Dünyayı değiştirecek yeni finansal düşünce akımı
PARA ÖZEL/ ÜRÜN DİRİER Globalde son birkaç yılın en yenilikçi ve popüler kavramlarından biri etki yatırımı kavramı. 6 ay önce ülkemizde bir grup öncü iş insanı tarafından kurulan Etki Yatırımı Danışma Kurulu, dünyayı sıfırdan dönüştürmeye aday olan bu yeni tip 'finansal düşünce' akımını ülkemizde yaygınlaştırmayı hedefliyor. Etki Yatırımı Danışma Kurulu Genel Sekreteri Onur İlhan ile, etki yatırımı kavramını ve dünyadaki eşitsizlikleri nasıl değiştirebileceğini konuştuk. Ankara Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak ders veren İlhan, dünyayı kökten değiştirebilecek etki yatırımını, bir hoca titizliğiyle anlattı. Aynı zamanda Hamburg merkezli Ece Grubu ülke iş geliştirme sorumlusu ve Omnipotent isimli aile şirketinin ortaklarından olan İlhan, etki yatırım sermayesinin tüm dünyada hızla büyüdüğünü aktardı.
Etki yatırımı kavramının felsefesi nedir? Dünyada ne zaman ne amaçla başladı bu akım?
Etki yatırımları, yatırımların merkezine pozitif ve ölçülebilir sosyal/çevresel etki yaratmayı yerleştirerek finansal getiri elde etmeyi hedefler. Etki yatırımcıları, diğer pek çok yatırımcının tali bir alan olarak gördüğü kurumsal sosyal sorumluluk ve hayırseverlikten de bu noktada ayrışır. Çok daha uzun bir süredir sosyal risklerin, geçtiğimiz on yıllar itibariyle de çevresel risklerin azaltılması konusunda atılan önemli adımların üzerine inşa edilmiş yeni nesil bir modelden bahsediyoruz burada. Ancak önceki adımlardan farklı olarak etki yatırımcılığı kanıtlanabilir pozitif etkiye odaklandığı için bir yatırımın toplum ve doğa üzerindeki negatif etkisini örneğin -5'ten 0'a çekmeye yoğunlaşmaz. Bunun yerine yatırımının doğrudan +5 pozitif etki yaratması ana hedefiyle hareket eder. Çağdaş anlamıyla ilk defa 2007'de dile getirilen etki yatırımcılığı, 2015'te Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'nın (SKA) ilan edilmesiyle büyük bir ivme kazanmıştır. 2015 yılında 15 milyar dolar seviyesinde olan küresel etki yatırımı pazarı, IFC'nin verilerine göre 2020 yılı itibarıyla 2,3 trilyon dolar seviyesine ulaşmış ve 26 trilyon dolara kadar da büyüme potansiyeli bulunmaktadır.
Etki Yatırımı Danışma Kurulu (EYDK) hangi hedeflerle kuruldu? Neyi amaçlıyorsunuz?
EYDK, lider kamu ve özel sektör kurumları ve kâr amacı gütmeyen organizasyonların bir araya gelmesiyle Nisan 2021'de kuruldu. Etki yatırımcılığını Türkiye'de ana akım bir yatırım modeli haline getirme vizyonuyla, ülkemizi uluslararası arenada temsil eden kapsayıcı bir platform olarak çalışmalarına devam ediyor. Vizyonumuzu hayata geçirmek için öncelikle Türkiye'de bir etki ekosistemi tesis edilmesi gerekiyor. Bu ekosistem, etki sermayesini arz eden yatırımcılardan, sermaye talebi olan etki girişimcilerinden, arz ve talep arasında köprü görevi gören banka ve fonlar gibi aracılardan, politika yapıcılardan ve STK'lar, iş örgütleri, üniversiteler ve uzmanlardan teşekkül edilen etkinleştiricilerden oluşacak. EYDK da lider etkinleştirici olarak bu sermaye akışını başlatmak için pek çok adım atmakta. Küresel iş ve bilgi ağlarına dahil olmak, Türkiye'nin milli hedeflerinde etki yatırımcılığını öne çıkarmak, farkındalık yaratmak ve kapasite geliştirmek bunlardan sadece bazıları. EYDK'nın kapısı, bu alanda var olmak isteyen tüm paydaşlarımıza açıktır. Onların desteğiyle 2022 sonu itibarıyla etki yatırımcılığının Türkiye'de daha yaygın başvurulan ve ses getiren bir yatırım modeli olacağından şüphemiz yok.
Etki yatırımının sosyal girişimcilik kavramından farkı nedir?
Toplumsal dönüşümde önemli bir aktör olan sosyal girişimciler, öncelikli finansal getiri hedefine sahip değildir. Ancak ülkemizin ve dünyanın kritik sorunlarına çözüm bulmak için gereken muazzam büyüklükteki sermaye, finansal getiri hedefi olmadan yeterli oranda pozitif etki yaratma yönüne döndürülemez. Sadece gelişmekte olan ülkelerde bile SKA'larda başarılı olabilmek için yıllık 2,5 trilyon dolarlık bir fonlama açığı var ve bu açığın Covid-19'un etkisiyle daha da arttığı düşünülüyor. Bu açığa cevap verebilmek için pozitif sosyal ve çevresel etkiyi işin temeline koyan ama bir yandan da sermaye çekme etkisi yaratacak finansal getiriyi hedefleyen etki yatırımları bir adım öne çıkıyor. Artan sermaye desteğiyle, ele alınan projelerin kapsamı ve etki alanı da ciddi şekilde büyüyor. Mahalle ölçeğinden ülke ölçeğine, 100 bin dolardan da milyar dolar seviyesine geçmek böylece mümkün oluyor.
Eğer etki yatırımcılığı yerleşirse, dünyadaki eşitsizlik bitebilir mi? Etki yatırımcılarının bu noktadaki vizyonu nedir?
Küresel sosyoekonomik ve çevresel sistemi bir bina olarak düşünürsek, etki yatırımcılığını bu binanın görünen kısmı olarak değil de her türlü şoka dayanıklı temeli ve altyapısı olarak ele alabiliriz. Sermayeyi temelinde pozitif ve ölçülebilir sosyal ve çevresel etki yaratan yatırımlara aktardığımızda, şu an sadece kazanç odaklı çalışan ve dolayısıyla eşitsizlik gibi büyük negatif etkilere sebep olan geleneksel yatırımlar da hakim konumunu kaybedecektir. Finansal getirinin ancak toplumun ve doğanın aleyhine işlerle elde edilebileceğine dair genel kanının yıkılmasıyla küresel ölçekteki pek çok sorun da organik bir şekilde çözüme kavuşabilecektir. Hedeflenen 26 trilyon dolarlık etki ekonomisi bu alanda bir katalizör görevi görecektir.
Dünyadaki finansal varlıkların mevcut dağılımı bugün için nasıl?
Sosyal ve çevresel konularda bir aksiyon almayan geleneksel yatırımların temsil ettiği finansal varlıkların büyüklüğü şu an 260 trilyon dolar civarında. Bunu sorumlu ve sürdürülebilir yatırımlar izler. Sorumlu yatırımlar, daha ziyade mevzuat gerekliliklerine veya yoğun tüketici beklentilerine cevap vermek için daha kısıtlı aksiyonlar almakla ilgilidir diyebiliriz. Fair Trade (Adil Ticaret) iyi bir örnek olabilir. Sürdürülebilir yatırımlar ise paydaşlara fayda sağlamaya daha kapsamlı bir şekilde yoğunlaşmakta ve günümüzde en çok ESG (Çevresel, Sosyal ve Yönetişim) ile kendisini ifade etmektedir. Daha ziyade aktif risk yönetimi olarak adlandırılabilecek sorumlu ve sürdürülebilir yatırımların 30 trilyon dolar mevcut ve 80 trilyon dolar taahhüt edilmiş seviyede bir hacmi bulunduğu tahmin edilmekte. Etkiyi merkezine koyarak finansal getiriye odaklanan etki yatırımcılığı ise dediğimiz gibi hızla 2,3 trilyon dolara ulaştı ve üssel artışına devam ediyor.
Şirketlerin hayırseverlik faaliyetlerinde bir kısırdöngü mü var sizce? Neden atılan hiçbir adım tabloları pozitife çeviremiyor? Etki yatırımcılığının bu konuya bakışı nasıl?
Burada büyük bir stres noktası var. Hayırseverlikte kullanılan kaynakların bir kısmı kendi içinde negatif sosyal ve çevresel etki yaratan yatırımlardan gelebiliyor. Özellikle büyük vakıflar hayır işi işleyebilmek için sermayelerini pozitif sosyal ve çevresel etkiye yoğunlaşmayan finansal aracılarla değerlendirme eğilimde. Basit bir dille, bir köy okulu inşa etmek için ayrılan meblağ, özünde toplumsal eşitsizlik yaratan işlere yatırım yapan bir fondan ya da işletmeden elde edilen kârdan gelmiş olabiliyor. Dolayısıyla nitelikli eğitime ve fırsat eşitliğine geniş çapta katkı sağlayacak etki yatırımlarına yönelmek, örneğimizdeki köy okulundan çok daha büyük bir pozitif sosyal etki yaratabilir. Örneğin UNDP'nin "SKA Türkiye Yatırımcı Haritası" çalışmasında engelli öğrenciler ve çalışanlar için yardımcı teknoloji araçlarının üretilmesi, öne çıkan etki yatırımı fırsat alanlarından biri olmuş. Ülkemizde 8 milyonu aşkın engelli vatandaş bulunuyor ve küresel yardımcı teknolojiler pazarı 2024 yılına kadar 26 milyar dolara ulaşacak. Türkiye'de bu alana yapılacak yatırımların yüzde 40 iç kârlılık oranı yakalayabileceği de öngörülüyor.
Etki yatırımının sınır ötesi yapılması ya da ulusal düzeyde kalması mı gerekir? Hangisi daha doğru olur?
Etki yatırımı küresel bir fenomen olarak karşımızda duruyor. Bu alanda her coğrafya farklı fırsatlar sunuyor. Bu sebeple stratejik sürdürülebilir kalkınma temalarına yoğunlaşmak ve sınırların ötesinde düşünmek daha yerinde olacaktır. Örneğin UNDP'nin "SKA Türkiye Yatırımcı Haritası" çalışmasında değinilen bir başka fırsat alanı da atık su arıtma tesisleri ve yenilikçi atık su arıtma teknolojileri kurmak ve işletmek. Türkiye'de 2018 yılında tüm atık suların yüzde 11,7'si arıtılmadan tahliye edilmiş ve bu sadece Türkiye'ye has bir sorun da değil. Hatta dünyanın Hindistan, Kongo ve Afganistan gibi daha az gelişmiş yerlerinde günde 14 milyar litre arıtılmamış atık su ekosisteme karışıyor ve 800 çocuğun ölümüne sebep oluyor. Dolayısıyla bir etki yatırımcısı atık su temasına yoğunlaşırsa, dünyanın pek çok farklı noktasında benzer yatırımlarda bulunabilir. Bir yandan riskini dağıtıp piyasa rayiçlerinde finansal getiriye daha da yaklaşabilir, bir yandan da spesifik ve katma değerli bir alanda uzmanlaşmış olur.