ONURCAN BAL ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Powell'ın faiz artışlarını bir noktada yavaşlatmanın uygun olacağını ifade etmesi ve ABD'nin açıklanan büyüme verisiyle teknik resesyona girmesi, FED'in agresif faiz artışlarını sürdüremeyeceği beklentisini güçlendirdi. Piyasalarda oluşan bu beklenti, küresel risk iştahını destekledi. FED'in agresif sıkılaşmaya gideceğine dair endişelerin yatışması, kısa vadede risk iştahını desteklese de bu durumun riskli varlıklarda anlamlı ve kalıcılı bir toparlanmayı beraberinde getirebileceğini düşünmüyoruz. Enflasyonist baskılar, merkez bankalarının sıkılaşma adımları, ekonomilerdeki yavaşlama ile resesyon endişeleri, Rusya – Ukrayna savaşı, dünya genelinde ve Çin'de artan vaka sayıları gibi birçok risk başlığını bir arada konuştuğumuz ve belirsizliklerin bir hayli yüksek seyrettiği mevcut konjonktürde aktif bir portföy yönetimi ve varlık çeşitlendirmesi önemini korumaktadır.
1980'LERİN BAŞINDAN BU YANA EN SERT SIKILAŞMA
Avrupa Merkez Bankası (ECB), 11 yılın ardından temmuz ayı toplantısında 50 baz puan faiz artırımına gitti. Euro Bölgesi'nde 29 Temmuz'da açıklanan öncü TÜFE verisi yıllık bazda yüzde 8.9 olarak açıklandı ve rekor tazeledi. Bu durum eylül ayında ECB'nin sert bir faiz artışı yapabilme ihtimalini artırdı. FED, temmuz ayı toplantısında piyasadaki genel beklentilerle uyumlu olarak 75 baz puan faiz artırımına gitti. Haziran ve temmuz toplantılarında yapılan toplam 150 baz puanlık faiz artışı, 1980'lerin başından bu yana en sert sıkılaşma hamlesi olarak kaydedildi. FED Başkanı Powell toplantı sonrasında benzer büyüklükte bir adımın eylül toplantısında da atılabileceğini ancak faiz artışlarını bir noktada yavaşlatmanın uygun olacağını ifade etti. Faiz artışlarının gelen verilere ve ekonominin görünümüne bağlı olacağını belirten Powell, enflasyonla mücadele mesajlarını sürdürdü. Yılın ikinci yarısında büyümenin potansiyelin altında kalacağını ve işsizliğin artış kaydedebileceğini ifade eden Powell, ekonomide "yumuşak inişe" giden yolun açıkça daraldığını ve daha da daralabileceğini aktardı. Şu an için piyasalar FED'in eylül ayı için 50 baz puanlık bir faiz artırımına, eylül sonrasında ise 25 baz puanlık bir ya da iki faiz artırımına gidebileceğini fiyatlıyor. Ancak bu süreçte açıklanacak ekonomik veriler, bu taraftaki beklentileri şekillendirecektir. Küresel çapta artış kaydeden enflasyonla mücadele etmek amacıyla merkez bankaları 2022 yılında sıkılaşma adımlarını gündeme alırken, bu durum ekonomilerin yavaşlamasına ve resesyon endişelerinin ön planda seyretmesine neden oluyor. İçinde bulunduğumuz stagflasyonist ortam, merkez bankaları açısından oldukça zorlu bir süreç olarak karşımıza çıkıyor.
KÜRESEL EKONOMİLERDE YAVAŞLAMA GÖZLENİYOR
Son dönemde küresel çapta açıklanan ekonomik verilerde zayıflama gözlenirken, bu durum resesyona giden bir sürecin içerisinde olduğumuza dair beklentileri güçlendiriyor. Dünya genelinde açıklanan güven endekslerinde düşüşler dikkat çekerken, düşen tüketici ve ekonomi güveni resesyon endişelerinin bir yansıması olarak okunuyor. Yakın zamanda açıklanan temmuz ayı öncü PMI verileri ABD ve Euro Bölgesi'nde beklentilerin altında zayıf bir görünüm ortaya koydu. ABD'de konut piyasasındaki yavaşlama ile son haftalarda haftalık işsizlik başvurularındaki artışlar da dikkat çekiyor. Geçen hafta ABD'de açıklanan büyüme verisi ön plandaydı. ABD ekonomisi 2022 yılının ikinci çeyreğinde sınırlı büyüme beklentilerine karşılık yüzde 0,9 daralma kaydetti. ABD ekonomisi ilk çeyrekte yüzde 1.6 küçülmüştü. Üst üstte iki çeyrekte gözlenen daralma, resesyon tartışmalarını gündeme getirdi. Yönetimin ABD'nin resesyonda olmadığını ifade etmesine karşın ülke ekonomisindeki yavaşlama, tartışma götürmeyecek bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Zayıf gelen büyüme verisi sonrasında FED'in daha yumuşak bir faiz artırım süreci izleyeceğine dair güç kazanan iyimser beklentiler, hisse piyasalarında yükselişleri gündeme getirse de ekonomik verilerdeki bozulmanın devam etmesi; ilerleyen süreçte daha derin bir resesyon endişelerini gündeme getirebilir. Enflasyon baskıları sürdüğü müddetçe merkez bankaları üzerindeki faiz artırma baskısı hissedilmeye devam edilecek olup, bununla birlikte ekonomik yavaşlama ve resesyon beklentileri merkez bankalarının korkulduğu kadar agresif faiz artırımına gidemeyeceğine ilişkin görüşleri de ön plana çıkarıyor. Belirsizliklerin ciddi anlamda yüksek seyrettiği ortamda ekonomik veri akışları, merkez bankalarının kararları ve resesyon endişeleri, risk iştahı ve fiyatlamalar üzerinde ana belirleyiciler olacaktır.
GÖZLER ENFLASYON VERİSİNDE
Yurtiçinde 3 Ağustos Çarşamba günü temmuz ayı enflasyon rakamları açıklanacaktır. Haziran ayında TÜFE verisi piyasa beklentilerine paralel gelerek aylık bazda yüzde 4.95 artış kaydetmiş ve yıllık TÜFE yüzde 78.62 seviyesine yükselmişti. TÜFE'de temmuz ayında da yükseliş eğiliminin devam etmesi bekleniyor. TÜFE'nin temmuz ayında yüzde 3.50 artış kaydedebileceğini, buna bağlı olarak yıllık TÜFE'nin yüzde 81.60 olarak gerçekleşebileceğini değerlendiriyoruz. Piyasadaki medyan beklentiler ise aylık bazda yüzde 3 artış yaşanacağı ve yıllık TÜFE'nin yüzde 81.19 olarak gerçekleşeceği yönünde şekilleniyor. Yıllık yüzde 138'i aşan yurtiçi ÜFE enflasyonunun yarattığı maliyet yönlü baskılar, kur cephesindeki yükseliş eğilimi ile gıda ve enerji enflasyonun ikincil etkileri nedeniyle TÜFE enflasyonundaki yükseliş sürecinin ekim/kasım dönemine kadar sürmesini bekliyor ve o dönemde muhtemelen yüzde 85-90 aralığına ulaşılabileceğini değerlendiriyoruz. Buna göre, TÜFE enflasyonu kasım ve özellikle aralıktaki olumlu baz etkisine rağmen, yılı yüzde 70 civarında tamamlayabilir.
BİLANÇO DÖNEMİ TAKİP EDİLİYOR
Yurtiçinde geçen hafta itibarıyla finansal sonuç açıklama dönemi başladı. Geçen hafta Akbank, Yapı ve Kredi Bankası, Garanti Bankası, Tofaş, Ford Otosan, Arçelik, TAV Havalimanları gibi büyük şirketler, 2022/2Ç finansallarını açıkladı. Konsolide olmayan finansallar için gönderim tarihi 9 Ağustos olurken, konsolide finansal sonuçların açıklanması için son gönderim tarihi ise 19 Ağustos'tur. Ağustos ayında açıklanan finansallara bağlı olarak hisse ve sektörel bazlı fiyatlamaları ve ayrışmaları takip ediyor olacağız. Bu süreçte finansal beklentileri olumlu olan şirket hisselerinde pozitif ayrışmalar görülebilir. Finansal sonuç açıklamaları ve gerçekleşmelere bağlı olarak hisse bazında volatilitenin artış kaydedebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
BIST-100 Endeksi'nde finansalların etkisi takip edilecek
Temmuz ayının ikinci yarısından itibaren toparlanma çabasının ve yükseliş eğiliminin gözlendiği BIST-100 Endeksi'nin performansı üzerinde, küresel risk iştahının seyri ve açıklanan finansal sonuçlar belirleyici olacaktır. FED'e ilişkin agresif sıkılaşma endişelerinin yatışmasıyla küresel risk iştahındaki güç kazanımı ve yurtdışı piyasalardaki yükseliş, temmuz ayının son işlem gününde endeksi destekledi. BIST-100 Endeksi, temmuz ayının son haftasını yüzde 3.01 değer kazanımıyla 2.592,38 puandan tamamladı. Temmuz ayında ise endeks yüzde 7.78 yükseldi. Haziran ayının ikinci yarısında gözlenen toparlanma çabasında test edilen 2.589 seviyesi üzerinde kapanış yapan endekste, 2.600 seviyesinin aşılması ve üzerinde tutunmanın sağlanması durumunda yükselişlerin gücünü koruyabileceğini değerlendiriyoruz. Bu durumda tarihi zirvenin bulunduğu 2.684 seviyesi takip edilecek olup, zirvenin aşılması halinde 2.700 – 2.750 aralığı hedef konumuna geçecektir. Ancak yurtdışı piyasalarda mevcut risk başlıklarına bağlı olarak satışların yeniden ağırlık kazanması, endekste de düzeltme hareketlerini gündeme getirebilir. Bu durumda 2.550 – 2.535 aralığı kısa vadeli ilk destek bölgesi konumunda bulunurken, devamında 2.500 ile 2022 Şubat sonundan sonra yaşanan yükselişlere çekilen fibo seviyelerinin yüzde 23.6'lık kısmına denk gelen 2.482 seviyesi destek olarak önem kazanacaktır. 2.482 seviyesi altında satışların hız kazandığı ve yeniden 2.400 seviyesine doğru geri çekilmelerin yaşandığı görülebilir.