Bu çılgın proje işe yarayabilir mi?

Dünyadaki bin 350 aktif yanardağ, milyonlarca ton volkanik külü atmosfere yayıyor. Çılgın bir projeye göre, yanardağlardan çıkan ve güneş ışınlarını engelleyen sülfür partikülleri, yapay olarak atmosfere salındığında aynı etkiyi gösterecek ve küresel ısınma yavaşlayıp gerileyecek.
07.04.2022 13:50 GÜNCELLEME : 07.04.2022 13:50

ALEV RİGEL Bu kış oldukça uzun geçti. Anadolu'da pek çok kasaba, şimdiye kadar normallerin üzerinde kar yağışı aldı. Uludağ'a iki metre, Bolu ve Düzce'ye üç metre, Bitlis'e dört metre, Bingöl'e beş metre, Erzurum'a iki buçuk metre, Isparta, Gümüşhane, Hakkari, Kütahya, Ordu, Kayseri, Kars, Zonguldak, Rize, Artvin, Elazığ, Gümüşhane, Erzincan, Sivas'a iki metreden fazla kar yağdı. İnsanlar evlerinden dışarıya çıkabilmek için tüneller kazmak zorunda kaldı. İstanbul'da bile barajlar, ilk kez olarak taşma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.

Bunları size neden hatırlattık? Küresel hava şartlarında, yanardağların rolü olduğunu hiç düşünmüş müydünüz? Hangi yıl, daha çok sayıda yanardağ patlarsa o kışı sert geçiriyoruz. Tutulan istatistiklere bakılacak olursa geçen yıl 80 yanardağ faaliyete geçmiş. 12 aya bölersek, ay başına altı-yedi patlama düşüyor. Oysa bu yıl, ilk iki ayda lav ve volkanik kül açığa çıkaran yanardağ sayısı 80. Ay başına 40 patlama. Geçen yılın aylık rakamlarının neredeyse yedi katı.

Bütün dünyada bin 350 adet aktif yanardağ var. Bunlar, zaman zaman milyonlarca ton volkanik külü atmosfere yayıyor. Bilim insanlarına göre bu küller, güneş ışınlarını engelliyor ve dünyamızın birkaç derece soğumasına yol açıyor. Harika bir gezegende yaşıyoruz. Okyanuslar, zaten güneş ışınlarının neredeyse üçte birini uzaya geri yansıtıyor. Aksi halde gezegenimiz yaşanmaz olurdu. Yanardağlar da külleriyle güneş ışığının önemli bir bölümüne gölge yapıyor.

Scientific American dergisinde yer alan bir yazıda, yanardağların bu özelliğinden yararlanarak atmosferin üst tabakası stratosfere yapay olarak kül serpmekle, küresel ısınmanın önüne geçmemizin mümkün olabileceğine dair bir makale kaleme alınmış (Yerden 10 km yukarısı troposfer, sonrası 30 km'ye kadar stratosferdir). 60'tan fazla bilim insanının imzası var. Kısaca SRM (Solar Radiation Modification – Güneş Işınımı Değişikliği) denen bu çılgın projeye göre, yanardağlardan çıkan ve güneş ışınlarını engelleyen sülfür partikülleri, yapay olarak atmosfere salındığında aynı etkiyi gösterecek ve küresel ısınma yavaşlayıp gerileyecek. Atmosferin üst katmanlarına gönderilecek balonlarla da sülfür ölçümü yapılacak. Bu maddenin, aylarca değil, yıllarca atmosferde kalacağı ve ısıyı düşürebileceği hesaplanıyor. Konuyla ilgili ilk deney, Avustralya'nın kuzey toprakları üzerinde yapıldı. Sonuçlarının hemen alınması beklenmiyor. Ancak bilim insanları bu konuda ikiye ayrılmış durumda. Bunun işe yarayacağını savunanlar da var, felaketle sonuçlanacağını ileri sürenler de. Karşı çıkanlar, yapay küllendirme ile yağışların azalacağını, özellikle de Muson yağmurlarının kesilmesiyle milyonlarca kişinin aç kalacağını, Amazon havzasının da kuruyacağını ileri sürüyor.

PATLAMA O KADAR ŞİDDETLİYDİ Kİ…

ABD'de MIT ve Harvard üniversitelerinin bilim insanları bu alanda inceleme yaparken, kendilerine yaşanmış bir örnek bulma şansına kavuştular. 2021'in 20 Aralık günü, Pasifik'te bir ada devlet olan Tonga'daki yanardağ, korkunç bir şiddette patlayarak atmosfere 400 bin ton kül saldı. Küller, atmosferin 32 km yukarısına kadar ulaştı (1991'de Filipinler'de patlayan Pinatubo yanardağı, 20 milyon ton kül püskürtmüştü). Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA, patlamanın ilk atom bombasından yüzlerce kat güçlü olduğunu duyurdu. Patlama o kadar şiddetliydi ki, neden olduğu tsunami, Pasifik Okyanusu'nun doğu ucundaki Güney Amerika ülkesi Peru'da iki kişinin boğularak ölmesine neden oldu. Patlamanın sesi, Tonga'dan 840 km uzaktaki Samoa adasından bile duyulmuştu.

Yanardağlarla iklim arasındaki bağı ilk kuran kişi, Amerikalı bilim insanı, diplomat, yayımcı, mucit, filozof, yazar ve siyasetçi Benjamin Franklin (1706-1790) olmuştu. 1783'te İzlanda'daki Laki yanardağı patlamış, Batı Avrupa şiddetli bir kış yaşamış, yaz aylarında bile iklime soğuk hava hakim olmuştu. Laki'nin etkisi bu kadarla kalmamıştı. Sadece İngiltere'de yanardağın zehirli gazlarından 23 bin kişi öldü. Tarım alanlarının tamamı zarar gördü, hayvanların dörtte biri telef oldu.

Pekiyi, yanardağların çıkardığı karbondioksit (CO2), küresel ısınmaya neden oluyor mu? Bilim insanlarının cevabı net: Hayır. Çıkan gazlardan sülfür dioksit (SO2), küresel serinlemeye neden oluyor ama karbondioksit oranı yüzde 1'den çok daha düşük. Şimdiye kadar küresel ısınmaya neden olduğuna dair ispatlanmış hiç bir veri yok.

YAPAY BULUTLAR ÇÖZÜM MÜ?

Bilim insanlarının küresel ısınmayı tersine çevirme çabaları aralıksız sürüyor. Ama değil süreci tersine çevirmek, durduramıyoruz bile. Önerilerden biri de yapay beyaz bulutlar üretmek. Hepimizin ortaokuldan bildiği en basit fizik kuralı, beyazın güneş ışınlarını geri yansıttığı yönünde. Fosil yakıtlardan çıkan gazların yarıya indirilmesi en az 12 yıl, tamamen sıfırlanması ise 32 yıl alacak. Yapay bulutlarla bu süreyi oldukça kısaltabiliriz. Kutuplardaki buzullar, kutup bölgelerine gelen güneş ışığının yüzde 70-90'ını geri yansıtıyor. Ama dünyamızın her yeri beyaz değil. Yapay olarak üretilecek beyaz bulutlar, küresel ısınmaya çare olabilir. Bu fikrin öncülerinden İskoçya Edinburgh Üniversitesi bilim insanı Stephen Salter, "Gökyüzüne saniyede 10 metreküp deniz tuzu püskürtebilirsek, şimdiye kadar atmosfere verdiğimiz zararı telafi edebiliriz. Bunun da maliyeti yıllık 100-200 milyon dolar olur" diyor. Son derece mantıklı ve ucuza mal olacak bir öneri. Fakat şöyle bir zorluk var ki, atmosferimizin hacmi, 51 trilyon kere trilyon metreküp. Bu hacim nasıl mı hesaplanmış? Dünyamızın yüzeyi yaklaşık 510 milyon kilometrekare. Atmosfer kalınlığının da 100 km olduğu varsayılırsa, muazzam bir hacim çıkıyor ortaya. Beyaz demişken, Hollanda, İngiltere ve Almanya'dan bazı bilim insanları, bütün çatıların ve yolların beyaza boyanmasını teklif etmişti. Teklif güzel ama yeterli mi? Beyaz, zamanla kirlenip kararmayacak mı?

Atmosfere tuz püskürtmek mantıklı ama zor. Kül serpmek de mantıklı ama belki tehlikeli. 1990'lı yıllarda bir öneride bulunulmuştu. Elbette şakaydı. O da dünyanın yörüngesini güneşten birkaç milyon km uzağa taşımaktı. Antik Yunan'da matematikçi, fizikçi, astronom, filozof ve mühendis olan Arşimet (MÖ 287-MÖ 212), "Bana bir dayanak noktası gösterin, dünyayı yerinden oynatayım" demişti ama dünyanın ilk ve en büyük bilim insanı kabul edilen Arşimet bunu, kaldıraçların gücünü vurgulamak için söylemişti.

Dünyamızın sevimli adlarından biri de "Düğünçiçeği gezegeni"dir (Goldilocks Planet). Bu ad, "Düğünçiçeği ve Üç Ayı" masalından gelir. Masal; soğuk-sıcak, büyük-küçük, her şeyin ortasını bulmaya çalışan bir kız çocuğunu anlatır. Dünyamız da yörünge olarak sıcak ve soğuğun ortasındadır. Güneşe daha yakın veya güneşten daha uzak olsaydık, dünyada hayat olmazdı.

UYDU VERİLERİNE DİKKAT!

Şimdi gelelim, en "ayağı yere basan" çözüm modeline. O da uyduların yardımı. Dünyamızın çevresinde binlerce yapay uydu dönüyor, ama bunların 150'si aktif olarak yerküreyi gözetliyor (Bu uydular, NASA ve Avrupa Uzay Ajansı ESA'ya ait). İklimle ilgili milyonlarca veri topluyorlar. Bu verileri değerlendirip bize yol gösteren uydu ve bilgisayar sistemlerine güveniyoruz. Uydulardan önce yer meteoroloji istasyonları vardı. 1938'de 147 meteoroloji istasyonu, dünyanın ısındığına dair ilk işaretleri vermişti. Belki inanmayacaksınız ama bu durumu gözlemleyen ilk kişi, "amatör" bir bilim insanıydı: Guy Stewart Callendar (1898-1964). İngilizdi ve buhar makineleri mühendisiydi. Meteorolog değildi. Ne yazık ki, 50 yıldan uzun bir süre hükümetler, sanayi çevreleri ve hatta bilim insanları, bu gerçeği görmezlikten geldi. Umarız bundan sonra uydu verileri dikkate alınır.

BİZE ULAŞIN