Beş bin yıl hiç bitmeyecek pil icat edildi
PARA GÜNCEL/ ALEV RİGEL Pillerden az çekmedik. 1960'lı yıllarda kullandığımız piller, kısa ömürlüydü, bir cihazın üzerinde uzun süre kalınca akıtır, kendini de cihazın pil bölümünü de çürütürdü. Dış kaplamaları kartondu. Bugün son derece gelişmiş piller kullanıyoruz. Ama yine pil ömrü kısıtlı.
Beş bin yıldan fazla ömrü olan piller kullanmak istemez miydiniz? Kulağa bilim kurgu gibi geliyor. Biz görür müyüz bilemiyoruz. Fakat gelecek nesiller çok şanslı. Günümüzün bilim insanları, beş bin yıldan fazla akım verebilecek kapasitesi olan pil yaptıklarını açıkladılar. Bu pilin gerçekten beş bin yıl kullanılabileceğini görmeye hiç kimsenin ömrü yetmeyecek. Hatta yüzlerce nesil boyunca pilin ömrü, bir bilinmez olarak kalacak. 28 bin yıl boyunca tükenmeyecek pil yapıldığı bile iddia edildi, ama bir insan ömrü kadar sürsün yeter.
İngiltere'de Bristol Üniversitesi'nin Cabot Enstitüsü'nden Profesör Tom Scott, yeni pil için oldukça heyecanlı. Scott; "Bildiğimiz elmasın içine radyoaktif atık yerleştiriyoruz. Enerji üretmeye başlıyor. Hareketli parçası yok. Bakım derdi yok. Şarj etme telaşı yok. Sızıntı yok. İşte size bitmeyen temiz bir enerji" diyor. Böylece geleneksel yakıtların yanmasından ortaya çıkan karbondioksit ve diğer gazlar, atmosferimizi ve çevreyi kirletmemiş olacak. En önemli konu bu. Scott, elmas pillerin öncelikle batarya değiştirmenin mümkün olmadığı yerlerde kullanılacağını vurguluyor. Kalp pilleri, drone'lar, yapay uydular ve hatta uzay gemileri gibi.
YILDA ÜÇ MİLYARDAN FAZLA PİL SATILIYOR
Her şey iyi, güzel de madalyonun öbür yüzü var… Böyle bir pili, cep telefonunuza, portatif radyonuza, çocuğunuzun oyuncağına takmak, içinize sinecek mi? Radyoaktif pilinizin sizi ve aile üyelerinizi hasta etme tehlikesi olabileceği düşüncesi, aklınızın bir köşesinde kalmayacak mı? Bu pilin ucuza satılmayacağı, satın alacak gücünüzün olup olmayacağı gibi düşüncelere kapılmayacak mısınız? Çünkü pil üreticileri size sadece "bir" pil satacak. Günümüzde olduğu gibi size hayatınız boyunca ortalama 200-250 pil satamayacaklar. Sadece ABD'de yılda üç milyardan fazla pil satılıyor. Bu pil, yakın bir gelecekte piyasalara bile çıkamayabilir. Çünkü petrol şirketleri, pille ilgili her tür yeniliğin patentini satın alıyor. Petrol, yeryüzünde bitene kadar bu patentleri ellerinde tutmaya devam edecekler.
GELECEĞİN ENERJİ KAYNAKLARI
Bilim insanları açısından elmas piller, geleceğin enerji kaynakları olacak. Böylece bir taşla birkaç kuş vurulacak. Elektrik santrallerinin kullandığı nükleer yakıtlardan kalan atıkların nerede, hangi şartlarda saklanacağı sorunu ortadan kalkacak. Dünyanın değişik noktalarında toplam 150 bin ton nükleer atık olduğu tahmin ediliyor. Bunlar geçici olarak mağaralarda ve yer altı odalarında saklanıyor. Finlandiya'da daimi bir depolama alanı bulunuyor. Ama bu depolara henüz nükleer atık konmuş değil. Sadece küçük bir sorun var. O da elmas pilin kapasitesinin, tüketiciyi tatmin edemeyecek kadar düşük olması.
ÖNEMSİZ BİR İCATTI
* Pillerin, eski İran'da MÖ 300 yıllarında kullanıldığına dair bulgular var. Metallere kaplama yapmakta kullanmış olabilirler. Gerçek anlamda ilk pili, Pavia Üniversitesi'nden fizik profesörü İtalyan Alessandro Volta, 1800'de icat etti. Volta pilini, 1780'de Bologna'lı tıp profesörü Luigi Galvani'nin keşfi üzerine geliştirmişti. Galvani, ölü bir kurbağa bacağını tuzlu suya batırıp çinko plaka üzerine koydu ve hayvana çelik cerrah bıçağıyla dokundu. Gördüğü titremenin, hayvanın elektriğinden kaynaklandığını sandı. Oysa Volta, beş yıllık bir çalışmanın ardından, tuzlu ortamda değişik metallerin elektrik ürettiğini buldu.
* Pek çok radyoaktif madde, görünmeyen beta ışınları yayar. Bu ışınlar, yüksek hızlı elektronlardan başka birşey değildir. Elektriğin kaynağı da elektronlardır. Bu, yüksek voltajlı, düşük akımlı enerjidir. Düşük voltajlı, yüksek akımlı atomik hücreler de elde edilebilir. Beta ışınlarına aşinayız. Yıllardır kullanıyoruz. Televizyon ve bilgisayar ekranları bu ışınlarla aydınlatılır. Işınlar, ekranın iç yüzeyine sürülen fosfora çarpınca görünen ışık oluştururlar.
* Pillerin kapasitesi düşüktü. Sadece 1.8 volt üretiyorlardı. Bugün de öyle. Kapasiteyi artırmak için birkaçı seri bağlanıyordu. Bu görüntü, savaşlarda kullanılan top bataryalarına benzediğinden Benjamin Franklin (1706-1790), pillerden oluşmuş gruba da batarya adını verdi (Yayımcı, yazar, mucit, filozof, bilim insanı, siyasetçi ve diplomat Benjamin Franklin, ABD'nin kurucularındandır).
* Pil, İtalya'da icat edilmişti ama ilgi duyan ülke, İngiltere ve Fransa oldu. Çünkü bu icadın halk açısından hiç bir önemi yoktu. Pili nerede kullanacaklardı ki? Sadece laboratuvarlarda bilimsel deneyler için kullanılabilirdi.
* Fransa'nın 1804-1814 arası imparatoru olan Napolyon Bonapart Volta'ya, Ecole Polytechnique'de (Fransa'nın askeri mühendislik okulunda) deneylerde kullanılmak üzere 600 elemanlı bir batarya sipariş etmişti. Bu dev bataryaya, İngilizler "yığın" anlamında "pile" dediler (okunuşu payl). Fransızlar bu kelimeyi çok beğendi. Kendi dillerine kattılar. Ama Fransızca'ya uygun bir şekilde "pil" olarak telaffuz ettiler. Kelime, Türkçe'ye de Fransızca'dan geçti. Pilin isim babası neden mi İngilizler oldu? Çünkü Volta, keşfini bir mektupla Londra'daki Royal Society'ye (bilim insanlarının oluşturduğu topluluğa) bildirmişti.
* İngiltere'nin ünlü Oxford Üniversitesi'nin küçük çanı, bir bataryadan enerji alarak çalıyor. Batarya, deneysel olarak yapıldı, ama 1840 yılından beri enerji üretiyor. Hangi materyallerden yapıldığı, nasıl çalıştığı bilinmiyor. Hiç kimse de mekanizmayı inceleme cesaretini gösteremiyor.
* Bugün otomobillerde kullanılan akümülatörler, 1859'da Fransız fizikçi Gaston Plante (1834-1889) tarafından geliştirilmiş kurşun-asit bataryasıdır. Çalışma prensibi, 163 yıldır değişmemiştir.
* Ahşap gemilerin yerini, metalden yapılmış gemilerin alması, denizcilikte büyük bir aşamaydı. İlk metal gemi, 1859'da denize indirilen Fransızların "Gloire" adlı gemisiydi. Ancak metal gemiler, bir süre sonra dağılıp batıyordu. Sebebini anlamak yıllar sürdü. Metal gövde, plakalar halinde birleştiriliyor, perçinlerle tutturuluyordu. Metal gövde ve perçinlerin farklı metallerden olması, deniz suyunun tuzuyla birleşip bütün gemiyi bir pil haline getiriyor, zamanla korozyon gövdeyi çürütüp dağılmaya neden oluyordu. Bugün bile gemi gövdesine düşük akımlı elektrik verilip, bu etki ortadan kaldırılmaya çalışılır.