde fiyatı etkileyecek bir faiz yüzde 1'in etrafında olan faiz oluyor. Genellikle aylık yüzde 1 seviyesindeki bir konut kredisi faizi konut fiyatlarını etkilemeye başlıyor. Onun dışında şu anda aylık faiz seviyeleri ne kadar düşerse düşsün konut kredisi için cazip değil.
Asgari ücret beklentiniz nasıl?
Asgari ücretli, sabit ücretli, emekli kesimi bu politikalardan dolayı çok örselendi. Ciddi bir gelir dağılımı adaletsizliği ve ay sonunu getirememe problemi var. Böyle bir ortamda asgari ücretli kesimin beklentisini anlayabiliyorum. Diğer tarafta rekabet etmek, çalışanlarına ücret verirken aynı zamanda işletmesini devam ettirmek isteyen işveren var. İçinde bulunduğumuz konjonktürden dolayı işverenin de rekabet gücü gittikçe zayıflıyor. Bu kolay bir denklem değil. Allah masada olanların yardımcısı olsun. Sadece tek seferde bir oran telaffuz ederek masadan kalkılabilecek bir konu olmadığını tekrarlayabilirim.
Makro ihtiyati tedbirlerin banka karları üzerinde de baskı oluşturduğu belirtiliyor. Faiz indirim sürecinde bu uygulamalarda da gevşeme bekliyor musunuz?
Özellikle enflasyonla mücadelede sonuç alındıkça gevşeme beklerim. Ama bu gevşemenin dozu dediğim gibi enflasyonda kontrolü kaybetme noktasında değil tamamen kontrol ele alındığında olur. Bu nedenle gecikmeli gelir. Mutlaka ilk önce enflasyonda sonuç alınır. Daha sonra kural seti gevşetilir. Yani faiz indirimini daha hızlı yaparlar ama o kurallar bizde kalır. Çünkü arkada bu dengelenme sürecinde pek çok piyasada dengesizlik oluşuyor. Ekonomideki dengelenme sürecinde yük biraz bankaların omzuna yıkılmış durumda. Dolayısıyla bu politikada bankalar en son gevşetilecek taraf olur. Biz Türk bankacılık sektörü olarak bunun normalleşme sırasındaki yükünü çekmeye devam ederiz.
Sektörün konuştuğu en önemli konulardan biri de bankaların enflasyon muhasebesine geçişi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ben yüksek enflasyon varsa enflasyon muhasebesine geçilmesi taraftarıydım. Ama biliyorsunuz bankacılık sektöründe vergileri enflasyon muhasebesiz olarak ödüyoruz. Dolayısıyla enflasyon muhasebesiz olarak vergi ödemeye 2025 yılında da devam edeceğiz. O nedenle enflasyon muhasebesine geçmemizin bir anlamı yok. Yani iki iş yapmış olacağız. Halbuki zaten yurt dışından borçlanan bankaların tümü diğer yabancı para borç aldığımız müşteriler, sendikasyona katılan bankalar için yabancı para cinsinden enflasyona endeksli olarak da bu bilançoları açıklıyor. İçeride de mevcut sistemin devam etmesi, vergi zaten onun üzerinden ödenecekse, enflasyon muhasebesine geçişin de bankalar için bir yıl ötelenmesi mümkün olabilir.
Son çeyrekte özellikle döviz kredilerinde görünüm nasıl?
Merkez Bankası yabancı para kredilere de büyümede sınır getirdikten sonra o sınır çok işlemedi. Çünkü yabancı para kredi iştahı ve Türkiye'deki yabancı para kredi portföyünün büyüklüğü o büyüme sınırları içinde de kredi verilmeye devam edilmesine neden oldu. Firmaların önemli bölümü yabancı para kredi alarak kısa pozisyona geçmeyi ve aldığı kredilerle Türk Lirasına dönüp işletme sermayesi ihtiyacını karşılamayı tercih edince şu anda Merkez Bankası bu alana daha sıkı bir şekilde bakmaya başladı. Bu nedenle burada da kısıtların artma ihtimali artıyor. Her geçen gün daha çok kısıt gelme, o yüzde 1.5 oranın da aşağıya çekilme ihtimali var. Çünkü Merkez Bankası'nın istemediği bir şey oluyor. Yabancı para krediyle içerideki Türk lirasına dönüş hızlanıyor ve TL kredideki büyümeyle içeride lira bollaşıyor. Bu da aslında arzu etmediği bir şekilde enflasyonist etkinin devam etmesine neden oluyor.
Gerek İş Bankası'nın, gerekse genel olarak bankacılık sektörünün son çeyrek karlılıklarına yönelik beklentiniz nedir?
Dokuz aylık bilançoları açıkladık. Dokuz aylık bilançolarda da görüyorsunuz içinde bulunduğumuz ekonomik konjonktür bankalar için bankacılıktan kar etmeyi mümkün kılmıyor. Hepimiz zarar etmemek için mücadele ediyoruz. Dolayısıyla son çeyrekte bu tablo devam eder. Net faiz marjlarımız sıfır seviyesinde. Yani başa baş noktasında. Bilançolarımız kar üretmiyor. Bu nedenle son çeyrekte de benzeri bir tabloyu görürüz. Sürpriz bir son çeyrek karlılığı ya da karsızlığı oluşmaz diyebilirim.
Faizlerin bu seviyesine yabancı yatırımcının ilgisi nasıl?
Aslında dikkat ederseniz bu yüzde 43 seviyesindeki faizler bizim 2 yıllık gösterge tahvillerimizin yıl boyu etrafında dalgalandı. Yani yüzde 45'lere de geldi, yüzde 38'lere de indi. Dolayısıyla bu 43 bandı hala yabancıların 2 yıllık tahvilimize girmesi için cazip bir faiz oranı. Faiz indirim döngüsünün başlayacağını, Türkiye'deki enflasyonun yüzde 20'li seviyelere ineceğini düşündüğümüz bir ortamda 2 yıllık kağıdın yüzde 43 faizinin hala cazip olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla önümüzdeki yıl zaten faiz indirimi başladığında para nereye gider derseniz, ben 2 yıllık tahviller başta olmak üzere bizim 2 yıllık ve 5 yıllık kağıtlarımıza paranın gideceğini, hatta 10 yıllıkların da bundan nasibini alacağını, dolayısıyla faiz indirim tarafında geçen sene gördüğümüz dolardan Türk lirasına geçişin bu sefer Türk lirasından kağıtlar yönüne, tahvillere doğru geçişin başlayacağını düşünüyorum.
Size göre sıkı para politikaları ne kadar sürecek ya da ne kadar sürmeli?
Bizim orta vadeli programda hedeflediğimiz enflasyon tek haneye inene kadar sıkı para politikasının devam etmesi gerekiyor. Sıkı para politikası derken şunu kastediyorum; yüzde 50'lik politika faizi yüzde 20'ye indiği dönemde de sıkı para politikası devam edebilir, yüzde10'a indiğinde de devam edebilir. Dolayısıyla 2025'te de 2026'da da bu sıkı para politikası devam edecek. Oranlar düşse de biz düşündüğümüz kadar rahatlayamayacağız eğer mücadelede başarılı olursak. Enflasyon düştükçe faizin düşmesi kısmı çok önemli. Bu konuda faizi indirip enflasyonun düşmesini bekleme hatasına düşmediğimiz sürece ben sıkı para politikasının devam edeceğini düşünüyorum.
2025 için enflasyon aralığı tahmininiz nedir?
Yıl sonunda yüzde 24-26 bandındaki bir enflasyonun ulaşılabilir bir enflasyon olduğunu düşünüyorum, Aylık enflasyonda geldiğimiz noktaya ve muhtemelen önümüzdeki yıl gelecek enflasyon verilerine bakınca 24-26 aralığındaki bir enflasyonun gerçekçi ve bugüne kadar yaptıklarımızı 2025 yılında tekrarlamamız durumunda olabilecek bir enflasyon olduğunu düşünüyorum. O zaman 2025'te yıllık ortalaması 36 civarına gelir.
2025 yılında nasıl bir ekonomi bekliyorsunuz?
2025 ile ilgili olarak umudum, beklentim hem faizin hem de enflasyonun yarı yarıya düştüğü bir yıl olması… Aralık 2025'te faizin 50'den 25'e indiği, enflasyonun da 44'ten 22'ye indiği bir yolculuk. Bunun, hepimize nefes aldıracak bir süreç olacağına inanıyorum. Öte yandan 2025'te ülke notunun bir basamak daha artmasını, bunun olması halinde de CDS'in 200'ün altına düşmesini öngörüyorum. Dolayısıyla 2025 sonunda çok daha dengeli, çok daha güçlü bir ekonomiye sahip olabileceğimizi düşünüyorum.
Bizim şu anda en büyük riskimiz nedir?
Biz kendi iç dengelerimizi kurmaya çalışırken dışarıda kontrolümüzde olmayan, çok büyük savaşa dönüşebilecek jeopolitik sorunların en büyük riskimiz olduğunu düşünüyorum. Yoksa ekonomiyle ilgili olarak zaten tüm risklerin farkındayız. Onu da bir sıraya koyduk. O sırayla yönetiyoruz. İçeride içsel bir risk görmüyorum. Ama dışarıdan oldukça fazla riske açık olduğumuzu düşünüyorum.
İş Bankası ilk turizm şubesini Antalya'da açtı
Türkiye İş Bankası, stratejik açıdan önem verdiği sektörlerde daha verimli çıktılar elde edilmesi ve katma değerli ürünler üretilmesine katkıda bulunmak amacıyla ihtisas şubeleri açmaya devam ediyor. Şimdiye kadar tarım ve girişimcilik alanlarında teknolojiyi, finansı ve sektörü bir araya getirdiği ihtisas şubeleri açan Banka, buna turizm alanını da ekledi. İlk turizm ihtisas şubesini Antalya Muratpaşa'da açtıklarını belirten İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, 100 yıl önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bankanın, ilk günden bu yana ülkemizin gelişimi ve iktisadi kalkınması açısından önem taşıyan sektörleri desteklediğini söyledi. Turizm sektöründe İş Bankası'nın nakdi kredilerden aldığı payın geçtiğimiz yıl yüzde 9.4 olduğunu bu oranın yüzde 11.2'ye çıktığını, önümüzdeki yıl ise yüzde 12.5 seviyesine ulaşmayı hedeflediklerini belirten Aran, "Şu anda 46 bin turistik otel ve işletmede turizm kartımız kullanılır durumda" dedi.
14. Uluslararası Resort Turizm Kongresi
Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) tarafından, "Kolektif Zanaat, Yeni Çağ Turizmi" temasıyla bu yıl 14.'sü düzenlenen Uluslararası Resort Turizm Kongresi, Türkiye İş Bankası'nın ana sponsorluğunda geçen hafta Antalya'da gerçekleştirildi. Kongrenin açılışında konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, bu yıl kongrenin teması olan "Cumhuriyetimizin Yeni Yüzyılında Turizm" ve "Kolektif Zanaat, Yeni Turizm Çağı" mottosunun sektöre dair güçlü bir vizyon ortaya koyduğunu belirtti. Ersoy, zanaatkârlığın titizlik ve yaratıcılığına vurgu yapan bu mottonun, turizmde yalnızca bugünü değil geleceği de inşa etme sorumluluğumuzu hatırlattığını vurguladı.
"Kira 75 bin lira olunca evden çıktım"
Kira artışlarının Türkiye'nin çok büyük bir kısmının temel sorunu olduğunu da belirten İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, milyonlarca insanın bir sonraki kira yılı geldiğinde 'ev sahibiyle ne konuşacağım' kaygısıyla yaşadığını söyledi.
Çalışanların maaşının yarısının kiraya gittiğini ve kendisinin de ev sahibi-kiracı ilişkisinde ev sahibinin istediği kirayı vermediği için evden çıktığını dile getiren Aran, 'Ev sahibi 12 bin lira olan kirayı 75 bin lira yaptı' dedi.