Dünyayı korumanın yolları

Dünyamızda üç binden fazla çok uluslu şirket var. Bunların çevreye zararları ise 2.2 trilyon dolar. Hava kirliliği yüzünden her yıl yedi milyon insan hayatını kaybediyor. Bütün dünya nüfusunun yüzde 40-60’ı, kirli hava yüzünden hasta olma tehlikesiyle yüz yüze…
30.09.2024 12:33 GÜNCELLEME : 30.09.2024 12:33

ALEV RİGEL/ Bu hafta da, dünyamıza tehlike oluşturan faktörlerin ikinci bölümünden söz edeceğiz. Tehlikeleri göz önüne sereceğiz. Neler yapmanız gerektiğini anlatmıyoruz. Tehlikenin neler olduğunu bilmeniz yeterli.

* Eğitim

Araştırmalar gösteriyor ki, eğitimli insanlar, çevreye daha duyarlı. Eğitim, gezegenimizi koruma isteğini artırıyor. Çevre sağlığına önem vermeyen insanların yüzde 96'sı eğitimsizlerden oluşuyor. En az 12 yıl eğitim almış kadınların yüzde 80'i, bir-iki çocukla yetiniyor. Çok çocuklu ailelerde eğitimden söz etmek mümkün değil.

* Endüstriyel Kirlilik

İngiltere'deki Endüstri Devrimi'nden bu yana sanayi kirliliği her yıl giderek arttı. Bugün Amerikalılar, sanayi kirliliğinin tek başına yüzde 30'undan sorumlu. ABD'deki nehirlerin ve göllerin yüzde 50'si bu kirlilikten nasibini almış durumda. Yine her yıl 4.5 trilyon litre işlem görmemiş sanayi atığı, temiz su kaynaklarını kirletiyor. Sanayileşmiş ülkelerde atıklar, herhangi bir işlem görmeden doğaya bırakılıyor. Bu da dünyada yaklaşık bir milyar kişinin, temiz su kaynaklarına ulaşımını engelliyor.

* Biyo-çeşitliliğin Kaybı

Çok değil, 2050 gibi yakın gelecekte dünyanın bitki ve hayvan çeşitliliğinin yüzde 25'i tamamen silinmiş olacak. Tek faktör, insanlık. Doğanın Korunması için Uluslararası Birlik IUCN (International Union for Conservation of Nature) tahminlerine göre 12 bin 259 tür, yok olma tehlikesi altında. Ormanlar, biyoçeşitliliğin yüzde 50'den fazlasını barındırıyor. Ama biz ormanları da yok ediyoruz. Sera gazları, her on bitkiden birini öldürüyor. Küresel mercan zenginliğinin üçte biri artık yok. Üçte biri de tehdit altında.

* Asit Yağmurları

İnsanoğlu, fosil yakıtları ne kadar çok yakarsa o kadar çok asit yağmuru ile karşı karşıya kalacak demektir. pH skalasında yağmur suyu, 5.6 düzeyindedir (Bunun altı asit, üstü baziktir. Yani suyun içeriğinde giderek azalan asit oranları var demektir). Asit yağmurlarında su 4.2 pH derecesine kadar düşüyor. Giderek asitleşiyor. Bu, bitkilerin kemirilmesi, suyun içilemeyecek kadar kirlenmesi ve toprağın da ekilemeyecek kadar bozulması anlamına geliyor. Asit yağmurları, topraktaki magnezyum ve kalsiyumu da yok ederek ağaçları, ihtiyaç duydukları bu maddelerden mahrum bırakıyor.

* Denizlerin Ölü Bölgeleri

Büyük bir ihtimalle böyle bir şeyi ilk defa duyuyorsunuz. Denizlerde iyi kötü hiç mi hayat olmaz? Evet, hiç hayat olmayan bölgeler var. Deniz suyunda oksijen oranı çok düşükse, içinde canlı yaşayamaz. Bilim insanları, bütün dünya denizlerinde 415 adet "ölü bölge" belirledi. Bu bölgelerin çoğu ABD sularında. Bu hiç de şaşırtıcı değil. Ancak Japonya ve Kore etrafındaki sularda, Letonya, Litvanya ve Estonya'nın deniz sularında ve Karadeniz'de ölü bölgeler olması şaşırtıcı.

* Mercanların Azalması

Mercanlar, dünya denizlerinin yüzde 1'ini kapsıyor ama denizlerdeki canlıların yüzde 25'inden fazlasına yuva oluyor. Aşırı avlanma, iklim değişikliği ve kirlilik, mercanların en amansız düşmanları. Dünyanın sığ sulardaki mercanlarının yarısı yok olmuş durumda. Küçük bir mercan oluşumu için bile binlerce yıl geçmesi gerekiyor. Oysa biz onu sadece birkaç yılda yok ediyoruz. Tek sevindirici haber, Avustralya'nın kuzeyindeki Büyük Mercan Resifi, yasaklar sayesinde kendine gelmeye başladı.

* Çöpler

Her yıl 9 milyar ton çöp, denizlere atılıyor. Karadaki çöpleri hesaba katmıyoruz bile. Yine her yıl, 11.5 milyar dolar da çöplerin toplanması için harcanıyor. Günümüzde 1960 yılına oranla iki kat daha fazla çöp çıkarıyoruz. 18-34 yaş arası kesim, diğer yaş gruplarından çok daha fazla çöpten sorumlu. Yaş ilerledikçe çöp konusundaki sorumluluk da artıyor. Sigara izmaritleri bile genel çöp yığınları içinde gözle görülür bir pay oluşturuyor. İsveç'in Södertaelje kentinde yere atılan sigara izmaritlerini eğitimli kargalar topluyor ve çöp kutusuna atıyor. Ödül olarak da yiyeceklerini alıyorlar.

* Tıbbi Atık

Yılda altı milyon tondan fazla tıbbi atık çöplere karışıyor. Her ne kadar tıbbi atıklar, günlük ev çöplerinden farklı alanlarda toplanıyor olsa da bunun göstermelik olduğu anlaşılıyor. Pek çok ülkede belediyeler, tıbbi atıkları son aşamada diğer çöplerle birlikte ortadan kaldırmaya çalışıyor. Her yıl 16 milyar enjeksiyon, atık merkezlerinde yerlerini alıyor. Ayrı bir işlem görmüyor. En kötüsü de tıbbi plastik atıkların toplanıp eritilerek plastik mutfak ürünleri olarak yeniden satılması.

* Hava Kirliliği

Kirlilik yüzünden her yıl yedi milyon insan hayatını kaybediyor. Bütün dünya nüfusunun yüzde 40-60'ı, kirli hava yüzünden hasta olma tehlikesiyle yüz yüze. Yine dünya nüfusunun yüzde 92'si, kirli havada yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Büyük kentlerde yaşayanların yüzde 80'i, Dünya Sağlık Teşkilatı WHO'nun belirlediği sağlık limitlerinin altında hava soluyor. 5-18 yaş arası çocukların yüzde 14'ünün astım hastalığından şikayetçi olduğu istatistiklere yansıyor. Ev içi kirliliğinde dört milyon kişi hayatını kaybediyor. ABD'de 111 milyon kişi, bir başka deyişle nüfusun üçte biri, Hava Kalitesi Standartları'nın altında nefes almaya çalışıyor.

* EMF Kirliliği de Büyük Sorun

Elektrik ve Manyetik Alan (EMF – Electric and Magnetic Field) kirliliği, görünmez bir tehlike. 2011'de yapılan bir araştırmada bu kirlilikten kaynaklanan başta kanser olmak üzere değişik hastalıklar, insanlık için yeni bir sorun haline geldi. Elektronik cihazların kullandığı frekanslar da, kuşların göç algılarını bozuyor.

* Nükleer Güç

Bu enerjiyle çalışan santraller, dünyanın elektrik ihtiyacının yüzde 11'ini karşılıyor. Bu enerji türü, diğer klasik kaynaklara oranla milyonlarca kat daha çok enerji veriyor. Ama doğru kullanılmadığı zaman tehlikeli. Bu santrallerin artıkları ise yüz binlerce yıl, aktif kalmaya devam ediyor. Üstelik santraller, soğutma sistemi için suyu nehir ve göllerden alıyor. Su, yine doğaya bırakılıyor ama normalden 25 derece daha sıcak. Bu sıcaklık da balıkları ve diğer su canlılarını öldürüyor. Rusya'da Çernobil ve Japonya'da Fukushima nükleer santrallerinin verdiği zararı, gelecek yüzlerce neslin görecek olması, son derece rahatsız edici.

* Aşırı Nüfus Artışı

Dünya nüfusunun 8.2 milyarı geçtiğini fark ettiniz mi? Bilim insanları, dünyanın, en fazla 9-10 milyar insanın yaşamını destekleyeceğini tahmin ediyor. 1900'lerin başında dünya nüfusu iki milyardı. Bugün dört katı bir nüfus yoğunluğundan söz ediyoruz. 1985 yılında dünya kaynaklarına olan talep, arzı geçti. Aşırı nüfusta etkenlerden biri de insan ömrünün uzamış olması. Global nüfusun yarısını 30 yaş altı insanlar oluşturuyor. Bunun anlamı, dünyada 0-30 yaş arası 3 milyar 800 milyon insan bulunuyor.

* Metan Emisyonu

Atmosferin ısınmasında metan gazının, karbondioksitten 28 kat daha güçlü bir gaz olduğunu hiç düşünmüş müydünüz? Sanayi Devrimi'nden bu yana atmosferdeki metan gazı varlığı iki katına çıktı. Metan basit bir gaz. Bir karbon ve dört hidrojen atomuna sahip (CH4). Doğadaki ömrü ise 12 yıl. Sonra çözülüyor. Ama bu bizim içimizi ferahlatmıyor. Çünkü atmosferdeki metanın yüzde 60'tan fazlasının sorumlusu, insanoğlu. Geri kalanı, göllerden, bataklıklardan ve kutup buzullarından geliyor.

* Işık Kirliliği

Gece çökünce dünyanın yarısında yakılan trilyonlarca lambanın büyük çoğunluğunun hiç bir işlevi yok. Burada merhum iş insanımız Vehbi Koç'u (1901-1996) hatırlıyoruz. Gece yatmadan önce hem evinin hem de bahçesinin lambalarını tek tek söndürürdü. Günümüzde aydınlatılan gökdelenler, turistik yerler, kuleler, yollar, meydanlar, belki göze hoş görünen manzaralar oluşturuyor. Ama madalyonun öbür yüzü farklı. Anıtları ayrı tutuyoruz. Onlar elbette ki aydınlatılmalılar. Işık, canlılarda biyolojik ve hormonal değişikliğe neden oluyor. Buna hayvanlar da dahil. Her yıl milyonlarca kuş, gösteriş olsun diye aydınlatılan gökdelenlere ve kulelere çarpıp ölüyor.

* Gürültü Kirliliği

Bu da sağlığa zararlı. Ama büyük kentlerde yaşıyorsanız kaçışınız yok. Sanayi tesisleri, hatta sokak arası tamirhane ve imalathaneler, demiryolları, uçak trafiği, inşaat çalışmaları, farkında olalım ya da olmayalım bizimle birlikte flora (bitkiler) ve faunanın (hayvanlar) günlük yaşam ritmini bozuyor. Diyelim ki, kent gürültüsünden usandınız, kırsal kesime taşındınız. Gürültünün bedeniniz üzerindeki etkisi, silinmiş olmuyor.

* Glifosat

Biraz kimya parçalamamız gerekiyor. "DiklorDifenilTrikloretan" formülünü hatırlıyor musunuz? Kısaca DDT olarak biliyoruz. 1972'ye kadar tarımda kullanılan bir haşere öldürücüydü. Yasaklandığı için sonra kullanılmadı. Bugün glifosat var. Yabani otları öldürmek için. Ne değişti? Dünya Sağlık Teşkilatı WHO'ya bağlı olarak çalışan Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı IARC (International Agency for Research on Cancer), glifosat'ın insan sağlığına zararlı olduğunu açıkladı. Ama çok geç. Bu ilaç, 160 ülkede birden kullanılıyor.

* Çok Uluslu Şirketler

Dünyamızda üç binden fazla çok uluslu şirket var. Çevreye zararları ise 2.2 trilyon dolar. En büyük yüz şirket, dünyada sera gazı emisyonlarının yüzde 70'inden sorumlu. Bu şirketlerin merkezlerinin neredeyse tamamı, sanayileşmiş ülkelerde bulunuyor. Ama doğal kaynakları ve ucuz iş gücünü, gelişmekte olan ülkelerden temin ediyorlar. Bu şirketlerin çok azı, çevre dostu gibi davranıyor. Ama çevreyi koruma yükümlülüklerini yerine getiremiyorlar. Çünkü hem rakiplerin öne geçmesinden korkuyorlar, hem de hissedarlara hesap vermekten çekiniyorlar.

* Atılabilir Bebek Bezleri

ABD'de her gün 50 milyon bebek bezi çöpe atılıyor. Bir bebek bezinin doğada çözülmesi için en az 500 yıl gerekiyor. 1950'lerde atılabilir bebek bezleri, piyasaya yeni çıkmıştı. Çöplerde yüzde 1'den fazlası olmuyordu. Günümüzde bu oran yüzde 90. Sadece pamuktan yapılsalar pek bir sorun olmayacak. Ama sodyumpoliakrilat ve polipropilen gibi kimyasallar işin içine girince işler değişiyor. Bir bebek, 2.5 yaşına kadar 6-7 bin bez harcıyor. Bu rakam, dünya çapında 18 milyarı buluyor.

* Hayalet Ağlar

Balıkçı ağları, deniz yaşamı için akla gelmeyen bir tehlike. Balıkçıların, balık avlarken yırtılan, kopan ağları, denizin dibini boyluyor. Buradaki yaşam için tehlike oluşturmakla kalmayıp, öldürücü oluyorlar. Dünya denizlerinde, gezegenimizi 500 kez sarmalayacak kadar balık ağı olduğu tahmin ediliyor. Ağların denizde çürümesi için 600 yıl gerek. Denizlerde de dört milyon 600 bin ticari balıkçı teknesi var.

* Havai Fişekler

Bir havai fişek gösterisini kim seyretmek istemez? Ama doğaya olan zararını düşünmeyiz. ABD'de havai fişek atılması kısıtlandı. Özellikle 4 Temmuz Bağımsızlık Günü kutlamalarında havai fişek gösterisi yerine drone gösterileri yapılması kararlaştırıldı. Bu moda, diğer ülkelere de yayıldı. Drone'lar, fişeklerden daha zengin bir görsel gösteri sunuyor. Drone'larla hava animasyonu oluşturabilir, üç boyutlu gösteri yapabilirsiniz. Bazı kutlamalar, yüz adet drone'la gerçekleştiriliyor. Drone'larla hareketli grafikler yapmak, ustaları için çocuk oyuncağı.

* Çikolata

Bu maddeyi doğa düşmanı olarak damgalamak, aklımıza gelir miydi? Bütün dünyada yüzde 95'lik bir beğeni oranına ulaşan çikolatanın üretimi doğayı zorluyormuş (Kalan yüzde 5'in ya alerjisi vardır ya da yalan söylüyordur). Orta ve Güney Amerika ile Batı Afrika'daki kakao çiftliklerinde çocuk işçilerin çalıştığını öğrenmek, dehşet verici. Bu sebeple kakao hammaddesi ithal etmeyen çok sayıda ülke var. 103 milyar dolarlık bir endüstriden söz ediyoruz. Afrika'da Fildişi Sahilleri'ndeki çiftliklerde 200 bin çocuğun çalıştırılması, sadece bir örnek. Çocukların yaş ortalaması 5-16 arası. Gana, Kamerun, Brezilya, Nijerya, Sierra Leone'de de durum aynı. Üstelik, milyarlarca dolar kazanan sektör, çocuklara günde 14 saat çalışmaları karşılığında sadece bir dolar veriyor.

BİZE ULAŞIN