“Hedef, iklim dostu olmak”
PARA RÖPORTAJ/HAYRİYE MENGÜÇ Dikey şarjlı süpürge ve robot süpürgeler gibi birçok cihazın mucidi, hatta ev tipi elektrikli süpürgeyi ilk üreten firma olan ve 1993'te Türkiye pazarına giren İsveç markası Electrolux, 'Daha İyi Bir 2030' programıyla sürdürülebilir bir dünya için çalışmalar yapıyor. 2025'e kadar operasyonlarında karbon emisyon oranlarını yüzde 80'e, ürünlerinde ise yüzde 25'e düşürmeyi hedeflediklerini söyleyen Electrolux Türkiye Pazarlama Direktörü Şengül, "2030'daki daha iyi yaşam hedeflerinin temel başlıklarından biri tüm operasyonları iklim dostu haline getirmek" diyor.
Elektrolux'ün önümüzdeki döneme ilişkin planlarını öğrenmek için Para Dergisi'nin Sürdürülebilir Yeşil Ekonomi podcast serisinin sekizinci bölümüne konuk ettiğimiz Fatih Şengül, birçok ürün grubunda yüzde 70 geri dönüştürülmüş plastiklerin gündemde olduğunu ve Türk tüketicisinin son yıllarda bu tür ürünleri daha fazla talep etmesinden mutluluk duyduklarının altını çiziyor. Electrolux'ün Türkiye'deki satış ağının Avrupa'dan daha yaygın olduğunu, kendi satış bayii ağını kurmak adına Bursa ve İstanbul'da yatırım yapmaya başladıklarını, şimdi Gaziantep, Kayseri, Ankara ve Denizli gibi daha farklı noktalarda anlaşmalar yaptıklarını ve yakın zamanda yeni satış noktaları oluşturacaklarını açıklıyor. Küçük el aletleri grubunda şu an Türkiye'nin büyük bir pazar olan Polonya'dan bile daha fazla satış yapar hale geldiğine dikkat çeken Şengül, çamaşır kurutma makinesi için de "Bugün 100 evin belki 5'inde var, ama bu pazar Türkiye'de de çok büyüyecek" diye konuşuyor.
2022 sonuna gelindiğinde belli ürün gruplarında döviz bazında hem ciro hem de adetlerini iki kat artırdıkları bir yılı geride bırakacaklarını söylüyor. Şengül, ayrıca önceki yıllar ile bir karşılaştırma yaparak Doğu Avrupa'ya bağlı olarak faaliyet gösteren Electrolux Türkiye'nin birçok anlamda karlılık ve ciroda birinciliği zorlayacak noktaya geldiğini belirtiyor. Tüm dünyadaki tedarikçilerinin belli bir hacmin üzerindekilerle oturup kendi ilkelerini konuştuklarını ve şu ana kadar alım yaptıklarını tedarikçilerin yüzde 74'ünü karbon emisyonunu açıklamak ve bunları azaltmak üzere hedef koymayı taahhüt ettiğini anlatıyor. Öte yandan uzun vadede sadece üretim tarafı değil, üretildikten sonra depolardan son kullanıcıya gidene kadarki süreçte özellikle ulaştırma kısmındaki karbon emisyonuna dikkat çekerek şu an ABD ve İsveç'te denemelerine başlayan elektrikli araçlarla ürünleri tüketiciye ulaştırdıklarından ve bunu iş ortaklarıyla birlikte yapmak amacında olduklarından söz ediyor.
Şengül, bu yılın ilk dokuz ayına bakıldığında beyaz eşya pazarının aşağı yukarı 3 milyar euroluk bir büyüklüğe sahip olduğunu yılın sonuna kadar da 4-4.2 milyar euro'lara geleceğini öngörüyor. "Pazara baktığımızda çift taraflı olarak 60 bin doğrudan 600 bin dolaylı istihdam yaratan sektörde bugün Türkiye'de 15 bin satış noktası olan bayi var, 3 bin 500 de yetkili servis var. Türkiye'nin en dinamik sektörlerinden biri" diye değerlendiriyor.
Önümüzdeki döneme ilişkin 'Daha İyi Bir 2030' programı ile ilgili olarak sormak istiyorum… Electrolux, bu anlamda sürdürülebilirlik adına 2030'a kadar neler planlıyor?
Electrolux ve sürdürülebilirlik dediğiniz zaman, bir İsveç şirketi olmamızdan başlamak lazım. Çünkü coğrafi olarak baktığımızda büyük bir yüzölçümüne sahip olmasına rağmen zor şartlarda olan yani kuzey, özellikle kışın inanılmaz soğuk. Bakıyorsunuz Norveç, petrol zengini bir ülke ama bu ülkede yok. Bu durum aslında İsveç'in ve İsveç bakış açısının hep yenilikçi inovatif bir yaklaşım sergilemesine neden olmuş. Hep kaynaklarını verimli kullandıkları ve bunun akabinde de aslında bütün sektörlerde İsveç firmalarının yaratıcılığıyla dünya devi haline geldiğini görüyorsunuz. Telekomünikasyondan otomobile çok önemli markalar çıkarmış. Bu da aslında Electrolux'ün sürdürülebilirlik bakış açısının bizim genlerimizde olduğunun bir göstergesi; 100 yılı aşkın bir zamandır faaliyet gösteren dünya lideri bir şirket. Daha iyi yaşam programına gelecek olursak aslında sürdürülebilirliğin bir çerçevede değerlendirildiği uzun vadeli hedeflerimizin olduğu bir program. Elektrolux'te biz, tüketicilere duygularla ulaşıyoruz. Ürünlerimizi o duygular üzerinden; bunlar lezzet, bakım ve iyi olma hali diye hatta organizasyon şemamıza dahi işlemiş ve bu duyguları yaratırken de hem şirketimizdeki yönetim anlayışı olarak hem çevreye verdiğimiz zararı en aza indirmek hem de tüketicilerin alışkanlığını değiştirmek. Bunlara neler örnek olabilir? Daha iyi bir giysi bakımı; bizim şu anki en temel ölçeklerinden biri ürettiğimiz teknolojilerle giysilerin ömrünü iki kat daha artırmak ve çevresel etkiyi yarı yarıya düşürmek. Bu uzun vadeli hedef, aslında bizim sürdürülebilirliğe en güzel örneklerimizden biri. Aslında sadece çevre olarak bakmamamız gerekiyor. Bizim şu anki iş ortamımızda tarafsız döngüsel hale getirmek, iş ortamımızdaki enerji ve diğer kaynaklı verimli kullanmak ve bunu aslında tedarikin tüm sürecine yaymak. Yani bir fabrikaya gelen parçanın üretimindeki enerji verimliliği ve çevreye katkıya da bütünsel olarak bakıyoruz. Tabii tüketicilerin de bu ürünleri seçmesi, bu bilinci kazandırılmasını kapsayan 100 maddelik program, baktığımız zaman… 2030 yılını hedefliyoruz.
Ama en temelinde farklı ne örneği var? Şunu özellikle belirtmek istiyorum, birçok ürün grubumuzda şu an yüzde 70 geri dönüştürülmüş plastikler gündemimizde ve Türk pazarında birçok ürünümüzde direkt ürünlerde belirtilen logolarla tüketicilerimiz kendileri de görebilir. Mutlu olduğumuz bir şey, Türk tüketicisinin son yıllarda bu tür ürünleri daha fazla talep etmesi. Daha iyi yaşam programımızla ilgili daha çok detay var. Bunları web sitemizden de dinleyicilerimiz, detaylı olarak takip edebilir.
Ürün geliştirmede de sürdürülebilirliğe odaklanıyor, aldığınız etkiyi ölçümlüyorsunuz. Özellikle tedarikçilerinize verdiğiniz karbon emisyonlarını azaltma konusunda hedefleriniz var, öğrendiğime göre. Bu konuda yaptığınız çalışmalar neler?
Belirttiğim gibi tedarik zincirine bir bütün olarak bakıyoruz. Yıllardır STK alanında da çalışıyorum, elektronik atık konusuyla 2009 yılında tanıştım ve o zaman çok şaşırmıştım; bir ürün rafa geldiğinde aslında çevreye zaten halihazırda zararı olduğunu ve buna bütünsel halde yaklaşmamız gerektiğine... Aynı zamanda o atıkların hem çok zararlı hem de çok değerli içerikler de içerdiğini öğrenmiştim. Aslında Electrolx'ün yaklaşımı da tamamen bu bütünsel noktada. Biz, tüm dünyadaki tedarikçilerimizin belli bir hacmin üzerinde olanlarıyla oturup kendi ilkelerimizle konuşuyoruz ve şu ana kadar alım yaptığımız tedarikçilerin yüzde 74'ü, karbon emisyonu açıklamak ve bunları azaltmak üzere hedef koyacaklarını taahhüt ettiler. Çok uzun vadede işin sadece üretim tarafı değil, üretildikten sonra bizim depolarımızda, depodan da son kullanıcıya gidene kadar olan süreçteki o ulaştırma kısmında da zaten biliyorsunuz bir karbon emisyonu oluyor. Buna özellikle şu anda dünyada belli ülkelerde başladık; Amerika ve İsveç'te denemeleri var. Elektrikli araçlarla daha çevreci araçlarla ulaştırmak ve bunu iş ortaklarımızla beraber yapabilmek gibi bir amaç var. 2015'te ilk bu operasyonlarla ilgili hedefleri koyduk ve korbondioksit emisyonlarımızla tüm operasyonlarımıza baktığımız zaman yüzde 70 azalma sağladık. Bu çok önemli tarafı… Az önce de belirtiğim gibi iş sadece çevre tarafı değil, işin yönetimsel anlayış kısmı da var. Mesela çalışanlarımızın yüzde 80'inden fazlası, yolsuzlukla mücadele eğitimini tamamladı. Birleşmiş Milletler, cihazlarımızdaki etkili sera gazlarını en geç 2023 yılına kadar değiştirme planımızı onayladı ki biz, sektörde birçok değerlendirmede; Avrupa'da sürdürülebilirlik anlamında sektör lideri olarak geçiyoruz. Bu da sektöre yön verdiğimiz anlamına geliyor. Electrolux, dünyanın en büyük ikinci beyaz eşya markası ve en az enerji tüketen ürünlerimiz, -Türkiye'de de dünyada da böyle- yüzde 35-40 bantlarına gelmiş. Aslında burada tüketiciler ne kadar bilinçli olduğunun ya da bizlerin de bu ürünleri yöneticiler olarak önceliklendirildiğinin de bir sonucu. Yakın ya da orta vadeye dönecek olursak, 2025'e kadar da operasyonlarımızda karbon emisyon oranlarımızı yüzde 80'e, ürünlerimizde yüzde 25'e düşürmeyi hedefliyoruz. 2030'daki o daha iyi yaşam hedeflerinin temel başlıklarından biri ise tüm operasyonları iklim dostu haline getirmek, diyebilirim.
Türkiye'deki beyaz eşya sektörünü değerlendirir misiniz?
Türkiye beyaz eşya sektörü, Avrupa'nın en büyük pazarlarından biri. En büyük pazarlar dediğimiz zaman Fransa, Almanya, İtalya, Birleşik Krallık ve İspanya gibi ülkeler geliyor aklımıza. Ama son yıllarda -biz hem üretici bir ülkeyiz, hem de ciddi anlamda beyaz eşya kullanan yani iki boyutlu bakmak lazım- bu anlamda Türkiye, ilk altı-yedinin içinde her zaman olan bir ülke. Tabii 2020'de pazar büyüdü, 2021-2022 birazcık daha -ekonomik krizle çok ilişkilendirilebilir mi, bilmiyorum ama- ufak tefek küçülmeler yaşadı. Ancak benim kendi yorumum şu: Bu yılın sonunda yüzde 2-3 genel beyaz eşya pazarının küçülmesi öngörülüyor, ama burada ürün bazlı baktığımızda belli başlı ürün gruplarında aslında büyük düşüş yaşadığını görüyoruz; buzdolabı, derin dondurucu gibi. Çünkü tüketici ihtiyaçları özellikle evlerde olduğumuz zaman çok öne çekilmişti. Burada erken satın almalar belki o pazarın hem büyümesini sağladı -yani 2020 yılında yüzde 8'lik bir büyüme var Türkiye pazarında- şimdi baktığımız zaman bu ürün gruplarında düşme olurken kurutma, fırın gibi beyaz eşya ürün gruplarında aslında büyük artışlar da var. Özellikle kurutma makinesi Electrolux'un de çok güçlü olduğu, hatta daha iyi giysi bakımında, giysinin ömrünü uzatmak için teknoloji geliştirdiğimiz gruplardan biri. Bugün 100 evin belki sadece 5'inde var, ama bu pazar Türkiye'de de çok büyüyecek. Tüketiciler, kurutma makinesi kullanma alışkanlıklarını geliştiriyor. İlk dokuz aya baktığımızda da 3 milyar euroluk aşağı yukarı tüketicilerin aldığı beyaz eşya büyüklüğü var, yılın sonuna kadar da 4-4.2 milyar euro'lara geleceğini öngörüyoruz. Ama pazara şöyle baktığınız zaman çift taraflı olarak 60 bin doğrudan 600 bin dolaylı istihdam yaratan bugün Türkiye'de 15 bin satış noktası olan bayi var, 3 bin 500 yetkili servis var. Türkiye'nin en dinamik sektörlerinden biri. Ben uzun vadede özellikle yerel üretim gücüyle de Türkiye'nin Avrupa ve dünyada önemli bir üretim üssü, konjonktürel olarak da olmaya devam edeceğini düşünüyorum. Tüketim tarafında da çok genç bir nüfusuz. Yaş ortalamamız, Avrupa 40'lara gelmişken Türkiye hala 29'larda. Çok daha fazla yeni ev kurulacak, yeni gelen nesil var. Beyaz eşya sektörü hala umut vadetmeye devam ediyor, diye özetleyebilirim.
Peki, şirketinizin yılsonu hedeflerinden de söz eder misiniz? Pazarın bu durumu sizi nasıl etkileyecek?
Pazardaki en ana oyunculardan biri değiliz. Dünyadaki pozisyonumuz ile Türkiye'deki pozisyonumuz farklı, ama gururla söyleyebilirim ki; kriz ortamında dahi, herkesin operasyonel süreçlerine çok dikkat ettiği ortamda dahi biz, belli ürün gruplarındaki odaklanmalarda döviz bazında bile hem ciromuzu hem de aynı zamanda adetlerimizi iki kat artırdığımız bir 2022 yılını geride bırakıyoruz. Ve biraz daha odağımız, aslında distribüsyon yapımızı güçlendirmek. Satış ağı çok yaygın bir ülkedeyiz. Hatta Avrupa'dan çok daha fazla. Burada da belli başlı şehirlerde yatırım yapmaya, kendi bayi ağımızı kurmaya başlamıştık. Bursa İstanbul gibi Electrolux markasının bilinen ve başarılı olduğu illerinin yanına şimdi buna ek olarak Gaziantep, Kayseri Ankara, Denizli gibi farklı lokasyonlarda belli anlaşmalar yaptık ve yakın zamanda yeni satış noktalarına ulaştıracağız. Önceki yıllar ile karşılaştırdığımızda Doğu Avrupa'ya bağlı olarak faaliyetlerini gösteren Electrolux Türkiye, birçok anlamda karlılık ve ciroda birinciliği zorlayacak noktaya geldi kendi bölgemizde, Polonya gibi büyük bir pazarda bile mesela küçük el aletleri grubu şu an Türkiye'de çok daha fazla satış yapar hale geldi. Burada da dediğim gibi odaklı gidiyoruz; yenilikçi ürünlerimiz var. Yenilikçi ürünlerimizi tüketicilerimizi eğiterek, satış noktalarımızda da bu bilgilendirmeyi yaparak onlara mutlu bir ev ortamı sağlarken biz de şirketimizi Türkiye'de emin adımlarla büyütmeye devam ediyoruz ki; 2023'te de benzer bir büyüme hedefimiz var.