Dünyanın bütün kömürünü yakalım!
PARA DÜNYA/ ALEV RİGEL Çok değil, yüzyıldan daha kısa bir süre önce, kömür yakmanın havamıza ve iklime iyi geldiği yönünde bir inanç vardı. Hem de Avrupa'da. Zamanla, "Biz ne yapıyoruz?" diyen bilim insanları ortaya çıktı. Neyse ki günümüzde hiç kimse böyle düşünmüyor. Derken, Amerikalı bir bilim insanı çıktı. "Dünyada ne kadar kömür varsa hepsini yakalım" dedi. Bu düşüncenin altında yatan anlamı birlikte çözmeye çalışalım.
Gün geçmiyor ki, iklimimiz hakkında kötü öngörüler yapılmasın. Suçu hep bir başkasında buluyoruz. Yaşantımızı tehlikeye sokacak bir boşvermişlik, harekete geçmek için bahaneler ileri sürmek, siyasilerin pasif kalışı, rekor üstüne rekor kıran kirlilik haberleri bizi hep karamsarlığa sürükledi durdu. Amerikalı mühendis William Lamont Abbot, hiç kimsenin düşünmediği bir fikirle ortaya çıktı. Dünyadaki her kömürü, gramına kadar yakıp yok edelim. Önce dumanaltı oluruz ama okyanuslar karbondioksiti emdikten sonra dünyamız, havası rahat solunabilen bir gezegen haline gelir.
Fikri beğendiniz mi bilmiyoruz. Bu tehlikeli bir girişim mi olur, atmosferimizi daha da mı kötüleştirir, bilmiyoruz? Bütün dünyadaki kömürü aynı anda yakıp yok etmek mümkün değil.
Günümüzde herkes, dünya ikliminin anlaşılması güç, karmaşık bir sistem olduğunu iyi biliyor. Karbondoksit gazının atmosferdeki varlığının, dünyanın ısınmasına neden olduğunu biliyoruz. Ama çoğumuz, Eunice Newton Foote'un adını daha önce duymadık. Bayan Foote, 1819-1888 yılları arasında yaşamış Amerikalı bilim insanı, mucit ve kadın hakları savunucusuydu. Atmosferdeki karbondioksit artışının ısınmaya neden olduğunu, bunun sonucu olarak sera etkisinin iklimleri etkilediğini 1850'lerde ileri sürmüştü.
1900'lerde ise pek çok bilim insanı, karbondioksit (CO2) ile iklim arasındaki ilişkiyi açıklayabilecek düzeye gelmişti. İnsanların yaktığı fosil yakıtlarla dünyanın gelecekteki iklimi arasındaki ilişkiyi kurmakta da gecikmediler. Ama ne var ki, insanoğlu endüstri devrimi geçirmeye başladı ve bu da sanayi etkinliklerinden dolayı atmosfere, daha çok sera etkisine neden olacak gazların salınması anlamına geliyordu.
KÜRESEL ISINMA DİYE BİR ŞEY YOKTU…
Abbott, ABD'nin Illinois eyaletinin en büyük elektrik üreticisi santralın baş mühendisi ve operasyon sorumlusuydu. 1920'lerde ülkeyi dolaşarak halka, enerji üretimiyle ilgili görüşlerini açıklıyordu. 1927'de Scranton kasabasında görüşlerini dile getirirken endüstrinin fosil yakıtları daha çok kullanması gerektiğini söylemişti. Neden? Çünkü kömür yakılmasının, dünyanın yararına olduğunu, iklimleri de ılıman hale getireceğini ileri sürüyordu. O yıllarda küresel ısınma diye bir şey yoktu. Kuzey yarıkürede eylül ayında soğuyan hava, gelecek yılın mayıs ayına kadar sürüyordu. Abbott'a göre artan kömür kullanımı, yeterli değildi. Kendisi, dünyanın ulaşılabilen derinliklerinde trilyonlarca ton karbon (kömür) olduğunu biliyordu.
1927'de Abbott'un ileri sürdüğü kuramı neden şimdi yazıyoruz? Çünkü günümüzde bilim insanları da aynı şeyi söylüyor. Ne var ki amaç farklı. Günümüzde "Dünyanın bütün kömür kaynaklarını yakalım" diyen bilim insanları bu kez kömürden kurtulmanın yolu olarak bu yöntemi savunuyor. Düşünce, "Birkaç hafta atmosfer ısınır ama sonrasında kömürsüz, atmosferi serin bir dünyada yaşıyor olabiliriz" şeklinde. Bunun olması imkansız. Mümkün olsa bile atmosferin ne tepki vereceğini hiç kimse bilmiyor, tahmin bile edemiyor.
Kömürsüz olmuyor
* Kömür bir fosil yakıt türüdür. İçinde sadece karbon değil, hidrojen, sülfür, oksijen ve nitrojen de bulunur. Ölü bitkiler, dallar ve ağaçlar, milyonlarca yılda kömürleşmiştir.
* İngiltere'nin yaşadığı Sanayi Devrimi sırasında kömürün önemli rolü olmuştur. Buhar makinesinin icadıyla suyu ısıtan kaynak, kömürdür. Odun aynı görevi üstlenemezdi. Çünkü kömürün kalorisi çok daha yüksektir.
* Günümüzde bile elektrik üretiminin üçte birinde kömürün payı vardır. Başta demir-çelik fabrikaları olmak üzere pek çok fabrika, tesis, imalathane, kömür kullanır. Ama bunun bedeli de vardır. Sadece ABD'de, her yıl kömür madenlerinden emekli olmuş işçilerin bin 500'ü akciğerlerinin kömürleşmesi nedeniyle hayatını kaybetmektedir.
* Kömür kullanılmasının faturası ağırdır. Başta solunum yolu hastalıkları olmak üzere prematüre bebek ölümlerinin sebebidir. Çin ve Hindistan'da her yıl 800 bin bebeğin ölüm sebebi, kömürdür. Astım, kalp krizi, cıva zehirlenmesi, akciğer kanseri, kömür kaynaklı hastalıklardır. Sadece kömürden kaynaklanan hastalıkların Avrupa ülkelerine maliyeti yılda 43 milyar euro'dur. Ayrıca iklim krizinin nedeni de kömürdür.
* Geçen yıl kömür yakılmasından ortaya çıkan karbon dioksit miktarı 14 milyar tondur. Üstelik bu sadece, fosil yakıt emisyonlarının yüzde 40'ıdır. Kömür aynı zamanda sera gazlarının yüzde 25'ini oluşturur.
* Her ne kadar Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği 2020 yılında ülkeleri, kömür santrali inşa etmekten vazgeçirmeye çalışmışsa da sanayileşme çabası içindeki ülkeler, kömürden vazgeçmiş gibi görünmemektedir.
* Dünyanın en büyük kömür üreticisi ve tüketicisi Çin'dir. Bu ülkeyi Hindistan, Endonezya, Avustralya ve Rusya takip etmektedir. Hindistan'da kömür çıkaran şirketlerin, ekonomik olmadığını anlamasına ve pazar payı kaybetmesine rağmen, bundan vazgeçilmemektedir.
* Kömür yakıldıktan sonra arta kalan kül de büyük bir sorundur. Kömürün zaten yüzde 10'u küldür. Kül, solunuma zararlı olmakla birlikte içerdiği cıva, uranyum, toryum, arsenik, ağır metaller ve selenyum nedeniyle de tehlikelidir. Sadece insanlar değil, flora (bitkiler) ve fauna (hayvanlar) da büyük zarar görmektedir.
* Kömür, su kaynaklarını da kirletir. Önlem alınmadığı takdirde bu kaynaklar, bir daha kullanılamaz hale gelir. Pakistan'daki Thar Çölü'nün su kaynakları tamamen kirlenmiştir. Kömür dumanı, yağmura karışmışsa "asit yağmuru" haline gelir. Bu da kömürle ilgisi olmayan bölgelerin bile asit yağmuru ile zarar görmesine yol açar.
* Altında kömür yatağı olan toprakta, çatlaklar oluşmuşsa hiç sönmeyen kömür alevleri görülebilir. Dünyamızda kömür gazıyla yanan binlerce çatlak vardır. Almanya'nın Saarland eyaletindeki Brennender Dağı'nda bir kömür alevi, 1668 yılından beri yanmaktadır (Brennender de zaten "yanan" demektir).
* Kömür üreticisi ülkeler, arz-talep dengesi sağladığından, yeni madenler açmaya gerek duymamaktadır. Çevrecileri dinlediklerinden değil. Yine de her yıl kömüre, 100 milyar doları aşan bir yatırımdan söz etmek mümkündür.
* 2017'nin nisan ayında Büyük Britanya'da bir deney yapıldı. Ülkede bir tam gün, kömür yakılmadan geçirildi. Nisan, ülke için ne sıcak ne soğuk bir aydır. Elektrik talebi; doğal gaz, nükleer ve yenilenebilir (güneş, rüzgar) kaynaklardan karşılanmaya çalışıldı. Sonuç, hayal kırıklığı oldu.
* Kömür, türüne göre yüzde 25 ile yüzde 97 arasında karbon içerir. 70 kadar ülkede kömür yatakları bulunur. Üç tür kömür vardır: Antrasit, linyit (kahverengi kömür) ve bitüm. Aslında bitüm de iki farklı grupta değerlendirilebilir. Antrasit en zor bulunan ama enerji yoğunluğu en fazla olan kömürdür. Yüzde 95'i karbondan oluşur. Linyit ise bol bulunur ama enerji yoğun bir kömür sayılmaz.
* Kömür, daha 150 yıl boyunca dünyanın enerji ihtiyacının büyük bölümünü karşılamaya devam edecek. Umuyoruz ki kömür, 150 yıla kalmadan kullanımdan kalkacak. Yerini daha temiz ve sürdürülebilir kaynaklar alacak.
* Eskiden kömür madeninde çalışan işçiler, içeride bir kanarya kafesi bulundururlardı. Kanarya, zehirli gazlara karşı son derece hassas bir kuştur. Kanarya öldüğünde madenin içine zehirli gazlar dolduğu anlaşılır ve işçiler dışarı çıkardı. Bugün zehirli gaz ölçümü için modern elektronik ekipmanlar var.
* Kömür aklınıza bile gelmeyen pek çok alanda kullanılabilir. Çimento üretiminde, karbon elyafında, köpükte, sentetik materyallerde vs. Bir kullanım alanı daha var ki sizi çok şaşırtacak. İlaçlarda.
* Kadınların gözde süs aksesuarı, kömürdür. Elbette ki, elmas halinde. Kömürü belli ısıda ve basınçta tutarsanız, elmas elde edersiniz. Bunu sizin için dünyanın mantosu da yapar. Hem de çok daha iyisini. Muazzam ısı ve basınç, değeri milyonlarca dolar eden elmaslar üretebilir. Fakat elmasların çoğu sadece kömürden değil, derinlere gömülmüş karbon zengini kayalardan çıkar.
* Türkiye'de ilk taş kömürü madenciliği, Uzun Mehmet'in 1829 yılında Karadeniz Ereğli'de kömürü bulmasıyla başladı (Türkiye'de soyadı kanunu 1934'te çıktığından, öncesinde kişiler ya memleketlerinin adıyla ya da lakabıyla tanınıyordu). Fiili üretim ise 1848'de madenin Galata Sarrafları'na kiralanmasıyla gerçekleşti. 1867'de ise Dilaver Paşa Nizamnamesi'yle ilk maden yönetmeliği ilan edildi.
* "Çin'de kütük gibi yanan siyah taşlar gördüm. O kadar çok siyah taş vardı ki, Çinliler onu yakarak su ısıtıyor ve haftada üç-dört kez yıkanıyorlardı." Venedikli tüccar, kaşif ve yazar Marco Polo (1254-1324), İpek Yolu'nu takip ederek gittiği Çin'de böyle bir gözlemde bulunmuştu. Kömür o zamanlar Avrupa'da bilinmiyordu.