“Türkiye yabancı yatırımcının radarında”

İnfo Yatırım Genel Müdürü Tarkan Akgül, enflasyonun düşüş hızı ve ekonomik yavaşlamaya karşı direnç denkleminin bu dönemde çok önemli bir etken olduğunu söylüyor. Akgül, yatırımcı için kademeli olarak hisse ağırlığı artırmanın mantıklı olabileceğini düşünüyor…
09.11.2024 11:02 GÜNCELLEME : 12.11.2024 00:01

PARA RÖPORTAJ/ 1990 yılından itibaren sermaye piyasaları alanında faaliyet gösteren İnfo Yatırım Menkul Değerler, halka açık Hedef GSYO, Seyitler Kimya ve Skyalp Finansal Teknolojiler; halka kapalı Hedef Yatırım Bankası, Zen GSYO, Hedef Portföy, Colendi Menkul Değerler şirketlerini de bünyesinde bulunduran Hedef Grubu iştiraki. 2011 yılında halka arz edilen şirket Borsa İstanbul'da İNFO koduyla işlem görüyor. Türkiye'nin yabancı yatırımcıların radarında olduğunu belirten İnfo Yatırım Genel Müdürü Tarkan Akgül, enflasyonun düşüş hızı ve ekonomik yavaşlamaya karşı direnç denkleminin bu dönemde çok önemli bir etken olduğunu söylüyor. Akgül bu nokta da Türkiye ekonomisinin ortodoks düzlemde istikrar kazandığına piyasanın ikna olmasıyla yabancı müdahilliğinin belirginleşeceğinin altını çiziyor.

TCMB'nin toplam rezervlerinin rekor seviyeye ulaştığını ve bu verinin, kredi derecelendirme notu ile CDS gibi metrikler açısından önemli olduğuna da vurgu yapan Akgül, bizimle aynı nota sahip ülkelere baktığımızda bu not seviyesinin adil olmadığına da dikkat çekiyor.

Mevcut piyasa koşullarında hisse seçiminin hiç olmadığı kadar önemli olduğunu da hatırlatan Akgül, her ne kadar portföyde ne kadar hisse senedi ağırlığı olacağı çok kişisel bir soru olsa da şimdiye kadar ağırlıklı nakit veya para piyasasında olan yatırımcı için kademeli olarak hisse ağırlığı artırmanın mantıklı olabileceğini düşünüyor. İnfo Yatırım Genel Müdürü Tarkan Akgül ile para piyasalarına yönelik belli başlı beklentileri ve ileriye yönelik öngörülerini konuştuk.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in 'BIST- 50'deki açığa satış yasağını kaldırmayı değerlendiriyoruz' açıklamasını nasıl yorumluyorsunuz? Bu piyasaya nasıl yansır?

Borsa tarafında açığa satış yasağı ve benzeri kısıtlamaların minimize edilmesini olumlu buluyoruz. Özellikle bu tip enstrümanların yabancı yatırımcı tarafından piyasamızda, arbitraj ve pair trade gibi işlemler için yoğunlukla kullanıldığını biliyoruz. Bu işlemler, piyasada likiditenin artması ve fiyatlamanın değere mümkün olduğunca yakın olmasına yardımcı oluyor. Bu gelişmenin piyasamıza orta vadede trend oluşumu açısından majör bir etki yaratmasını beklemiyoruz. Ancak kısa vadedeki fiyatlamadan da bu durumun piyasanın olgunlaşması açısından olumlu karşılandığını anlıyoruz.

Asgari ücrete yüzde 25 zammın 2025 enflasyon görünümüyle uyumlu olacağı konuşuluyor. Bu orandaki artış borsada hisseleri işlem gören şirketleri nasıl etkiler?

Asgari ücret ve genel ücret artışlarının ne seviyede olacağı ve bunun potansiyel etkileri önümüzdeki yıl için büyük bir soru. Enflasyonist etkinin sınırlı olması açısından beklenen enflasyona göre bir artış yapılması konuşuluyor. Madalyonun diğer yüzünde de azalan alım gücünün ekonomik canlılığı negatif etkilemesi var. Borsanın iyileşmesi için ise enflasyonun düşüş temposu önem arz ederken, sıkı politikaların yan etkisi olarak ekonomik yavaşlamayla birlikte bilançoların bozulması bir baskı unsuru. Tahminimizce beklenen enflasyon ve gerçekleşen enflasyon arasında bir artış gerçekleşecektir. Özellikle reel değerlenmeyle birlikte, personel maliyeti yoğun şirketlerin kârlılıkları törpüleyici etkisini 2024'ün ikinci yarısında gözlemledik. Burada maliyet yönetimi, aynı sektörde şirket bazlı pozitif ve negatif ayrışmalara da sebep oluyor. Gıda perakende, havacılık, beyaz eşya ve imalat gibi hemen her sektörde bunu gördük. Özellikle ihracatçı ve yurt dışı operasyonu olan şirketlerde TL'de reel değerlenmenin negatif etkisi hissediliyor. Döviz kuru artışının enflasyonun altında kaldığı ortamda ihracatçıların gelir büyümesi hem enflasyonla rekabette zorlanıyor, hem de başta personel maliyeti olmak üzere TL bazlı giderlerin artış hızı gelirlerden daha hızlı olabiliyor. Enflasyon muhasebesi de burada çifte kavrulmuş etki yaratıyor. Gelir tablosunda kalemlerin endekslenmesi TÜFE bazlı olduğu için döviz gelirlerinin reel büyümesi muhasebesel olarak zayıf görünürken TL maliyetlerde bu baskı yok. Şimdiye kadar Arçelik, Coca Cola İçecek, Tofaş Otomobil ve Şişe Cam gibi şirketlerde bunun örneklerini gördük. TÜFE'nin şimdiden sonra düşüşü negatif etkinin azalmasını sağlayacaktır.

TCMB'nin son yayımladığı Para Politikası Kurulu toplantı özetini de göz önünde bulundurursak Merkez Bankası'nın faiz indirimine ne zaman başlayacağını öngörüyorsunuz?

Eylül ayında aylık enflasyonun ana eğiliminde bir miktar yükseliş gerçekleşmesinin ardından faiz indirim beklentileri büyük ölçüde 2025'e taşındı. Şimdilerde KKM'nin kaldırılması da gündeme geliyor. Fed'in de faiz indirdiği süreçte döviz talebini minimumda tutabilmek amacıyla bu süreçte faiz muhtemelen bu seviyelerde kalacaktır. Ardından indirim için MB tarafından aylık enflasyonun ana eğiliminde de düşüşten emin olunması isteniyor. Ocak ayında yıllık zamlar sebebiyle enflasyon görece yüksek olur. Tüm bunlar dâhilinde indirim için 2025'in ilk çeyreği muhtemel görünüyor.

Merkez Bankası rezervleri, ekonomiyi rahatlatacak seviyelere tekrar yükseldi mi sizce?

TCMB toplam rezervleri rekor seviyeye ulaştı. Bu veri, kredi derecelendirme notu ve CDS gibi metrikler açısından önemli. Aynı zamanda kur konusunda anlık şokların yumuşatılması ve panik havasının engellenmesi açısından da pozitif. Bu faiz seviyesiyle düzenli olarak artış eğiliminde olan rezervler, tabii ki ekonomik gidişat açısından olumlu.

Türkiye'nin CDS risk primi seviyesi 800'lerden 260'lara kadar düştü. Bunun daha da düşeceğini öngörüyor musunuz?

Hem küreselde artan risk iştahıyla birlikte diğer gelişen ülke ekonomilerine paralel olarak hem de mevcut politikaların devam etmesiyle makro iyileşme neticesinde içsel faktörler kaynaklı CDS'te düşüşün devamını bekleriz. Mevcut seviye, tarihsel olarak Türkiye'nin riskli olarak değerlendirildiği seviyelerde ayrıca bize eşlenik ülkelerden ekonomik olarak daha olumlu noktadayız. Türkiye anlık olarak iyileşme sürecinde ancak makroekonomik iyileşme şimdiden sonra bir miktar zorluk barındırmakla birlikte, CDS'in 260 altına gelme hızı 800'lerden buralara gelme hızından doğal olarak daha yavaş olacaktır.

Türkiye bu yıl üç uluslararası derecelendirme kuruluşundan da not artışı alan tek ülke. Sizce Türkiye ne zaman yatırım yapılabilir ülke konumuna gelir?

Not artışlarının borsayı destekleme etkisi dip seviyeden bugüne kadar büyük ölçüde yaşandı. Ancak bugünden sonra not artırımının hem eski hızını koruması hem de buradaki ivme azalması sebebiyle piyasada kısa vade etkisi sınırlı olacaktır. Türkiye'nin yatırım yapılabilir seviyeye gelmesi için kredi derecelendirme kuruluşları tarafından en azından 3 not artışı daha alması lazım. Bizimle aynı nota sahip ülkelere baktığımızda bu not seviyesinin adil olmadığını görüyoruz. Ancak buradan sonra her seferinde not artışlarının gerçekleşeceğini varsaymamak lazım. Fitch notu artırırken görünümü durağana çevirdi. Sebebini de Türkiye'nin sıkı para politikasının ekonomiyi yavaşlatma sınavını nasıl vereceğini ve enflasyonun düşüşünün zamanlamasını gözlemlemek istemeleri şeklinde gösterdiler. Bu faktörler dâhilinde not artışlarının devamı gelebilir ancak birkaç yıla yayılmak şeklinde gerçekleşecektir.

Tüm bu veriler ışığında Türkiye yeniden yabancı yatırımcıların radarına girer mi?

Türkiye zaten yabancı yatırımcıların radarında. Yukarıda bahsettiğimiz enflasyonun düşüş hızı ve ekonomik yavaşlamaya karşı direnç denklemi bu dönemde çok önemli bir etken. Ek olarak, Türkiye ekonomisinin ortodoks düzlemde istikrar kazandığına piyasanın ikna olmasıyla yabancı müdahilliği belirginleşecektir.

Mevcut piyasa koşullarında endeks için öngörünüz nedir?

Borsadaki baskının sebepleri, şirket kârlılıklarındaki bozulmanın önümüzdeki dönemde ne derece olacağını kestirmenin zor olması ile değerleme konusundaki belirsizlik ve enflasyonun düşüşü konusundaki zamanlama üzerindeki belirsizliktir. Enflasyon düşüş eğiliminde, piyasayı istikrara ikna edecek verilerin gelmesi önemli. Bu da baz senaryoda 2025'in ilk çeyreğine işaret edebilir. Hem değerlemede ucuzluk açısından hem de negatif unsurların fiyatlanması açısından 8700'ler seviyesinin lokal dip olduğuna yüksek olasılık veriyoruz. 10.000 seviyesinin üstünde kalıp 10.400 seviyesine kadar olan boşluğun kapanması ise üst üste düşüş eğiliminde enflasyon verisi gelmesi önemli. O noktada gelebilecek olumlu veriler pozitif bir trende dönüşebilir.

Yatırımcılar sizce mevcut koşullarda portföylerinin ne kadarını hisse senedine ayırmalı? Borsada nasıl bir strateji izlenmeli?

Şirketlerdeki geri alımların da yoğunlaşması ve değerlemelere bakarak buralarda cazip iskontolar olduğunu değerlendiriyoruz. Ancak bu, sayılı hisse senetleri için geçerli. Genele yayılmış bir potansiyel söz konusu değil. Bu da borsadaki baskının başlıca sebeplerinden biri. Hisse seçimi hiç olmadığı kadar önemli. Portföyde ne kadar hisse senedi ağırlığı olacağı çok kişisel bir soru olmakla birlikte, şimdiye kadar ağırlıklı nakit veya para piyasasında olan yatırımcı için kademeli olarak hisse ağırlığı artırmak mantıklı olabilir. Para piyasası fonlarının yıllıklandırılmış getirisi 2025 boyunca düşecektir. Burada mümkün mertebe ucuzluk fırsatlarını buldukça yüzde 30-40 bandında hisse senedi ağırlığının üzerine kademeli olarak çıkılabilir. Bu süreçte kalan kısım için de para piyasası fonları ve değerli metallerdeki cazip getirilerin de portföyü konsolide edici etkisinden faydalanılabilir.

Sizin model portföyünüz yılbaşından itibaren ne kadar getiri sağladı? Portföyünüzde hangi hisseler yer alıyor?

1 Kasım itibarıyla model portföyümüzde bulunan hisseler Migros, Aselsan, Akfen Yenilenebilir Enerji, Astor Enerji, Anadolu Grubu Holding, Turkcell, Torunlar GMYO, Doğanlar Mobilya, TAV Havalimanları ve Mavi Giyim olarak sıralanıyor. Model portföyümüzün yılbaşından itibaren getirisi ise yüzde 36 ile BIST-100 endeksinin 16 puan üzerinde. İnfo Yatırım'daki araştırma ekibimiz, model portföyümüzü ekonomik ve sektörel dinamiklere göre yakından takip etmek suretiyle güncelliyor. Finansallar yayınlandıkça, fiyatlamalar değiştikçe ve ekonomik koşullarda değişiklik oldukça getiri potansiyelleri gözden geçiriliyor. Doğal olarak gerekirse optimum risk-getiri anlayışına göre hisse senetlerinde değişiklik yapılabiliyor.

"İleri derecede İngilizce ve Almanca biliyor"

Nisan 2022'den beri İnfo Yatırım Genel Müdürü pozisyonunda görev yapan Tarkan Akgül, 1997'de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü'nden mezun oldu. İş Yatırım Menkul Değerler'de Uzman Yardımcısı olarak iş yaşamına başlayan Akgül, 2001-2022 yılları arasında İş Yatırım Menkul Değerler'de Uzman, Bölüm Yöneticisi, Müdür Yardımcısı, Şube Müdürü ve Direktör pozisyonlarında görev aldı. SPK ileri düzey lisansına sahip olan Tarkan Akgül İleri derecede İngilizce ve Almanca biliyor.

BİZE ULAŞIN