ALEV RİGEL Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı COP27, iklim felaketlerinden en çok etkilenen savunmasız ülkelere "kayıp ve zarar" yardımı sağlamaya yönelik bir anlaşmayla kapandı. Konferans, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri'nin başkanlığında, 90'dan fazla devlet başkanı ve 190 ülkeden tahmini 40 bin temsilci veya delegenin katılımıyla gerçekleşti. Mısır, 2021'de başlatılan bir teklifin ardından konferansın ev sahibi olarak ilan edilmişti.
Mısır'ın turistik bölgesi Şarm El Şeyh'de yapılan toplantılarda ilk kez olarak somut bir sonuca varıldı. BM'nin konuyla ilgili idari sekreteri Simon Stiell, "Bu sonuç bizi, bir adım ileri götürdü" dedi ve şunları ekledi: "Yüz milyonlarca insan, iklim değişikliğinden kaynaklanan olumsuz etkiler yüzünden geçimlerini sağlamakta zorlanıyor. Oluşan kayıp ve hasarların giderilmesi konusunu yıllardır görüşüyorduk. Nihayet bir anlaşmaya vardık ve geleceğe yönelik bir yol haritası belirledik."
ÖZEL BİR FON OLUŞTURULACAK
COP27 olarak da bilinen ve 27'nci kez yapılan toplantılarda, küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerin 1.5 santigrad derecede sınırlama vaadi tekrar kayıtlarda yerini aldı. İklimlerin verdiği zararlar nedeniyle özel bir fon oluşturulması ilk kez olarak kabul edildi. Hükümetler ayrıca gelecek yıl, COP28'de yeni finansman düzenlemeleri ve fonun nasıl faaliyete geçirileceği konularında tavsiyelerde bulunacak bir komite kurulması için de anlaşmaya vardı. Bu komitenin önümüzdeki yıl mart ayının sonlarına doğru kurulması bekleniyor.
Oluşturulacak fonda 230 milyon ABD dolarından fazla kaynağın toplanması öngörülüyor. COP27 Başkanı Şukri, 2030 yılına kadar iklim açısından en kritik bölgelerde yaşayan insanların, "Şarm El Şeyh Uyum Fonu" adlı kaynakla destekleneceklerini duyurdu.
230 milyon dolarlık taahhütler verilmiş olsa da iklim krizinin üstesinden gelmek için milyarlarca dolara değil, trilyonlarca dolara ihtiyaç var. Hedef rakam, 4-6 trilyon dolar arası. Bu, o kadar büyük bir fon ki, hükümetlerin ya da uluslararası kurumların tek başına altından kalkabileceği bir sorumluluk değil. Kalkınma bankalarının, uluslararası finans kuruluşlarının, hükümetler desteğiyle oluşturulabilecek bir havuzdan söz ediyoruz. Daha önce 2020 yılına kadar ortaklaşa 100 milyar dolarlık bir fon oluşturulmaya çalışıldığı ama bu hedefe ulaşılamadığı göz önüne alındığında, 4-6 trilyon dolarlık hedefin kağıt üzerinde kalacağına muhakkak gözüyle bakılıyor.
Stiell, "Geri adım atılmayacağına dair güvence aldık. Tüm fosil yakıtların kademeli olarak kullanımdan kaldırıldığını gösteren önemli sinyaller alıyoruz" dediyse de bu pembe tablonun birdenbire gerçeğe dönüşeceğine hiç kimse ihtimal vermiyor (Hedefe varılması için sera gazlarının 2030'a kadar en az yüzde 45 oranında düşürülmesi gerekiyor).
BİNLERCE KİŞİ ÖNERİ SUNDU
COP27, çok sayıda katılımcıyı bir araya getirdi. Kentlisi köylüsü, yaşlısı genci binlerce kişi, ilk kez olarak iklim değişikliğinin yaşamlarını nasıl etkilediğini paylaştı ve sorunla nasıl mücadele edilmesi gerektiği konusunda önerilerini sundu. İdari sekreter Simon Stiell, hükümetleri gençlerin vurguladığı çözümleri dinlemeye, bu çözümleri karar alma ve politika oluşturma sürecine dahil etmeye çağırdı.
"İlk defa Paris Anlaşması'nın uygulanmasını ele alacağız (Paris İklim Anlaşması, 2015 yılında imzalanmış, bir yıl sonra yürürlüğe girmiştir). Her hamlemiz, önemli bir dönüm noktasıdır ve ivme oluşturur" diyen Stiell, katılımcılara iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini yaşamamak için önümüzde 10 yıl gibi kısa bir süre bulunduğunu hatırlattı.
KİRLİ KENTLERE ERKEN UYARI SİSTEMİ
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres de 3 milyar 100 milyon dolarlık bir planla önümüzdeki beş yılda, kirlilik tehlikesi olan kentlerde, vatandaşların erken uyarı sistemleriyle korunmasının hedeflendiğini bildirdi (Uyarıyı alan vatandaşların, kaloriferlerini ya da sobalarını kapatıp kapatmayacakları konusuna bir açıklık getirmedi). Danimarka, Finlandiya, Almanya, İrlanda, Slovenya, İsveç, İsviçre ve ilginçtir Belçika'nın Walloon bölgesi, 105.6 milyon dolarlık bir fon açıklayarak acil iklim uyumunu sağlayabileceklerini belirtti (Belçika; Felemenkçe konuşulan Flander'lerin bölgesi, başkent Brüksel ve Fransızca ile Almanca konuşulan Walloon bölgesi olmak üzere üç ayrı bölgeden oluşur). Konferansta, "Kayıp ve Zarar Fonu" üzerinde anlaşmaya varıldı, ama fosil yakıtları aşamalı olarak ortadan kaldırma taahhüdünden söz edilmedi.
İlk çevre sözleşmesi
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi UNFCCC (United Nations Framework Convention on Climate Change), BM öncülüğünde imzalanan küresel ısınmaya yönelik hükümetlerarası ilk çevre sözleşmesidir. Sözleşme; insan kaynaklı çevresel kirliliklerin iklim üzerinde tehlikeli etkileri olduğunu kabul ederek atmosferdeki sera gazı oranlarını düşürmeyi ve bu gazların olumsuz etkilerini en aza indirerek belli bir seviyede tutmayı amaçlamaktadır. Sözleşme; hükümetlerarası düzeyde iklim değişikliğine yönelik ilk çevre mutabakatı olarak önemli olsa da yaptırım gücü zayıftır. Taraflar iyi niyet düzeyinde sözleşmeyi desteklemişlerdir. Bu sözleşme kapsamında 1997 yılında imzalanan Kyoto Protokolü daha somut hedefler içermekteydi.
COP1'den beri yeni birşey yok
COP1, Almanya'nın başkenti Berlin'de 28 Mart-7 Nisan 1995 tarihleri arasında düzenlenen ilk çevre konferansıydı (Berlin, 1991'de başkent olmuştu). Almanya Çevre Bakanı Angela Merkel'in başkanlık ettiği konferansta alınan kararla "Bilimsel ve Teknolojik Danışma Yardımcı Organı" ve "Yürütme Yardımcı Organı" adında kurumlar oluşturulmuştu. Konferansta bir protokol düzenlenerek ülkelerin karbon gazı salınımlarını 1990 yılına göre 2005 yılına kadar yüzde 20 azaltmaları hedeflenmişti. Aradan 27 yıl geçti. Hedefler bir türlü tutturulamadı.
Toplantılar "Barış Şehri"ndeydi
Şarm El-Şeyh, Sina Yarımadası'nın güney ucunda bulunan bir Mısır kenti ve tatil beldesi. Nüfusu yaklaşık 77 bin. Önemli bir turizm merkezi olmasının yanı sıra birçok uluslararası konferans ve diplomatik toplantıya ev sahipliği yapıyor. "Barış Şehri" olarak da biliniyor. Burada çevrenin doğal güzelliğini engellememek için binaların yüksekliği sınırlanıyor. Suları yılın büyük bölümünde berrak ve sakin olduğundan çeşitli su sporları, özellikle tüplü dalış ve şnorkelli yüzme için popüler hale gelmiş durumda. 23 Ağustos 2015'te, içinde 189 yolcu bulunan, Thomson Airways'e ait bir yolcu uçağı, Şarm El-Şeyh'e yaklaşırken, kendisine doğru hareket eden bir füzeden kaçmayı başardı. Füze, uçağı yaklaşık 300 metre ıskaladı ve uçak güvenli bir şekilde alana indi. Füzenin askeri bir tatbikattan sapan, Mısır silahlı kuvvetlerine ait bir füze olduğu sonucuna varıldı.