ABD’de banka iflasları küresel risk iştahını baskıladı

Bankacılık sektöründeki gelişmelerin ardından FED başta olmak üzere merkez bankalarının sıkılaşma döngülerini yavaşlatmak zorunda kalabileceklerine dair beklentiler de güç kazandı. Merkez bankalarına dair değişen bu beklentiler ve güvenli liman talebi, küresel tahvil faizlerinde de sert düşüşlere yol açtı. Önümüzdeki günlerde bankacılık sektöründeki gelişmelere karşı piyasaların hassasiyeti oldukça yüksek seyredecektir.
23.03.2023 12:53 GÜNCELLEME : 23.03.2023 12:53

ONURCAN BAL ABD'nin en büyük kripto odaklı bankası haline gelen Silvergate Capital Corp.'un ani şekilde operasyonlarını sonlandırma kararı alması, Kaliforniya merkezli Silicon Valley Bank'in (SVB), 21 milyar dolarlık tahvil pozisyonunu yaklaşık 1,8 milyar dolar zararla kapatması ve 2 milyar doların üzerinde sermaye artırımına gideceğini duyurması sonrası hız kazanan mevduat çıkışlarıyla iflas etmesi ve SVB'nin iflasını New York merkezli Signature Bank'in izlemesi, küresel piyasalarda şok etkisi yarattı. ABD'de Federal Deposit Insurance'ın ülkenin mali sisteminde 620 milyar dolarlık risk bulunduğu konusunda uyarması sonrası biri büyük bankalardan Silicon Valley Bank (SVB) olmak üzere toplamda üç bankanın iflası, piyasalarda yeni bir kriz konusunda endişelere yol açtı. Yaşanan gelişmelerin ardından ABD Hazine Bakanlığı, FED ve FDIC, ortak bir açıklama ile bankacılık sistemine güveni tesis etmeye yönelik adımlar açıkladılar. Açıklamaya göre FDIC'in SVB'deki sorunları tüm mevduat sahiplerini koruyacak bir şekilde çözeceği ve Signature Bank'teki tüm mevduatların da geri ödeneceği ifade edildi. FED, bankalara normalde sağladığından daha uygun koşullarda bir yıllık krediler sunan yeni bir "Banka Vadeli Finansman Programı" açıkladı. Ayrıca FED, doğrudan borç verme aracı olan iskonto penceresi aracılığıyla borç verme koşullarını da gevşetti. ABD cephesinde geçen hafta başında duyurulan tedbirler, bankaların likidite kaynaklı yaşayabileceği olası sorunların önüne geçmeyi ve piyasalardaki endişeleri yatıştırmayı hedeflemesine karşın küçük – orta ölçekli bankalarda hala daha risklerin bulunduğu ve olası iflasların yaşanabileceği endişeleri gündemdeki yerini korudu.

Özetle FED'in agresif faiz artırımları sonrasında bankaların ellerinde tuttukları düşük faizli tahvil ve bonolarda oluşan zararlar ve yaşanan hızlı mevduat çekimleri ABD'li bankalarda sorunlara yol açtı. Ancak SVB'nin iflasındaki ana etkenin yönetimsel hatalar olduğunu söyleyebiliriz. Yakın zamanda yaşanan sıkıntıların küçük-orta ölçekli bankalar açısından sorun oluşturabileceğini (denetim eksikliği ve yönetimsel hatalar nedeniyle) ancak bunun büyük bankalara sıçrayarak dünya geneline yayılan bir finans krizine dönüşme ihtimalinin zayıf olduğunu değerlendiriyoruz. Ancak düşük bir ihtimalle de olsa büyük bir bankanın sıkıntıya düşmesinin, mevcutta olandan çok daha sert fiyatlamalara ve yeni bir finans krizine neden olabileceği riski göz ardı edilmemeli ve gelişmeler yakından izlenmelidir. Bankacılık sektörüne yönelik artan sistematik riskler ve olası bir finansal kriz korkuları son dönemde başta bankacılık sektörü olmak küresel risk iştahı ve riskli varlıklar üzerinde baskı oluşturdu. ABD'deki bankacılık sektörüne ilişkin artan endişelerin Credit Suisse üzerinden Avrupa'ya da sıçradığı görüldü. Zayıflayan risk iştahı altında güvenli liman talebiyle ons altında güçlü yükselişler yaşanırken, olası bir kriz ve resesyon korkuları petrol fiyatlarında sert düşüşlere yol açtı. Artan endişeler altında FED başta olmak üzere merkez bankalarının sıkılaşma döngülerini yavaşlatmak zorunda kalabileceklerine dair beklentiler de güç kazandı. Merkez bankalarına dair değişen beklentiler ve güvenli liman talebi küresel tahvil faizlerinde de sert düşüşlere yol açtı. Önümüzdeki günlerde bankacılık sektöründeki gelişmelere karşı piyasaların hassasiyeti oldukça yüksek seyredecektir. Bankacılık sektöründeki gelişmeler ve mali risklerin artış kaydettiği mevcut konjonktürde merkez bankalarının atacakları adımlar küresel risk iştahını ve fiyatlamaları şekillendirecektir.

ECB 50 BAZ PUAN FAİZ ARTIRIMINA GİTTİ

Geçen hafta perşembe günü Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) mart ayı toplantısı takip edildi. ABD'deki banka iflasları ve Avrupa bankalarına yönelik artan riskler nedeniyle ECB'nin bu toplantıda 50 yerine 25 baz puan artırıma gidebileceği beklentileri, son günlerde güç kazandı. Ancak ECB, son dönemde piyasada oluşan beklentilere karşın 50 baz puan faiz artırımına giderek politika faizini yüzde 3.50 seviyesine yükseltti. Karar metninde artan belirsizliklerin veri odaklı bir yaklaşım gerektirdiği ifade edildi. Ancak önceki metinden farklı olarak ECB'nin bu karar metninde ileriye dönük faiz adımları konusunda sinyal vermediği görüldü. Karar metninde "Euro Bölgesi bankacılık sektörü, güçlü sermaye ve likiditesi ile dayanıklı" ifadesi öne çıktı. ECB Başkanı Lagarde, toplantı sonrasındaki açıklamalarında; yaşanan gerilimleri yakından takip ettiklerini, gerekmesi halinde likidite sağlamaya hazır olduklarını, enflasyonun uzun süre yüksek kalmaya devam edeceğini ve belirsizliklerin artış kaydetmesi nedeniyle faiz kararlarının veri odaklı alınacağını ifade etti. Lagarde, fiyat istikrarını ve finansal istikrarı korumak için gerektiğinde yanıt vermeye hazır olduklarını, Euro Bölgesi bankacılık sektörünün güçlü sermaye ve likidite pozisyonları ile dirençli olduğunu vurguladı.

FED'İN FAİZ KARARI OLDUKÇA KRİTİK

ABD'deki banka iflasları sonrasında oluşan mali riskler FED'e ilişkin beklentilerin de hızlı bir şekilde değişmesine neden oldu. Yaşanan iflaslar sonrasında FED'in mart ayında faiz artırımına gitmeyeceğine dair tahminde bulunan kurum sayısı artış kaydederken, daha uç tahminlerde FED'in bu yıl içerisinde faiz indirimlerini gündeme alabileceği beklentileri de gündeme geldi. ABD'de şubat ayı enflasyon rakamları FED'in elini bir miktar rahatlatsa da enflasyonda kalıcı düşüşün başladığına ilişkin bir değerlendirme yapmak için çok erken. Aynı zamanda sıkı seyreden işgücü piyasası ve ücret artışlarının enflasyon üzerindeki baskısı gibi nedenlerle FED'in kısa vadede faiz artırımlarını tamamen sonlandırmasının çok olası olmadığını düşünüyoruz. Ancak bundan sonraki süreçte FED'in faiz kararları üzerinde tek belirleyici etkenin enflasyon olmayacağı ve finans piyasalarındaki gelişmelerin de izleneceği muhakkak. Enflasyonda çok bariz bir risk oluşmadığı sürece önümüzdeki süreçte 50 baz puanlık faiz artırımlarının yapılmayacağı ve FED'in tepe faiz noktasının önceki haftalarda tahmin edilen seviyelerden daha düşük olacağı kanısındayız. FED'in 22 Mart'taki toplantısında 25 baz puan faiz artırımına gideceğini düşünüyoruz. Piyasadaki beklentilere baktığımızda yüzde 75 ihtimalle 25 baz puan faiz artırımı fiyatlanırken, yüzde 25'lık kısım ise bir değişim olmayacağını fiyatlıyor. Yeni haftada 22 Mart Çarşamba günü FED'in faiz kararı piyasaların odağında olacaktır. FED'in faizde artışa gidip gitmeyeceği büyük bir merak konusu. Öte yandan faizlerin artırılmamasının "Daha büyük bir risk mi var" endişesiyle piyasaları baskılayabileceği ihtimali de göz ardı edilmemelidir. Bu toplantıda yayınlanacak projeksiyonlar ile noktasal grafiklerde nihai faiz oranının hangi seviyede oluşacağı, Powell'ın yönlendirmeleri ve mevcutta süregelen bilanço küçültme operasyonu konusunda gelebilecek olası açıklamalar son derece kritik olacaktır.

YURTİÇİNDE TCMB İZLENECEK

23 Mart Perşembe günü yurtiçinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) mart ayı Para Politikası Toplantısı takip edilecek. Hatırlanacağı üzere, yaşanan deprem afeti sonrasında finansal koşulların destekleyici yönde kalması amacıyla TCMB, şubat ayı toplantısında piyasadaki 100 baz puanlık indirim beklentisinin altında 50 baz puan faiz indirimine giderek politika faizini yüzde 8.5'e çekmişti. Piyasadaki beklentilerden daha az bir indirimin nedeni ise dikkat çekilen enflasyonist riskler oldu. TCMB'nin son toplantısında para politikası duruşunun deprem sonrası gerekli toparlanmayı desteklemek için yeterli olduğunu belirtmesi nedeniyle bu toplantıda faiz oranlarında bir değişim yapılmayacağını düşünüyoruz. Piyasadaki genel beklentilerde faiz değişikliği öngörülmezken, 50 baz puan indirim olabileceğine dair tahminler de yer alıyor.

BIST-100 Endeksi'nde satıcılı seyir

ABD'de bankacılık sektöründe yaşanan gelişmelerin ve artış kaydeden endişelerin küresel risk iştahını ve riskli varlıkları baskılamasının etkisiyle BIST-100 Endeksi'nde de geçen hafta satıcılı bir fiyatlama etkili oldu. BIST-100 Endeksi haftayı yüzde 4.61 oranında kayıpla 5.136,44 puandan tamamladı. Bir süredir önemli bir destek olarak izlediğimiz 50 günlük basit hareketli ortalama (5.184) altında haftayı kapatan endekste ortalama altında kalındığı sürece satış baskısının devamı beklenebilir. Bu durumda 5.078 ve 5.000 seviyesi kısa vadeli ilk destek noktalarıdır. 5.000 puan altındaki kapanışlarda teknik görünümdeki zayıflamanın derinleştiği ve satışların hız kazandığı görülebilir. Bu durumda 4.870 – 4.750 – 4.690 ve 4.601 seviyeleri kademeli olarak gündeme gelebilir. Bu hususta küresel çapta bankacılık sektörüne dair gelişmeler ve olası bir banka krizi/resesyon korkularına yönelik fiyatlamalar yakından izlenmelidir. Yurtdışında satışların derinleştiği bir fiyatlamada endeks üzerindeki baskının devamı beklenebilir. Toparlanma çabasında ise ilk olarak 50 günlük ortalama (5.184) ve 5.200 seviyeleri üzerinde tutunmanın sağlanıp sağlanamadığı izlenecektir. 5.200 üzerinde 5.250 – 5.300 ve 5.350 seviyeleri kısa vadede takip edilecek direnç noktalarıdır. 5.350 üzerinde kapanışlar sağlanabilirse yeniden alımların güç kazandığı görülebilir. Bu durumda 5.400 – 5.440 aralığı ile 5.500 ve 5.550 seviyeleri direnç konumunda bulunmaktadır.

BİZE ULAŞIN