Ekonomistlerin gözünden gelecek senaryoları -1-

Resesyon ve enflasyon, 2023’te de küresel ekonomiyi meşgul edecek. Rusya-Ukrayna savaşı, jeopolitik riskler, enerji, gıda, tedarik zinciri krizleri, göç, iklim değişikliği ve Covid-19’un yeniden canlanması, 2023’ün öne çıkan risklerinden olacak. Enerjide kendi hikâyesini yazan ülkeler kazanacak. Enerji, altyapı, taşımacılık, depolama, lojistik, bilişim, veri analizi, e-ticaret, savunma sanayi, su, tarım ve gıda sektörü yatırımları cazibesini koruyacak. (Birinci Bölüm)
21.01.2023 15:38 GÜNCELLEME : 23.01.2023 00:01

PARA ARAŞTIRMA/ HÜLYA GENÇ SERTKAYA Ekonomistlere göre "resesyon ve enflasyon" konuları, 2023 yılında da küresel ekonomiyi meşgul etmeye devam edecek. Enerji arzına yönelik sorunlar, risk unsuru olarak kalmaya devam edecek. Enerjide kendi hikayesini yazan ülkeler kazanacak. Rusya-Ukrayna savaşının uzaması; küresel enerji, küresel gıda, küresel tedarik zinciri ve göç hareketine yönelik riskleri de beraberinde getirecek. Enflasyonu dizginlemek için uygulanan faiz oranlarındaki artışlar, finansal kırılganlıkları artıracak. Küresel ekonomik büyümedeki yavaşlama paralelinde küresel ticarette de büyüme hız kesecek.

OECD Kasım Ekonomik Görünüm Raporu'nda 2022'de küresel büyüme hızı yüzde 3.1 olarak tahmin edildi. Küresel büyümenin 2023'te yüzde 2.2, 2024'te ise yüzde 2.7 olması öngörüldü. Küresel ekonomide izlenen yavaşlama paralelinde küresel ticarette de büyümenin yavaşlaması bekleniyor. 2021'de yüzde 10 olan reel ticaret artışı, 2022'de yüzde 5.4'e ve 2023'te de yüzde 2.9'a yavaşlayacağı tahmin ediliyor. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) tahminlerinde de benzer bir tablo izleniyor. Buna göre küresel mal ticareti hacminin 2022'de yüzde 3.5, 2023'te ise sadece yüzde 1 artması bekleniyor.

Küresel ticaretin ana dinamiklerini belirleyecek faktörler arasında "enerji" başı çekecek. AB ekonomisine ilişkin görünüm, jeopolitik riskler, iklim değişikliği, emtia fiyatları, küresel ekonomik restleşmeler ve Covid-19'un seyri, 2023'te önemle izlenecek ana gündem maddelerinden olacak. 2022'yi küresel ekonomiden pozitif ayrışarak yüzde 5 bandında büyüme performansı ile kapaması beklenen Türkiye ekonomisi, 2023'te "ivme" kaybıyla da olsa ekonomik büyüme performansını sürdürecek. Ulusal bazda enflasyon, ücret ayarlamaları, istihdam, cari denge ve bütçenin seyri, 2023'te en çok konuşulacak konular arasında yer alacak. Ulusal ekonomi için en güncel konulardan birini ise "seçim" oluşturacak. 2023'te küresel ekonomide olduğu gibi yatırım iştahının düşük olması beklense de enerji, altyapı, taşımacılık, depolama, lojistik, bilişim, veri analizi, e-ticaret, savunma sanayi, su, tarım ve gıda sektörleri yatırımları cazibesini koruyacak. Ekonomik büyüme ve istihdam yaratmada Türkiye'nin hizmet sektöründe önü açık olacak. Bu arada Cumhuriyetinin 100. yılını kutlayan Türkiye için özel bir anlam taşıyan 2023'te, Türkiye'nin ikinci yüzyılı en çok konuşulacak gündem maddeleri arasında yer alacak. Ekonomistlere göre Türk ekonomisinin ikinci yüzyılı; sanayi, ihracat ve teknoloji ağırlıklı olmalı ve Türkiye en büyük 10 ekonomi arasına girmeli.

RESESYON VE ENFLASYON…

Merkez bankalarının yüksek enflasyon ve ekonomik durgunluk endişeleriyle attıkları sıkılaştırma adımları, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşa ilişkin gelişmeler, artan enerji fiyatları ve resesyon endişeleri, 2022 yılının ana gündemini oluşturmuştu. Krizler yılı 2022 geride kalırken, bu riskler 2023'e de taşındı. OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Yülek'e göre resesyon ve enflasyon, 2023'te de dünya ekonomi gündemini meşgul edecek. 2023 yılının ilk yarısında durgunluk tartışmalarının devam edeceğinin altını çizen Yülek, buna karşın 2023'te dünya geneli ve büyük ekonomilerde büyük ihtimalle pozitif bir büyüme gerçekleşeceğini kaydetti. Şu anda, enflasyondaki olası düşmenin ABD Merkez Bankası (FED) faiz artırımı iştahını kesmeye yeteceğini vurgulayan Yülek, bunun da ABD başta olmak üzere dünya borsalarını canlandıracağını dile getirdi. Yülek, "Rusya-Ukrayna savaşı, Çin ve jeopolitik riskler, Covid-19'un yeniden canlanması ve meta fiyatları, dünyada en çok konuşulacak gündem maddelerinden olacak. Türkiye'de ise enflasyonun seyri ve ücret ayarlamaları, büyüme ve istihdam, seçimler, cari denge ve bütçenin seyri, en çok konuşulacak maddeler arasında yer alacak. Bilindiği üzere 2022'de altın ve enerji ithalatındaki artışla Türkiye'nin cari açığı kötüleşti. İhracat artışının devam etmesi sadece reel kur ile sağlanamayacağı için, şirketler kesimi üzerindeki yüklerin azaltılması 2023 yılı cari açığı açısından önem kazanıyor. Bütçe açığının GSYH'ya oranının yüzde 3'ün altında tutulmaya devam edilmesi gerekiyor. (2021'de yüzde 2.8'di.) Bu arada Rusya ile batı arasındaki ilişkilerin 2023'te daha da kötüleşmesi muhtemel. Türkiye'nin arabuluculuk çalışmalarına devam etmesi gerekecek" dedi.

"2023, ENFLASYONLA TOPYEKÛN SAVAŞ YILI OLMALI"

2022 yılının "ileri ekonomilerin" enflasyon ile tanıştığı yıl olduğunu söyleyen Yülek, dünya ekonomisindeki ortalama enflasyonun 2022'de yüzde 9 civarına yükseldiğini, G7 ülkelerinde yüzde 8 civarında olduğunu vurguladı. Yülek, yıllardır yüzde 0 ile 2 arasındaki enflasyon seviyelerine alışmış olan batı ülkelerinde bu durumun ciddi sosyal sorunları beraberinde getireceğini kaydetti. Türkiye'nin ise 2022'de dünyanın en yüksek enflasyon oranlarını yaşayan birkaç ülkeden olduğunu aktaran Yülek, Türkiye için 2023'ün enflasyon ile topyekun savaş yılı olması gerektiğini söyledi. Bu yapılırken büyüme dinamiklerine zarar verilmemesi gerektiğini dile getiren Yülek, yeni istihdam sahalarının açılmasının da ekonomi açısından önemli olduğunu kaydetti.

YÜZDE 5 SEVİYELERİNDE ENFLASYON KATILAŞACAK

2023'te küresel enflasyon eğilimlerinin yüksek kalmasının muhtemel olduğunu belirten Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Çetinkaya, "ABD tarafında enflasyon hedefi yüzde 2 olsa dahi, yüzde 5 seviyelerinde katılaşan bir enflasyonun ortaya çıkması muhtemel. Euro tarafında ABD'den farklı bir enflasyon dinamiği söz konusu olup, enerji fiyatlarının seyri büyük oranda belirleyici olacak. Risklerin devam ettiği bölgede 2023 yılında da enflasyon yüksek kalacak.

2023'te küresel enflasyon rakamları yüksek kaldığı sürece Merkez Bankaları da sıkılaştırıcı para politikası tercihleri devam edecek. Hem FED hem de ECB tarafında 2023 genelinde sıkılaştırıcı para politikaları sürecek. TCMB, 2023'te uzun bir süre yüzde 9 seviyesinde devam edecek. Faiz bu seviyede kalmaya devam ederken, makro ihtiyari tedbirler ve çeşitli regülasyonlarla piyasa yönlendirilmesi yapılacak. Ülkemizde Aralık'tan itibaren yüksek bir baz etkisiyle 20.12 baz puanlık enflasyonda geri çekilme ortaya çıktı. Tüketici enflasyonu yılı yüzde 64.27 ile tamamladı. Nisan'da yıllık enflasyon yüzde 30-35 seviyelerine çekilebilir. Seçim ekonomisi ve ücret zamlarının enflasyonist etkisi gecikmeli olarak ortaya çıkacağından seçim sonrasın enflasyonun artma riskinin yüksek olacağını söyleyebilirim" diye konuştu.

"ZOMBİ FİRMALAR AYAKTA KALAMAYACAK"

TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Aktaş, küresel anlamda merkez bankaları faiz artırımı politikaları uyguladıklarından dolayı enflasyonun gerileyeceği beklense de hedeflenen yüzde 2 gibi seviyelere inilebilmesinin birkaç yılı meşgul eden bir süreç olacağı görüşünde. Enflasyonun seyri açısından Rusya-Ukrayna Savaşı ve Çin'de meydana gelmesi muhtemel yeni bir koronavirüs döneminin oldukça önemli olduğuna dikkat çeken Aktaş, buna ek olarak diğer önemli faktörlerin başında emtia fiyatları ile büyüme rakamlarının geldiğini kaydetti. Aktaş, "Türkiye'de enflasyonun baz etkisi ile biraz düşüşe geçeceği beklense de özellikle seçim sonrasında artacağı ve buna bağlı olarak para politikaları ve mali politikalarda birtakım değişikliklere gidileceği bekleniyor" ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Aktaş'a göre 2023'te işletmeler için en önemli durum, yüksek enflasyonun getirdiği sorunlarla baş etmek olacak. Ülkenin yüksek enflasyonla uzun süre yaşamasının mümkün olmadığını vurgulayan Aktaş, "Bununla baş etmek için faiz artırımının geleceği herkesin malumu. Olası bir faiz artırımında verimsiz firmaların, bir başka deyişle zombi firmaların ayakta kalması mümkün olmayacak. Bu yüzden işletmelerin kendilerini geliştirmeleri, hedeflerini revize etmeleri, beklenti ve planlarını tekrar gözden geçirmeleri ve gerekirse eğitim ve danışmanlık hizmetlerinden istifade etmeleri gerekiyor" dedi.

"SIKI PARA POLİTİKASI EKONOMİLERE BASKI YARATIYOR"

Son dönemde uygulanan ve uygulanmaya devam edileceği öngörülen sıkı para politikaları nedeniyle küresel ekonomik büyüme rakamlarının olumsuz etkileneceği ifade ediliyor. TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakkı Arda Tokat, pandemi ile başlayan ve Rusya-Ukrayna savaşı ile devam eden olumsuz havayla birlikte enflasyon ve sıkı para politikalarının ekonomiler üzerinde baskı yarattığını vurguladı.

Enflasyonla başa çıkabilmek için 2023 yılı boyunca sıkı para politikalarının devam etmesinin beklendiğini dile getiren Tokat, "Merkez bankalarının daha hızlı ve yüksek faiz artışları gerçekleştireceği öngörüsü bulunuyor. ABD tarafına bakarsak FED faiz artırımlarının 2023'te de devam edeceği mesajını verdi ve önümüzdeki üç yıl için faiz tahminlerini yükseltti. FED, açıkladığı 'Ekonomik Projeksiyon Raporu'nda 2022 sonunda ortalama faiz tahminini yüzde 4.4 olarak bıraktı, 2023 sonu için ise tahmini yüzde 4.6'dan yüzde 5.1'e, 2024 yılı için yüzde 3.9'dan yüzde 4.1'e ve 2025 yılı için yüzde 2.9'dan yüzde 3.1'e çıkardı. Avrupa'da da durum farklı görünmüyor. ECB'nin 2023'ün ilk yarısında 150 baz puan faiz artırması ve Mayıs 2023 sonuna kadar mevduat faizini yüzde 3.50 seviyesine çıkması da beklentiler arasında" diye konuştu.

"DOLAR GÜÇLÜ KALMAYA DEVAM EDECEK"

Tokat, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) Ekim ayı raporunda; 2022'ye ilişkin küresel ekonomik büyüme beklentisini yüzde 3.2 olarak korurken, 2023'e dair tahminini yüzde 2.9'dan yüzde 2.1'e düşürdüğüne dikkat çekerek şunları kaydetti: "Türkiye açısından bakıldığında ise 2022'ye ilişkin büyüme beklentisi yüzde 4'ten yüzde 5'e çıkarılırken, 2023 için tahmin yüzde 3'lük bir büyüme şeklinde. ABD için 2023 büyüme tahmini yüzde 1 olarak belirtilirken, Euro Bölgesi 2023 büyüme rakamı yüzde 1.2'den yüzde 0.5'e düşürüldü. Çin ve Rusya için de görünüm aynı şekilde aşağı yönlü. Çin ekonomisinin 2023 büyüme tahmini yüzde 4.6'dan yüzde 4.4'e çekilirken, Rusya ekonomisinin ise 2023'te yüzde 3.5 daralacağı öngörülüyor. IMF raporda küresel ekonomide yaşanabilecek toparlanmanın Rusya-Ukrayna savaşı görünümüne ve ülkelerin uyguladıkları doğru ve yerinde para politikalarına bağlı olduğunu belirtti."

ABD doları için beklentilere bakıldığında FED'in faiz artışlarının devam etmesiyle 2023'te diğer para birimleri karşısında güçlü kalmaya devam edeceğinin öngörüldüğünü dile getiren Tokat, bu güçlü dolar sonucunda da emtia fiyatlarında durağanlık beklenmekle birlikte Rusya-Ukrayna Savaşı'ndaki gelişmelerin emtia fiyatları açısından önemli olacağını kaydetti.

ENERJİ FİYATLARI ÖNEM KAZANIYOR…

Ekonomistlere göre, 2023 yılında en çok konuşulacak gündem maddelerinden biri enerji olacak. Ticaret Bakanı Mehmet Muş, 2023 yılı olası senaryolarını oluştururken 1970 yılından sonra yaşanan en büyük enerji krizinin ortasında enerji fiyatlarına ilişkin öngörülerin oldukça önem kazandığının altını çizdi. Dünya Bankası'na (Ekim) göre, 2022'de yüzde 51.1 artan enerji fiyatlarının 2023'te yüzde 10.5 düşmesinin öngörüldüğünü dile getiren Muş, bu yavaşlamaya rağmen, 2023'te enerji fiyatlarının son beş yıllık ortalamanın yüzde 75 üzerinde olmasının beklendiğini kaydetti. Muş, "ABD Enerji Bilgi İdaresi (EIA) son tahminlerinde 2023 yılı brent petrol fiyatı beklentisini 92 dolar olarak revize etti. 2022'ye göre enerji fiyatlarında düşüş öngörülse de fiyatların yüksek seviyelerde seyrinin devam edeceği görülüyor" dedi.

AB ekonomisine ilişkin görünümün de 2023'te izlenecek ana gündem olarak görüldüğünü belirten Muş, küresel çapta gaz tedarikinde ciddi sorunlar yaşandığını dile getirdi. Bu durumdan en fazla etkilenen bölgenin, en büyük ihracat pazarı olan Avrupa Birliği olduğuna dikkat çeken Muş, şunları kaydetti:

"Rusya'dan AB'ye tedarik edilen enerji girdilerinin ikameleri ile karşılanamaması durumunda, imalat sektöründeki üretim, yüzde 2.75-3 düşme riski ile karşı karşıya. Metal üretimi ve kimyasalların üretiminde yoğun bir biçimde gaz kullanan bazı endüstrilerde ve elektrik için gaz kullanımlarında gerçekleşebilecek yüzde 10'luk bir azalışın AB ekonomisinde bu sektörlerde yüzde 4-6 arasında düşüş yaratması bekleniyor (OECD Kasım)."

Küresel olarak sıkı para politikası uygulamasıyla hızla yükselen faiz oranları ve varlık alım programlarının sonlandırılması ile gelişmekte olan ekonomilerde uzun süreli finansal kırılganlıkların oluşmasına zemin hazırladığını dile getiren Muş, ayrıca pandemi ile yüksek seviyelere ulaşan kamu borçluluk oranlarının, küresel çapta finansman maliyetlerinin artması ile tehlike sinyalleri verdiğini kaydetti. Muş, iklim değişikliği ile ilgili konuların da 2023 yılında da uluslararası ticaret politikasının ana gündem maddeleri olmayı sürdüreceğini belirtti.

"Enflasyon ve resesyon mücadelesinin finali 2023'te"

Prof. Dr. Oral ERDOĞAN/ Piri Reis Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekan Vekili

2023 yılında enflasyon ve resesyon mücadelesinin finalini izliyor olacağız. 2023'ün ilk çeyreği sonuna doğru faizlerde zirve seviyeler kabaca ulaşılmış olacak. Eş anlı olarak borçlanma maliyetlerinin yükselmiş olması, öncelikle kredi tarafında olmak üzere tüketim ve üretime yavaşlamayı getirecek. 2023'te küresel ekonominin yüzde 2'nin altında, yani çok düşük bir büyümede kalması olasılığı yüksek. Geçmiş tecrübelere baktığımızda faiz oranlarında zirveye ulaşılmasıyla beraber tarihi olaylar da gündeme gelebiliyor. Bu açıdan gelişmiş ülkelerin faiz verim eğrilerini incelediğimizde 2023 yılı Mayıs-Haziran ayları stresli geçmeye aday görünüyor. Küresel ekonomiye bütün bakmak yerine ülkeler bazında bakıldığında; milli ekonomilerin, diğer ekonomiler ile çok daha yoğun ilişki içerisinde olduğu ama bir yandan da milli ekonomilerini güçlü tutma arzularının devam ettiği bir süreçteyiz. Özellikle ABD ekonomisinin hafif bir resesyon yaşaması kendisi için çok büyük bir yıkım olmayacak nitelikte; kaldı ki bunun daha ağır örneğini 2006-2008 döneminde tecrübe de etmişlerdi. O döneme göre ana farklı durum bugün işsizlik oranının anormal düşük seviyelerde olması. Dolayısıyla, hafif bir resesyon bile istihdamda büyük sorunlar yaratabilir. Bu anlamda ABD'nin daha temkinli olması gerekecek.

"En büyük risk stagflasyon"

Prof. Dr. Ramazan AKTAŞ/ TOBB ETÜ Öğretim Üyesi

Küresel ekonomiyi bu yıl en çok enflasyon ile durgunluk konularının meşgul etmesi bekleniyor. Bu iki konunun sonucunda ortaya çıkması gündemde olan işsizlik sorunu ve bununla birlikte gelişmiş bazı ülkelerde birtakım protesto benzeri olaylar yaşanabilir. 2023'te küresel ekonomi için en önemli risk unsuru "stagflasyon" (durgunluk ve enflasyonun bir arada olması) görülüyor. Rusya-Ukrayna savaşının doğuracağı enerji krizi, göç hareketleri gibi riskler de gündemde olacak. Ayrıca Çin'de pandeminin tekrar gündeme gelmesi ülkenin küresel dünyada tedarik zincirinin önemli bir parçası olması sebebiyle büyük bir risk unsuru. Büyük ekonomilerin büyümesinin sekteye girmesi dünya ticaretini ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomisini olumsuz yönde etkileyeceği aşikar. Bu noktada ortaya çıkacak olan fırsat ise Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere yüksek getirisi beklentisi ile yabancı sermaye girişlerinin olabileceği. Ancak bunun için de ülkemizde yabancı sermayeye güveni sağlayabilecek olan birtakım riskleri elimine edici uygulamalara ihtiyaçlar bulunuyor. 2023'te ulusal ekonomi için ise en büyük konu bariz bir şekilde Cumhurbaşkanlığı seçimi olacak.

"Blokzincir teknolojileri öne çıkacak"

Dr. Vedat GÜVEN/ TİM Danışmanlık Kurucu Ortağı

Türkiye'nin ikinci yüzyılında insan, iş süreçleri ve teknoloji alanında bütüncül bir dönüşüm yaşanacak. 2023'te blokzincir teknolojileri öne çıkacak. Özel sektörün ilgisi, kamunun da bu teknolojilere sıcak bakmasıyla önümüzdeki dönemde bu alanda birçok proje gündeme gelecek. "Takip eden değil; takip edilen bir ülke olmak istiyoruz" diyen Cumhurbaşkanımızın, blokzincir projelerine özel bir ilgisi ve desteği var. Blokzincir teknolojilerinin gelişmesi, fırsat penceresinin aralanması için regülasyon mekanizmalarının devreye girmesi ve bu alanda projelerin geliştirilmesine engel düzenlemelerin gözden geçirilmesi gerekecek. TCMB'nin 30 Nisan 2021 itibarıyla yürürlüğe giren, Ödemelerde Kripto Varlıkların Kullanılmamasına Dair Yönetmeliği bizim yurtiçinde blokzincir projelerini geliştirmemize çok engel teşkil ediyor. Bilindiği üzere blokzincir projelerinde genellikle bir değer transferi yapılır, bu da mutlaka kriptopara ile olur. Dolayısıyla kriptopara içeren proje yasaklanması neredeyse tüm blokzincir projelerinin yasaklanması anlamına gelir. Bu yasağın düzeltilmesini bekliyoruz. 2023'te ve önümüzdeki dönemde fintech'te iki konu gündemde olacak; ödeme sistemleri ve dijital banka lisansları. Bilindiği üzere dijital banka lisansları verildi, hayata geçirilmesini bekliyoruz. Dünya ise 2023'te tedarik zincirindeki büyük aksaklıklar ve ürün temini sorunuyla uğraşacak. Sorunun çözümü için Rusya-Ukrayna savaşının bitmesi, ABD-Çin gerilimin sona ermesi, küresel ticarette üretim ve tedarik zincirindeki darboğazın aşılması için blokzincir projelerinin hayata geçmesi gerekecek.

"Resesyon hâlâ büyük bir tehlike"

Prof. Dr. Burak ARZOVA/ Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi

Küresel ekonomide 2023'te Rusya-Ukrayna savaşının etkilerini izleyeceğimiz bir yıl olacak. Enerji sorunu devam edecek. Enflasyon konusu gündemi hala meşgul edecek, ancak 2023'ün son çeyreğinde faiz indirim beklentileri dile getirilmeye başlanacak. Resesyon hala büyük bir tehlike ve 2023'te resesyonu yine konuşuyor olacağız. Çin'in sıfır Covid politikasının bitmesi, bir fırsat olarak görülebilir. Türkiye ekonomisini ise seçime kadar ve seçim sonrası olmak üzere iki ana başlıkta izlemek gerekecek. Seçime kadar mevcuttaki ekonomi politikalarının değişmediğini, talebin canlı tutulduğunu göreceğiz. Küresel büyümede, enflasyon gerçekleşmeleri ve resesyon beklentileri belirleyici olacak. 2023 yılı için dünya genelinde düşük büyüme beklentileri hâkim. Yavaşlayan bir Amerikan ekonomisi göreceğiz. Enerji krizinin seyrine bağlı olarak Avrupa'nın yaşayacağı resesyon da büyümeye şekil verecek. Türkiye'nin büyümesi iç ve dış talep koşullarına bağlı gelişecek. 2023'te ihracat büyümeye destek vermeyeceği ya da katkısı çok sınırlı kalacağı için seçime kadar hane halkı tüketimine ve kamu harcamalarına yüklenilecek. Talep canlı tutulmaya çalışılacak. Talep yaratan genişleyici politikalar enflasyona neden olacak. O nedenle yılsonu enflasyonu beklendiği gibi yüzde 20-30 düzeyinde gelmeyebilir.

"Dünya ekonomisi zor ve değişimlere açık bir döneme giriyor"

Prof. Dr. Berrin Ceylan ATAMAN/ İstanbul Topkapı Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı

Yeni yılda dünya ekonomisi zor ve değişimlere açık bir döneme giriyor. Elbette Türkiye ekonomisi de küresel ekonomik ve siyasi konjonktürden payını alacak. Ancak 2023'te, özellikle ilk altı ayda, Türkiye ekonomisine damgasını vuracak olan en önemli etken, seçim belirsizliğinin yarattığı riskler olacak. Küresel resesyonun konuşulduğu bu dönemde işsizlikte çok büyük bir artış olmadı. Ancak işsizliği sabit tutmanın maliyeti yüksek enflasyon oldu ve sonuç olarak alım gücünde ciddi bir düşme yaşandı. 2022'de Türkiye de olumsuz ekonomik konjonktürden etkilenen ülkeler arasında yer almakla birlikte izlediği ekonomik politikalar bakımından ayrıştı. ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere olmak üzere gelişmiş ülkeler, faiz artırımına giderken Türkiye, faiz indirimi politikası uygulayan nadir ülkelerden biri oldu. Ancak faiz indirimi son bir yılda dolar kurunda yüzde 52 değer kaybına neden olurken, enflasyonu da artırdı. Bu tabloda işsizlik sorunu yüzde 10'lar seviyesinde kronik seyrini sürdürürken asgari ücretlerdeki yüksek artışın işveren davranışlarını iki yönlü etkilemesi olası gözüküyor. Eğer ücret artışı mal ve hizmet talebini artırırsa istihdam sabit kalır ve hatta biraz artabilir. Ancak ücret artışının maliyet enflasyonuna neden olarak alım gücünü düşürmesi durumunda yeni ücret artış talebinin bir ücret-fiyat sarmalına neden olacağı kaçınılmaz gözüküyor. Bu çerçevede çözüm, ücret artışı değil enflasyonla mücadele ve sürdürülebilir büyüme olması gerekir.

"Türkiye büyümesini sürdürecek"

Prof. Dr. Murat ŞEKE / İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi

2023'te küresel resesyon ihtimalinin yüksek olduğunu ve bu durumun ulusal ekonomimizi de olumsuz yönde etkileyeceğini düşünüyorum. 2022'den başlayan ekonomik daralma 2023'te de devam edecek, bazı ülkelerde negatif büyümeyle de karşılaşılabilecek. Enerji krizinin yarattığı darboğaz sonucunda Avrupa'da yaşanacak gerileme, üretim üslerinin ve talebinin Türkiye üzerinde yoğunlaşmasına neden olabilecek. Bölgesel olarak gözlenebilecek bu risk, bir bakıma ülkemiz açısından fırsata dönüşebilir. Ancak dönüşen fırsat sonucu sağlanan getiri, küresel resesyonun yaratacağı götürüden çok da fazla olmayacak. Büyüme oranlarında bölgesel düzeyde yaşanacak gerilemelere kıyasla Türkiye'nin büyümesini sürdüreceğini düşünüyorum. Fakat 2023'te enflasyonla mücadelenin devam etmesi, seçim yılı olması gibi nedenler, büyüme noktasında istenilen düzeyde bir gelişmenin sağlanamamasına neden olabilir. Türkiye'nin büyüme trendinin ivmelenmesinin 2023 sonrasında başlayacağını öngörüyorum. 2023, küresel ölçekte enflasyonun daha fazla hissedildiği bir dönem olacak. Yüksek enflasyonla mücadele etmek için ülkelerin alacağı yüksek faiz kararları büyümenin yavaşlamasına neden olurken, küresel ekonomide durgunluğa varan bir süreci işaret ediyor. Türkiye'de de küresel enflasyona paralel düzeyde enflasyonun varlığını hissetmeye devam edeceğiz. Baz etkisi nedeniyle nominal düzeyde azalan enflasyon oranlarına karşılık, satınalma gücümüzün azalmasının bir süre daha önüne geçemeyeceğiz.

"Stagflasyon riski de masada olacak"

Prof. Dr. Kerem ALKİN / Yenilenebilir Enerji Araştırmaları Derneği (YENADER) Başkanı

2023 için beş temel risk öne çıkıyor. İlki, jeopolitik risk ve küresel aşırıcılık tehditlerinin çeşitlenmesi. İlk risk açısından, gerek Avrupa gerekse de Asya-Pasifik 2023'te de radarda olmayı sürdürecek. Rusya-Ukrayna savaşının aşamaları, savaşı en az birkaç yıl uzatacak bir tırmanma veya barışa doğru adımlar, küresel sistemdeki dengeleri derinden etkileyecek. Çin, 2023'te küresel tedarik sistemine güçlü bir şekilde döner ve üretim ile büyümesini hızlandırır ise bu durumda, başta enerji türevleri olmak üzere, küresel emtia fiyatlarında ikinci bir küresel enflasyon dalgası oluşabilir. Bu durum, önde gelen merkez bankalarını daha da faizleri artırmaya zorlar ise, 'stagflasyon' riski de masada olacak. İkinci risk, derinleşen siyasi kutuplaşma ve toplumsal huzursuzluk. Üçüncüsü, artan siber riskler ve küresel siber ağın çökme riski. Dördüncüsü küresel enerji, gıda ve tedarik zinciri krizine bağlı operasyonel riskler. Rusya-Ukrayna savaşının 2023'te ulaşabileceği yeni boyutlar ve Atlantik ile Asya-Pasifik arasındaki gerginliklerin enerji, gıda ve tüm ulaştırma modları ile lojistik merkezleri-sistemleri üzerinde oluşturacağı ağır 'operasyonel riskin de yönetilmesi gerekecek. Beşincisi ise küresel iklim değişikliği riski. Her gün gündemimizde. Ancak şirketler ve kurumlar, hala söz konusu riskin ciddiyeti konusunda yeterince tedbirli değiller. Umarız 2023, küresel çapta bir doğal afetler yılı olmaz.

BİZE ULAŞIN