Daha sürdürülebilir bir ekosistem mümkün mü?
PARA OYUN/ ALİ EFE İRALI BM'nin 2030 hedeflerine yönelik olarak açılan fon çağrıları odağında, pek çok sektör kendisini sürdürülebilirliğe adamış durumda. Her geçen yıl bu konulara yapılan vurgu artıyor. Ulusal ya da uluslararası anlamdaki sürdürülebilirlik yaklaşımları oyun sektöründe de karşımıza çıkıyor. Oyun sektörü, büyüklüğü kadar, ekosistemi içerisinde her anlamda sürdürülebilirliği hissettiren bir dev olarak da bizleri selamlıyor.
YEŞİL BÜYÜME
Geçtiğimiz günlerde TIME'da Mart ayında çıkmış bir yazıya rastladım. Will Henshall'ın yazısında, oyun şirketlerinin yeşil dönüşüm hedefi odaklı sürdürülebilir gelecek planı ele alınıyor. Yazıda, grafik işlemcilere yönelik artan enerji tüketiminin dikkat çekici olduğu belirtiliyor. The Verge'ten gazeteci Lewis Gordon ve Cambridge Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmada, oyun konsollarının lojistik hat üzerindeki karbon salınımı bile değerlendirilmiş. 2019 yılına uzanan bu çalışmada, bir markanın sadece bir adet konsol üretimi için toplamda 89 kilogramlık bir karbon salınımı meydana geldiği tespit edilmiş. TIME'daki yazının bir başka bölümünde ise, Ben Abrahams tarafından kurulan AfterClimate isimli danışmanlık şirketinin araştırmasına atıf yapılıyor. Araştırmada, 36 büyük oyun şirketi incelenmiş ve 18 şirketin sürdürülebilirlik odaklı adımlar atmaya başladığı tespit edilmiş. Yazıda ayrıca, Sony'nin 2040 yılında, Activision'ın 2050'de sıfır karbon salınımını hedeflediği, Microsoft'un Xbox için yüzde 95'e varan enerji tasarrufu sağlayan sistemleri devreye aldığı belirtiliyor. AfterClimate'ın raporuna göre, Microsoft ve Epic Games, Fortnite oyunu için günlük 80 MWh'lik bir enerji düşüşü sağlamış (Henshall'a göre hedef 200 MWh). Bunlar tek tek bakıldığında oldukça önemli gelişmeler. Enerji tasarrufu odağında daha çok raporun oyun sektörüne yönelik olarak geleceği görülüyor. Dolayısıyla, tek bir yazıyla bu konuyu sınırlamak mümkün değil. Bu yazıyı kısa bir özet olarak kabul edelim. Bununla birlikte, sürdürülebilirlik sadece yeşil büyüme çerçevesinde gerçekleşmiyor. Aynı zamanda diğer bağlayıcılıkları, nitelikli iş gücünün tutundurulmasında ya da profesyonel yaşamın farklı dinamiklerinde de kendini gösterebiliyor.
NE KADAR GERÇEKÇİ OYUNLAŞTIRMA?
Geçtiğimiz hafta MIT Technology Review'da Bryan Gardiner çok güzel bir yazı kaleme almış. Oyunlaştırmanın sektörel yaklaşımları üzerine değindiği yazısında çok kritik bir kısım var. Orada, profesyonel iş hayatına oyunlaştırmayı entegre ederken, üretkenliği ve daha fazla mutluluğu fayda maksimizasyonuna odaklayan bir hedef vardı; ancak şu an daha ziyade ticari kaygılara odaklı bir oyunlaştırma şekillendiğini vurguluyor. Buradan yola çıkarak, aslında oyunlaştırmanın bireylerin iş hayatını daha olumlu yönde etkilemesi beklenirken, doğrudan ticari fayda maksimizasyonuna hizmet eder hale geldiğini söyleyebiliriz. Bu da ne denli başarılı bir sürdürülebilir iş mekaniği oluşturacağı hakkında soru işaretlerine yol açıyor. İnsanoğlu, bazı süreçleri bütünleştirmeye çalışırken odak noktadan sapabiliyor; dolaylı yoldan besleyeceği kanalları doğrudan hedef alınca amacına da ulaşamayabiliyor. Önümüzdeki hafta ekosistem konusuna yerel yönetimler nezdinde de bakarak, sürdürülebilirlik çerçevesine odaklanmaya devam edeceğiz.