ONURCAN BAL Geçen hafta içerisinde Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Amerikan Merkez Bankası (FED) üyelerinden gelen açıklamalar ön planda kalmaya devam etti. ECB üyesi Robert Holzmann, resesyon ihtimaline rağmen enflasyon nedeniyle faiz indirim beklentilerinin iyimser olduğunu ve bu yıl faiz indirimlerine bel bağlamamak gerektiğini belirtti. Jeopolitik gelişmelere dikkat çeken Holzmann, tedarik zinciri sıkıntıları ve enerji piyasalarındaki gelişmelerin fiyat baskılarını artıracağını ve ECB'nin bu gelişmeleri göz ardı edemeyeceğini bildirdi. ECB üyesi Bundesbank Başkanı Joachim Nagel, yaz aylarının para politikasını gevşetmeyi tartışmak için uygun zaman olabileceğini belirtti. ECB Başkanı Christine Lagarde, ECB tarafından yaz dönemi itibariyle faiz indirimine gidilmesinin muhtemel olduğunu söyledi. Öte yandan Lagarde, aşırı iyimser piyasaların ECB'nin enflasyonla mücadelesine yardım etmediğini de sözlerine ekledi. Perşembe günü Avrupa Merkez Bankasının aralık ayı para politikası ilişkin yayınlanan tutanaklar da ECB üyelerinin düşen enflasyona rağmen sıkı duruşun sürdürülmesinden yana olduğunu ortaya koydu. Yeni haftada 25 Ocak Perşembe günü (bugün) gerçekleşecek Avrupa Merkez Bankası'nın ocak ayı toplantısı ve devamında ECB Başkanı Lagarde'ın yapacağı açıklamalar piyasaların yakın takibinde yer alacaktır.
Atlanta FED Başkanı Raphael Bostic, enflasyondaki iyileşmenin önümüzdeki dönemde yavaşlayabileceğini, erken faiz indirimi yapmaları durumunda enflasyonun yeniden yükselişe geçebileceğini vurguladı. Bostic, ticari gemi geçişlerine yönelik Kızıldeniz'deki saldırılar sonucu artan taşıma maliyetlerini de yakından izlediklerini ifade etti. FED Yönetim Kurulu Üyesi Christopher Waller, enflasyonda devam eden düşüşlerin FED'in bu yıl faiz oranlarını düşürmesine olanak sağlayacağını ancak bunun dikkatli bir şekilde yapılması gerektiğini söyledi. FED üyelerinin aralık toplantısı sonrasında yayınlanan projeksiyonlarda 2024 için medyan 75 baz puan indirimi öngörmesinden sonra en detaylı faiz indirimi yorumlarında bulunan Waller'ın açıklamaları ve faiz indirimleri konusunda "dikkatli olunması" vurgusu sonrasında piyasalardaki faiz indirim beklentileri zayıflama kaydetti.
FAİZ İNDİRİM İYİMSERLİĞİ ZAYIFLİYOR
Büyük merkez bankalarının faiz artırımlarının sona erdiği ve 2024 yılında faiz indirimlerinin başlayacağı görüşü gücünü korumaya devam ederken, biz de piyasa genelindeki bu beklentilere katılıyoruz. Buna karşın son aylarda merkez bankalarına yönelik faiz indirim beklentilerinin aşırıya kaçtığını ve bu iyimserlikte yaşanacak normalleşmenin yılın ilk çeyreğinde küresel çapta oynaklığı artırabileceğini son haftalardaki yazılarımızda sıkça vurgulamıştık. Bu noktada FED ve ECB üyelerinden gelen daha temkinli açıklamalar, Kızıldeniz kaynaklı gelişmelerle artan enflasyonist endişeler ve son dönemde açıklanan ekonomik verilerin etkisiyle ocak ayı içerisinde piyasalardaki faiz indirim beklentilerinin zayıflama kaydettiği ve son haftalarda bu durumun küresel piyasalar üzerinde baskı oluşturduğunu gözlemliyoruz. ABD'de son açıklanan tarım dışı istihdam verisinin ve aralık ayı TÜFE verisinin beklentilerin üzerinde gelmesi, hafta içerisinde açıklanan perakende satışların aralık ayında piyasa beklentisi olan yüzde 0.4'ün üzerinde yüzde 0.6 oranında artış göstererek tüketici harcamalarının gücünü koruduğuna işaret etmesi ile FED cephesinden gelen temkinli açıklamalar faiz indirim iyimserliğini baskılayan ana gelişmeler olarak sıralanabilir. 2023 sonunda piyasalarda FED'in mart ayında faiz indirimine gideceği yüzde 90'lara bulan bir ihtimalle fiyatlanırken, geçen hafta içerisinde mart ayına yönelik faiz indirim beklentileri yüzde 50'lere kadar gerileme kaydetti ve 2024 yılında altı kez faiz indirimine gidileceği beklentisi de zayıfladı. İşgücü piyasasının gücünü korumaya devam etmesi ve enflasyon tarafında süregelen yukarı yönlü riskler (Kızıldeniz kaynaklı gelişmelerin etkisiyle) nedeniyle mayıs – haziran döneminden önce FED'den faiz indirim ihtimalini zayıf görüyoruz. Önümüzdeki süreçte ekonomik veri akışları, merkez bankalarına yönelik beklentiler ile jeopolitik gelişmeler küresel risk iştahı ve fiyatlamalar üzerinde belirleyici olmaya devam edecektir. Yılın ilk çeyreğinde faiz indirimlerinin zamanlaması ve miktarına yönelik belirsizliklerle küresel çapta oynaklığın yüksek seyredebileceğini ve özellikle FED'in 31 Ocak'taki toplantısında vereceği mesajların kritik önemde olacağını değerlendiriyoruz.
JEOPOLİTİK RİSKLER YAKINDAN TAKİP EDİLMELİ
Kızıldeniz kaynaklı riskler gündemin ön sıralarındaki yerini korumaya devam ediyor. Husilerin son iki aydır Kızıldeniz'de insansız hava araçları ve füzelerle ticari gemileri hedef alması denizyolu taşımacılığında rota değişikliğine neden olurken, bu durum artan sefer süreleri ve maliyetler nedeniyle tedarik süreçlerinde aksamaları ve nakliye ücretlerinde ciddi yükselişleri beraberinde getiriyor. Asya ile Avrupa arasındaki ticaret akışı kesintiye uğrarken, yeni bir tedarik zinciri krizi riskini artıran bu durum küresel ekonomiye de yansımaya başladı. Tesla ve Volvo, geciken siparişler nedeniyle üretime ara verdi. Katar, Bab el-Mendeb Boğazı'ndan sıvılaştırılmış doğal gaz tankerleri göndermeyi durdurduğu ve İngiliz enerji şirketi Shell de Kızıldeniz üzerinden yapılan tüm sevkiyatları süresiz olarak askıya aldığını duyurdu. Geçen hafta bölgede yaşanan gelişmeler de jeopolitik endişeleri ve bölgedeki tansiyonu artırarak küresel risk iştahı üzerinde baskı oluşturdu. Yemen'in Aden şehri yakınlarından ateşlenen bir füzeyle ABD konteyner gemisinin vurulduğu açıklandı. ABD'nin son bir haftada Husi hedeflerine yönelik operasyonları artış gösterdi. Aynı zamanda İran Muhafızları Birliği, kuzey Irak ve Suriye'deki hedefleri füzelerle vurduklarını açıkladı. Toparlayacak olursak, gemilere yönelik devam eden saldırılara misilleme olarak ABD öncülüğünde Husi hedeflerine yönelik saldırılar gerilimi yeniden tırmandırırken, İran'ın mevcut çatışmalara dahil olabileceğine dair endişeler de gündemdeki yerini koruyor. Hem tedarik sürecine ilişkin endişeler hem de Ortadoğu ve Kızıldeniz'de artış kaydeden jeopolitik riskler kısa vadede yakından izlenmelidir. Bölgedeki gerilime bağlı olarak denizyolu şirketleri Ümit Burnu'nu uzun bir süre kullanmak zorunda kalırsa artan navlun ve nakliye ücretlerinin önümüzdeki süreçte enflasyonda yükselişe neden olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
GÖZLER TCMB FAİZ KARARINDA OLACAK
Yeni haftada 25 Ocak Perşembe günü (bugün) gerçekleşecek Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) ocak ayı toplantısı haftanın en önemli gelişmeleri arasında yer alacaktır. Hatırlanacağı üzere, TCMB kasım toplantısında dezenflasyonun tesisi için gerekli parasal sıkılık düzeyine önemli ölçüde yaklaşıldığı yönlendirmesinde bulunurken, 250 baz puan faiz artırımına gittiği aralık ayı toplantısında da parasal sıkılaştırma adımlarının en kısa sürede tamamlanacağını belirtti. Piyasadaki genel beklentiler TCMB'nin ocak toplantısında da 250 baz puan faiz artırımın giderek politika faizini yüzde 45 seviyesine çıkaracağı ve devamında faiz artırım adımlarını sonlandıracağı yönünde şekilleniyor. 250 baz puanlık faiz artırımı piyasada fiyatlamaların içerisinde yer alırken, TCMB'nin toplantı sonunda vereceği mesajlar ve yönlendirmeleri piyasaların yakın takibinde olacaktır. Bizim tahminimiz gerekli sıkılaşma düzeyine ulaşıldığı ancak önümüzdeki süreçte enflasyon gelişmelerinin yakından takip edilerek gerekmesi halinde ek faiz artırımlarına gidilebileceği yönünde bir yönlendirme yapılacağı yönünde.