Gıdada küçülme furyası: Shrinkflation

Ürünlerin maliyetlerindeki artış, bazı kavramları beraberinde getirdi. Bunlardan en moda olanı Shrinkflation. Bir ürünün fiyatının aynı kalması ama miktarının veya sayısının azalması demek. İngiltere Ulusal İstatistik Ofisi, 2019 yılında yaptığı bir açıklamada, piyasadan örnek olarak alınan 285 üründen 206’sının boyut küçülttüğünü, 79’unun ise büyüttüğünü belirtti…
01.08.2024 13:47 GÜNCELLEME : 01.08.2024 13:47

PARA DÜNYA/ ALEV RİGEL Zorunlu tüketim maddeleriyle ilgili fiyat artışları Avrupa ülkelerinden Avustralya'ya, Asya'dan Amerika'ya kadar her yerde. Bu durum bazı kavramları da beraberinde getirdi. Shrinkflation, greedflation, cheapflation, skimpflation, greenflation, skewflation gibi. En moda kelime olan shrinkflation ile başlayalım. Sizin de tahmin ettiğiniz gibi küçülme demek olan "shrink" ile enflasyon kelimesi birleşmiş. Bu, bir ürünün fiyatının aynı kalması ama miktarının veya sayısının azalması anlamına geliyor. "Paket küçülmesi", "fiyat mimarisi" diyenler de var. Üreticiler ve perakendeciler, maliyeti azaltmak ve satış hacmini hiç olmazsa dengede tutabilmek amacıyla aralarında anlaşıyorlar. Tüketiciyi koruma grupları ise oynanan bu oyunlardan habersiz değil. Shrinkflation kelimesini ekonomist Pippa Malmgren ortaya çıkardı. Kendisi, ABD'nin eski başkanlarından George W. Bush'un ekonomi politikası danışmanıydı. Ama kelime ilk kez tarihçi Brian Domitroviç tarafından kullanılmıştı. Daralmış ama enflasyonu yüksek ekonomileri belirtmek için tanımlanan bir kelimeydi. Günümüzde Fransa'nın en büyük market zinciri geçen yıl, paketlerin küçülmesi konusunda müşterilerini uyaran ilk şirket oldu. Ama yiyecek sektörüyle uğraşan diğer şirketler, "Daha az, daha çoktur" (Less is More) mesajını vermeye başladılar. Minimalizm'den esinlenen bu kavram, tüketiciyi memnun etmeye yetmedi. Örneğin "Daha küçük paketler, sizin sağlığınız için olumludur. Daha az paket, çevre için de sağlıklıdır" gibi söylem biçimlerinin tamamen yanlış olduğunu hiç kimse telaffuz etmiyordu. Çünkü müşterinin çoğu, daha azını istiyordu. Ünlü bir yoğurt markası, 8 onsluk (240 gramlık) yoğurt kaplarını 6 onsa (180 grama) düşürmüştü. Tüketici, gramajı yüksek ürünlerin daha pahalı olduğunu düşünüyordu.

İngiltere'de Ulusal İstatistik Ofisi, 2019 yılında yaptığı bir açıklamada, piyasadan örnek olarak alınan 285 üründen 206'sının boyut küçülttüğünü, 79'unun ise büyüttüğünü belirtti. Birkaç örnek verelim.

Kahve genellikle bir librelik (453 gram) paketlerde satılıyor. Oysa yeni uygulamada ağırlık 300 grama düşürüldü. Bir kiloluk toz deterjanlar artık 850 gram. Çikolata barlar, 200 gramdan 170 grama indi. Ya da dörtlü paketlerde satılan barlar, artık üç adet. ABD'de herkesin severek tükettiği top kekler, 12'lik değil 10'luk paketlerde. Aile boyu satılan kahvaltı gevrekleri, 550 gramlık kutulardan 470 grama düştü. Sadece içerik değil, paketler de küçüldüğünden karton hammaddesi de daha düşük maliyet demek. Sabunlar, 100 gramdan 90 grama indi. Gramaj çok düşmemiş gibi görünebilir. Ama bu ürünlerden milyonlarca satılması halinde ekstra kâr, hayli yüksek oluyor. Ürün küçülmesinden sadece insanlar değil, kedi-köpek gibi dostlarımız da nasiplerini alıyor. Konservelerdeki mamalar, yüzde 15 oranında azaldı. Çocukların çok sevdiği ayıcık şekerlerin paketi artık 360 gram değil, 320 gram. Fast-food restoranlar da ürünlerini küçülttü. Kanada'da bir kutu patates kızartmasını 6 dolara alıyorsunuz. Kutudaki patatesler ise gözle sayılacak kadar az. Kanada doları, 24 lira. Avustralya'da büyük boy pizza, 15 dolar. Büyük pizzanın çapı, bir karışınız kadar. Avustralya doları, 22 lira. Bazı ürünlerin ağırlığı 450 gram yerine, 405 gram yazılıyor. Dikkatli bakmazsanız 405'i 450 görmeniz işten bile değil. Bazı fast food restoranlarda kızarmış parmak patatesler, hamburgeriniz kadar kalın. Kremalı bisküvilere krema o kadar az konuyor ki, bisküvinin kenarlarına erişemiyor bile. Tuvalet kağıtlarının hem genişliği hem de uzunluğu azaltılmış. Üstelik gevşek sarılmış. Öyle ki ortasındaki karton silindir bile kolaylıkla yerinden çıkabiliyor. Alüminyum folyolar, yüzde 17 oranında daha az. Kurabiyelerden yuvarlak bir paket yapmışlar. Her şey görünüyor. Kapağında bir düzine diyor. Ama saydığınızda on tane çıkıyor. İnanmayacaksınız ama Amerika'da bir düzinenin kaç adet olduğunu bilmeyenler var. Şişelerdeki ürünlerde en-boy aynı. Şişe ise, olması gerektiğinden çok daha ince. Paket içinde satılan ürünler, paketin yarısını bile doldurmuyor. Uzun süre taze kalsın diye içine nitrojen gazı basılan paketleri hariç tutuyoruz. Kapalı kutu kremler, yarısına kadar dolu. Plastik ambalajların yarısı karton ambalajla kapatılmışsa, altı boş demektir. Ürünün paketi üzerinde 50 gram yazıyor ama tartıldığında 41 gram çıkıyor. Artık mutfaklarda, maksimum 3 kilo kapasiteli, elektronik, pille çalışan, mini tartılar var. Mutlaka bulundurun. Eksik gramaja bir şey yapamazsınız ama hiç olmazsa bir daha almazsınız. Dışarıdan görünmeyen kutular içindeki ürünler, kutunun üçte ikisini kaplıyor. Gerisi boş. Patates cipsi kutuları, neredeyse yarısında. Metal şişelerin altı, 2.5 cm boş. Alüminyum kutularda olması gereken ürünler bundan böyle plastik kutularda. Donut'ların ortasındaki delik, ürünü neredeyse simit haline getirecek kadar genişledi. Marketlerde artık, tatmanız için size bir örnek ikram edilmiyor, eşantiyon verilmiyor.

Bu örnekler bize Fransız fizikçi Augustin Charpentier ile Belçikalı fizikçi Jean Demoor'u hatırlattı. Charpentier Yanılsaması (veya İllüzyonu) ve Demoor Yanılsaması olarak bilinen teorileri, tüketicinin bir kutu ürünün büyüklüğü veya ağırlığı konusunda yanılması anlamına geliyor. Şekil ve renk çeşitliliği, bu yanılsamayı güçlendiriyor. Buna göre koyu renk objeler daha ağırmış hissi veriyor. Açık renk objeler ise göze hafif görünüyor. Parlak ambalaj, değerli hissi uyandırıyor.

ABD Başkanı Joe Biden bile şirketleri, kârlarını haksız olarak artırmaya çalışmakla suçladı. Şirketler de bunun nedeninin kendisi olduğunu söyleyerek, Biden'ı suçladılar.

Biraz da diğer kavramlardan bahsedelim. Greedflation; "aç gözlülük enflasyonu". Şirketler ya da iş çevreleri, fiyatların aşırı derecede yükselmesinin avantajına sahip olurlar. Bu da enflasyonun daha da yükselmesi anlamına gelir. Cheapflation; "ucuz enflasyonu". Pek inandırıcı gelmedi, değil mi? Oysa bu, kurnazca bir satış hilesi. Üreticiler, en pahalı ürünlerin yerine başka ucuz ürünler, çoğu zaman da kalitesiz ürünler koyar. Pahalı ürünlerin miktarını azaltırlar ya da başka ürünlerle yer değiştirirler. Greenflation; "yeşil enflasyon". Çevreye dost ürünlerin fiyatları yükseltilir. Bu ürünlere talep yüksek olur. Çünkü herkes çevreci yaşamak, çevreci tüketmek ister. Ama bu ürünlerin yeterli miktarda arzı olmaz. Skewflation; "çarpık enflasyon". Bir ürünün veya ürün dizisinin, genel fiyat seviyesi sabit kalmakla birlikte değerinin artmasıdır. Skimpflation; "eksik enflasyon". Hizmet sektöründe tüketicilere sunulan kalitenin azalmasıdır. Firmaların bu yolu tercih etmesindeki ana etken, kullanılan malzemelerin kalitesini ya da istihdam ettikleri personel sayısını düşürerek kârlılıklarını korumaya çalışmaktır. En basit örneği, ucuz restoranlardır. Bir garson istihdam ederek, kendisinden onlarca masaya bakması beklenir.

Çeşit çeşit fiyat artış sebebi olmakla birlikte Almanlar piyasaya, temel fiyat düzenini (Grundpreisverordnung) getirmişlerdir. Buna göre ürünler sadece, kilogram, litre, metre, metrekare ve metreküp üzerinden değerlendirilir. Bu metrik birimler, 1795'te Fransızlar tarafından belirlenmiştir. Bu uzunluk, genişlik ve hacim birimlerinden başka birimler kullanılamaz. Ons, libre, inç, yarda gibi tüketicinin aklını karıştıracak ölçülere yer verilmez.

Sadece gerçek piyasalarda değil, internette de kandırılırsınız. Kendilerini ucuz ve işlemlerin kolay yapılabildiği bir site gibi gösteren şirketler, aslında cebinizden daha çok para çeker. Örneğin otel veya turiste ev kiralayan bazı siteler, size ucuz oda bulurlar. Sizin adınıza rezervasyon da yaparlar. Ama kendileri yüzde 45'e varan komisyon alırlar. "Bütün siteler böyledir" demiyoruz. Ama ekran karşısında dikkatli olmalısınız.

İnternet demişken Kanadalı gazeteci, blog ve bilim kurgu yazarı Cory Doctorov'dan söz etmeden geçemeyiz. Adı uydurma gibi gelebilir. Ama "Enshittification" (ahlaklı çevirisini yaparsak, "berbat etme" demek) adlı bir kavram bulmuş, açıklamasını da şöyle yapmıştır: "İnternette bir site kurulur. Bu platform, değişik aşamalardan geçer. Önce kullanıcı çekmek için yüksek kaliteli hizmetler sunar. Üye olmanız istenir. Daha sonra gelirini artırmak için iş çevrelerine yönelir. Sonra gelirini maksimize etme amacını belli eder. Bu yüzden pek çok kullanıcı siteden uzaklaşır. Tehlikeyi fark etmeyen kullanıcılar sitede kalır. Üyelikten de çıkamazsınız". Ne yapmanız gerekiyor? Eski usul alışveriş yapın. Pazardan, marketten, dükkandan alın.

Tüketici ve tüketici koruma dernekleri o kadar kızgın ki, daha başka kelimeler de türettiler. Ama terbiyemizi bozup, bu konulara girmeyeceğiz.

*******

"Hiçbir şeyiniz olmasın, mutlu olun"

Bayan Ida Auken'i büyük ihtimalle tanımıyorsunuz. Kendisi, Danimarkalı bir politikacı. Folketing'in (parlamentonun) üyesi. Çevre bakanlığı da yaptı. "Hiçbir şeyiniz olmasın, mutlu olun" sözleriyle tanınıyor. 2016'da bizim Davos olarak bildiğimiz Dünya Ekonomik Forumu WEF'e gönderdiği bir makalesinde, "2030'a hoş geldiniz. Hiçbir şeyim yok. Özel hayatım yok. Evim, otomobilim, yeni eşyam, yeni giysim de yok. Hayat bundan daha iyi olmamıştı" diye yazmıştı. Auken, Vigga şirketinin danışma kurulu üyesi. Bu şirket, çocuk giysileri yapıyor ama satmıyor. Sadece kiralıyorsunuz. Kira sonrası şirkete geri verilen giysiler yıkanıp, elden geçirilip, tekrar kiralanıyor. Altı yıl sonra neler olacağını bilemiyoruz ama bayan Auken'in tarzı, ne kadar taraftar bulacak acaba?..

BİZE ULAŞIN